10 Nisan 2014 Perşembe

TEMÜR KÖRAN “AĞAÇ” İSİMLİ SERGİSİYLE EVİN SANAT GALERİSİ’NDE


Çağdaş Türk Resminin önemli temsilcilerinden biri olan Temür Köran, Ağaç isimli on dokuzuncu kişisel sergisiyle 17 Nisan – 20 Mayıs 2014 tarihleri arasında Evin Sanat Galerisi’nde izleyicisiyle buluşuyor. Sergi, sanatçının yağlıboya ve desenlerini bir araya getiriyor. Kendi çevresini olduğu kadar güncel olayları da kendine özgü yorumuyla tuvallerine yansıtan Temür Köran, anlatmak istediği öyküyü veya durumu kullandığı imgelerle işaret ediyor. Birçok resmin ağaç imgesinin etrafında şekillendiği sergiyle ilgili sanatçı, temsili bir durumun işareti olarak ağaç imgesini kullandığının altını çiziyor. 
Cesur renk kullanımının öne çıktığı resimlerde, biçim ve renk birlikteliği dinamik bir yapı ve çok katmanlı bir görsellik oluşturuyor. Temür Köran yeni sergisinde de izleyicilerini, kendi dünyasında çok yönlü bir yolculuğa çıkarıyor.
Temür Köran, 1986 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Yüksek Resim Bölümü’nden mezun oldu ve 1996 yılında aynı üniversitede Sanatta Yeterlilik programını tamamladı. Çeşitli müze ve özel koleksiyonlarda eserleri bulunan sanatçı, İstanbul’daki atölyesinde çalışmalarına devam ediyor.

Evin Sanat Galerisi
Büyük Bebek Deresi Sokak No:13 Bebek 34342 İstanbul
Tel:+90(212)265 81 58 Faks:+90(212)257 76 75
www.evin-art.com 
galeri@evin-art.com
https://tr-tr.facebook.com/pages/Temür-Köran/171322756246872

TEMÜR KÖRAN HAKKINDA
1986    Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Yüksek Resim Bölümü Devrim Erbil Atölyesi’nden mezun oldu.
1996    Mimar Sinan Üniversitesi’nde Sanatta Yeterlilik programını bitirdi.

ÖDÜLLER  
1997    Türkiye Jokey Kulübü Resim Yrş., Mansiyon, İstanbul
1996    Adana Çimento Sanayi Resim Yrş, 2.lik Ödülü, Adana
1988    Turgut Pura Vakfı, Mansiyon, İzmir
1988    22. DYO Resim Yarışması, Başarı Ödülü, İzmir
1985    Tiglat Gal., Genç Sanatçılar Yrş., Mansiyon, İst
1985    İst. Ünv. Gençlik Yılı Rsm. Yrş., 1.lik Ödülü, İst
1985    1. Şeref Akdik Resim Yrş., MSU, 1.`lik Ödülü, İst

ONLINE SERGİLER        
03.04.2012      "Seyir" - Temür Köran - Evin Sanat Galerisi
06.05.2010      "İçerisi ve Dışarısı" - Temür Köran - Evin Sanat Galerisi
29.04.2008      Temür Köran Resim Sergisi - Evin Sanat Galerisi
26.12.2006      "Göçebe Bellek" - Temür Köran - Evin Sanat Galerisi
01.12.2005      Temür Köran Resim Sergisi - Evin Sanat Galerisi
20.04.2004      Temür Köran "Çeşitlemer" Sergisi - Evin Sanat Galerisi
27.03.2003      Temür Köran Resim Sergisi - Evin Sanat Galerisi
02.04.2002      Temür Köran Resim Sergisi - Evin Sanat Galerisi
24.05.2001      Temür Köran Resim Sergisi - Evin Sanat Galerisi
23.05.2000      Temür Köran Resim Sergisi - Evin Sanat Galerisi
06.05.1999      Temür Köran Resim Sergisi - Evin Sanat Galerisi
           
