26 Mayıs 2014 Pazartesi

“İKLİM DEĞİŞİMİ” SERGİSİ BOZLU ART PROJECT NİŞANTAŞI’NDA

“İklim Değişimi” sergisi 28 Mayıs-16 Ağustos 2014 tarihleri arasında Bozlu Art Project Nişantaşı’nda…
İklimsel dalgalanmaların insan üzerindeki etkisi yüzyıllardır toplumsal kırılmaların, yeni ritüellerin, içsel devinim ve değişimlerin belirleyicilerinden biri olmuştur. Doğanın kendi evrimsel süreçlerinde yaşanan gelişmeler ya da manipülatif iklimsel etkilerin oluşturduğu sonuçlar, belirgin sosyal değişikliklerin anahtarı sayılabilir. Sel, deprem, kuraklık gibi doğa olayları veya savaşlar, ticari ilişkiler gibi siyasi faktörlerin insan üzerindeki etkisi yüzyıllardan beri edebiyattan, plastik sanatlara kadar uzanan bir çizgide yaşanan değişim ve dönüşümlerin belirleyicisi olmuş, yeni sanat akımlarının ve düşünce biçimlerinin doğmasına sebep olmuştur. Tüm bu süreçler içinde çevreyle olan bağlarını dolaylı veya dolaysız bir şekilde sanatlarına aktaran sanatçılar ise çok yönlü anlamlar taşıyan “İklim Değişimi” kavramının etkilediği bireyler olarak kendi öznel varlıklarının da içsel iklim değişimini yaşar konumdadır.
Bozlu Art Project, “Bağlantı”, Arka Yüz” ve “Sınırlar Ötesi”  sergilerinden sonra, yaz boyunca sürecek dördüncü sergisini “İklim Değişimi” teması üzerine odaklıyor. Özlem İnay Erten’in küratörlüğünde gerçekleştirilen sergide, 13 sanatçının “İklim Değişimi” kavramından yola çıkarak ürettikleri resim, heykel ve video gibi farklı disiplinlerdeki yapıtlarına yer verilecek. Sergi için hazırlanan kısa belgeselde ise sanatçıların üretim süreçlerine tanıklık etmek mümkün olacak.
Her geçen gün varlığı daha çok hissedilen, insanoğlunun doğaya müdahalesi veya küresel ısınmanın insan üzerindeki etkileri gibi birbiriyle paralellik taşıyan örnekler ya da savaşlar, göçler ve iç isyanlarla patlak veren toplumsal kırılmalar içinde sanatçılar, yaşanan bu değişimlerden nasıl etkilenmektedir ve kendi içsel değişimlerini sanatlarına nasıl aktarmaktadır? İklim olayları üzerine inşa edilmiş organik ve coğrafi varoluş içerisinde, kendi bireysel ve toplumsal varoluşunu şekillendiren insanın; ruhsal, duygusal ve ideolojik iklim değişimlerini Bozlu Art Project Nişantaşı mekânında izleyici ile buluşturan sergi, “İklim Değişimi” kavramına doğanın bize anlatmaya çalıştığı yöntemlerin dışında bakmamızı, toplumun belleği ve sanatçıların düşünsel yola çıkış noktalarıyla evreni ve iklimi sorgulamamızı amaçlıyor.
Gaye Ateş, Özgür Demirci, Server Demirtaş, Utku Dervent, Volkan Diyaroğlu, Evren Erol, Demet Kaya Güngörür, Dinçer Güngörür, Medine Irak, Hülya Küpçüoğlu, Deniz Sağdıç, İlker Yardımcı ve Semih Zeki’nin “İklim Değişimi” olgusuna baktıkları yerden sanatlarını izleme olanağı sunan sergi, Bozlu Art Project Nişantaşı'nda 28 Mayıs – 16 Ağustos 2014 tarihleri arasında izlenebilir.

Serginin Düzenlendiği Mekân:
Bozlu Art Project Nişantaşı
Tel: (0212) 232 7 232








21 Mayıs 2014 Çarşamba

“CLIMATE CHANGE” EXHIBITION AT BOZLU ART PROJECT NISANTASI

Evren Erol, "Remaining".

Server Demirtas, "Thinking Woman's Machine".
“Climate Change” exhibition at Bozlu Art Project Nisantasi
Runs between 28th May - 16th August 2014
The impact of climatic fluctuations on humankind over the centuries have been one of the determinants of social fracture, new rituals, internal motion and change. Developments in their evolutionary process of nature or the result of manipulative climatic effects, could be thought as the key of prominent social changes. Floods, earthquakes, natural events such as drought or war, trade relations as well as political factors’s impact on people for centuries in a line extending from literature to plastic arts have been determinant of the changes and transformations, and led to the emergence of new art movements and ways of thinking. In all of these processes the corresponding artists express their ties directly or indirectly to the environment through art, and also “Climate Change” concept which has multifaceted meanings affects them as individuals and their subjective experiences of the assets located in the inner climate change.
Bozlu Art Project, -after “Connection”, “Back Side”, “Beyond Boundaries” exhibitions- is focusing on “climate change” theme in the fourth exhibition which will continue throughout the summer. The exhibition was curated by Ozlem Inay Erten and 13 artists’s new works of art in different disciplines such as paintings, sculptures and video Works based on concept of “Climate Change” will be included. In short documentary prepared for the exhibition, visitors will be able to witness the production process of artists.
Presence of human intervention in nature felt with each passing day more or the effects of global warming on human beings are the examples which parallels with each other or wars, migrations and internal revolts cause social fractures… How these changes affect artists or how they transfer their internal changes into their art?
Built on the climatic events in the organic and geographical existence, shaping their individual and social existence of man; spiritual, emotional and ideological climate changes can be viewed in Bozlu Art Project Nisantasi. The exhibition titled “Climate Change” is looks concept of “climate change” outside the methods of nature trying to tell us and aims to question the universe and climate through collective memory and intellectual starting points of the artists.
The artists in the exhibition are Gaye Ates, Ozgur Demirci, Server Demirtas, Utku Dervent, Volkan Diyaroglu, Evren Erol, Demet Kaya Gungorur, Dincer Gungorur, Medine Irak, Hulya Kupcuoglu, Deniz Sagdıc, Ilker Yardimci and Semih Zeki. “Climate Change” exhibition runs between 28th May-16th August 2014 at Bozlu Art Project Nisantasi.

Exhibition Venue
Bozlu Art Project Nisantası
Address: Teşvikiye Street, No:45/131, Ismet Apt. D:1 Sisli-Istanbul-Turkey
Tel: +90 212 232 7 232


20 Mayıs 2014 Salı

AHMET YEŞİL: “GÖRSEL OLAN SATAŞIR, ÖRTER VE ESTETİK AKLIN DUYARLIĞINA YERLEŞİR”



Ahmet Yeşil’in resimlerine ilk baktığınızda onun imzası haline gelen deniz-gemi halatı ve makara ipliklerini görürsünüz. Sonraki bakışlarınızda bu ipler sizi görsel bir şölenin içine çeker. Resimler size sataşır, tüm benliğinizi sarmaya başlar ve aklınızda siz ne görmek isterseniz o imge, o görsel lezzet kalır. Ressam Ahmet Yeşil, “Görsel Dokunuşlar” ismini verdiği 100. Kişisel sergisiyle Oberhausen Sarayı Ludwig Galeri Panorama Salonu’nda sanatseverlerle buluşuyor. Sergi, 24 Ağustos 2014 tarihine kadar izlenebilir.     

RÖPORTAJ: ÜMMÜHAN KAZANÇ

Sayın Ahmet Yeşil, 100. Kişisel serginiz olması sebebiyle özel bir anlam taşıyan “Görsel Dokunuşlar” serginiz, Almanya’nın Oberhausen şehrindeki Oberhausen Sarayı Ludwig Galeri Panorama Salonu’nda 4 Mayıs’ta açıldı ve 24 Ağustos 2014 tarihine kadar devam ediyor. Siz de açılışa katıldınız. Bize biraz açılış atmosferini ve izleyicilerin tepkilerini anlatabilir misiniz? Siz neler hissettiniz?
4 Mayıs’ta belirtiğiniz mekan da sergimin açılışında ki atmosferi anlatmak çok zor. Her yeni sergide yaşanılan heyecanın, coşkunun, endişenin -tabi bu endişe bir korkma, ürkme ifadesi değil- 100. sergimin önemli bir sanat mekanında olması durumu diye bilirim.

Sizin sergi açtığınız mekanın bir diğer galerisinde usta sanatçı Andy Warhol’un da sergisi vardı. Afişleriniz yana yana Almanya sokaklarında yer aldı. Nasıl bir duygu?
Evet, sergimin açılışına giderken; mekanın dışında, yollarda ve iç açık alanında Andy Warhol afişleri ile yana yan asılmış görünce çok mutlu oldum. Sanat tarihinin bu çok önemli sanatçısının sergisi ile benim sergimin bulunduğu mekanlar karşılıklı, aynı galeriye ait iki bina içinde olması onur verici. 100. Sergimin yanı sıra 34 yıllık sanat yaşamımın en önemli ödülü gibi bir duyguyu hissettirdi.

“Görsel Dokunuşlar” seriniz ile ilgili kaleme aldığınız metinde şu cümleleriniz dikkat çekiyor: “Sanatın yarattığı estetik/plastik değerler, dünyaya yansıyan bir atmosfer kurar. Gündelik yaşama kilitlenmiş insanların da, belki hiç ilgilenmedikleri bu yansımaların içinden geçmesi kaçınılmazdır; çünkü görsel olana bakmanın ötesindeki görme biçimi, yaşamı algılayan aklın görsel dokunuşlarıdır. Onları hiç istemese de yakalar, emerek içine soğurur ve beklemediği birileriyle ortak algıya zorlar.” Bu söyleminiz sizin eserlerinizi çok iyi tanımlıyor. İzleyicinin bu görsel dokunuşların içine girmemesi imkansız. Eserlerinizin yıllardır keyifle izlenmesinin en önemli sebeplerinden biri bu olsa gerek. Bu söyleminize neler ekleyebilirsiniz?
Esasında cevap da bu sorunun içinde. Bunu biraz açarsak; günümüzde gelişen teknoloji, getirdikleri ve götürdükleri ile görsel, yazınsal ve sanal sosyal iletişim kanalları yoluyla hazır davetli izleyici ile yaşamın günlük akışı içinde, hazırlıksız izleyici farkında olsa da olmasa da görsel olana dokunarak yaşamın akışı içinde buluşturuyor. Akar olan her şey kendi yatağını da geliştirerek yapar ki, buna eğitimi sanatın evrensel gücünü katmalısınız. Katamasanız yerel kalırsınız. Sergimin açılışında, sanatçı toplumundan sanat toplumunu yaratmış bilinçli bir izleyici topluluğu vardı, görsel olana dokunabilen, soran, sorgulayan izleyici karşısında siz de kendi gardınızı güçlü kılabilmek için bir sanatçıda olması gereken bilgi ve sanatınıza ait dilin söylemi içinden güçlü olarak izleyiciye dokunuyorsunuz. İzleyicin donanımı da size katkı sağlıyor.

“Görsel Dokunuşlar” serinizde daha önceki çalışmalarınızdan farklı olarak kusursuz iplik-halat kurgusunun içinden fırlamaya başlayan daha soyut imgeler görüyoruz. Yeni bir içsel patlamanın mı işaretleri bu görsel dokunuşlar?
Evet, kendi içinde bir dönemi oluşturan bir konseptin tüm tematik simgeleri dışlayarak, dış dünya ile plastik değerlerle soyut bir dil üzerinden görsel dokunuşlardır yaratmaya çalıştığım.

Sanat yaşamınızın en başından buyana, deniz-gemi halatı ve makara iplikleriyle görsel bir şölen sunuyorsunuz. Belli ki bilinçaltınıza yerleşen bu imge, sanatsal bir ifade aracına döndü ve sizin imzanız haline geldi. 100 kişisel sergi açtıktan sonra bu sanatsal objenin yerine, başka bir şey kullanmayı hiç düşündünüz mü?
Benim sanat serüvenimi yakından izleyenler, siz de bilirsiniz, kendi içinde zaten sürekli yeni dönemleri olanı, üreterek dönem geçişlerini görebilirsiniz. Her sanat yapıtının, yaratıcısına ait bir ifadenin anlamsal değeri üzerinden çalışan bir dışavurumu olduğunu söyleyebiliriz. Kendinize ait boşluklar üzerinden içe ve dışa dönük sorular sormaya başladığınızda yapıtın tüm boşluklarını semantik olarak doldurmaya başlarsınız. Sonrasında bilinç ve bilincin spontane refleksleriyle ortaya çıkan sanatsal edim, plastize edilmiş bir ifadenin resmi araçsallaştırması suretiyle bir tür dile dönüşür. İşte bu dil, sanat olması bakımından resmin, kendi olanağında karşıma çıkardığı yeni keşif mecralarının olasılıklar alanıdır. Yani birinin anı defterini okumaya başladığınızda her günün farklı izlerini görürsünüz, ama defter tümüyle kişinin kendisine aittir.

Bu serginiz ile birlikte birçok yeni sergi teklifi daha geldiğini duyduk. Önümüzdeki günlerde sizin eserlerinizi hangi ülkelerde göreceğiz?
Yurtdışında Almanya Oberhausen’de Ludwig Müzesi’nde 4 Mayıs-24 Ağustos 2014 tarihleri arasında, üç ay sürecek bir kişisel sergim var.
2015 yılında, Galeri Daniel Besseiche ile Cenevre ve Paris galerilerinde iki sergi düşünülüyor.
2014 yılında Aralık ayında Paris Carrousel du Louvre Müzesi’nde S.N.B.A. Salon Sergisi var.
2 Ekim - 2 Kasım 2014 tarihleri arasında Lüksemburg’ta karma bir sergiye katılıyorum.
Ekim 2014’te Düsseldorf’ta bir sergi için görüşmeler devam ediyor.
Yurtiçinde ise İzmir’de 1 Kasım 2014’te Ekol Sanat Galerisi’nde bir sergi ve Tüyap Sanat Fuarı’nda Galeri Soyut’la birlikte bir karma sergi projem mevcut.


Bilgi için: www.ahmetyesil.com

13 Mayıs 2014 Salı

HALİL AKDENİZ’DEN ‘KAVRAMLAR ÖTESİ’ BİR SERGİ

Usta sanatçı Prof. Halil Akdeniz’in 24 Mayıs’a kadar Nişantaşı Bozlu Art Project’te devam eden “Sınırlar Ötesi” isimli sergisindeki son çalışmalar, izleyenleri bilindik kavramların ötesine taşıyor. Eserlerin, bu tanımsız yöne doğru giden evrilme sürecine şahitlik etmek ise, sergi ötesi bir deneyim yaşamınızı sağlıyor.

RÖPORTAJ: ÜMMÜHAN KAZANÇ

Sayın Akdeniz, Bozlu Art Project Nişantaşı’nda 24 Mayıs’a kadar devam eden “Sınırlar Ötesi” isimli serginizde son yapıtlarınızdan bir seçki sunuyorsunuz. Kültürel veriler, simgeler ve işaretlerden yola çıkarak meydana getirdiğiniz yapıtlarınızın yer aldığı serginin oluşum sürecini sizden dinleyebilir miyiz?
Bozlu Art Project, sadece galeri hizmeti veren bir mekan değil, aynı zamanda bir arşiv ve araştırma merkezi de. Sergi hizmetinin ötesinde hedefleri olan bir kuruluş. Böyle bir yerden teklif gelince memnun oldum ve bu sergiyi açmaya karar verdim. Bu sergimde, ilk defa burası için gerçekleştirdiğim yeni resimlerim de var. 

