halil akdeniz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
halil akdeniz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Mart 2023 Pazartesi

Halil Akdeniz: Otobiyografik Yaşamı ve Sanatı – Kavramlar ve Sınırlar Ötesi Kitabı Çıktı


İdare Lambasının Işığındaki Yörük Çadırından, Kültür Müşavirliğine…

Halil Akdeniz: Otobiyografik Yaşamı ve Sanatı, Kavramlar ve Sınırlar Ötesi kitabında, imkânsızı başaran genç Cumhuriyet neslinin önemli isimlerinden sanatçı-akademisyen Halil Akdeniz’in, T.C. Dışişleri Bakanlığı yurt dışı Büyükelçilik Kültür Müşavirliği görevlerine kadar uzanan dolu dolu sanat serüvenine tanıklık ediyoruz. O’nun hikâyesi, -pek çok genç Cumhuriyet mühendisi, öğretmeni, akademisyeni ve doktorunun öyküsünde olduğu gibi- hayata sıfırdan başlayan ve bıkmadan, usanmadan yoluna devam ederek, süreç içerisinde uluslararası başarı ve projelere imza atan bir kişinin otobiyografisidir. Günümüzde bu nesil, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’e, onun ilke ve inkılaplarına inanan, Köy Enstitüleri ve devamı olan öğretmen okulları geleneğinden gelen, eğitim ve bilim neferleridir. Bu bağlamda Halil Akdeniz, kitabını da “Köyümün ve Cumhuriyetin tüm yoksun, dar gelirli gençlerine…” ithaf ediyorum demektedir.

Yazarlığını Prof. Dr. Halil Akdeniz, Kitap Tasarımını Murat Öneş, Editörlüğünü Ümmühan Kazanç’ın gerçekleştirdiği 256 sayfalık kitap, Boyut Yayın Grubu tarafından yayınlandı.

Halil Akdeniz: Otobiyografik Yaşamı ve Sanatı - Kavramlar ve Sınırlar Ötesi kitabı, yedi bölüm olarak hazırlandı. Bu çalışma, Akdeniz’in sanat yaşamı; Sanatçı - Sanat Yaklaşımı - Eserleri - Eleştiri ve Değerlendirme ve kısmen de üniversite(ler)deki sanat eğitimi yaklaşımı bütünlüğünde ele alan otobiyografik bir kitap olarak kurgulandı.



Doğduğu Coğrafya ve Yaşam Öyküsünde Sanatının İlk Gizemli Aşamaları
isimli Birinci Bölümde; Halil Akdeniz, Antalya’nın Finike-Kumluca yöresindeki çocukluk anılarını ilk kez sanat izleyicileriyle paylaşıyor. “Coğrafya Kaderdir” derler sözünü doğrularcasına bu bölgenin zengin Likya, Yunan ve Roma dönemi medeniyeti kalıntılarının bugünkü sanat yaklaşımını nasıl şekillendirdiğini gözler önüne seriyor. Birinci bölümde Akdeniz, ayrıca Köy Enstitüsü eğitim kurumlarının kapatılmasını çeşitli tezler ve araştırma yazıları bağlamında ele alarak, Türkiye’nin eğitim sistemindeki önemli bir dönemine üstten bir bakış sunuyor.

Simgeler ve Kavramsal Dünyası isimli İkinci Bölümde; Halil Akdeniz’in sanat yaşamı süresince oluşan kavramlar ve ortaya çıkan eserler tartışılıyor. Bu bölümde ayrıca sanat yazarları ve sanat eleştirmenleri perspektifinden Akdeniz’in eserlerine ve eserlerinde kullandığı imgelere bir bakış sunuluyor. Bu bölümde yer alan çok önemli sergi katalogları metinleri, Halil Akdeniz’in sanat geçmişini olduğu kadar Türk Çağdaş Sanatının da bir özetini sunuyor aslında. Bugün geriye doğru dönüp baktığımızda; Halil Akdeniz, Çağdaş Türk Sanatının gelişim çizgisi ve açılımlarında, yenilikçi ve araştırmacı tavrı ile Türk sanatının kilometre taşı olan bu sergilerin hemen hepsinde yer almış bir sanatçı. Bazılarının da organizasyonlarında görev almış bulunuyor.




