Ergin İnan “Üçlü Yüz” tablosuyla. “Üçlü Yüz”,
2016, tuval üzerine akrilik ve yağlıboya, 180 x 290 cm., İmzalı. |
Çağdaş Türk Sanat tarihinde üslup ve
içerik yönünden özgün bir yere sahip olan Ergin İnan, sanat yaşamının 50. Yılı
özel sergisini tarihi Narmanlı Apartmanı’nda Sevil Dolmacı Art Consultancy’de
sergiliyor. Sanatçının sergisi 2 Şubat 2017 tarihine kadar ziyaret edilebilir.
RÖPORTAJ: ÜMMÜHAN KAZANÇ
Ü.K.- Sayın Ergin İnan, dile kolay
sanatta 50. Yılınızı kutluyorsunuz. Bu 50 yılı düşündüğünüzde aklınıza gelen
ilk 10 cümle nedir?
E.İ.-
Ne kadar zor bir soru. Malatya’dan kalkıp İstanbul’a gelmek 1. Cümle. Aslında
aklımda sanat okumak vardı ama tesadüfen hukuk fakültesine girdim. Birinci
cümle bu olsun.
Ama
sonra güzel sanatlar okudum. Vedova gibi önemli bir ressamla Salzburg Yaz Akademisi’nde
karşılaşmam ve onunla birlikte bir çalışma ortamında bulunmam daha sonraki etap
olabilir. Vedova’ya yazdığım mektupla başlayan ve böcekleri resmimde
kullanışımın o mektupla başlaması ikinci cümle olabilir.
Sonra
tabi 1970-73’lerde Almanya’da bulunmam ve orada önemli müzelerde, mesela Haus
der Kunst’da eserlerimi sergilememle bir başlangıç yapmam, uluslararası bir
ortamda resimlerimi gösterebilmem 1972-73 yıllarında başlar. İsim olarak da
Haus der Kunst diyorum. Münih’in modern sanat müzesidir. Orada önemli
sanatçılarla sergilere katılmam.
İstanbul’daki
yaşamım her zaman önem verdiğim bir şey. Benim için de önemli bir yer. Berlin
kadar İstanbul da önemli bir yer. Yaşantımı daha sonra İstanbul’da devam
ettirmem ve hiç olmazsa hocalık vasfımı devam ettirmem önemlidir. Bir tarafta
eğitim süreci devam etti, öğrenci yetiştirdim. Yetiştirme anındaki o dönem de
benim için önemlidir. Bu da dördüncü oluyor galiba.
Benim
için Drawing Biennale’de ödül almam önemlidir. Ben çizmeyi seven bir insanım.
Resim yaparken çizerim. 1968-69’larda sergilerde başladığım o Grotesk Figürler
ve daha sonra hep çizmem. Hatta düşünürseniz çocukluğumdan itibaren hep
çizebilmem. Bunun sonucunda Drawing Biennale’de, İngiltere’de Cleveland Müzesi
diye geçiyor ama Middlesborough’da büyük ödülü kazanmam 1983 senesinde.
Ergin İnan, 2016, Ahşap Üzerine Karışık Teknik,
215x155 cm, İmzalı. |
Akabinde
1983 senesinde DAAD Berlinli sanatçılara başvurarak kazanmam, Berlin’e gidip
bulunmam ve aşağı yukarı 4 sene Berlin’de geçirmem benim için önemlidir. O
dönemde katıldığım sergiler ve aksiyonlar ve tabi Berlin Akademisi’nde (HDK’da)
hocalık yapmam önemliydi.
Sanat
hayatımda Belçikalılarla çok ilişkide bulundum. O anlamda da hep sergimi yapmak
istediler. Oostende Modern Art Müzesinin müdürü her zaman benim sergimi yapmak
istedi. Zaman zaman Europale programına koymak istedi ama bu program Türkiye
ile olan ilişkiler yüzünden hep geri kaldı. Geri kalmanın sonucunda o bana “ben
senin sergini ne yaparsam yapacağım” dedi ve 2001 senesinde Oostende Modern
Art’da sergimi açtı. Bu kişisel sergim önemlidir. Yedi oldu galiba.
Daha
sonraki yaşamımda tekrar Berlin’e gitmek isteyişim var 2002’de. İstemihan
Talay’ın Kültür Bakanlığı döneminde bir kültür ataşeliği lafı vardı dolanan.
Ama İstemihan Talay’ın bakanlığı düşünce olmadı, anlaşamadılar Ecevit’le. O
zaman yerine gelen de tekrar o işi kabul etmedi. O iş olmadı ama ben gene de
Berlin’e kendi imkanlarımla, yaşamak için gittim. Dönmemek üzere gittim. O
önemlidir. 2006 senesine kadar Berlin’de bulundum. Ama yine bir şey beni tekrar
İstanbul’a çekti.
İstanbul’a
dönüşüm, yaşantımla birlikte çalışmalara devam edişim ve ilk başta Grotesk
Figürler’i tuvalime aktarmam. Bu 9 Grotesk Kafa’yı Ekav Art’ta sergilemem.
Akabinde de 2007’de İkili Yüzler’e başlamam. İkili yüzler tabi ki önemlidir
benim için sanat hayatımda. Bunu da dokuzuncu yaptık.
Onuncu
olarak bugüne gelirsek, Aya İrini’de Johann Tahon’la yaptığım sergi benim için
önemliydi. Öyle bir mekan kullanmamız çok önemliydi.
Bugünkü
sergi de 11. olsun benim katkımla.
Ergin İnan, 2016, Tuval Üzerine Karışık Teknik,
190x210 cm, İmzalı. |
Ü.K.- Son yıllarda çok fazla sergi
açmadınız. Sevil Dolmacı Art Consultancy’de yer alan serginiz bu bağlamda ayrı
bir önem taşıyor. Bu sergiyi nasıl tanımlarsınız? Biraz retrospektif bir tadı
var galiba.
E.İ.-
Aslında 11.nci demem bu soruya uygun düştü. Tabi ki bir retrospektif tadı var.
Ama yeni işlerle birlikte var. Hatta yeni işlerden birkaç tanesinde
retrospektif bir tat var. 50. yıl denince geçmişinize bakıyorsunuz;
geçmişinizde neler yapmışsınız onları izlemeye çalışıyorsunuz. 1964-65
yıllarında okul sıralarında yaptığım desenlerden bugüne kadar geçirdiğim serüveni
bir araya getirmek de önemli bir şey aslında. Tabi gönül istiyor ki daha büyük
bir mekanda hepsini beraber sergileyebilmek, bugüne kadar yapılmış şeyleri bir
arada tutabilmek. Ama imkan buna elverdi bu dönem içerisinde. Ve Sevil Hanım’ın
katkısıyla güzel bir sergi gerçekleşti.
Ü.K.- Serginin adı “Nefs/Nefes”. Nefs,
bu sergi ve sizin sanata bakış açınız göz önüne alındığında çok katmanlı bir
anlam taşıyor sanırım.
E.İ.-
Aslında o Tasavvufî bir düşünce şekli. Bu serginin ismini ben koymadım, onu da
ayrıca söyleyeyim. Serginin küratörlüğünü yapan Zeynep Yasa Yaman koydu. Ve
uygun düştü. Hatta onlar birkaç başlık koydu ama ben bunu seçtim.
Nefs,
yani insanın yapma isteği. Nefes ise sizin soluk aldığınız her an ve beni
bugüne kadar getirdi. Onun için geneli kapsayan bir anlamı olsun diye
Nefs/Nefes konuldu. Mantıklı da geldi bana bu isim.
Ergin İnan, 2016, Tuval Üzerine Yağlı Boya,
180x140 cm, İmzalı. |
Ü.K.- Ergin İnan dediğimiz zaman
gözümüzün önünde çok net bir tablo oluşur. Bu özgün üslubu yakalamak da her
sanatçıya nasip olmaz. Tablolarınızda, desenlerinizde genellikle grotesk figürlerden
oluşan desenler, böcekler, yazılar ve soyut-metafizik öğeler görürüz. Aslında
bu buzdağının görünen yüzü değil mi? Ergin İnan’ın sanatı nelerden beslenir?
E.İ.-
Bunlar görünen yüzü ama deşifre edilmiş, ortaya çıkmış yüzü. Yapılan resimlerin
hepsi içimizde var olan, zaman zaman hayallerimiz, zaman zaman düşlerimiz,
zaman zaman içimizde titreşen duygularımız, bütün hepsini kapsıyor. Onları
zaman zaman da kendiniz deşifre edip bir resme aktarıyorsunuz, bir resim ortaya
çıkıyor. Onlarla bir zamanda yaşadığınızı fark ettiriyorsunuz kendinize, o
zaman aralığında geriye de dönüp bakabiliyorsunuz. İlerisini de
düşünebiliyorsunuz. Yani geriye baktığınızda ileriyi düşünme fırsatınız da
oluyor. Ve gelecekleri de deşifre etmek için, o içinizde titreşen duyguları var
etmek için uğraşıyorsunuz. Tabi o içimizde titreşen duygular resim olduğunda, “ben
neyle besleniyorum” diye sorulduğunda, var olmanın getirdiği, insanın “niçin
var oldum” diye kendine soru sorduğu oluyor. İnsan olarak yaşamak, bir şeyler
yapabilmek, bunlar hep o sorunun arkasından geliyor insanın aklına. Muhakkak
beslendiğim noktalar da vardır. Ama bazı şeyleri gizli tuttuğunuz zaman, sizden
kaçmadığı zaman deşifre olabiliyor. Ama ben bunu açıklarsam bu sefer deşifre
olmuyorum. Onun için de bazı şeyler bana kalsın. Soru da orada noktalansın.
Ü.K.- Bu sergiyi çok özel bir kitap
taçlandırıyor. Kitap hakkında neler söyleyebilirsiniz?
E.İ.-
Tabi çok kapsamlı bir kitap oldu benim için. Belli zamanlardaki, belli resimleri
bir araya getirdi. Elinize aldığınız zaman hiç olmazsa ne zaman ne yaptığınıza
kısa da olsa bakabiliyorsunuz. O bakımdan çok iyi oldu.
Biraz
acele olan bir kitaptı bu. Bunun için tabi eksiklikler olabilir. Baskıdaki renk
ayrımından tutun da grafikteki resimlerin yan yana gelişine kadar düzenlemede
bir eksiklik olabilir. Ama genelde kitap benim için çok doyurucu bir kitap
oldu.
Ergin İnan, 2011, Tuval Üzerine Karışık Teknik,
190x210 cm, İmzalı. |
Ü.K.- Bu 50 yılda sanat adına tüm
hayallerinizi gerçekleştirdiğinizi söyleyebilir misiniz? “Keşke şu da olsaydı”
dediğiniz bir hayaliniz var mı?
E.İ.-
Kendime söylemiyorum ben bunu. Türkiye şöyle olsaydı, sanat ortamı şöyle
olsaydı diyebilirim ama kendim için “keşke şu da olsaydı” demiyorum. Sanki
başkasının derdi beni daha çok etkiliyor gibi. Diğer memleketlere baktığımızda
değişen sanat ortamını gördüğümüzde, bizim ülkemizle arasındaki farkları da
bulabildiğimizde “keşke bizim ülkede de böyle olsaydı” diyebiliyorum. Ama
kendim için bir şey demiyorum.
Ü.K.- Son olarak sanat dünyasında sizin
gibi 50 yıl boyunca kalıcı olmak, sürekli adından söz ettirmek isteyen genç
sanatçılara neler önerirsiniz?
E.İ.-
Aslında her şeyin başı ki bu klasik bir laftır, çalışmak. Çok çalışınca bir şey
elde ediyorsunuz. Ama bir şey elde ederken de kendinize ait bir zamanınızın
olduğunu ve sizin bu zaman içerisinde var olduğunuzu herkesin bilmesi lazım,
gençliğin de bilmesi lazım. O zamanı en iyi değerlendirmek için de bir çaba
sarf etmesi lazım. Hangi mesleği seçerseniz seçin, hangi sanat olayını
seçerseniz seçin, bu muhakkak yapılması gereken bir şey. Bugün dünya çok hızlı
hareket ediyor çünkü globalleşmiş bir kültür ortamı, zaman ortamı sizi de
etkiliyor. Ve bu ortamda bir şeyler yapmanız lazım. Gençler bugün kendi
zamanında kendini var edemiyor, hep etraftakilere yoğun olarak çarpıyor. Orada
birazcık kendine ait bir zamanın olduğunu, o zaman aralığında bir şeyler
yapması gerektiğini bilmeleri lazım. Bunu öneririm.
6- Ergin İnan, 2016, Ahşap Pano Üzerine Altın Varak ve
Yağlı Boya,
180x110 cm, İmzalı.
|
ERGİN İNAN ÖZGEÇMİŞ
1943
yılında Malatya'da doğan sanatçı, 1964-1968 yıllarında İstanbul Devlet Tatbiki
Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Resim Bölümü'nde öğrenim gördü ve aynı bölümde 1968
yılında asistan olarak göreve başladı.
Kral
Schlamminger ve Helmut Hungerberg'in öğrencisi oldu.
1969'da
Salzburg Yaz Akademisi'nde Prof. Emilio Vedova ile çalıştı.
1970
yılında Federal Almam Hükümetince verilen "Alman Akademik Mübadele
Bursu"nu kazanarak 1973'e kadar Münih Güzel Sanatlar Akademisinde Prof.
Rudi Tröger ve Prof. Max Zimmerman ile çalıştı.
1973
yılında öğretim üyesi olduğu Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
Resim Bölümü'ne 1985 yılında profesör olarak atandı.
1968
yılından günümüze kadar çok sayıda kişisel sergi açan sanatçı, 1979 yılında
Galeri November Berlin'de, 1988 yılında Galeri Nev-İstanbul'da, 1995'te Yapı
Kredi Bankası Kazım Taşkent Sanat Galerisi, 2001'de Galeri Artist-İstanbul'da,
2008 yılında ise Galeri Artist - Berlin'de kişisel sergilerini gerçekleştirdi.
Kişisel
sergilerinin yanında 1972 yılından beri karma sergilere de katıldı.
Sanatçının
yapıtlarının bulunduğu kalıcı koleksiyonlar arasında, Ankara ve İstanbul Devlet
Güzel Sanatlar Müzeleri, Dahlem Museum-Berlin, Haus der Kunst - Munich,
Kunstverein - Frechen, Modern Art Museum - Cleveland, Bradford Museum, British
Museum - Londra, Fredrikstad Modern Art Museum - Belçika müzeleri sayılabilir.
Sanatçının
eserleri Contemporary İstanbul 2008 kapsamında da Casa Dell'Arte Galeri
ortaklığında sergilenmiştir.
Ödüller
1993 Ulusl. Osaka Resim Trienali (Üçüncülük), Japonya
1988 Ulusl. 2. Asya-Avrupa Bien. (Birincilik),
Ankara
1987 "Yılın Sanatçısı", Ankara Sanat
Kurumu
1984 Sedat Simavi Vakfı Plastik Sanatlar Ödülü
1983 Ulusl. 6. Cleveland Bien. (Büyük Ödül),
İngiltere
1982 Ulusl. Minyatür Baskı Bien. Ödülü, Seul-Kore
1982 Ulusl. Norveç Baskı Bien. Onur Ödülü,
Fredrikstad
1981 Ulusl. 5. Cleveland Bienali 4.lük Ödülü,
İngiltere
1980 DRHS Sergisi Grafik Ödülü, İstanbul
1980 Ulısl. Grafik Bienali (Madalya),
Frechen-Almanya
1977 İst. G. San. Ak. "Özgün Baskı"
(Birincilik Ödülü)
1977 "Yılın Genç Grafik Sanatçısı"
Ödülü
1975 36. Devlet Resim Ödülü
1974 35. Devlet Resim Ödülü
BİLGİ İÇİN
info@sevildolmaci.com
Adres:
Maçka Cad. Narmanlı Apt.
Kat
4, No:24 / 32 Teşvikiye
34365
Şişli - İstanbul / Türkiye
Tel.
+90 212 258 95 85
Ergin İnan, 2016, Tuval Üzerine Yağlı Boya, 130x110 cm, İmzalı. |