Şebnem
Tuncer Çamdalı, “Aşk”, tuval üzerine yağlıboya, 30x50 cm.
|
Ressam
Şebnem Tuncer Çamdalı’nın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında
düzenlediği “NAİF GÖZÜNDEN KAVACIK KÖYÜ VE KADIN” sergisi, 30 Mart 2016 tarihine
kadar Karabağlar Belediyesi Sanat Galerisi’nde devam ediyor.
RÖPORTAJ: ÜMMÜHAN KAZANÇ
Ü.K.- Sayın Şebnem Tuncer Çamdalı, ülkemizde
Naif Sanat deyince ilk akla gelen ressamlarımızdan birisiniz ama yine de sizi
daha yakından tanımak isteyenler için resim sanatına nasıl gönül verdiğinizi öğrenebilir
miyiz? Kaç yıldır resim yapıyorsunuz?
Ş.Ç.-
Yaklaşık 30 senedir resim yapıyorum. Bu tutku, çok uzun yıllar önce bir
arayışın içindeyken başladı diyebilirim. Okuduğum meslek lisesinde resim branşı
vardı. Öğretmenim seçmediğim için üzülmüştü. Yarım kalan bir hikaye olarak
kalmış beklemiş beni. Daha sonra 1982 yılında Resim Heykel Müzesi desen
kursuyla tekrar merhaba dedim. Bir daha da birbirimizi bırakmadık. Naif sanatçı
Fahir Aksoy’la tanışıp bir sene onun atölye çalışmalarına katıldım. Amacım
teknik malzemeyi öğrenmekti. Fahir hocam bana çok değerli bir şey öğretti, ‘kendim
olmayı’.
Şebnem
Tuncer Çamdalı, “Kavacık’ta Mor Bahar”, tuval üzerine yağlıboya, 40x80 cm.
|
Ü.K.- Önce İzmir’in Çatalkaya Dağı’ndaki
ev atölyenizde resim yaptınız, şimdi de Çatalkaya Kavacık Köyünde
çalışmalarınıza devam ediyorsunuz. Sanırım bu doğa ile kucak kucağa yaşamın
sanatınızın gelişmesinde ve bugünkü noktaya ulaşmasında önemli bir yeri var. Bu
konuda neler söyleyebilirsiniz.
Ş.Ç.-
Fahir Aksoy’la bir sene çalıştıktan sonra doğa en büyük öğretmenim oldu. 1985’en
beri doğada yaşıyorum. Halen yeni şeyler keşfediyorum. Yaşamın kendisi bir
sanat. Sadece çizgiler, renkler değildir gördüklerim. Benim için asıl olan
rüzgarın, akan derenin, öten kuşların duygularım üstündeki olumlu etkisidir. Her
bahar yenilenen doğa ile uyumlanır onunla bir daha ve daha güzel olanı ararım. Doğada
ve resimde yeni bir şey keşfedip heyecanlandığımda neden daha önce görmedim
derim. Bu kendini adamayla ilgili bir şey. Uzun yıllar çalışmayla ilgili. Sanki
sanat sen ne kadar kendini adarsan bende sırlarımı o kadar açarım diyor. Bırakamayacağım
bir noktaya geldiğimi hissediyorum. Akan bir dere gibi, ne kadar adarsam
kendimi o da o kadar güçlü akıyor. Her yeni resim daha bir emek istiyor. Ustalaşmak
her şeyi kolaylaştırmıyor.
Şebnem Tuncer Çamdalı. |
Ü.K.- İzmir Karabağlar Belediyesi’nin
daveti ile 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında düzenlediğiniz “NAİF
GÖZÜNDEN KAVACIK KÖYÜ VE KADIN” serginiz Karabağlar Belediyesi Sanat Galerisi’nde
yer alacak. Bu sergide yer alan tablolarınızda kadın temasını nasıl ele
aldınız?
Ş.Ç.-
Sergideki resimlerimin bazıları geçmiş dönemlere ait. Biraz da kendi
yaşantımdan konular. Doğada ilk yaşamaya başladığımda ne kadarda yabancı ve
acemi olduğumu yansıtmışım. Şimdiyse uzun yıllardır yaşadığım köydeki insanları
izliyorum. Kadınların ‘biz köyümüzde mutluyuz’ sözü beni çok etkilemişti. Köylü
komşularım çalışırken de başka başka dünya işleriyle uğraşırken de mutlular…
Resim
yaparken amacım ve dikkat ettiğim ve de artık kendi kendine oluşanda mutlu
resimler, mutlu kadınlar. Doğayla bütünleşmiş kuşların şarkıları gibi
cıvıldaşan, dere suları gibi akan kadınlar yansıtmaya çalıştım.