Daha önceki çalışmalarınızda resmin sınırlarını, kullandığınız malzeme ve yöntemlerle zorladığınızı, çeşitlendirdiğinizi görmüştük. Serginin adından anlaşılacağı gibi, son çalışmalarınızda, artık resmin duvar yüzeyinden koparak tüm mekanı kapsayan, bütünleyen bir forma doğru evrildiğine tanık oluyoruz. Sanatınızdaki bu yeni yapılanmayı nasıl açıklarsınız? Sizin tanımlamanızla ‘kavramlar ötesi resim’ ile entelektüel bir çeşitlilik mi öne çıkıyor? Gerçi yenilik sizin doğanızda var.
Sanat çalışmalarım, çevresel, tarihi ve kültürel verilerle şekillenen yazı, işaret, simge ve bilgi nesnelerinin yer aldığı bir yapılanma içindedir. Resimlerim artık iki boyutlu yüzey anlatımına bağlı sınırları aşarak, değişik malzeme ve nesnelerle mekana yayılan, kavramlar ötesi, tanımsız yöne doğru giden bir evrilme sürecinde olup sanatsal anlatım biçimleri, malzeme ve içerikte zenginleşerek, mevcut kavramların ve tanımların ötesine uzanan yeni açılımlar içermektedir.
Bugün artık dünyaya farklı odaklı bakış açılarıyla bakıyoruz. Günümüzde, özellikle içinde bulunduğumuz dönemde, fiziki ve sosyal çevre içindeki konumlarımız, sosyal ilişkilerimiz, psikolojik dünyalarımız ve bunları belirleyen kültür ortamı ve kültür öğeleri çok önemli görülmektedir. Bizi kültür biçimlendiriyor. Her ne kadar kültür kuramcıları kültürü biz biçimlendiriyoruz diyorlarsa da, ben olaya öbür ucundan bakıyorum. Sanatçı olarak beni kültürün sonuçları ilgilendiriyor. Kültürü biz biçimlendirdiğimiz kadar, bana göre, kültür de bizi biçimlendiriyor. Sanatçı olarak o kültürün içinde üretiyor ve kültürle/kültürlerle biçimlenen sanat deneyimlerimizi ortaya koyuyoruz. Bu bağlamda bakıldığında benim de sanatımın temel kaynağını “kültür” oluşturduğunu söyleyebilirim. Kültürel veriler, simgeler, işaretler vb. benim sanatsal malzemelerim. Bunlar, benim sanatsal çalışma sürecimde farklı malzeme ve teknikler içinde dönüşürler. Sanatsal yaratma süreçleri oldukça komplike bir süreçtir ve yaratılan eserin, dönemin felsefi, sosyolojik ve sanatçının psikolojik yapısıyla ilgili boyutları vardır. Bu nedenle bir sanat eserini belli konulara ve bakış açısına indirgeyerek tam olarak açıklamak da pek mümkün değildir. Hatta sanatı çok fazla açıklamaya çalışmak, çoğu kez de sanatın doğasına ters düşer. Ama bunun tersi olarak izleyici de hep sanat eserinin açıklanması ve anlaşılması yönünde bir beklenti içindedir. Sanatçı eserini tamamladıktan sonra onu artık pek açıklama gereği duymaz. Hatta sanatçı, eseri üreten kişi olmasına rağmen her şeyi tam olarak açıklayamayabilir de. Bu, sanatçının bir zaafı değil, sanatın doğasıyla ilgili bir durumdur. Ve her sanatçının benliğinin derinliklerinde onu sanatında yönlendiren itici güçleri ve etki kaynakları vardır. Benim gözlemlediğim, hem sanatçılarda ve hem de bilim adamlarında yaratı kaynaklarının çoğunun bir itici güç olarak çocukluk dönemlerindeki yaşantılarına kadar uzandığıdır. Bunun birçok bilinen örnekleri var. Hatta yaşamlarında ayrı zamanlarda ve bir birinden bağımsız olarak yapılan şeylerin bile bir zaman sonra belli noktalarda buluşmaya ve kesişme göstermeye başladığı görülüyor.
Çocukluğum Antalya’da Likya ve Roma dönemi medeniyetlerinin kalıntılarının bulunduğu antik yörelerde geçti. Benim de çalışmalarımda, bugünkü fantezilerimin kökenlerinin, çocukluğumu üzerinde oynayarak geçirdiğim o yörelerin derin etkilerine dayandığı söylenebilir.
Değişik dönemleri içeren sanat yaşamımda; İzmir dönemimde ele almaya başladığım bilimsel destekli çevre sorunları ile ilgili İzmir çevre kirliliği üzerine olan çalışmalarım, sanat literatüründe; Türkiye’de seksenli yıllarda kavramsal düzlemde farklı eğilimler örnekleri içinde gösterilerek, sanatta çevresel ve kültürel tarihe ait verilerle şekillenen, simge, alıntı ve bilgi nesnelerinin yer aldığı bir yapılanma olarak değerlendirilmektedir. (Bkz. İpek Duben – Esra Yıldız, “Seksenlerde Türkiye’de Çağdaş Sanat: Yeni Açılımlar”, Bilgi Üniversitesi yayınları, İstanbul 2008, s,29). Çevre bilinci olarak bugün gelinen noktada ise artık yeni bir çevre mekan algısı bilinciyle, ekolojik çevre, yeşil bir gelecek, yeşil mimari kavramları gibi yaşam alanlarını kapsayan kentsel dönüşüm projeleri gibi yeni ütopyalardan söz edilmektedir. Sanatçılar için de artık algılar, eski mekan ve sanat algısına karşılık gelmemektedir. Eskiden çevrede tek başlarına yer alan heykel ve benzeri sanat objeleri yerleştirme projeleri, bugün kamusal sanat, ‘entelektüel mekan tasarımı’ gibi daha kapsamlı kavramsal dönüşüm süreçlerine girmişlerdir. Bu yeni dönemin getirdiği sanatsal anlatım biçimleri de artık hem malzeme ve içerikte zenginleşen hem de mevcut kavramların ve tanımların sınırlarını aşan yeni açılımlar içermektedir.
Kültür felsefecileri, içinde yaşadığımız dönemi bir eleştiri ve çözümleme dönemi olarak görmekteler. Bu görüş, çağın veya modern bilincin kültürüdür. Hakim olan “üst” kavramların ve “üst” gerçekliğin irdelenip sorgulandığı bir dönemdir.
Benim sanatımda başından itibaren resimlerimde yer alan yazı, işaret, simge ve benzeri figürler, yalnızca formal olarak kullanılan elemanlar olmayıp bilakis temanın/konunun/konseptin ve sanatsal sürecin birer parçalarıdır. Bu süreçte; bunlar farklı mekan ve zaman referansları ile bir araya gelip benim sanatsal kurgumda yeni bir varlık ve düşünsel-görsel gerçeklik kazanırlar. Ve sonuçta oluşturdukları ‘bütün’ oldukça soyut, kapalı ve karmaşıktır. Bu oluşumlar, bir dizi sezgisel ve düşünsel süreçlerin sonucu ortaya çıkmaktadır.
Bugün geldiğim nokta itibariyle sanatımdaki yapılanma, fiziki mekana bilgi ve sanatın ilave edildiği, çevre ile bilgi ve sanat iletişimi içinde ‘kavramlar ötesi’ diyebileceğim, tanımsız bir yöne doğru gitmektedir. 

Çalışmalarınızın içeriğini yaşadığımız coğrafyaya ait kültürel bellek biçimlendiriyor. Herkesin kültürel bellek algısı, özellikle sanatçıların oldukça farklılık ve çeşitlilik gösterir. Sizin kültürel belleğinizde en çok yer eden kavramları nasıl tanımlarsınız?
Evet doğru. Çalışmalarımın içeriğini içinde yaşadığım coğrafyanın kültürel belleği, anılarım, geçmişe ait kültür değerleri ile ‘şimdi’de buluşan çağdaş kültür değerleri oluşturmaktadır. Kültürler arasındaki diyaloglar-diyalogsuzluklar, çatışma ve diyalog güçlükleri, farklı mekan ve zaman referanslı birbirinden kopuk unsurların buluşması gibi kavramlar, eserlerimin oluşum mantığının arka planını oluşturmaktadır.

Yapıtlarınızda kullandığınız bu coğrafyaya ait yazılar, semboller, işaretler, imgeler sizin sanatsal ifadenizin en önemli elemanları. Aslında bu semboller bana hep Halil Akdeniz’in oluşturduğu -hiyeroglif gibi- yepyeni bir resimli alfabeyi çağrıştırmıştır. Bu alfabe ile oluşturduğunuz görsel metinleri nasıl okumalıyız? Her simge bir harfe denk gelmeyecektir ama kavramsal karşılığı oldukça yüklüdür sizin için.
Konseptlerime özgü bir teknikle oluşturduğum bir sanat dilim ve sanat söylemim var. Eserlerin isimleri, aynı zamanda esere bakış açısı ve okumaların ipuçlarıdır. İzleyicilerin fantezileri ile buluşan bu ipuçlarının dışında daha başka nasıl okunacağı ve okunmaları gerektiği konusunda bir şey söyleyemem.

En başından bugüne kadar kullandığınız simgelere bir isim vermeyi hiç düşündünüz mü?
Evet, son geldiğim nokta itibariyle bu ismi vermiş oldum zaten; “Kültür İmleri”. 

Sizin imzanız haline gelen simgelerinizden vazgeçip başka bir resim tarzı denemeyi düşündüğünüz oldu mu?
Yaptıklarımdan ve yapmakta olduklarımdan vazgeçip yeni bir resim tarzı denemeyi hiç düşünmedim. Zaten çalışmalarım, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın deyimiyle “kendi içinde yenilenerek devam ediyor, devam ettikçe de yenileniyorlar.” Daha başka bir tarza niye gerek duyayım ki!

Sizi birçok sanatçıdan ayıran önemli bir özelliğiniz var. Sanatsal faaliyetlerinizi tüm hızıyla devam ettirirken, Türkiye’de birçok sanat kurumunun açılmasında ve sürekliliğinin sağlanmasında çok önemli roller aldınız. Ege, Dokuz Eylül ve Bilkent Üniversitelerinde Resim ve Güzel Sanatlar Bölümlerini kurdunuz. Halen İstanbul’da Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Görsel Sanatlar Bölümünde görevinizi sürdürüyorsunuz. Bu akademik başarılar sanatınıza nasıl yansıdı? Ya da akademik kariyer yerine keşke sanatıma daha çok zaman ayırsaydım dediğiniz oldu mu?
Hepimizin hayatında biraz keşkeler vardır tabi. Akademik yaşamda, idari görevle sanat yaşamı arasında bir kısım çelişkiler ve sıkışıklıklar olabiliyor. Bürokrasinin gereği sanat adına zaman kaybı oluyor şüphesiz. Akademik hayatta kabullenilmek ve uyulmak zorunda olunan bir kısım kurallar vardır. Buna karşılık sanat ise bağımsız ve özgür olmaya gerektirir. Burada zaten her ikisi arasında doğaları gereği bir çelişki söz konusu. Ancak bu, bana görev yaptığım üniversitelerde çok fazla engel oluşturmadı. Hatta Üniversitede olmam, sanatıma ekonomik olarak fazla bağımlı kalmadan, bazı şeyleri özgürce deneyimleme ortamı sundu diyebilirim. Akademik görevlerimle ilgili olarak da yetkilerim ve olanaklar çerçevesinde, sanat eğitiminin önünü hep yeniliklere açmaya çalıştım. Sizin de belirttiğiniz gibi çalıştığım üniversitelerde birçok güzel sanatlar bölümlerinin kurulması ve çağdaş yapılanmalarında katkılarım oldu. En son olarak da halen görev yapmakta olduğum Işık Üniversitesi’nde Türkiye’de ilkler arasında yer alan ve dünyadaki örnekleri arasında da özgün bir yapısı olan; sanat kuramı ve eleştiri yüksek lisans ve sanat bilimi doktora programlarını açtım.     

Son olarak resimlerinizin hangi aşamalardan geçerek son şeklini aldığını dinleyebilir miyiz? Malzeme ve tekniğin oluşturduğu katmanlar, kavramsal katmanlar ile nasıl buluşuyor?
Malzeme ve teknik aynı zamanda benim sanatsal sürecimin parçasıdır. Resimlerim önceden belirlenmiş bir kavramın illüstrasyonu ya da canlandırılması değildir. Süreç, katmanları ve kavramı birlikte oluşturur.

Almanya’da bir yayınevi tarafından hazırlanan 2014 Uluslararası Günümüz Sanatı adıyla çevirebileceğimiz dört dilde; Almanca, İngilizce, Fransızca ve İtalyanca yayınlanacak (Internationale Kunst Heute/International art today!/ Art international aujord’hu!/Arte internaonale oggi!) kitaplarda siz de çalışmalarınız ile yer alıyorsunuz. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi bugünün dünyasında bağlantılar, iletişimler artık hep internet üzerinden olmaya başladı. Bu yayında eserlerimin yer alması da böyle bir süreç sonucu oldu. Yayınevi, yayınlayacağı kitabın niteliğine uygun uluslararası sanatçı taraması yaparken benim çalışmalarım da dikkatlerini çekmiş, yayınevinden bir gün bir e-mail aldım; sanatımla ilgilendiklerini, biraz yayınlayacakları kitap hakkında da bilgi vererek, kitapta yer alacak sanatçılar arasında beni de aday seçtiklerini belirtiler ve benden sanatım hakkında daha fazla bilgi ve çalışma/eser örneği istediler. Ve değerlendirme sonucu jürilerinin belirlediği üç eserimle, Türkçesini 2014 Uluslararası Günümüz Sanatı diye çevirebileceğimiz Almanca/İngilizce/Fransızca/İtalyanca dört dilde yayınlanacak kitaplarına kabul edilmiş oldum.     

BOZLU ART PROJECT
Adres:  Teşvikiye Cad. No:45/131, İsmet Apartmanı D:1, Nişantaşı / İstanbul
Telefon: +90 212 232 72 32
Fax: +90 212 232 72 32

E-mail: contact@bozluartproject.com

12 Mayıs 2014 Pazartesi

ASIM İŞLER: “DÖNEMLER 1970-2007”