KİŞİSEL SERGİLER
2012    "Seyir", Evin Sanat Galerisi, İstanbul
2010    "İçerisi ve Dışarısı", Evin Sanat Galerisi, İstanbul
1997-2008      Evin Sanat Galerisi, İstanbul
1996    Asmalımescit Sanat Galerisi, İstanbul
1996    Ekol Sanat Galerisi, İstanbul
1993    Teşvikiye Sanat Galerisi, İstanbul
1990    Beytem Sanat Galerisi, İstanbul
1989    Yonca Modern Sanat Galerisi, İstanbul


6 Nisan 2014 Pazar

TAYFUR SANLIMAN “KABAHATLERİNİ” SERGİLİYOR…


Ustamız, hocamız, babamız Tayfur Sanlıman bir tevazu timsalidir. “Ne iş yaparsınız?” diye sorsanız, bugünlerde kolaylıkla telaffuz edilen “ben ressamım” kelimesi bile zor dökülür dudaklarından. “Boyacıyım” der. “Peki, ne boyuyorsunuz?” deseler, “resim boyarım” der. O yüzden resimlerini de o eskilerin tevazuuyla “kabahatlerim” olarak tanımlar. Ve kısa bir süre önce yaptığımız röportajda bu yaklaşımını şu sözlerle açıklar: “Aynası iştir kişinin lafa bakılmaz. Ben resimlerime istediğim kadar şaheser diyeyim -ki bu benim mezhebimde yoktur- mesleğimin onuruna çok saygı duyarım ama asla mesleğim ile övünmem. Mesleğimim onurunu kendi onurumun önünde tutarım ama asla mesleğim ile övünmem. O yüzden resimlerime ‘kabahatlerim’ der geçerim, takdir seyredenlerindir.”
Tayfur Hocamızın, 2013 yılı yazında Bozcaada’da oluşturduğu 26 adet kabahatinin yanı sıra bir adet de 1996 yılına ait kabahatini 12 Nisan-12 Mayıs 2014 tarihleri arasında Pusula Galeri’de izleyebilirsiniz.
Ahmet Oktay, Tayfur Sanlıman’ın sanat yaklaşımını “İsimsiz Resimlerle 50 Yıl” Sergi Katalog metninde şu sözlerle anlatıyor: “Sanlıman’ın adı ne olursa olsun (ister gerçeküstü, ister dışavurumcu soyut, ister minimalist vb.) herhangi bir akımın, bir ekolün, bir biçemin militanca yandaşı olmamıştır. Onun esas sorunu dünyayla, olayların, ilişkilerin, hayallerin ve gerçeklerin dünyasında olan, onlarla çarpışan ve uyuşan beni arasındaki kesintisiz iletişimdir. Bu iletişim, çokyapılıdır ve çok anlamlıdır ve deneyimlenmemişi neredeyse dışarıda bırakır…”
Usta ressam tuvalin karşısına geçince yaşadığı duyguları ise şu sözlerle anlatıyor: “İlham hanımı beklemem. Resmin sonunu tasarlamam. Temel rengi hazırlar, onunla yola çıkarım. Tuvale ilk darbeyi vurduğum anda başaramama korkusu kaybolur. Eskizle çalışmadığım için, yolda önüme çıkan tüm serüvenleri irdeler, resim hangilerini istiyorsa onları titizlikle korur, ötekileri acımadan atarım. Bu, bir fırtınanın içinde, fırtına gibi bir çalışma sürecidir. Resim bitinceye kadar aralıksız sürer. Çalışmanın başında boyayı, fırçayı, tuval alanını, ne yapmam gerekiyorsa ona göre, ben yönetir, yönlendiririm. Kararlarımı uygularım. Fakat süresi belli olmayan bir zaman sonra, üzerinde çalıştığım renk ve leke âlemi başıma patron kesilir. Artık resmin emrine girmek zorunludur. Ne isterse onu yaparım. Fazlalıklar atılacak, istediği yere istediği tonda lekeler konulacaktır. Ne bir eksik ne bir fazla. Bir bakarsınız resim sizi almış götürüyor. İşte bu arada ilham hanımla buluştuğum da olur. Arada o da bazı buyruklar verebilir. Yeteneğiniz el veriyorsa tüm bu buyruklar, resmin istekleri ve kural tanımazlığın kuralları içinde çıkar yolu bularak, son can alıcı rengi ya da lekeyi ya da ışığı yerli yerine koyup işi bitirirsiniz. Bundan sonrası ‘Acaba oldu mudur?’dur.”
O her ne kadar kendisini “yaşlı karınca” olarak tanımlasa da, bize göre hala “Bozcaada’nın delikanlısı”. Hadi “yaşlı delikanlı” diyelim. Bozcaada yazının renkleri, lekeleri ve ışıklarını Tayfur Hocamızın gözünden görebileceğiniz sergisinde buluşmak üzere.