Şebnem Tuncer Çamdalı, “Safiş”, tuval üzerine
yağlıboya, 25x25 cm. |
Ü.K.- Bugüne kadar kaç sergiye
katıldınız? Yurtiçinde ve yurtdışında yer aldığınız önemli etkinlikler
nelerdir?
Ş.Ç.-
Katıldığım karma sergiler yüzün üstünde diyebilirim. Kişisel sergilerim ise 21
oldu. Yurt dışında Fransa’da Fahir Aksoy’un düzenlediği Türk naifleri sergisine
katılmıştım. İtalya'da düzenlenen Uluslararası naif bienallerine de defalarca
katıldım. Burada 300 sanatçı arasından halk oylamasıyla ilk 20’ye girmiştim. Bazı
yarışmalı sergilerde eserlerim sergilendi. Şehirden uzak yaşamak etkinliklere
katılmamı zorlaştırdı diyebilirim.
Ü.K.- Bir tabloya başlamadan önce nasıl
bir ön hazırlık yapıyorsunuz? Konularınızı nasıl seçiyorsunuz?
Ş.Ç.-
Yanımda hep desen defterim, kalemim bulunur. Nereye gitsem bir şeyler çizerim. Bu
bir kuş da olabilir, köy düğünlerinde dans edenler de, bağda bahçede
çalışanlarda. Bazen kompozisyon desen çizerken kendiliğinden oluşur. İlkbahar
geldiğinde ise gözlem yapmak için özellikle dolaşır, doğanın güzelliğini
hisseder, çizerim. Daha sonra atölyemde oturur küçük kompozisyonlar tasarlarım.
Son
yıllarda doğada gördüğüm bazı çizgiler daha bir görünür, anlaşılır ve birbirini
tamamlar oldu. Kavisler, helezonlar… Her şeyin bir bütünlük içinde yer aldığını
görmek ve bunu nasıl tuvale aktarırım sorusuyla çok uğraştım. Biraz olsun
hallettim doğanın büyüsüyle oynamayı ve tuvale dökerken doğadan ilham alarak
ama kendime ait olan bir şeyi bulup çıkarmam gerektiğini de öğrenmiş oldum.
Konularım
genellikle ilk bahar temalıdır. Her bahar yenilen doğa beni çok mutlu eder. Yaşadığım
bu muhteşem uyanışı resimlerimle paylaşırım. Beni izleyenlerin mutlu olmasını, doğaya
ve dolayısıyla kendilerine dönmesine katkım olur amacı taşırım birazda.
Şebnem Tuncer Çamdalı, “Binnaz”, tuval üzerine
yağlıboya, 25x25 cm. |
Ü.K.- Son olarak naif sanat ya da saf
yürek sanatı siz nasıl tanımlarsınız?
Ş.Ç.-
Naif sanatta her bir sanatçı kendi özgün biricik yaradılışını döker tuvale. Çocukca
bir heyecan ve tutkuyla yaşamak, naif sanatçıların resimlerine de yansır. Duyguların
renkleri olduğunu hissetmişimdir. Bu yüzden mutluluğun peşinden koşan,
renklerin peşinden de koşanlar naif sanatçılardır. Mutlu olmak için resim yapan
naif sanatçıların resimlerini izleyende bu yüzden hep güzel duygular oluşturur.
Bir ortak yanımızda zamanla oluşan ince çalışma tekniğidir. Ülkemiz muhteşem
bir tarihsel zenginliğe sahip. Bu birikimi doğal olarak genlerimizde taşıyoruz.
Uzun yıllar çalışma, daha iyiye daha güzele ulaşma arzusu içten gelen bir
itilimle tuvala yansıyor. Yaşamın ve sanatın saygı ve özen gösterilmesi gereken
çok özel bir armağan olduğunu naif sanatta doyasıya görürüz.
BİLGİ İÇİN
www.sebnemcamdali.8m.com
Şebnem Tuncer Çamdalı, “Kavacık’ta Düğün”, tuval üzerine yağlıboya, 50x60 cm. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder