25 Ağustos 2017 Cuma

CANAN: “BEHIND MOUNT QAF” EXHIBITION AT ARTER

CANAN, “Sehretunar”.

Arter is hosting CANAN’s solo exhibition entitled “Behind Mount Qaf” through 12 September – 24 December 2017. The exhibition brings together new works CANAN produced especially for this exhibition along with a number of earlier works, some of which have not been shown before. Unfolding across Arter’s three gallery floors, “Behind Mount Qaf” constitutes a comprehensive overview of the artist’s practice.

The exhibition is named after the legendary Mount Qaf of Arabic and Persian cosmology and includes works produced in various media, such as sculpture, photography, print, embroidery, video, installation, and miniature. “Behind Mount Qaf” proposes a reading of the artist’s practice through the themes of Heaven, Purgatory and Hell. CANAN’s new works focus on dualisms such as light/shadow, good/bad, internal/external, reality/imaginary, lightness/darkness, and tackle the repressed aspects of the human psyche in the form of supernatural creatures, the jinn and archetypical figures, culminating in a multidimensional, mystical, symbolic, and rather enticing universe.

The photograph titled “Cybele” (2000), which greets the viewer on the ground floor, is a self-portrait exhibited for the first time and represents the mother goddess through the artist’s own body. Miniatures titled “Shahmaran” (2011) and “Şehretün’nar” (2011), the mother of all jinn, once again depicted by the artist using her own face guide the viewer through different states of consciousness on the three exhibition floors conceptualised as Heaven (ground floor), Purgatory (floor 1), and Hell (floor 2).

The first of the many spatial installations in “Behind Mount Qaf”, “Animal Kingdom” (2017) is a site-specific work produced for this exhibition and is located on the ground floor. Covered in brightly coloured and sequined fabrics, animals, and creatures such as dragons, serpents, and the phoenix, all of which exist only in fairy tales, fill up the gallery space overlooking Istiklal Street. Visible both from the outside through the glass display and from within the exhibition space itself, this installation brings together the interior and the exterior in a world of fantasy.

Another new work situated on the Heaven floor is a video titled “Women Bathing in Moonlight” (2017). In this video shot on a full moon night on one of the Prince Islands (Burgazada) in Istanbul, a group of young women in summer dresses with flowers in their hair are first seen at the top of the island, howling like wolves at the full moon. They then walk down to the seashore accompanied by merry laughter and bathe in the sea. This mysterious almost archaic ritual constitutes a contrast with the cityscape in the background.

The work titled “Heaven” (2017) reaches down from the ceiling in the form of a cylinder made of tulle; rotating slowly around its own axis, it establishes links between the visible and the invisible, the real and the imaginary worlds, through a play of light and shadow. In the installation, as the male and female figures revolve in the cylinder accompanied by the seven colours of the rainbow and fairy tale-like creatures, the shadows of their naked bodies linger on the walls. The masculine and feminine qualities of the shadows on the walls blend into one another, and as we approach them they start to intermingle with our shadows as well. Meanwhile, the installation “Purgatory” (2017) construes the same setup on Arter’s first floor; but this time through the theme of Purgatory. Dominated by various shades of grey, the tulle installation relates the tale of a character that flows out of the darkness in the company of birds and angels. The exhibition concludes with the installation “Wonders of Creation” (2017), which spreads across the entire second floor gallery. Here, the human figures disappear completely, as the jinn takes over the stage. This hell, in which jinn figures drawn with fluorescent paints on tulles have spread across the significantly dimmed space, invites us to confront our own fears, face the beast within and learn to coexist with the ones we see as jinn.


CANAN, “Araf”.

The book that accompanies the exhibition includes Nazlı Gürlek’s curatorial introduction and new commissioned essays by Kathy Battista, Tuğba Taş and Derya Yücel, all of which addressing the artist’s practice from different perspectives.


Guided exhibition tours will be organised at regular intervals throughout the duration of CANAN’s exhibition “Behind Mount Qaf”. Viewers will also have the opportunity to receive detailed information about CANAN’s works using the audio guides offered free of charge.


CANAN “KAFDAĞI’NIN ARDINDA” SERGİSİYLE ARTER’DE
Arter’de 12 Eylül – 24 Aralık 2017 tarihleri arasında CANAN’ın “Kaf Dağı’nın Ardında” başlıklı sergisi yer alıyor. Arter’in tüm katlarına yayılan ve sanatçının pratiğine kapsamlı bir bakış niteliğini taşıyan “Kaf Dağı’nın Ardında” sergisinin küratörlüğünü Nazlı Gürlek üstleniyor. “Kaf Dağı’nın Ardında”, CANAN’ın bu sergi için ürettiği yeni yapıtlarla bazıları daha önce hiç sergilenmemiş erken dönem eserlerini bir araya getiriyor.

Sergi, başlığını Arap ve Fars kozmolojisinin efsanevi Kaf Dağı’ndan alıyor ve heykel, fotoğraf, baskı, nakış, video, yerleştirme ve minyatür gibi çeşitli mecralarda üretilmiş eserlere yer veriyor. Sanatçının pratiğini Cennet, Araf ve Cehennem kavramlarıyla okumayı öneren “Kaf Dağı’nın Ardında” sergisinde, CANAN’ın ışık/gölge, iyi/kötü, içsel/dışsal, gerçeklik/hayal, aydınlık/karanlık gibi ikiliklere dayanan ve insan ruhunun bastırılmış yönlerini, cinleri, gerçeküstü yaratıkları ve arketiplere dayanan figürleri ele alan yeni üretimleri üç kata yayılıyor. Çok boyutlu, çok bedenli, mistik, sembolik, şaşırtıcı ve oldukça cazibeli bir evren yaratmayı hedefleyen sergide, sanatçının kişisel olanın politik olduğu düşüncesinden hareketle kendi bedenini kullandığı yapıtları da yer alıyor.

“Kaf Dağı’nın Ardında”nın giriş katında izleyiciyi karşılayan “Kibele” (2000) adlı fotoğraf, ana tanrıçayı sanatçının kendi bedeniyle temsil eden ve ilk kez sergilenen bir otoportre. Sanatçının yine kendi yüzünü kullanarak resmettiği minyatürlerden “Şahmaran” (2010) ve tüm cinlerin anası “Şehretün’nar” (2011), Cennet, Araf ve Cehennem olarak kurgulanan üç sergi katındaki farklı bilinç halleri arasında izleyiciyi yönlendiriyorlar.

Sergide çokça yer alan mekânsal yerleştirmelerin ilki, İstiklal Caddesi seviyesindeki katta yer alan ve bu sergi için mekâna özel olarak üretilmiş olan “Hayvanlar Alemi” (2017). Parlak renkli ve payetli kumaşlarla kaplı ejderha, yılan, Anka kuşu gibi ancak masallarda varolabilecek türden hayvan ve yaratıkların bir araya gelerek oluşturduğu bu masal alemi, Arter’in cam bir vitrinle sokağa açılan kısmına yerleşirken, hem dışarıdan hem de binanın içinden izlenebiliyor.


CANAN, “Cennet”.
Cennet başlığı altındaki aynı kata yerleştirilen bir diğer yeni yapıt, “Ayışığında Yıkanan Kadınlar” (2017) adlı video. Burgazada’da dolunaylı bir gecede çekilmiş olan bu videoda, bir grup genç kadın yazlık elbiseler içinde, başlarında çiçeklerle adanın tepesinde önce dolunaya doğru kurtlar gibi uluyorlar. Neşeli kahkahalar eşliğinde deniz kenarına yaptıkları yürüyüşten sonra, denizin içinde son bulan bu gizemli ritüel, uzaktaki şehir manzarasıyla karşıtlık oluşturuyor.

Tülden bir silindir şeklinde tavandan yere doğru uzanan ve kendi ekseni etrafında yavaşça dönen “Cennet” (2017) adlı başka bir yeni iş, ışık-gölge oyunu aracılığıyla görünen ve görünmeyenler, gerçek ve kurgusal dünyalar arasında bağlar kuruyor. Yerleştirmede kadın, erkek ve çift cinsiyetli figürler, gökkuşağının yedi rengi ve masalsı yaratıklar eşliğinde dönerlerken, çıplak bedenlerinin gölgeleri de duvarlarda geziniyor. Duvardaki gölgeler, eril ve dişil özellikleriyle birbirlerine karışırken, onlara yaklaştıkça bizim gölgelerimizle de karışmaya başlıyorlar. “Araf” (2017) ise alt kattaki kurgunun aynısını bu kez Araf teması üzerinden yorumluyor. Gri tonlarının hâkim olduğu tül yerleştirmede, melekler ve kuşlar eşliğinde karanlıklardan dışarı doğru süzülen bir karakterin hikâyesiyle karşılaşıyoruz. Sergi, ikinci katın tamamına yayılan “Garâib’ül-mevcûdât” (2017) yerleştirmesiyle son buluyor. Bu katta, insan figürleri tamamen kayboluyor ve sahneyi cinler kaplıyor. Tüller üzerine floresan boyalarla çizilmiş cinlerin tamamının karartılmış olan mekâna yayıldığı bu cehennem bizi korkularımızla yüzleşmeye, cin dediklerimizle bir arada olmaya davet ediyor.

Sergiye eşlik eden kitapta, Nazlı Gürlek’in küratoryal sunuş metniyle birlikte Kathy Battista, Tuğba Taş ve Derya Yücel’in sanatçının işlerine farklı perspektiflerden yaklaştıkları, bu kitap için sipariş edilmiş yazıları yer alıyor.

CANAN’ın “Kaf Dağı’nın Ardında” başlıklı sergisi süresince düzenli aralıklarla rehberli sergi turları düzenlenecek. İzleyiciler aynı zamanda ücretsiz sesli rehberleri kullanarak CANAN’ın yapıtları hakkında ayrıntılı bilgi edinme imkânı bulacaklar.

ARTER - SANAT İÇİN ALAN
İstiklal Cad. No: 211
Beyoğlu 34433 İstanbul TR
T: +90 212 708 58 08

22 Ağustos 2017 Salı

LORIS CECCHINI SEVİL DOLMACI ART CONSULTANCY’DE

Loris Cecchini, Wallwave (ears particle tingles), 2012, poliester resin, wall paint, diameter 100 cm, 
photo: Ugo La Pietra


Sevil Dolmacı Art Consultancy, 15. İstanbul Bienali’ne paralel olarak İtalyan Sanatçı Loris Cecchini’yi “Seed Syllables” adlı sergisi ile 12 Eylül-2 Kasım tarihleri arasında Narmanlı Apartmanı’ndaki galerisinde ağırlıyor.

Avrupa’da Galleria Continua ve New York’ta Leila Heller Gallery tarafından temsil edilen Cecchini, dünya ölçeğinde gerçekleştirdiği projeler ve müze sergileri ile öne çıkıyor. Farklı medyaları kullanmayı önemseyen sanatçının yerleştirme, heykel, fotoğraf, desen gibi birçok alanda ürettiği eserleri İstanbul Elgiz Müzesi başta olmak üzere, Hong Kong, Pekin, Paris, Roma, Köln, Brüksel, New York, Washington gibi şehirlerdeki önemli kurumsal koleksiyonlarda yer alıyor. Özellikle büyük ölçekli yerleştirmeleri ile tanınan Cecchini, 2006’da Cloudless adlı eseri ile MoMA PS1’da yer aldı.

Bugünlerde ise Hervé Mikaeloff küratörlüğünde Venedik Bienali paralel etkinliği olarak Fondaco dei Tedeschi’de mekânı saran yerleştirmesiyle izleyenlerle buluşuyor.  “Sees Syllables” Cecchini’nin İstanbul’da gerçekleştireceği ilk kişisel sergi olma özelliğini taşıyor.


Loris Cecchini,
Wallwave (emotional iterative algorithm),
2013, poliester resin, wall paint, diameter 100 cm,
photo: Oak Taylor-Smith.
LORIS CECCHINI
1969 Milano doğumlu İtalyan sanatçı Loris Cecchini’nin resim eğitimiyle başlayan sanat hayatı, günümüzde uluslararası platformda çeşitli müzeler ve kamusal alanda gerçekleştirdiği yerleştirmeleriyle devam etmekte.

Güzel Sanatlar Akademisi’nde aldığı eğitimin ardından sanat hayatına ilk olarak fotoğraf çalışmalarıyla başlayan Cecchini, öncelikle analog ve dijital fotoğraf arasındaki değişimle ilgilenir. Dijitalin onda yarattığı yönetmenlik hissi sayesinde gerçek insanların sahte mekanlarda çekilen fotoğrafları sanatçıya GERÇEK NEDİR? sorusunu irdeletir. 1996 tarihli “Pause in Background” serisinde mekânda yaşama, “olma” kavramını inceler. Büyütülmüş mutfak ve banyo yüzeylerinde gördüğümüz ufak insanlar izleyiciyi şaşırtmakla kalmayıp gerçeklik ve mekân kavramlarını da alaşağı eder.

2000’lerden itibaren Cecchini’nin mimari tutkusu giderek ağır basar. Bu tutkusunu sanatına şiirsel bir dille aktarır. Monologue Patterns (2004) serisinde olduğu gibi dış mekândan tamamen soyutlanmamış karavan yerleştirmeleriyle izleyicinin mekân algısını bozmaya devam eder. Cecchini’nin eserleri sosyal değil asosyallik kavramını kucaklar. Monologue Patterns’ı oluşturan karavanlar yalnız bir veya iki kişinin içine girebileceği dar alanlardır. Sanatçının amacı karavanların şeffaf dış yüzeyleri ve ışık oyunları sayesinde izleyiciyi içsel bir yolculuğa çıkarmaktır çünkü ona göre insan kendini tanımadan çevresini tanıyamaz.
Loris Cecchini için malzeme, anlatmak istediği hikâyenin önemli bir parçası olmanın yanı sıra teknolojik ve yapısal bir önem taşır. Heykele yöneldiği ilk yıllarda kullandığı kauçuk, sanatçının gerçeklik hissini yıkmak için kullandığı dekonstrüktivist tavra birebir uymaktadır. Birebir boyutta gerçekleştirdiği heykel ve objeler kauçuk sayesinde gerçek gibi görünmektedir, fakat içleri tamamen boşaltılmış ve renklerinden arındırılmıştır.

2006 yılında gerçekleştirilen Cloudless isimli yerleştirme, malzeme açısından sanatçının dünü ve bugünü arasında adeta bir köprü oluşturur. Önce Çin, daha sonra ise bir bulut edasıyla Shanghai Bienali, MoMA PS1 ve Palais de Tokyo’ya taşınan Cloudless 50.000 adet el yapımı beyaz toptan, iskeleti ise deri ve alüminyumdan oluşmaktadır. Sanatçının modüllerden oluşan ilk eseri olma özelliğini de taşıyan bu eser hafif ve semavi bir görünüme sahip olsa da aslında ilk sergilendiği yer olan Çin’in nüfusunu temsil eder.

Bugün, 10-15 yıl sonra, Loris Cecchini dekonstrüksiyondan vazgeçerek konstrüksiyona yönelmiştir. Bunun sebebi ise sanatçının yetiştiği kırsal alanlardan esinlendiği doğa ve doğada bulunan şematik sistemlerdir. Paslanmaz çelikten üretilen, her seride farklı şekiller alan modülleri ile Cecchini doğada karşılaşılan bitkiler, mercan resifleri gibi oluşumları mimariye uyarlayarak mekânı biçimlendirmektedir. Güncel olarak sanatçının Waterbones adlı 8000 adet modülden oluşan yerleştirmesi 2017 Venedik Bienali’ne paralel olarak Fondaco dei Tedeschi’de Hervé Mikaeloff küratörlüğünde sergilenmektedir.
Loris Cecchini, 2017’de ayrıca 15. İstanbul Bienali’ne paralel olarak Sevil Dolmacı Art Consultancy’nin Narmanlı Apartmanı’ndaki mekânında “Seed Syllables” adlı bir sergi gerçekleştirecek. 7 Eylül’de gerçekleşecek ön gösterim sonrası 12 Eylül-2 Kasım tarihlerinde görülebilecek sergide sanatçı farklı formlara sahip modüler yerleştirmeleriyle mekânı dönüştürecek ve bir kez daha izleyicinin algılarıyla oynayacak.

New York’ta Leila Heller Gallery, Avrupa ve Asya’da ise uzun yıllardır İtalyan galeri Galleria Continua ile çalışan Cecchini, 2018’in şubat ayında Continua’nın San Gimignano’daki ana mekanında kapsamlı bir sergi gerçekleştirecek. Öncesinde ise 2019’da Avrupa’nın kültür başkenti olacak Matera’da bir grup sergisine katılacak ve bir eserini Le Centquatre-Paris’te sergileyecek. Loris Cecchini’nin eserleri başta İstanbul Elgiz Müzesi koleksiyonu olmak üzere, Fondation Louis Vuitton, Paris, Museo Nazionale delle Arti del XXI Secolo, Roma, GAM Torino gibi Avrupa ve Amerika’nın başlıca kurumsal koleksiyonlarında yer almaktadır.

İNCİ EVİNER: UFKUN ALTINDA SERGİSİ GALERİ NEV KARAKÖY’DE

İnci Eviner, “Yeraltında Beuys”, iki kanallı video, 2.40 dakika, 2017, video görüntüsü, 
Sharjah Art Foundation davetiye üretilmiştir.
Galeri Nev, 20 Eylül - 28 Ekim 2017 tarihleri aasında İstanbul Karaköy’deki yeni adresinde sezonu İnci Eviner’in kişisel sergisi Ufkun Altında ile açıyor. Sergide, Eviner’in uluslararası seyirciyle buluştuktan sonra, İstanbul’da ilk kez sergilenecek iki video çalışması yer alıyor.

İnci Eviner 2016’da İstanbul Modern’de gerçekleştirdiği retrospektif sergisinde desen, video ve performatif pratiklere kadar uzanan çok katmanlı çalışmalarına mekanı dahil ederek yapıtlarına yeni bir boyut kazandırmıştı. Galeri Nev İstanbul’da açılacak Ufkun Altında isimli kişisel sergisi de bu anlayışın uzantısı olarak, Eviner’in desenle başlayan yaratım sürecini farklı aşamalarda gözler önüne seriyor. Sanatçı sergisini tasarlarken birbiri içinden çıkan ve birbirini sürekli etkileyerek dönüştüren bir dizi sanatsal pratiği mekana yansıtmayı amaçlıyor. İzleyiciyi görsel olduğu kadar bedensel olarak da sergiyi algılamaya davet ediyor.

Sanatçının galeri mekanına eklemeler yaparak yarattığı ve ara alan olarak adlandırdığı mimari düzenleme, videolarındaki hayali mekan ve çizim deneyimi gibi yaratım sürecinin farklı aşamaları arasında kurulan yeni ilişkilerin ortaya çıkmasını sağlıyor. Aynı zamanda ara alan izleyiciye videolarda kurgulanan ufuk çizgisinin dışında öznel bir distopik alan yaratıyor. Bu yarı yalıtılmış mekan yer altında bir sığınak olarak mekanın kendisini de bir metafora dönüştürüyor. Aynı kaynaklardan ilham alan bu iki farklı videonun mekan içinde konumlanma biçimi çeşitli açılardan birlikte, bazen de tek başlarına, algılanması ya da yalnızca seslerde buluşması izleyiciyi yaratıcı bir sergi deneyimine sürüklüyor.

Videolardan ilki Eviner’in 2016 Aichi Trienali daveti ile ürettiği Olağan Şartlar adlı üç kanallı video yerleştirmesi, izleyiciyi hayatın olağan akışının güvenli sularında dolaştırırken birden sonu gelmeyen korku dolu bir sürekliliğe kilitliyor. Sanatçı güven duygusunun neredeyse her gün biraz daha bizlerden uzaklaştığını hissettirerek olup biten felaketlerin irademizin dışında, kendi başına bir varlık gibi sürüp gittiğini ve daha da kötüsü buna alışma tehlikesini ifade ediyor. Olağan Şartlar sanki insan zihnini paralize ederek şiddetin nasıl olağan hale geldiğini rüya ile gerçek, yeryüzü ile yeraltı arasına sıkışmış bir aralıktan ortaya çıktığını gözler önüne seriyor. Patlayan bombanın ardından süpürülen cam kırıklarıyla, parkta piknik yapanlar aynı zaman diliminin failleri olarak yer alıyorlar.

Sergide yer alan diğer video eser ise bu sene sanatçıya 13. Sharjah Bienali Ödülünü kazandıran videosu Yeraltında Beuys. Eviner’in 2011 yılında yaptığı aynı adlı desenden esinlenerek yarattığı video bir distopyadır. Bilinmeyen bir zaman ve mekan duygusunu günümüzdeki toplumsal ve bireysel yaşamın politik gerilim ortamına taşıyarak yeniden kurgulayan sanatçı, hayali bir toplumda, insanların baskı ve zulümle ötekinin yok edilmesi sonucu hafızalarının silinmesinden ve bunun sonucunda yaşadıkları felaketle başa çıkma biçimlerinden söz ediyor. Videoda izlediğimiz bireyler çareyi kendilerine yeni bir dünya yaratmak için ölesiye çalışmakta bulup, sanattan yola çıkarak yerin altında tüm nosyon, kavram ve dilleri yeniden icat etme çabasına girişiyorlar. Metafor ve simgelerin üzerinde çalışarak onları yeniden şekillendiriyorlar. Amaçları bir toplum yaratabilmek için gereken şartları oluşturmak. Bu yüzden dil ve nesne arasındaki kopukluğu onarmaya çalışıyorlar. Anlam dizgelerini yeniden kurgularken pek çok tuzağa düşüyorlar ve bu yüzden sanat tarihinde en fazla güvendikleri Beuys’un iyileştirici gücünden medet umuyorlar. Beuys ufuk çizgisinin altında hapsolan toplulukla ilişki kurmaya çalışıyor.

Eviner, çizimler ve video çekimlerinden oluşan çok katmanlı video yapıtında hayal gücünün sınırlarını sanatın ikonlarıyla sınar. Bu yeraltı insanlarının çabası, imge ile temsil arasındaki gerilimi ve yine imge ile dil arasındaki sıkışmayı aşmak içindir. Sanatçı bunu yaparken hayatla sanat tarihini karşı karşıya getirdiği çatışma ortamını çizerek oluşturur. Zihnimiz, baskıyla sindirildiği ve yeraltına itildiği yerden kendini onarmak ve bu dünyaya, yaşadıklarımıza bir anlam vermek için yeni bir direniş taktiği geliştirmek zorunda kalır.

Bu yeraltı insanlarının acil olarak tanımlaması gereken durumlar arasında; Adalet, kahkaha, bulut, başörtüsü, aile, kadın, davul, asker, hemşire, ölüm, büst, ayrılık, kıskançlık, duymak, camii, Atatürk Kültür Merkezi, tıkırtı, Pers vazosu, aşk, selvi ağacı...vesaire öne çıkar.
İnci Eviner’in desenden videoya, performanstan kolektif çalışmalara uzanan geniş yapıt yelpazesi temel olarak desene dayanır ve çok katmanlı parçalardan oluşur. Arzu politikalarını, uzamı, öznelliği ve öznellik olanaklarını irdeleyen Eviner bir sanatçı olarak, bize eşlik eden travmaların yeni tür bir dinleme ve tanıklık gerektirdiğinin farkındadır. Sanatçı, iktidarın kadın bedeni üzerindeki mevcut uygulamalarının izini sürer ve sürekli sahneye konulmakta olan sabit kimliğin ötesini araştırır.

Yapıtları dünyanın dört bir yanındaki kişisel sergiler ve grup sergilerinde yer almış olan Eviner İstanbul, Venedik, Tayvan, Selanik, Şangay, Busan, Aichi ve Şarca gibi pek çok bienale davet edildi. Sanatçının yapıtları The Drawing Center, Philadelphia Museum of Art, Thyssen-Bornemisza Art Contemporary, Massachusetts Museum of Contemporary Art, Musée Modern de la Ville, Paris, Palais des Beaux-Arts, Lille gibi müzelerde sergilendi. 2016 yılında İstanbul Modern’de ilk retrospektif sergisi düzenlenen Eviner, 2017 yılında 13. Sharjah Biennial Art Prize ödülüne layık görüldü.

Galeri Nev İstabul
www.galerinevistanbul.com/
Adres: Mumhane Caddesi No: 52 Kat 1-2, Karaköy - İstanbul

T: +90 (212) 252 15 25

5 Ağustos 2017 Cumartesi

ARTISTS ANNOUNCED FOR THE 15TH ISTANBUL BIENNIAL - a good neighbour

a good neighbour, 15th Istanbul Biennial.
The Istanbul Foundation for Culture and Arts (İKSV) is pleased to announce the list of artists,
duos, and collectives that will take part in the 15th edition of the Istanbul Biennial. The 15th Istanbul Biennial, entitled a good neighbour and curated by artist duo Elmgreen & Dragset, reveals the participating artists of this year’s edition, which takes place from 16 September to 12 November 2017. Organised by the Istanbul Foundation for Culture and Arts (İKSV) and sponsored by Koç Holding, the 15th Istanbul Biennial brings together artworks by 55 artists from 32 countries, all addressing different notions of home, belonging and neighbourhood. The biennial takes place in six neighbouring venues: Istanbul Modern, Galata Greek Primary School, Ark Kültür, Pera Museum, Yoğunluk Atelier, and Küçük Mustafa Paşa Hammam.

“Your neighbour might be someone who lives quite a different life from yours. And hopefully you, unlike many politicians lately, are not the one who chooses to deal with your fear of otherness by fencing yourself off. The artists in the 15th Istanbul Biennial raise questions about ideas of home, neighbourhood, belonging and co-existence from multiple perspectives. Some of the artworks examine how our domestic living conditions and modes have changed and how our neighbourhoods have transformed, while others focus on how we cope with today’s geopolitical challenges on a micro-level. The Biennial takes its form from the invited artists’ personal or analytical statements: an engaging mixture of hopes and visions, of sadness and indignation, of history and present day.” Elmgreen & Dragset, curators of the 15th Istanbul Biennial.