TAYFUR SANLIMAN VİDEO RÖPORTAJ
RÖPORTAJ 1. BÖLÜM
RÖPORTAJ 2. BÖLÜM

TAYFUR SANLIMAN ÖZGEÇMİŞ
Ressam Tayfur Sanlıman, 1930 yılında Adana’da doğdu, sanatçı; ilk, orta, lise eğitimini doğduğu kentte tamamladı. 1951’de girdiği Orman Fakültesi’nden 1953’te ayrılarak askerlik görevini yaptı. 1955’te Güzel Sanatlar Akademisi’ne girdi. Halil Dikmen ve Zeki Faik İzer atölyelerinde beş yıl çalıştı ve pekiyi derece ile diploma aldı. Resim sevgisi ile ilkokulda tanışan Sanlıman, ortaokulda Akademili hocası Latif Ariş tarafından yönlendirildi. Güzel Sanatlar Akademisi’nden sonra resimden uzaklaşıp on beş yıl çeşitli işlerde uğraş veren sanatçı, 1977’de Marmaris’in İçmeler Köyüne yerleşti ve resme yeniden başladı. Yerleştiği köy, yeni yerleşim alanları ve turistik amaçlarla betonlaşmaya başlayınca 1984’te İstanbul’a döndü. 1992’de Asmalımescit’te kendi atölyesini kurdu. 2001’e kadar aralıksız çalıştı. 1985’ten bu yana insan-doğa ilişkisini doğadan yana çıkarak irdeleyen ve dünyalıların bu gidişle varacağı sonu resim diliyle anlatmaya çalışan Sanlıman, soyut gibi algılanabilecek bir anlatımla doğayı, renkçi ve zaman zaman da figüral tasarımları ile toplumu yansıtmaktadır. 2006 yılında AKM-Atatürk Kültür Merkezi Sergi Salonu’nda “İsimsiz Resimlerle 50 Yıl” başlığı altında retrospektif sergisi açıldı ve sergiye eşlik eden sanatçı kitabı da yayınlandı. Bugüne kadar 30’dan fazla kişisel sergi gerçekleştiren Sanlıman, 2001 yılında İstanbul’u terk ederek Bozcaada’ya yerleşti.
Resim ile Marmaris’ten sonra “İkinci kez hesaplaşmaya oturdum” dediği çalışmalarına başladı. Resme yeniden başlayana kadar geçim endişesi ile yitirdiği 17 yılı tekrar kazanmak için Marmaris’ten bu yana arılar gibi çalışan Tayfur Sanlıman 2004 yılına kadar 16 yılını ödediği borcunu, 2006 Atatürk Kültür Merkezi retrospektifi ile son 1 yılı da ödeyerek bitirdi.
Şimdilerde kendisi resimleri için “kabahatlerim” diyor. Ve yaşlı karınca, Bozcaada doğasındaki atölyesinde çalışmalarını aralıksız sürdürüyor. (www.tayfursanliman.com).

Pusula Sanat Evi
pusulasanat@gmail.com
Papa Roncalli Sokak, 118A, Harbiye Şişli – İstanbul

Telefon / Faks: 0212 2318695

4 Nisan 2014 Cuma

HÜLYA KÜPÇÜOĞLU’NUN “#YEŞİLÇAM #SİNEMA” RESİM SERGİSİ S-ART By SÜRMELİ’DE

Hülya Küpçüoğlu’nun yeni sergisi “#Yeşilçam #Sinema”, sanatın en çağdaş yansımalarının sergilendiği S-ART By Sürmeli’de, 10 Nisan Perşembe günü saat 18:00’ de başlıyor!
Açıldığı günden itibaren, Türk sanatının önemli sanatçı ve eserlerini ağırlayan S-ART by Sürmeli’de Yeşilçam havası esiyor. Sergi, sanatçının 2011-2014 yılları arasında yaptığı resimlerden oluşuyor ve Yeşilçam’ın sevilen simalarının portreleri, film sahneleri ve filmlerde sıklıkla görmeye alışkın olduğumuz Piyer Loti, Haydarpaşa gibi mekanlar ile geçmişi günümüze taşıyor.
Küpçüoğlu, özgün üslubu çerçevesinde görmeye alışkın olduğumuz figürleri, güncel bir dil ile yorumluyor.  Canan Beykal’ın sergi katalog yazısında belirttiği üzere ‘Hülya Küpçüoğlu’nun yeni sergisi bir yandan Duchamp’ın hazır nesneleri kullanmasıyla, diğer yandan Warhol ve Pop sanatın ikonseviciliğiyle ve kolaj tekniklerinin sanata uygulanışıyla yakından ilişkilidir.’
Sergi, Film-San ve Necip Sarıca’nın katkılarıyla gerçekleştirilmiş. Resim satış gelirinin belli bir miktarı Film-San’a verilecek. 

Hülya Küpçüoğlu’nun “#Yeşilçam #Sinema” sergisi, S-ART by Sürmeli sergi salonunda 27 Nisan tarihine kadar izlenebilir.

HÜLYA KÜPÇÜOĞLU
Adapazarı’nda doğdu. Mimar Sinan Üniversitesi Resim Bölümünü 1988-1993 yılları arasında bitirdi. Aynı yıl İstanbul Teknik Üniversitesi Görsel ve Çevresel Sanatlar Bölümü Yüksek Lisans programına girdi ve 1997 yılında master programını tamamladı. Çalışmalarına İstanbul’daki atölyesinde devam eden sanatçının, farklı gazete ve dergilerde yazı ve röportajları da yayınlanmaktadır.

Bilgi ve rezervasyon için: 0212 272 11 61

3 Nisan 2014 Perşembe

ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK: OTORİTE, İTAAT VE KONTROL ÜZERİNE