Yurt içi ve Yurt dışında Yayınlanmış Araştırma Yazıları, Kitap/Katalog Metinleri, Makale, Bildiri ve Söyleşilerden Seçmeler
isimli Üçüncü Bölümde; sanatsal çalışmalarının yanı sıra yayınlanmış araştırma yazıları, kitap, makale, bildiri ve söyleşilerinden seçmeler yer alıyor. Dördüncü Bölümde ise, Halil Akdeniz’in önemli kamusal ve özel kurumların koleksiyonlarında bulunan ve özel projelerde yer alan eserleri kronolojik olarak verilmektedir. Beşinci Bölümde; Üniversite(ler)de Sanat Eğitimi Yaklaşımı ve Eğitim Modelleri Üzerine Tartışma başlığı altında Halil Akdeniz’in sanatçı kimliğinin yanı sıra sanat eğitimcisi ve akademisyeni kimliğinin önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Bu bağlamda kaleme aldığı makaleler ile “Geleceğin bilim ve sanatı nasıl olacak? Hangi kriter ve değerlere evrilecek?” sorularının yanıtlarını ararken, yaklaşım modellerini de sunuyor. Yapay zeka ve robot teknolojisi çağı, sayborglar ve robotlar, endüstri 4. ve 5., üçüncü kültür dönemi ve steam gibi birçoğumuzun yabancı olduğu kavramları bilim ve sanat eğitimi bağlamında çok yenilikçi bir yaklaşım ile tartışmaya açıyor. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü (bugünkü Gazi Üniversitesi), Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışan ve çalıştığı bu üniversitelerde; bölüm kurma ve yeni programlar açma gibi akademik çalışmalarının yanı sıra bölüm başkanlıklarından fakülte kurulu üyelikleri, üniversite senatosu ve üniversite yönetim kurulu üyeliklerine kadar çeşitli kademelerde görev alan Akdeniz’in kitabın Beşinci Bölümü’nde yer verdiği makalelerinin, geleceğin sanat eğitimiyle ilgili yenilikçi ve reformist görüşlerinin ciddiyetle okunması büyük önem taşıyor.




Dışişleri Bakanlığında Diplomat Olarak Görev Yaptığı T.C. Büyükelçiliği Bonn-Berlin Kültür Müşavirliği Dönemi ve Sonrası
başlığı altında Akdeniz’in Kültür Müşavirliği süreci Altıncı Bölümde ele alınıyor. 1995-2001 yılları arasında yurt dışında Dışişleri Bakanlığı’nda diplomat olarak T.C. Bonn ve Berlin Büyükelçiliği Kültür Müşavirliği ve Kültür Bakanlığı Bakanlık Müşavirliği görevlerinde bulunan Akdeniz, yine bu dönemde çok önemli sanatsal etkinliklere imza atmıştır. Almanya Münster Sanat Akademisi / University of Fine Arts Münster ‘Şeref/Onur’ üyesi olan Halil Akdeniz, sanat ile ilgili üretimlerine günümüzde de hız kesmeden devam ediyor. Kitabın Yedinci Bölümünde Gerçekleşmeyen Proje Tasarıları başlığı altında Akdeniz’in sıra dışı bir düşünce ürünü olan geniş çaplı sanat projeleri ve ekleri yer alıyor. Kapadokya Yeraltı Müzesi Proje Önerisi, Almanya’da Türk-Alman Üniversitesi Kurma Girişimi Projesi, Antalya Doğu - Batı Sanatları Müzeler Kompleksi Önerisi, Halil Akdeniz’in tüm ömrünü sanata ve sanat ile ilgili projelere vakfettiğinin açık bir göstergesidir.

Ressam-sanatçı, sanat akademisyeni, Kültür Müşaviri gibi birçok önemli titri aynı anda taşımayı başaran şahsiyetlerden biri olan Halil Akdeniz, ülkemizin ender yetiştirdiği çok yönlü kültür insanlarından biri. Bu kitapta onun sanat tarihine mal olmuş sanatsal çalışmalarının yanı sıra çok yönlü kültür insanı kimliğini de bir kez daha detaylarıyla izleme olanağı bulacaksınız.




 

7 Şubat 2017 Salı

HALİL AKDENİZ “İMGENİN İZİNDE” SERGİSİYLE KARE SANAT’TA

Halil Akdeniz, “Kültür İmleri”, 2015, Tuval üzerine akrilik- karışık teknik, 240 x 400 cm.
Kare Sanat, 9 Şubat -19 Mart 2017 tarihlerinde çağdaş sanatımızın önemli ismi Halil Akdeniz’in ‘İmgenin İzinde’ adlı sergisine yer veriyor. Açılış: 9 Şubat Perşembe 18.00- 20.00.

Bu sergide Halil Akdeniz sanatının soyuttan kavramsala, kavramsaldan kavram ötesine uzanan yolculuğunun son iki yılda ürettiği, bu günü ve geleceği işaret eden işlerinden bir seçki sunuluyor.
Sanatçının 1970’li yıllarda ortaya çıkmaya başlayan imgelerle düşünme ve imgeler üzerinden düşünme ve araştırma mantığı, zaman içinde sanatının farklı plastik ve kavramsal dönüşümler geçirmesine zemin hazırlamıştır. Kullandığı malzeme, tuval ve tuvaldışı açılımlar, hazırlanış biçimleri ve kullandığı özel boya teknikleri ile kendine özgü fantazi ve imge dünyası kurgulamaktadır. Akdeniz’in işlerinin süreç içindeki biçimsel ve anlamsal dönüşüm ve evrimini izleyenler, onun çalışmalarının artık belli bir döneme ya da akıma kategorize edilemeyeceğini görürler. Akdeniz’in “Kültür İmleri/Cultural Signs” adlı kitabının yazarı Prof. Rıfat Şahiner de sanatçının bu yönünü şu cümleler ile anlatıyor: “Halil Akdeniz’in sanatı kategorize edilmesi bir hayli güç görünen ve plastik kaygılarla kavramsal yapılaştırma prensiplerinin belli bir izleğe dayandığı evrimci bir çizgi izlemekte. Bu evrilme, anlamın ve biçimleme sorunlarının birbirini tetiklediği, simgelerin, imgelerin, göstergelerin sürekli devinerek yeni olasılıkları açığa çıkardığı özgün bir sanat anlayışını görünür kılıyor” (Rıfat Şahiner; Halil Akdeniz ve Kültür İmleri, Sunuş yazısı, Masa Yayınları, 2015, İstanbul).

Halil Akdeniz, “Kültür İmleri”, 2015, Tuval üzerine akrilik- karışık teknik, 240 x 600 cm.

Akdeniz’in kendi içinde yerine göre kavramsal, yerine göre pop yaklaşımlar içeren bu karmaşık yapılı çalışmaları, imge ve simgelerin yer değiştirerek yeni ve farklı göstergeler sunduğu, açılımları tam olarak belirlenip tanımı yapılamayan bir yöne doğru yol almaktadır.
Halil Akdeniz’in sanatının sanat izleyicisi tarafından iyi okunması ve anlaşılması ve izinin sürülmesi gerekmektedir, çünkü bu eserler izleyici ile ancak böyle iletişim kurabilir.


Halil Akdeniz, “Kültür İmleri”, 2012-2016,
Tuval üzerine Akrilik- karışık teknik, 172 x 47 cm.
HALİL AKDENİZ
1986’da Yardımcı Doçent, 1987’de Doçent, 1994’te Profesör olan Akdeniz; Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü (bugünkü Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi), Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. Ege, Dokuz Eylül ve Bilkent Üniversitelerinde Resim ve Güzel Sanatlar Bölümlerini kurdu. Bu üniversitelerde bölüm başkanlıkları, fakülte kurulu üyelikleri, üniversite senatosu ve üniversite yönetim kurulu üyeliklerine kadar çeşitli kademlerde görev aldı.
1996 - 2001 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Bonn ve Berlin Büyükelçiliği Kültür Müşavirliği görevlerinde bulundu. 2001 – 2005 yılları arasında Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. Türkiye’de ilk kez Sanat Bilimini kurarak, Anadolu Üniversitesi’nde (2003) ve Işık Üniversitesi’nde Sanat Kuramı ve Eleştiri Yüksek Lisans Programlarını (2008) ve Sanat Bilimi Doktora Programını açtı (2013). Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde 2007 – 2013 yılları arasında Görsel Sanatlar Bölüm Başkanlığı ve Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat Bilimi Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevlerinde bulundu ve halen aynı üniversitede öğretim üyesi olarak görevini sürdürmektedir.
Halil Akdeniz, ayrıca Çağdaş Türk Sanatı alanında eserleri ve araştırma yazılarıyla da tanınır. Akdeniz’in Türk sanatı ve sanatçılar üzerine yayınlanmış dört kitabı ve katalog yazıları, çok sayıda bilimsel yayın, araştırma, bildiri ve makaleleri ile birlikte hakkında yayınlanmış dört kitabı ve ayıca eserlerinin yer aldığı çok sayıda sanat kitabı ve katalog bulunmaktadır.


Halil Akdeniz, “Kültür İmleri”, 2012, Tuval üzerine akrilik- ağaç konstrüksiyon, 180 x 212 cm.


KARE SANAT
Abdi İpekçi Cad. Ada Apt. No:22/8 K:2 Nişantaşı / İstanbul
T: 0 212 240 44 48
www.kareartgallery.com

13 Ekim 2016 Perşembe

HALİL AKDENİZ “İMGENİN İZİNDE” SERGİSİYLE İZMİR’DE

Halil Akdeniz, “Kültür İmleri”, 2015, Tuval Üzerine Akrilik - Karışık Teknik, 104 x 200 cm.

İzmir’de bulunan Ekol Sanat Galerisi, soyut - geometrik resmin önemli isimlerinden Halil Akdeniz’in “İmgenin İzinde” adlı sergisine 14 Ekim - 16 Kasım 2016 tarihleri arasında ev sahipliği yapıyor.

Sanat Eleştirmeni Mehmet Ergüven, Halil Akdeniz’iz sanatını şu şekilde yorumlamaktadır: “Halil Akdeniz, geçmişten günümüze kalan imgelerin izinde kolektif belleği sorgularken, aslında sorgulamanın kendisini yeni yapıtaşları ile örmektedir. O, nicedir tarihe karışmış alfabeden seçilen herhangi bir harfi bugüne taşımak yerine, zamansal farkı sorgulamanın dildeki karşılığını aramaktadır. Yapıtlarda tuval sathı, mekânı temsil etmek yerine, mekâna girmeyi bekleyen nesnenin yüklemidir. Dolayısıyla burada boşluktan ziyade hiçlikten söz etmek daha doğrudur; çünkü mekânı dışlamanın en kestirme yolu, olası koordinatları baştan iptal ederek muhayyel hiçliğin önünü açmaktır. Söylemek bile fazla: Bir imge olarak harflerin geçmişle ilişkisi de hayal gücüne terk edilmiştir böylelikle.

Halil Akdeniz, “Entelektuel Enerji”, 2016, Tuval Üzerine Akrilik - Karışık Teknik, 128 x 29.5 x 29.5 cm.

Akdeniz’in resimlerinde herhangi bir harf yahut rakam, bulunduğu yere göre geçmişi, yaşayan şimdinin ilgi alanına taşır daima. Tuvalde karşılaştığımız harf, uzlaşılmış işaret kimliğiyle, önceden kodlanmış dizgede yer alan bir imdir. Sanatçı belli bir simgesel içerikle yüklü olarak, düzenlemeye şeklen girer hep; en azından burada harfin tek başına sembol olma hakkı her daim mahfuzdur; ve bu da, hangi nedenle imgenin izinden söz edildiğini gösterir bize. Bunun ne ölçüde mümkün olduğu elbette tartışmaya açıktır ama Akdeniz, tam da bu yüzden elli yılı aşkın bir süredir aynı kararlılık ve coşkuyla çalışmaya devam etmektedir.”


Halil Akdeniz, “Kültür İmleri”, 2015, Tuval Üzerine Akrilik - Karışık Teknik, 240 x 400 cm.
1960’lı yıllardan günümüze, sanat serüveninin elli yılı boyunca Anadolu uygarlıklarına ilişkin kültürler arasındaki sorunu irdeleyen, seçtiği imgelerle dünü ve bugünü karşı karşıya getiren Türk Çağdaş sanatının önemli temsilcilerinden Halil Akdeniz, “İmgenin İzinde” adlı sergisi ile 14 Ekim – 16 Kasım 2016 tarihleri arasında Ekol Sanat Galerisi’nde İzmirli sanatseverler ile buluşuyor.

EKOL SANAT GALERİSİ
8019/16 Sokak, No. 6/B, Ataşehir Mahallesi, Çiğli Kipa Kavşağı, Çiğli 35630 İzmir
T. +90 (232) 329 39 19

www.ekolsanatgalerisi.com 


Halil Akdeniz, “Kültür İmleri”, 2016, Tuval Üzerine Akrilik - Karışık Teknik, 180 x 180 cm.

Halil Akdeniz, “Kültür İmleri”, 2015, Tuval Üzerine Akrilik - Ağaç Konstrüksyon, 32 x 35 cm.
  
Halil Akdeniz, “Kültür İmleri”, 2015, Tuval Üzerine Akrilik - Ağaç Konstrüksyon, 32 x 35 cm.

28 Nisan 2016 Perşembe

PROF. DR. HALİL AKDENİZ: “BEN TÜRK SANATINDAN ÇIKTIM”


Demokratik ülkelerde kimse kimsenin nasıl bir koleksiyon oluşturacağına karışamaz ve herhangi  bir müdahale ve yaptırımda da bulunamaz. En azından demokratik ve gelişmiş olarak kabul ettiğimiz ülkelerde bu kurumların işleyişi biçimi böyledir. Bir koleksiyonerin koleksiyonunu yabancı sanatçılar üzerine mi yoksa kendi ülkesinin sanatı üzerine yapılacağı konusunda herhangi bir yaptırım olamaz. Buna koleksiyonerler kendi özgür iradeleri ile karar verirler. Bunun dünyada tartışılmayacak örnekleri vardır. Örneğin, yakından bildiğim Köln’de Ludwig müzesinin sahibi Peter Ludwig, koleksiyonunu ağırlıklı olarak döneminin Amerikan Pop Sanatı üzerine yapmıştır. – Peter Ludwig, aynı zamanda koleksiyonerlik ve müzecilik konusunda dünyanın beş büyükleri ile ilgili yapılan bir araştırmada 1980’lerde en büyük beş koleksiyonerleri arasında yer alan dev bir koleksiyonerdir. Ve elindeki zengin koleksiyonu ile de Almanya’da olduğu kadar Almanya’nın dışında da değişik ülkelerde 9 müze açmıştır. Benim de Almanya’da Büyükelçilik Kültür Müşavirliği görevine başlar başlamaz ilk işim ve projem kendisiyle kontakt kurarak, Türkiye’de de bir çağdaş sanat müzesi açtırmaktı. Fakat görüşmelerimiz sırasında vefat etti ve projem yarım kaldı. Daha sonra da varisleri artık yurtdışında müze açma konusuna sıcak bakmadılar ve proje gerçekleşemedi. -  Almanya’nın ikinci büyük koleksiyoneri büyük inşaat sektörü sahibi Hans Grothe’dir. Grothe, Peter Ludwig’in aksine koleksiyonunu 1945 sonrası Alman sanatı ve sanatçıları üzerine oluşturmuştur. Ve Almanya’daki bir çok çağdaş sanat müzesinin sergi salonları, onun müzelere koleksiyonundan ödünç verdiği eserlerle dolup taşmaktadır.  Birbirine zıt yaklaşım içinde olan bu iki dev koleksiyonerin tavırları üzerine, ne Almanya’da bulunduğum öğrencilik yıllarımda, ne de daha sonraki görevli olduğum dönemlerde; onların niye yabancı sanatçılar ya da Alman sanatçıları üzerine koleksiyon yaptıkları konusunda herhangi bir tartışma yaşandığına tanık olmadım. Ülkemizde de DEMSA, Bozlu Art Project ve Koç Holding Sanat Koleksiyonu gibi farklı yaklaşımları ve perspektifleri olan zengin sanat koleksiyonları mevcuttur. Ve bu üç koleksiyonun da İstanbul’da kapsamlı birer müze kurma girişimleri olduğunu biliyoruz. Hatta geçtiğimiz günlerde Bozlu Art Project’in Şişli’deki tarihi Mongery binasında ağırlıklı olarak çağdaş Türk sanatından oluşan bir Sanat Müzesi açıldı. Yakında açılacak diğer iki koleksiyonun müze hazırlık çalışmalarının da devam ettiğini biliyoruz. Bütün bunlar ülkemizin kültür ve sanat ortamının zenginleşmesine, kültürel değerlerimize, sanatımıza ve sanatçılarımıza değerli destek ve saygı değer katkıları olacağı kanaatindeyim.


Ancak konu günümüzün polemik konusu olan her şeyin para odaklı kendi ülkesinin sanatını ve sanatçılarını küçümser bir tavırda ortaya çıkınca üzerinde durulması gereken çok nazik bir durum ortaya çıkmaktadır. Ülkelerin bugün uluslararası arenada kendi sanatçıları ve sanatları ile yarıştığı bir dünyada, kendi değerlerine, sanatına ve sanatçılarına sahip çıkma değer bilinci açısından üzerinde önemle durulması gereken bir konudur.  Kültür ve sanat, bugün ekonomilerin, ticaretin ve politikanın da lokomotifi haline gelmiştir. Ülkeler ekonomilerinin ve ticaretlerinin hatta politikalarının önünü, sahip oldukları kültürel değerleri ve çağdaş sanat eserleri prestiji ile açmaya çalışmaktadırlar. Kültür ve sanatla bütünleşmeyen parasal zenginlikler artık pek bir işe yaramamakta; merhum Sakıp Sabancı’nın deyimiyle “Bugün uluslararası camiada para herkeste var hatta bizden daha fazlasıyla, paranızın yanında eğer kültür sanat zenginliğine sahipseniz o camiada adam hesabına alınıyorsunuz”. Bu da kanımca herhalde söylemeye çalıştığımız şeyleri çok iyi özetliyor. Daha da özele inildiğinde bunun yolunun kendi sanatınızın ve sanatçılarınızın değerini küçümsemekten değil,  onların değerini yükseltmekten ve onlara destek vermekten geçtiğidir.

Söylemek istediklerimi dünyanın değişik ülkelerindeki gözlemlerim ve bizzat tanık olduğum bazı örneklerle özetleyip bitirmek istiyorum. Sanırım 1997 ya da 1998 yılı Avrupa’da gene bir ekonomik kriz dönemiydi;  Prof. Konrad Klapheck’i Akademideki atölyesinde ziyaretim sırasında bana:  “Ekonomik kriz Avrupa’nın ve Almanya’nın sanat ortamını çok etkiledi, piyasada yaprak kıpırdamıyor, sen Türkiye’den yeni döndün durum Türkiye’de nasıl diye sormuştu. Ben de Türkiye’nin o zamanlar henüz tam olarak sanat piyasası çarkı içinde olmadığından, alış verişlerin gene eski usul geleneksel ilişkiler bağlamında sürdüğünü,  sanatçının, amatör de olsa -  sosyal çevredeki konumu ve ilişkileri iyi ise açılışlarında sokaklara kadar taşan çiçek buketleriyle dolduğu, eserlerinin nerdeyse tamamına yakınının kırmızıyla etiketlenerek satılabildiği, bunu yanında profesyonel bir sanatçının hatta çok iyi bir sanatçı da olsa, sergisinin satışsız kapanabildiği gibi biraz bizim sanat ortamımızın durumundan söz ederken dedi ki; “geçenlerde Almanya’da yaşayan bir Japon sanatçı Düsseldorf’ta bir sergi açtı ve krize rağmen sergide 19 eseri satıldı” dedi. Ben de kendimi tutamayarak Herr Profesör hani yaprak kıpırdamıyor demiştiniz” dedim. Hemen akasından ama satın alanların hepsi Japon iş adamlarıydı dedi. Bu örnek, sanırım bizdeki bugüne ilişkin kendi kültür ve sanatına sahip çıkma bilinci açısından söylemek istediklerimizi fazlasıyla ifade ediyor. 


Ben de Almanya’daki görevim sırasında Almanya’da yaşayan genç Türk sanatçıları ilgili bir dizi sanat etkinlikleri, sergiler düzenledim. Davetliler arasında hep Almanya’da yaşayan Türk İş adamlarımızı da davet ettim. Ama maalesef ellerinize sağlığın ötesinde bir satış desteğinin olduğu görülmedi. Bizden farklı olarak yine Uzak Doğu ülkesi olan Güney Kore’de gözlemlediğim diğer başka örnekler de var. Örneğin Başkent Seul’da kendi ülkelerinin insanlarının görebilmeleri, onların eğitim ve kültürel düzeylerine katkıda bulunmak üzere dünyanın başka ülkelerinden sergiler organize edip getirerek kendi halklarına sunmalarının yanı sıra yabancı ülkelerde yaşayan Koreli sanatçılara da çok geniş çaplı kataloglu sergiler düzenleyerek her türlü maddi ve manevi destek verdiklerini gözlemledim. Örneğin Seul’de çok büyük bir mekanda New York’ta yaşayan Koreli Sanatçılar sergisine rastladım, organizasyonu, tanıtımı ve kataloğu vb. her şeyiyle muhteşem bir sergiydi.  Yine aynı ülkede şahit olduğum bir başka örnek ise yine Seul’da bir Üniversiteyi ziyaretim sırasında Güzel Sanatlar Fakültelerinin mezuniyet sergileri vardı. Sergilerin bir öğrenci sergisi olmanın çok ötesinde profesyonel hazırlanmış bir sergi ve sergileme niteliği vardı. Buraya kadar yine de her şey güzel ve normal de beni şaşırtan şey, her yeni mezun olan sanatçı adayı, mezuniyetinin bitiminde açtığı ilk kişisel sergisinde eserlerinin tamamı ya da tamamına yakını satılıyormuş. Bunlar henüz piyasaya yeni atılan sanatçılar, hiçbir tanınmışlıkları yok, nasıl oluyor da eserleri satın alınıp- satılabiliyor diye sorduğumda aldığım yanıt; onların henüz meslek hayatlarının başlangıcında hem maddi hem de mesleki moral bakımından desteklenmesi gerektiği, Kore sanatının gelişmesi açısından buna ihtiyaç olduğu şeklindeydi. İki defa da Kore’de uluslararası Gwangju Bienali’nin açılışına davet edildim. Başka benzer özelliklerde olaylara orada da şahit oldum. Yine Japonya’da Tokyo’da da benzer olaylara, kendi ülkelerinin sanatına ve sanatçılarına destek bilinciyle yapılan organizasyonları oralarda da gözlemledim. Herhalde Batı’dan ve Uzakdoğu’dan verdiğim bu birkaç örnek bile bize bazı şeyleri yeterince açıklıyor diye düşünüyorum. Son olarak da şunu söyleyerek sözlerimi bitirmek istiyorum; tüm bu anlattıklarımın hepsi aslında  kendi kültür ve sanat değerlerine sahip çıkma bilinciyle ilgilidir. Her şey paraya ve kazanca odaklı düşünülemez ya da düşünülmemesi gerekir –böyle düşünenler için söylüyorum-  Parasını bu ülkeden kazanan iş adamlarımızın, koleksiyonerlerimizin, bu ülkenin sanatına sanatçısına, insanlarının eğitim, kültür ve sanatsal düzeylerinin gelişimine katkıda bulunma gibi sorumlulukları vardır, diye düşünüyorum.    

4 Kasım 2015 Çarşamba

HALİL AKDENİZ’İN 50. SANAT YILI ONURUNA RETROSPEKTİF SERGİ İŞ SANAT KİBELE GALERİSİ’NDE

Halil Akdeniz.
İş Sanat Kibele Galerisi, 2015-2016 sezonunun ilk sergisinde çağdaş Türk resim sanatının önemli temsilcilerinden Halil Akdeniz’i ağırlıyor. Sanatçının 50. sanat yılı onuruna düzenlenen retrospektif sergide, sanatseverler Akdeniz’in 1960’lı yıllardan günümüze uzanan sanat serüvenine tanıklık ediyorlar.

Geçmiş ve geleceğin birbirini ürettiğini, özgünlüğün ise, ancak yerellikle mümkün olduğunu düşünen Halil Akdeniz, çalışmalarında, yaşadığı coğrafyadan ve kültürden beslenerek geliştirdiği evrensel mesajlar içeren bir ifade biçimine yöneliyor. Çocukluğunu Antalya’da, Likya yazıtlarının bulunduğu arkeolojik kalıntılar arasında koşup oynayarak geçiren sanatçı, o yılların hayal dünyasına olan etkisini her fırsatta şöyle dile getiriyor: “İnsanın çocukluğundaki yaşantılar çoğu kez onun geleceğinin de belirleyicileri oluyor. Koşullar doğru gider de siz kendi geleceğinizin izini sürebilirseniz, bir süre sonra birbirinden bağımsız ve ilgisizmiş gibi görünen şeyler yaşamınızın bir döneminde kesişmeler göstermeye başlıyor. Tabii bunlar benim severek yaptığım sanatımın köklerindeki heyecan ve itki kaynaklarıdır.”




Resmi sürekli bir araştırma alanı olarak gören Halil Akdeniz, soyut-geometrik bir yapı ve düzen anlayışı ile kültürel, tarihsel ve güncel olanı çakıştırıyor; seçtiği imge ve göstergeleri bir arada kullanarak katmanlı ve geçişli özgün bir dil yaratıyor. Çoğunlukla resim eksenli eserler üreten sanatçı, boya, tuval gibi klasik materyallerin yanı sıra ağaç, demir, plaka ve daha pek çok çeşitli malzemeyle yeni açılımlar deneyimliyor.




Akdeniz’in ilk kez İş Sanat Kibele Galerisi’nde sanatseverlerle buluşacak retrospektif sergisi, duayen ressamın farklı ülke ve kentlerde oluşturduğu eserlerini, her dönemini temsil eden bir kurguyla bir araya getiriyor. Sanatçının özellikle Anadolu Uygarlıklarına ilişkin kültürler arasındaki sorunu irdelediği yapıtlarının toplu olarak ilk kez sunulacağı sergi, aynı zamanda Türkiye’de son 50 yılın kültür ve sanat ortamına egemen olan algının ne şekilde biçimlendiğini de gözler önüne seriyor.

Resmini uzun araştırma ve denemeler sonunda tarihsel çevre ve kültür verileri üzerine kuran Halil Akdeniz’in yarım asırlık sanat birikimini yansıtan retrospektif sergisi, 14 Ekim- 28 Kasım 2015 tarihleri arasında İş Sanat Kibele Galerisi’nde ziyaret edilebilir.




HALİL AKDENİZ
Halil Akdeniz’in eserlerinin ve sanatının özgünlüğünün yanı sıra Türkiye Sanat Eğitimi için belki de sanatından taviz vermek pahasına gerçekleştirdiği yenilikler ve kurucusu olduğu Güzel Sanatlar Bölümleri, Yüksek Lisans ve Doktora programlarının da Akdeniz’i anlatırken mutlaka ayrı bir madde olarak ele alınması gerekir.