Curators Michael Elmgreen ve Ingar Dragset.


By the Numbers: 15th Istanbul Biennial
2 months
55 artists
32 countries
6 exhibition venues
30 new commissions

LIST OF ARTISTS BY VENUES

GALATA GREEK PRIMARY SCHOOL
Heba Y. Amin
Born in Cairo, lives in Berlin

Mark Dion
Born in New Bedford, Massachusetts, lives in New York, NY

Jonah Freeman & Justin Lowe
Born in Santa Fe, New Mexico, and Dayton, Ohio, both live in New York, NY

Kasia Fudakowski
Born in London, lives in Berlin

Pedro Gómez-Egaña
Born in Bucaramanga, lives between Bergen and Copenhagen

Lungiswa Gqunta
Born in Port Elizabeth, lives in Cape Town

Andrea Joyce Heimer
Born in Great Falls, Montana, lives in Ferndale, Washington

Morag Keil & Georgie Nettell
Born in Edinburgh and Bedford, both live in London

Olaf Metzel
Born in Berlin, lives in Munich

Mahmoud Obaidi
Born in Baghdad, lives in Burlington, Ontario

Henrik Olesen
Born in Esbjerg, lives in Berlin

Erkan Özgen
Born in Mardin, lives in Diyarbakır

Leander Schönweger
Born in Meran, lives in Vienna

Dan Stockholm
Born in Thisted, lives in Copenhagen

Ali Taptık
Born in Istanbul, lives in Istanbul

Bilal Yılmaz
Born in Manisa, lives in Istanbul



Istanbul Modern.

ISTANBUL MODERN
Volkan Aslan
Born in Ankara, lives in Istanbul

Alper Aydın
Born in Ordu, lives between Ordu, Ankara, Konya, and Istanbul

Monica Bonvicini
Born in Venice, lives in Berlin

Louise Bourgeois
Born in Paris, died in New York, NY

Latifa Echakhch
Born in El Khnansa, lives in Martigny

Candeğer Furtun
Born in Istanbul, lives in Istanbul

Kim Heecheon
Born in Seoul, lives in Seoul

Mirak Jamal
Born in Tehran, lives in Berlin

Fernando Lanhas
Born in Porto, died in Porto

Victor Leguy
Born in Sao Paulo, lives in Sao Paulo

Klara Lidén
Born in Stockholm, lives in Berlin

Mahmoud Obaidi
Born in Baghdad, lives in Burlington, Ontario

Lydia Ourahmane
Born in Saida, lives in Oran and London

Rayyane Tabet
Born in Ashquot, lives in Beirut

Young-Jun Tak
Born in Seoul, lives in Berlin

Kaari Upson
Born in San Bernadino, California, lives in Los Angeles, California

Kemang Wa Lehulere
Born in Cape Town, lives in Cape Town

Yonamine
Born in Luanda, lives in Harare

Xiao Yu
Born in Inner Mongolia, lives in Beijing

ARK KÜLTÜR
Mahmoud Khaled
Born in Alexandria, lives in Trondheim

PERA MUSEUM
Adel Abdessemed
Born in Constantine, lives in London

Njideka Akunyili Crosby
Born in Enugu, lives in Los Angeles, California

Alejandro Almanza Pereda
Born in Mexico City, lives in Guadalajara

Berlinde De Bruyckere
Born in Ghent, lives in Ghent

Vajiko Chachkhiani
Born in Tbilisi, lives in Berlin

Gözde İlkin
Born in Istanbul, lives in Istanbul

Liliana Maresca
Born in Buenos Aires, died in Buenos Aires

Lee Miller
Born in Poughkeepsie, New York, died in Chiddingly, East Sussex

Aude Pariset
Born in Versailles, lives in Berlin

Sim Chi Yin
Born in Singapore, lives in Beijing

Dayanita Singh
Born in New Delhi, lives in New Delhi

Tatiana Trouvé
Born in Cosenza, lives in Paris

Tsang Kinwah
Born in Shantou, lives in Hong Kong

Andra Ursuta
Born in Salonta, lives in New York, NY

Fred Wilson
Born in New York, NY, lives in New York, NY

YOĞUNLUK ATELİER
Yoğunluk
Founded in Istanbul, live in Istanbul

KÜÇÜK MUSTAFA PAŞA HAMMAM
Monica Bonvicini
Born in Venice, lives in Berlin

Stephen G. Rhodes
Born in Houston, Texas, lives in Berlin

Tuğçe Tuna
Born in Mons, lives in Istanbul

OUTSİDE ALL VENUES
Burçak Bingöl
Born in Giresun, lives in Istanbul

Lukas Wassmann
Born in Zurich, lives in Berlin

THE 15TH ISTANBUL BIENNIAL’S PUBLIC PROGRAMME
In addition to the two-month-long exhibition, the 15th Istanbul Biennial also features a Public Programme coordinated by artist Zeyno Pekünlü that encompasses a variety of events and discussions related to the concept of “a good neighbour”. Without neglecting the burden of history and the immediacy of actuality, the Public Programme focuses on the shared questions that led to a number of important debates in recent years. During the opening and closing weeks of the Biennial, it features symposiums with thought-provoking speakers such as activist and professor Shahrzad Mojab, recognised for her research on the impact of war, displacement and violence on women’s learning and education; professor Joseph Massad, known for his criticism of liberal policies related to multiculturalism; professor of political economy Massimo de Angelis; and architect and scholar Stavros Stavrides, whose work
focuses on spatial practices.
Entitled Chosen Families, the first trails the quest for different kinds of belongings beyond family as an institution.
The second, Mutual Fate focuses on urban ecology and strives for finding ways out of anthropocentrism. With panel discussions, screenings, workshops and regular events throughout the Biennial, participants can be found cooking, reading and playing music together. Admission to all Public Programme events is free.

More details on the 15th Istanbul Biennial’s Public Programme can be accessed at bienal.iksv.org/en.

The 15th Istanbul Biennial – a good neighbour
The 15th edition of the Istanbul Biennial, entitled a good neighbour, is organised by the Istanbul Foundation for Culture and Arts (İKSV). The Biennial is made possible thanks to sponsor Koç Holding, with the patronage of several other supporters, international funders and funding bodies. It takes place from 16 September to 12 November 2017 and access to exhibitions and programming is free of charge.
Instead of a statement, the curators, artist duo Elmgreen & Dragset, developed 40 questions that have guided the process of making the exhibition. These questions were first presented live in Istanbul by 40 performers of different ages, genders and backgrounds in December 2016, and were shared on the Biennial’s website and social media accounts. A video documentation of the press conference can found through this link:
https://www.youtube.com/watch?v=zvMPti6Hjac.

From Moscow to Sydney: The International Billboard Project
In anticipation of the exhibition, the 15th Istanbul Biennial launched an International Billboard Project to share the theme of “a good neighbour” in different cities around the world. Through collaborations with cultural institutions worldwide, the International Billboard Project displays a carefully curated selection of photographs by Lukas Wassmann, which capture unexpected encounters paired with questions asking what makes a good neighbour. Host cities include Moscow (Russia), Sydney (Australia), Milan (Italy), Ljubljana (Slovenia), Armagh, Ballynahinch, Belfast, Downpatrick and Newry (Northern Ireland), Southhampton (UK), Calgary (Canada), Plovidv (Bulgaria), and Chicago (USA), Seoul and Gwangju (South Korea).

Plan Your Stay
Contact planyourstay@iksv.org for further information about travel and tours.

FURTHER INFORMATION:
http://bienal.iksv.org/en
Follow Istanbul Biennial on social media:
https://www.facebook.com/istanbulbienali
https://twitter.com/istanbulbienali
instagram.com/istanbulbienali
#istanbulbiennial

#agoodneighbour


15. İSTANBUL BİENALİ'NE KATILACAK SANATÇILAR BELLİ OLDU
İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından 16 Eylül - 12 Kasım tarihleri arasında gerçekleşecek olan 15. İstanul Bienali'nde yer alacak sanatçılar belli oldu.

Sanatçı ikilisi Elmgreen & Dragset’in küratörlüğünde düzenlenecek olan iyi bir komşu başlıklı bienalde, 32 ülkeden 55 sanatçının ev, mahalle ve aidiyet kavramlarını tartışmaya açan işleri sergilenecek. 15. İstanbul Bienali, İstanbul Modern, Galata Özel Rum İlköğretim Okulu, Pera Müzesi ve Küçük Mustafa Paşa Hamamı gibi daha önce de İstanbul Bienallerine ev sahipliği yapan mekânların yanı sıra Cihangir’deki ARK Kültür ile Asmalımescit’te yer alan Yoğunluk Sanatçı Atölyesi gibi konut özelliği taşıyan mekânlara yayılacak. Türkiye’den 10 sanatçının işlerinin yer alacağı bienal için 30 sanatçı yeni iş üretecek.

Küratörler Michael Elmgreen ve Ingar Dragset iyi bir komşu başlıklı bienali şöyle anlatıyor: “Komşunuz sizden oldukça farklı yaşayan biri olabilir. Ancak umuyoruz ki siz, son dönemde dünyadaki pek çok politikacının aksine ‘öteki’ korkunuzla etrafınıza çitler örerek baş etmiyorsunuzdur. 15. İstanbul Bienali’ndeki sanatçılar ev, mahalle, aidiyet ve müşterek yaşam hakkındaki fikirleri çeşitli perspektiflerden tartışmaya açıyor. İşlerden bazıları ev yaşamımızdaki hâl ve koşulların nasıl değiştiğini ve mahallelerimizin geçirdiği dönüşümü incelerken bazıları da günümüzün jeopolitik sorunlarının nasıl üstesinden geldiğimizi mikro ölçekte ele alıyor. Bienal sergiye davet edilen sanatçıların kişisel veya analitik ifadeleriyle biçimlenerek umutlarla hayallerin, hüzünle öfkenin, geçmişle bugünün birbirine karıştığı alanlar yaratıyor.”


Galata Rum İlköğretim Okulu.

GALATA RUM İLKÖĞRETİM OKULU
Heba Y. Amin
Kahire’de doğdu, Berlin’de yaşıyor

Mark Dion
New Bedford, Massachusetts’te doğdu, New York’ta yaşıyor

Jonah Freeman & Justin Lowe
Santa Fe, New Mexico’da ve Dayton, Ohio’da doğdular, New York’ta yaşıyorlar

Kasia Fudakowski
Londra’da doğdu, Berlin’de yaşıyor

Pedro Gómez-Egaña
Bucaramanga’da doğdu, Bergen ve Kopenhag’da yaşıyor

Lungiswa Gqunta
Port Elizabeth’te doğdu, Cape Town’da yaşıyor

Andrea Joyce Heimer
Great Falls, Montana’da doğdu, Ferndale, Washington’da yaşıyor

Morag Keil & Georgie Nettell
Edinburgh ve Bedford’da doğdular, Londra’da yaşıyorlar

Olaf Metzel
Berlin’de doğdu, Münih’te yaşıyor

Mahmoud Obaidi
Bağdat’ta doğdu, Burlington, Ontario’da yaşıyor

Henrik Olesen
Esbjerg’de doğdu, Berlin’de yaşıyor

Erkan Özgen
Mardin’de doğdu, Diyarbakır’da yaşıyor

Leander Schönweger
Meran’da doğdu, Viyana’da yaşıyor

Dan Stockholm
Thisted’de doğdu, Kopenhag’da yaşıyor

Ali Taptık
İstanbul’da doğdu, İstanbul’da yaşıyor

Bilal Yılmaz
Manisa’da doğdu, İstanbul’da yaşıyor

İSTANBUL MODERN
Volkan Aslan
Ankara’da doğdu, İstanbul’da yaşıyor

Alper Aydın
Ordu’da doğdu, Ordu, Ankara, Konya ve İstanbul’da yaşıyor

Monica Bonvicini
Venedik’te doğdu, Berlin’de yaşıyor

Louise Bourgeois
Paris’te doğdu, New York’ta öldü

Latifa Echakhch
El Khnansa’da doğdu, Martigny’de yaşıyor

Candeğer Furtun
İstanbul’da doğdu, İstanbul’da yaşıyor

Kim Heecheon
Seul’de doğdu, Seul’de yaşıyor

Mirak Jamal
Tahran’da doğdu, Berlin’de yaşıyor

Fernando Lanhas
Porto’da doğdu, Porto’da öldü

Victor Leguy
Sao Paulo’da doğdu, Sao Paulo’da yaşıyor

Klara Lidén
Stockholm’de doğdu, Berlin’de yaşıyor

Mahmoud Obaidi
Bağdat’ta doğdu, Burlington, Ontario’da yaşıyor

Lydia Ourahmane
Saida’da doğdu, Oran ve Londra’da yaşıyor

Rayyane Tabet
Ashquot’ta doğdu, Beyrut’ta yaşıyor

Young-Jun Tak
Seul’de doğdu, Berlin’de yaşıyor

Kaari Upson
San Bernardino, Kaliforniya’da doğdu, Los Angeles, Kaliforniya’da yaşıyor

Kemang Wa Lehulere
Cape Town’da doğdu, Cape Town’da yaşıyor

Yonamine
Luanda’da doğdu, Harare’de yaşıyor

Xiao Yu
İç Moğolistan’da doğdu, Pekin’de yaşıyor

ARK KÜLTÜR
Mahmoud Khaled
İskenderiye’de doğdu, Trondheim’da yaşıyor

PERA MÜZESİ
Adel Abdessemed
Konstantin’de doğdu, Los Angeles, Kaliforniya’da yaşıyor

Njideka Akunyili Crosby
Enugu’da doğdu, Los Angeles, Kaliforniya’da yaşıyor

Alejandro Almanza Pereda
Meksiko’da doğdu, Guadalajara’da yaşıyor

Berlinde De Bruyckere
Gent’te doğdu, Gent’te yaşıyor

Vajiko Chachkhiani
Tiblis’de doğdu, Berlin’de yaşıyor

Gözde İlkin
İstanbul’da doğdu, İstanbul’da yaşıyor

Liliana Maresca
Buenos Aires’de doğdu, Buenos Aires’de öldü

Lee Miller
Poughkeepsie, New York’da doğdu, Chiddingly, Doğu Sussex’te yaşıyor

Aude Pariset
Versay’da doğdu, Berlin’de yaşıyor

Sim Chi Yin
Singapur’da doğdu, Pekin’de yaşıyor

Dayanita Singh
Yeni Delhi’de doğdu, Yeni Delhi’de yaşıyor    

Tatiana Trouvé
Cosenza’da doğdu, Paris’te yaşıyor 

Tsang Kin-Wah
Shantou’da doğdu, Hong Kong’ta yaşıyor

Andra Ursuta
Salonta’da doğdu, New York’ta yaşıyor

Fred Wilson
New York’ta doğdu, New York’ta yaşıyor

YOĞUNLUK ATÖLYESİ
Yoğunluk
İstanbul’da kuruldu, İstanbul’da devam ediyor.


Küçük Mustafa Paşa Hamamı.

KÜÇÜK MUSTAFA PAŞA HAMAMI
Monica Bonvicini
Venedik’te doğdu, Berlin’de yaşıyor

Stephen G. Rhodes
Houston, Teksas’ta doğdu, Berlin’de yaşıyor

Tuğçe Tuna
Mons’da doğdu, İstanbul’da yaşıyor

MEKÂNDIŞI
Burçak Bingöl
Giresun’da doğdu, İstanbul’da yaşıyor 

Lukas Wassmann
Zürih’te doğdu, Berlin’de yaşıyor