Teresa Henriques, 
"Wings / Kanatlar"
 2011
Bergsen & Bergsen Galeri, 10 Nisan - 24 Mayıs 2014 tarihleri arasında “Öğrenilmiş Çaresizlik: Otorite, İtaat ve Kontrol Üzerine” sergisine ev sahipliği yapıyor. Fatih Aydoğdu, Burçak Bingöl, Teresa Henriques, Olivier Hözl, Berat Işık, Gözde İlkin, Julia Oldham, Pınar Öğrenci, Yasemin Özcan, Sevim Sancaktar, İrem Tok, Pınar Yoldaş ve Maja Vukoje’nin sanatsal çalışmalarının yer aldığı serginin küratörlüğünü Işın Önol üstlenmiş.
Burçak Bingöl
Follower
Güne Bakan. 
Öğrenilmiş çaresizlik, deneyimlenmiş bir başarısızlığın içselleştirilerek, birey ve toplum psikolojisinde yeniden deneme edimine ve sürecin içinden çıkma mücadelesine ket vurulması şeklinde özetlenebilir. Organizma, hapsolduğu limitli durumun içinden çıkma mücadelesi verip, tüm çırpınmalarına rağmen çabaları sonuçsuz kaldığında, boşa kürek çektiği sonucuna vararak bir süre sonra mücadeleden vazgeçmek durumunda kalır. Ancak bu vaz geçmişlik durumu, içinden çıkabileceği koşullar oluştuğunda dahi, artık onun için aşılmaz olan, görünmez, öğrenilmiş, içsel sınırı haline gelecektir, eğer çaresizliği benimsediyse. 1967’de psikolog Martin Seligman tarafından ortaya atılan bu tez, özellikle cinsiyet politikası, ırkçılık pratikleri, soykırımlar, otoriterlik gibi hegemonyanın işleyişi üzerine çalışılan araştırma alanlarına ilham vermiştir. Limitlemeler altında geçirilen eğitim süreçleri, aile ve toplum tarafından verilen din, ahlak kuralları, toplumsal ve siyasal baskılar, hak ve özgürlüklerin ihlali ve medyanın yoğun hatırlatmaları ile bireyler ve toplumlar, var olan yaşam ve yönetim biçimlerini değiştiremeyecekleri sonucuna ulaşır ve çaresizliği öğrenirler.
“Öğrenilmiş Çaresizlik: Otorite, İtaat ve Kontrol Üzerine” isimli güncel sanat projesi, çaresizliğin öğrenilmesi konusuna, aile, din, psikoloji, nöroloji, politika, kent yapılanması, cinsiyet, medya, toplumsal öğrenme gibi çok yönlü bakış açıları ile üretilen işlerin bir araya geldiği, kolektif bir düşünme sürecinin ürünü. Ses, video, obje yerleştirmeleri, fotoğraf, grafiti, desen gibi çeşitli sanat pratiklerinin bir araya geldiği sergi, önerdiği sanatsal diyaloğun yanı sıra, çaresizlik öğrenisini unutmak ve aksini öğrenmek metaforu üzerine bir ortak düşünme, tartışma platformu oluşturmayı hedefliyor.

BERGSEN & BERGSEN GALERİ @MUSE
GAYRETTEPE MAH. HOŞSOHBET SK. SELENİUM PANORAMA RESİDENCE MAĞAZA 1 GAYRETTEPE -İSTANBUL
0212 356 10 53 – 55

1 Nisan 2014 Salı

PROF. DR. ZEYNEP ÇELİK VEHBİ KOÇ ÖDÜLÜNE LAYIK GÖRÜLDÜ

VE PARA ÖDÜLÜ OLAN 100 BİN DOLARI DA ALMAYA HAK KAZANDI
Osmanlı mimarisinin, kültürünün ve kent yaşamının dünya tarihine eklenmesi yönünde sayısız araştırmanın dayanağı olan çalışmalara imza atan Prof. Dr. Zeynep Çelik
“Kültür” Alanına Kattığı Değer ile 13. Vehbi Koç Ödülü’nün sahibi oldu.

KOÇ HOLDİNG YÖNETİM KURULU BAŞKANI MUSTAFA V. KOÇ: “BU ÜLKE HEPİMİZİN ÜLKESİ VE GÜCÜMÜZÜ ALDIĞIMIZ BU GÜZEL ÜLKEYE SAHİP ÇIKMAK DA HEPİMİZİN GÖREVİDİR.”
Türkiye’nin ilk özel vakfı olarak 45 yıl önce kurulan Vehbi Koç Vakfı tarafından, insanların yaşam kalitesinin artırılmasına katkıda bulunan kişi ve kurumları teşvik etmek amacıyla her yıl sırasıyla kültür, eğitim ve sağlık alanlarında verilen “Vehbi Koç Ödülü”ne, bu yıl kültür alanında Prof. Dr. Zeynep Çelik layık görüldü. New Jersey Institute of Technology’nin Mimarlık ve Tasarım Fakültesi’nde öğretim görevlisi olan Prof. Dr. Zeynep Çelik, Osmanlı kent ve kültür mimarisini, Osmanlı’da şehir tarihini inceleyen ilk kadın tarihçiler arasında yer alıyor. Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa V. Koç, ödül töreninde yaptığı konuşmada, Prof. Dr. Zeynep Çelik’in çalışmalarıyla Osmanlı tarihçiliğinde çığır açtığını söyledi.
13. Vehbi Koç Ödülü’nün sahibi, tüm Koç Ailesi üyelerinin ve konukların katıldığı ödül töreninde açıklandı. Vehbi Koç Vakfı Yönetim Kurulu, Prof. Dr. Şevket Pamuk’un başkanlığını yaptığı Seçici Kurul’un önerdiği 3 aday arasından 13. Vehbi Koç Ödülü’ne kültür ve tarih alanına rehberlik eden başarılı çalışmaları ile Prof. Dr. Zeynep Çelik’i layık gördü. Prof. Zeynep Çelik’e ödülü Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa V. Koç tarafından takdim edilirken, Prof. Dr. Zeynep Çelik, Vehbi Koç Ödülü ile birlikte para ödülü olan 100 bin doları da almaya hak kazandı.
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa V. Koç, 13. Vehbi Koç Anma ve Ödül
Töreni’nde yaptığı konuşmada, Türkiye’de birçok birey ve kurumun, Vehbi Koç Vakfı gibi topluma değer yaratmak için her gün emek sarf ettiğine dikkat çekerken, “Bu örnek çalışmaların daha fazla tanınmasını ve takdir edilmesini sağlamak da Vakfımızın düsturu haline gelmiştir” dedi. Vehbi Koç Ödülü’nün her yıl Vehbi Koç Vakfı’nın üç temel faaliyet alanı olan eğitim, kültür ve sağlık alanlarından birine verildiğini, bu yıl kültür alanında değerli katkılarından dolayı Prof. Dr. Zeynep Çelik’in ödüle layık görüldüğünü kaydeden
Mustafa V. Koç şöyle konuştu: “Sayın Çelik, son otuz yılda Osmanlı kent, kültür ve zihniyet tarihine hayranlık uyandıracak derecede zengin katkılarda bulunmuş, bunu yaparken de Osmanlı tarihçiliğinin sıklıkla mahkûm olduğu içe kapanıklığı kırarak çok daha geniş bir çerçeveye açılmasını sağlamış olan bir tarihçidir” diye konuştu.
Mustafa V. Koç, konuşmasını hazırlarken hep birlikte içinden geçilen çalkantılı dönemin de etkisiyle Vehbi Koç’u daha çok andıklarını da dile getirirken şöyle devam etti: “Vehbi
Bey hayatta olsa bize ne salık verirdi?’ diye düşündük. Bugün yaşasa ‘İşinize sıkı sıkıya sarılın. Doğru bildiğinizden vaz geçmeyin. Sıkıntılar gelir, geçer; Aslolan kuvvetli bir müessese ve bu müesseseyi bir arada tutan değerlerdir’ derdi diye düşünüyorum.”
Mustafa V. Koç: “Tarafsızlık içinde ülkemiz meseleleriyle her zaman ilgili ve her zaman katılımcı olduk, gelecekte de böyle olmaya aynen devam edeceğiz.”
Türkiye’de pek çok gelişme yaşansa da ne yazık ki bazı olayların ve zaafların adeta kendini tekrar ettiğini gördüğünü de belirten Mustafa V. Koç, şunları söyledi: “Gelişmekte olan bir ülke olarak bu yolculukta gerek demokrasi gerekse de ekonomik açıdan birçok iniş çıkış yaşadık. Kuvvetle muhtemeldir ki gelecekte de bu tür sınavlardan geçeceğiz. Biz tüm bu iniş çıkışların etkilerini en aza indirebilmek için evrensel değerleri ve kurumsallaşma ilkelerini çıpamız olarak kabul ederek çalışmaya ve işimizi en iyi şekilde yapmaya devam ettik. Bunu yaparken de hiç bir zaman günlük siyasi çekişmelerin içine girmedik ve tarafsız kaldık. Ancak tabii ki bu ülke hepimizin ülkesi ve gücümüzü aldığımız bu güzel ülkeye sahip çıkmak da hepimizin görevidir. Bu tarafsızlık içinde ülkemiz meseleleriyle her zaman ilgili ve her zaman katılımcı olduk, gelecekte de böyle olmaya aynen devam edeceğiz.”
Mustafa V. Koç, 1973 yılında yayınlanan “Hayat Hikayem” kitabında merhum Vehbi
Koç’un kendine has, yalın üslubuyla, bir ömre sığması neredeyse imkânsız başarıları, mücadeleleri ve kazanımları, sanki hepsi çok kolaylıkla gerçekleşmiş gibi anlattığına dikkat çekerek, “Ama bilirsiniz ki, her başarısının arkasında aylar, hatta yıllarca süren çalışmalar, tartışmalar, ikna süreçleri vardır. Bugün bizi bir araya getiren ve 45 yıldır ülkemize çok değerli hizmetleri bulunmuş Vehbi Koç Vakfı’nın kurulabilmesi için bile tam yirmi yıl hiç pes etmeden çalışması bunun en güzel örneklerinden birisidir. Kurucumuzu bir kez daha saygıyla ve sevgiyle yâd ediyor; bize emanet ettiği tüm değerlere sonuna kadar sahip çıkacağımızı özellikle vurguluyorum” dedi.

PROF. DR. ZEYNEP ÇELİK
Son 30 yılda Osmanlı, kent ve kültür tarihine hayranlık uyandıracak derecede zengin katkılarda bulunmuş bir Mimarlık Tarihçisi: Prof. Dr. Zeynep Çelik. “Mimarlık tarihinin genişlemesi, esnekleştirilmesi, beklenmeyen yönlere çekilmesi, kritik bakışlarla yaklaşılması açısından benim neslimin hatırı sayılır bir yeri var” diyen Prof. Dr. Zeynep Çelik sözlerini şöyle sürdürdü: “Ben de bu akımın bir parçası olmaktan hatırı sayılır bir onur duyuyorum. Çalışmalarımın getirdiği özel bir katkı, kültürlerarası ilişkilerin altını çizmek olmuştur. Geç devir Osmanlı imparatorluğunun hep Batı’ya mâl edilen modernitenin önemli bir parçası olduğunu ortaya koyduğumu sanıyorum. Bu artık gayet kabul edilen bir fenomen.”
1975 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden mezun olan Prof. Dr.
Zeynep Çelik, Rice Üniversitesi’nden yüksek lisans, California Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. 1991 yılında New Jersey Institute of Technology Mimarlık ve Tasarım
Fakültesi’nde eğitim vermeye başlayan Prof. Dr. Çelik, bugün de aynı üniversitede öğrenciler yetiştirmeye, ortaya koyduğu eserlerle araştırdıklarını paylaşmaya devam ediyor.
İlk çalışması 1986 yılında yayınlanan Zeynep Çelik, “İstanbul’u Yeniden Yapmak: 19. Yüzyılda Bir Osmanlı Kentinin Portresi” isimli kitabı ile Türk Araştırmaları Enstitüsü Kitap Ödülü’nü kazandı. Bu kitap Osmanlı Dönemi şehir tarihçiliğinin ilk ciddi ve sistematik eseri niteliğini taşımaktadır. Sayısız çalışmanın sahibi olan, Prof. Dr. Zeynep Çelik,
Osmanlı kent, kültür ve zihniyet tarihi alanlarında yaptığı öncü ve özgün çalışmalarından dolayı 2013 yılında Boğaziçi Üniversitesi fahri doktora unvanına layık görüldü.