Çağdaş Türk resim sanatının önemli temsilcisi ressam Asım İŞLER’in (1941-2007) vefatının 7. Yılında, Mine Sanat Galerisi’nde gerçekleşen “DÖNEMLER 1970-2007”  başlıklı sergisinde; 1973 yılında Paris’te yaptığı 100x80 cm yağlıboya “Anne ve Çocuklar” adlı tablosu, 1989’da yapmış olduğu “Kılıçkaya’da” adlı 147x193 cm tuval üzerine yağlıboya yapıtı ve 2005 yılına ait “Verona’nın Baharı” başlıklı 200x150 cm tuval eseri, serginin çarpıcı yapıtları arasında yer alıyor.
7 Haziran 2014 tarihine kadar izlenebilecek sergide, sanatçının 1970 yılından 2007 yılına kadar yapmış olduğu tuval, Paris afiş resimleri, karton üzerine yağlıboya, karton üzerine karışık teknik ve gravürden oluşan 35 eserinin çoğu ilk kez sanatseverlerle buluşuyor. Eserler, İŞLER’in Paris’te ihtisas yaptığı 70’li yıllardaki, realist ve sosyo politik gerçekliği yansıttığı figüratif döneminden başlayarak, 80’li yıllardaki soyut dışavurumcu tarzda yaptığı eserleri, 1987-1992 yılları arasında yaşadığı 2. Paris dönemine ilişkin hem karton üzerine yaptığı yağlıboya hem de Paris Afiş resimleri gibi farklı teknikte ürettiği eserleri ile yaşamının son dönemine 2007’e değin yaptığı tuval eserlerinden geniş bir seçkiyi içeriyor.
Çağdaş resimde evrensel anlayışta ve soyut ekspresyonist eğilimde yapıtlar ortaya koyan İŞLER, yaşamı boyunca yurtiçi ve yurt dışında 35 kişisel sergi, 150’nin üzerinde karma sergi, fuar, bienal, trienal ve konferansa katılmış, 2003 yılında AKM Büyük Salonda “Üç Şehir, Resim ve Ben” adlı Retrospektif sergisini gerçekleştirmiştir.
1966 yılında, Cemal Tollu, Neşet Günal, Sabri Berkel gibi hocalar ile çalışarak İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisini bitiren İŞLER, 1970 -74 yılları arasında Devlet Avrupa konkurunu kazanarak resim ihtisası için Paris’e gitmiştir. Paris Güzel Sanatlar Akademisinde Boya resim, Gravür ve Litografi atölyelerinde, ayrıca önemli usta gravürcü S.W. Hayter ile Atelier 17’de gravür çalışmış, Sorbonne Üniversitesi’nde doktora çalışmaları yapmıştır. Salon des Realitées Nouvelles (1974)-Paris, Salon de Jeune Peinture (1974) Musée Art Moderne/Paris, 33. Salon de Montrouge (1988) Galeri Montenay/Paris, De Bonnard a Bazelitz (1993)/Bibliotheque Nationale de Paris, “PARİSTANBUL” Cite Internationale des Arts- Paris (1990) sergilerinde Türkiye’yi temsil etmiştir.
1987-1992 yılları arasında Fransız hükümetinin daveti ile Paris’te yaşamış ve çalışmıştır. 1989-90 yılları arasında Paris Güzel Sanatlar Yüksekokulu E.N.S.B.A ve 1991 yılında Paris Dekoratif Sanatlar Ulusal Yüksekokulu (Ecole Nationale Superieur Des Arts Decoratifs E.N.S.A.D) ile eğitsel ve sanatsal ilişkiler çerçevesinde, karşılıklı öğretim üyesi-sanatçı-sergi değişimi gerçekleştirmiş, Sorbonne Üniversitesi Plastik Sanatlar Fakültesi gravür atölyesinde de profesör olarak dersler vermiş olan İŞLER,1974-2003 yılları arasında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde resim ve gravür bölümü öğretim üyesi olarak görev yapmıştır.
Sanatçının eserleri Victoria and Albert Museum-Londra, Bibliothèque Nationale de Paris–Fransa gibi önemli yurtdışı ve İstanbul-Ankara İzmir Resim Heykel Müzeleri, Elgiz Çağdaş Sanatlar Müzesi ve DEMSA gibi yurtiçinde önemli müzelerde ve T.C. Kültür Bakanlığı, Akbank, TEB gibi özel kurum ve birçok önemli kişisel koleksiyonlarda yer almaktadır.
İŞLER’in ardından 2007 yılında MAC ART’da “Asım İŞLER Anısına Paris Afiş Resimleri” Sergisi, 2013’te ise TAT-ART’ta “Dünyanın Tüm Renkleri” başlıklı son dönem sergilenmemiş yapıtlarından oluşan sergisi yapıldı.

MİNE SANAT GALERİSİ
Teşvikiye Mah. Prof. Dr. Müfide Küley Sok.
No:1/1 Yasemin Apt. D:5 34365 Nişantaşı, Şişli/İstanbul
+90 (212) 232 38 13
info@minesanat.com
www.minesanat.com


10 Mayıs 2014 Cumartesi

AHMET YEŞİL 100. KİŞİSEL SERGİSİ İLE ALMANYA’DA


Uluslararası bilinirliliğe sahip ressam Ahmet Yeşil, “Görsel Dokunuşlar” ismini verdiği 100. Kişisel sergisiyle Oberhausen Sarayı Ludwig Galeri Panorama Salonu’nda sanatseverlerle buluşuyor. Sergi, 4 Mayıs-24 Ağustos 2014 tarihleri arasında izlenebilir.

Ahmet Yeşil sanatsal pratiği ile ilgili şu açıklamayı yapıyor: “Yaşamın gerçekleriyle her an yüzleşme durumumuz, görüntünün anlam değerleriyle yüzleşme biçiminde karşımıza çıkar. Bu ise yaşamın her boyutundaki görüntüler/yansımalar arasında kendimize ait olanla buluşmamız demektir.
Bulma, buluşma, kavuşma, keşfetme kişinin kendi gerçeğiyle yüzleşmesidir.
Duyguların, olguların insana ait saf, onu özgün kılan gerçeğiyle buluşmasıdır.
Sanatın yarattığı estetik/plastik değerler, dünyaya yansıyan bir atmosfer kurar. Gündelik yaşama kilitlenmiş insanların da, belki hiç ilgilenmedikleri bu yansımaların içinden geçmesi kaçınılmazdır; çünkü görsel olana bakmanın ötesindeki görme biçimi, yaşamı algılayan aklın görsel dokunuşlarıdır. Onları hiç istemese de yakalar, emerek içine soğurur ve beklemediği birileriyle ortak algıya zorlar.
Görsel olan sataşır, örter ve estetik aklın duyarlığına yerleşir.”          

Bilgi İçin:
Ludwig Galerie Schloss Oberhausen
Konrad-Adenauer-Allee 46
46049 Oberhausen
www.ludwiggalerie.de
Tel. 0049 (0)208 412 49 28

Fax. 0049 (0)208 412 49 13        

FLAVIO FAVELLI “GRAPE JUICE” SERGİSİYLE İSTANBUL’DA

İtalyan sanatçı Flavio Favelli (Floransa, 1967)’nin 16 Mayıs Cuma günü saat 18.30’da küratörlüğünü Vittorio Urbani’nin yaptığı “Grape Juice” başlıklı İstanbul’daki ilk kişisel sergisi açılıyor. Sergi 14 Haziran tarihine kadar son İstanbul Bienali’nin ana merkezlerinden olan Galata Rum Okulu’nun ana salonunda ziyarete açık kalacak.
“Grape Juice” sergisi Türkiye’deki İtalyan Büyükelçisi Gianpaolo Scarante’nin İstanbul’daki rezidansı olan Venedik Sarayı’ndaki rezidans projesi için Maria Rosa Sossai idaresinde ve Cristina Cobianchi başkanlığındaki Roma’da faaliyet gösteren bir kültür derneği olarak faaliyet gösteren AlbumArte tarafından üretilen bir proje olan Anteprima dizisinin üçüncüsü için sanatçının İstanbul’da geçirdiği bir araştırma ve çalışma sürecinin meyvesi.
Favelli’yi bu çalışmaya yönelten içinde üzüm suyu içeren eski bir teneke kutunun üstünde yer alan etikette gördüğü desen oldu. Bu üzüm suyu Amerika’da üretilmişti ve Coca Cola Şirketine aitti, adı da Hi-C idi. Etiket üzerinde yer alan beyaz yıldız ve “C” harfi Favelli’ye Türk bayrağını hatırlattı. Bu sembolik resimden bir sanat eseri doğdu: “Grape Juice” sergiye adını verdi.
“Grape Juice” dört farklı projeden oluşuyor. Salonun girişinde, salonu atriumdan bölen camekâna sanatçı bir İstanbul görüntüsü yerleştirmeyi düşündü, belki günbatımında şehrin bir kuşbakışı manzarası. Ya da şafak vakti. Favelli “kartpostal” tadında bir görüntüyü tercih etti: klişe, klasik, ölümsüz, romantik ve aynı zamanda melankolik bir Doğu görüntüsü.
Salonun tam merkezinde geri dönüşümlü demir kullanarak yapılmış panellerden oluşmuş sanayi tadında bir konteyner görünümlü bir yapı yerleştirilmiş. Sanatçı materyal arayışında, yazar Ferit Orhan Pamuk’un “Masumiyet Müzesi”ni gerçekleştirmesinde asistanlığını yapmış olan mimar Murat Özelmas’ın yardımını aldı ve şehrin sanayi kesimlerini ve banliyölerini dolaşarak bu materyalleri beraberce topladılar.
Büyük salonun sonundaki beyaz duvar ise emaye boyalı dört kare panel ile kaplandı ve üstlerinde 1970’li yıllarda Türkiye’de tedavülde olan paralara ait bir takım detaylar yerleştirildi. Bunlardaki zarif ve dekoratif filigran ülkenin klasik sembolleriyle birlikte üretildi.
Sanatçı niş-tiyatro bölümünde ise bir masa üzerine kendisinin “etkileyici” olarak tanımladığı bir obje sergiledi: İtalya’da bulduğu sadece Türkiye için üretilmiş bir Coca Cola şişesi. Sıradan basit banal gibi gelen ama çoklu anlamlar ve öneriler içeren bir obje.
Anteprima#3 programı İstanbul’da mevcut olan kurumlarla sinerji içinde, halk ve Flavio Favelli’yi değişik fırsatlarla buluşturuyor. Bunlardan ilki Bilgi Üniversitesi tarafından MA Management programı kapsamında düzenlenen Talk serisinin bir bölümünü oluşturan 8 Mayıs saat 19.00’da gerçekleşecek olan “Istanbul according to Flavio Favelli”. İkinci adım olan “An artist in residency” ise İstanbul İtalyan Kültür Merkezi tarafından Casa d’Italia Tiyatrosunda 17 Mayıs saat 17.00’de gerçekleşecek olan Roma MAXXI Arte’nin direktörü Anna Mattirolo, sanat eleştirmenleri Cristiana Perrella ve Paola Ugolini’nin katılımlarıyla ve küratör Vittorio Urbani’nin moderatörlüğünde gerçekleşecek olan (İtalyanca/Türkçe simultane çeviri) Sanatçıyla Sohbet. İtalyan Kültür derneği olan Visioni Future ile olan işbirliğinden Favelli’nin İstanbul’daki rezidans programını ve “Grape Juice” sergisini anlatan, Cristina Cobianchi, Flavio Favelli, Cristiana Perrella ve Vittorio Urbani tarafından yazılmış metinlerin de yer aldığı bir kitap-katalog İtalya’da ve yurtdışında dağıtıma sunulacak.

Galata Rum Okulu
Kemeraltı Cad. No: 25
34425 Galata BEYOĞLU / İstanbul

Etkinlik Türkiye’deki İtalya Büyükelçiliği, İstanbul İtalyan Kültür Merkezi, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, Türkiye’de İtalyan Ticaret Odası ve AlbumArte tarafından gerçekleştirilmiş.
Bilgi İstanbul:  İstanbul İtalyan Kültür Merkezi, info.iicistanbul@esteri.it
Bilgi İtalya: AlbumArte, Via Flaminia, 122  00196  Roma, info@albumarte.org (www.albumarte.org).