İnternet
giderek yaygınlaşırken Facebook, Twitter, Instagram vs gibi sosyal ağlar da
sanatçıların, kendilerini ifade edebilecekleri yeni bir alan oluşturdu. Gürbüz
Doğan Ekşioğlu, özellikle son iki yılda, sadece sosyal ağlarda paylaşmak
amacıyla, mevsimler, insan, hayvan hakları, doğayı koruma, özel günler,
ekonomik, politik ve sosyal olaylara ilişkin yaptığı çizimleri, sosyal ağlar
üzerinden sanatseverlerle buluşturdu. Sanatçı bu kapsamda çizmiş olduğu
çalışmalarının tamamını 24 Mart 2014 tarihine kadar Caddebostan Kültür Merkezi
Sanat Galerisi’nde sergiliyor.
“Çizgi-de@GürbüzDoğanEkşioğlu”
isimli sergide, ülkemizin sayılı illüstratörlerinden Ekşioğlu’nun, özellikle
son dönemlerde Türkiye’nin sosyal ve siyasal bir dönemece girmesine neden olan
“Gezi Parkı” olaylarını, “17 Aralık” göz altılarını kıvrak zekası, usta kalemi ve
üstün yorumuyla anlattığı çizimlerini izleyerek tarihi bir ana şahit
olabilirsiniz.
RÖPORTAJ:
ÜMMÜHAN KAZANÇ
Ü.K.- Sayın Ekşioğlu, “Gezi Parkı” ve
“17 Aralık” olayları döneminde Facebook ve Twitter üzerinden paylaştığınız
çizimleri en başından bu yana takip ediyordum ve “keşke Gürbüz Bey bu
çalışmalarını bir sergide bir araya getirse” diye içimden geçiriyordum. Ve bu
dileğim gerçek oldu. Yakın tarihimizi yeniden sizin gözünüzden ve kaleminizden
okumamızı sağlayan bu anlam yüklü, birçok katmandan oluşan çalışmalarınız
hakkında siz neler söyleyeceksiniz?
G.D.E.-
Facebook sayfamda herkes gibi kendi işlerimi kullanıyordum, bazen de o gün olan
önemli bir gün veya olayla ilgili iş yapıp paylaşırken bu tarzım her geçen gün
arttı. 2013 yılında neredeyse 200’ün üzerinde iş yapmışım, gelen teklif üzerine
işlerimi sergileme fırsatı oluştu.
Ü.K.- Ülkemiz bir illüstratör için bitmek
tükenmez bir elmas kaynağı gibi değil mi? Neredeyse bırakın günleri, dakikalar
içinde gündem değişebiliyor. Yaşanan siyasi ve sosyal olayların birçoğunun acı
sonuçları olsa da bunları mizah ile harmanlayarak yorumlarken neler
hissediyorsunuz? Çalışmalarınızda mizah, eleştiri, zıtlar müthiş bir denge
içinde. Bazen ağlatacak kadar içimize işleyen, bazen kahkahalar attıracak kadar
espri dolu. Siz bunu “kara mizah” olarak tanımlıyorsunuz. Bu dengeyi kurmayı
nasıl başarıyorsunuz?
G.D.E.-
Yaptıklarım arasında afiş üslubunda, güncel sanata ilişkin çözümlemeler,
karikatür ve illüstrasyon tarzında yaptığım işlerim de var, bunları illüstratör
olarak değil de, yaşadığı toplumun sorunlarına duyarlı olan bir sanatçının
yaklaşımı olarak değerlendirilmeyi tercih ederim, galerilerde sergilerim olur,
çalışmalarımın bazılarını da ilerde yapacağım sergilerimde yeniden yağlıboya
orijinale dönüştürebilir ve sergileyebilirim. İllüstrasyon, grafik tasarım,
karikatür, fotoğraf, resim ilgi alanlarım, işimi oluştururken birikimimde olan bu
yöntem veya formülleri yapacağı konuya, kompozisyona göre kullanarak çözümlerim.
Ü.K.- Bunca siyasi ve sosyal söylemin
içinde, doğal hayat, deniz gibi konulardan da vazgeçmiyorsunuz. Mavi, yeşil
gibi doğanın renklerini işlerinizde sıkça görüyoruz. Bunun arkasında ne
yatıyor?
G.D.E.-
Biz insanlar doğanın bir parçasıyız, ondan bağımsız kalamayız, eğer bütün ağaçlar
yok olursa insan da yok olur, doğa bizi ruhsal ve fiziksel olarak besler,
Karadeniz Bölgesi (Ordu)’nde doğan, büyüyen biri olarak bu renkler ruhumun renk
olarak göstergesidir.
Ü.K.- Sunay Akın sizi bir “şair”, Marcus
Graf ise “görsel bir filozof” olarak tanımlıyor. Siz kendinizi ve sanatçı
kimliğinizi nasıl tanımlamayı tercih edersiniz?
G.D.E.-
Babam Şevket Ekşioğlu şairdi, kulaklarımda küçüklükten buyana şiir vardır,
resimsel olarak çözümlemelerimdeki şiirsellik genetik olarak var, tabii ki
görsellik, plastik bütünlük ön planda olduğuna göre kendimi sanatçı olarak değerlendirebilirim.
Ü.K.- Gerçi artık yazılı mı, görsel mi,
yoksa sosyal medya mı daha çok etkili çok tartışmaya açık bir konu ama bir
gazetede günlük çizimlerinizin yer aldığı bir köşeniz olmasını hiç istediniz
mi?
G.D.E.-
Karikatür veya çizerlik bende hep amatör olarak vardır, profesyonelliği hiç
düşünmedim, gazetenin genel yayın yönetmeninin beğenisine, yönlendirmesine göre
iş üretmek benim tarzım olamaz.
Ü.K.- Sergideki çalışmalarınıza 4 adet
de enstalasyon eşlik ediyor. Son olarak bu yerleştirmeler hakkında neler
söyleyebilirsiniz?
G.D.E.-
Bu işler sanat galerilerinde ve Contemporary İstanbul Sanat Fuarında sergilediğim
çalışmalarımdır, kavram ön plandadır.
Gürbüz
Doğan EKŞİOĞLU
1954
yılında Ordu / Mesudiye (Aaşağı Gökçe)’de doğdu.
1973-1975
Vatan Mühendislik İnşaat Fakültesi’nde (Yıldız Üniversitesi) eğitim gördü.
1975-1979
Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksekokulu Grafik Bölümü’nde öğrenim gördü.
1980
Reklam ajansında art director olarak çalıştı. Sumru Bakkalcı ile evlendi.
1981
Temel Sanat Eğitimi dersi asistanı oldu. Oğlu Efe dünyaya geldi.
1992
Sanatta Yeterlilik (Doktora) aldı, Yardımcı Doçent kadrosuna atandı.
2006
Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden emekli oldu. Yeditepe
Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım Bölümü kadrosuna katıldı.
Halen aynı kurumda Yardımcı Doçent olarak görev yapıyor.
1977
yılından beri karikatür ile ilgilenen sanatçı, şimdiye kadar 27 uluslararası,
44 ulusal olmak üzere toplam 71 ödül kazandı.
Ulusal
ve uluslararası birçok karma serginin yanı sıra birisi New York’ta olmak üzere
dokuz kişisel sergi açtı. 30’dan fazla kültürel içerikli dijital afiş sergisi
açtı.
Çok
sayıda ulusal ve uluslararası jürilerde görev aldı. New Yorker Dergisi’nin
kapağında üç kez, The Forbes Dergisi’nin kapağında bir kez, The Atlantic
Monthly, The New York Times gibi dergilerde karikatür ve illüstrasyonları yer aldı.
1992 yılında Unicef iki çalışmasını kartpostal olarak yayınladı ve tüm dünyada
satışa sundu. Dünya Basın Konseyi’nin logosunu yaptı. Sanatçı aynı zamanda 1998
yılı Sedat Simavi Görsel Sanatlar Ödülü’nün sahibidir.
İletişim:
www.gurbuz-de.com