VEHBİ KOÇ VAKFI
Türk sanayinin duayeni merhum Vehbi Koç tarafından 17 Ocak 1969’da kurulan Vehbi Koç Vakfı, kuruluşunun 45. yılında Türkiye’ye kazandırdığı onlarca eserin ve on binlerce öğrenciye verdiği desteğin haklı gururunu yaşıyor. Türkiye’nin ilk özel vakfı olarak kurulduğu günden itibaren çağdaş ve gelişen bir Türkiye’ye katkı sağlamak amacıyla; eğitim, sağlık ve kültür alanlarında toplumun yaşam kalitesini yükseltecek öncü ve örnek hizmetler sunmaktır. Bugüne kadar Türkiye’ye eğitim alanında 28 kurum; sağlık ve kültür alanlarında 6’şar kurum kazandırmış ve yüzlerce projeye destek vermiş olan Vehbi Koç Vakfı’nın eğitim kurumları aracılığıyla verdiği burslar dışında 45 yılda burs vererek doğrudan destek olduğu öğrenci sayısı 45 bine ulaştı. 

VEHBİ KOÇ ÖDÜLÜ
2002 yılından bu yana eğitim, sağlık ve kültür alanlarında verilen ve topluma değer katan, örnek olan hizmetleri tanıtmayı ve ödüllendirmeyi amaçlayan Vehbi Koç Ödülü, 100.000 dolarlık değeri ile Türkiye’de tesis edilmiş en büyük maddi ödül olma özelliğini taşıyor.
*2002 yılında kültür alanında yaptığı çalışmalardan dolayı Topkapı Sarayı Müzesi’ne
*2003 yılında eğitim alanında yaptığı çalışmalardan dolayı Anne Çocuk Eğitim Vakfı’na
(AÇEV)
*2004 yılında sağlık alanında Bilkent Üniversitesi Fen Fakültesi Moleküler Biyoloji ve
Genetik Bölümü’ne
*2005 yılında kültür alanı edebiyat alt başlığında Fazıl Hüsnü Dağlarca'ya
*2006 yılında eğitim alanında kariyeri süresince okul öncesi eğitime yaptığı katkılar dolayısı ile dönemin Sakarya Valisi Nuri Okutan’a
*2007 yılında sağlık alanında DNA Onarımının Moleküler Mekanizmalarının Aydınlatılması ve Biyolojik Saatin Düzenlenmesinde dünya çapında çalışmaları bulunan Prof. Dr. Aziz Sancar’a
*2008 yılında kültür alanında Marmara Bölgesi tarihöncesi arkeolojisi alanına yaptığı katkılarından dolayı Prof. Mehmet Özdoğan’a
*2009 yılında eğitim alanında hayat boyu sürdürdüğü başarılı çalışmaları nedeniyle Prof. Dr. Türkan Saylan’a
*2010 yılında beyin ve damar hastalıkları konusunda uluslararası alanlarda elde ettiği başarılarla Prof. Dr. Turgay Dalkara’ya,
*2011 yılında Türkiye’nin en etkin ve etkili müzik yazarı, müzikolog ve müzik eleştirmeni olarak değerlendirilen Prof. Dr. Filiz Ali ile kendisinin kurduğu, genç müzisyenlere ufuk açmakla kalmayıp başarılı bir dönüşüm projesi olarak da yurt içinde ve dışında kendini kanıtlayan, ‘Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi’ne (AIMA),
*2012 yılında Siyaset bilimi alanında yüzlerce öğrenci ve akademisyen yetiştiren, “Kadın” ve “Uluslararası Göç” konularında öncü ve örnek çalışmaları ile başarılı bir eğitimci ve ‘Hocaların Hocası’ olarak değerlendirilen Prof. Dr. Nermin Abadan Unat’a,
*2013 yılında buluşları tıp dünyasının metabolik hastalıklara bakış açısını tamamen değiştiren Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil’e verilmiştir.


Vehbi Koç Vakfı’na ilişkin tüm gelişmeleri www.vkv.org.tr adresinden takip edebilirsiniz.