1986’da Yardımcı Doçent, 1987’de Doçent, 1994’te Profesör olan Akdeniz; Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü (bugünkü Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi), Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. Ege, Dokuz Eylül ve Bilkent Üniversitelerinde Resim ve Güzel Sanatlar Bölümlerini kuran sanatçı, bu üniversitelerde bölüm başkanlıkları, fakülte kurulu üyelikleri, üniversite senatosu ve üniversite yönetim kurulu üyeliklerine kadar çeşitli kademlerde görev aldı.
1996-2001 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Bonn ve Berlin Büyükelçiliği Kültür Müşavirliği görevlerinde bulunan Halil Akdeniz, 2001-2005 yılları arasında Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. Türkiye’de ilk kez Sanat Bilimini kurarak, Anadolu Üniversitesi’nde (2003) ve Işık Üniversitesi’nde Sanat Kuramı, Eleştiri Yüksek Lisans Programlarını (2008) ve Sanat Bilimi Doktora Programını açtı (2013). Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde 2007-2013 yılları arasında Görsel Sanatlar Bölüm Başkanlığı ve Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat Bilimi Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevlerinde bulunan sanatçı, halen aynı üniversitede öğretim üyesi olarak görevini sürdürmektedir.
Halil Akdeniz, ayrıca Çağdaş Türk Sanatı alanında eserleri ve araştırma yazılarıyla da tanınır. Türk sanatı ve sanatçılar üzerine yayınlanmış dört kitabı ve katalog yazıları bulunan Akdeniz’in, çok sayıda bilimsel yayın, araştırma, bildiri ve makaleleri ile birlikte hakkında yayınlanmış dört kitap ve ayrıca eserlerinin yer aldığı çok sayıda sanat kitabı, katalog bulunmaktadır. Sanatçının eserleri, yurtiçi-yurtdışı müze ve özel koleksiyonlarda yer almaktadır.
Halil Akdeniz, Almanya Münster Sanat Akademisi ‘Şeref/Onur’ üyesidir.



BİLGİ İÇİN
issanat.com.tr
http://twitter.com/#!/issanat

http://www.facebook.com/issanat#!/issanat

21 Mayıs 2015 Perşembe

HALİL AKDENİZ ve KÜLTÜR İMLERİ KİTABI SEÇKİN KİTAPEVLERİNDE

Halil Akdeniz’in sanatına ve özellikle Kültür İmleri isimli serilerine retrospektif bir bakış açısı sunan, metinlerini Prof. Rıfat Şahiner’in kaleme aldığı HALİL AKDENİZ VE KÜLTÜR İMLERİ isimli kitap, Masa Yayınları’ndan çıktı. İstanbul Modern Sanat Müzesi, Patika Kitapevi Teşvikiye, Robinson Crouse Beyoğlu, Yem Kitabevi Fulya gibi önemli kitapçılarda satışa sunulmaya başlanan eser, toplam 315 sayfa.

İngilizce ve Türkçe olarak yayınlanan kitapta, Halil Akdeniz’in sanatının gelişim aşamaları olarak, tarihleri 1973 ve 2014 yılları arasında değişen, 50’si metin içinde, 126’sı ise katalog bölümünde olmak üzere toplam 176 eserine yer verilirken, özellikle 2000’lerin başından bu yana ağırlık verdiği Kültür İmleri Serileri geniş kapsamlı olarak sunuluyor. Resimlerin künye bilgilerinde, sanatçının eserlerinin yer aldığı müze ve özel koleksiyonlar da belirtiliyor.


Prof. Rıfat Şahiner, Halil Akdeniz ve Kültür İmleri Kitabı ile ilgili şu açıklamayı yapıyor: “Bu kitap, Halil Akdeniz’in sanatının kökenlerine ve gelişim dinamiklerine dair bir yolculuk olarak nitelenebilir ve böylece Akdeniz’in sanat anlayışının kaynakları, geçmiş ve günümüzün sanat prosedürleri içinde nasıl yorumlanabileceği üzerine çok yönlü bir düşünme zemini olarak değerlendirilebilir. Halil Akdeniz ve Kültür İmleri adlı bu çalışmada, sanatçının özellikle 2000’lerin başından beri yoğunlaştığı Kültür İmleri adlı bir dizi işine odaklanılmakta, Akdeniz’in bilimsel tercihleri ve yeni ifade arayışları analiz edilmektedir. Bu bağlamda, sanatçının özellikle son dönemde form ve malzeme tercihlerindeki zenginleşmeye yer verilirken, bu deneysel yönemlimlerin ne türden okumalara tabi tutulabileceği üzerinde durulmaktadır.”


HALİL AKDENİZ VE SANATI
Halil Akdeniz’in sanatını herhangi bir sanat akımı içinde -çok genel anlamıyla soyut sanat içinde değerlendirilecek olsa da- düşünmek veya Türk ya da yabancı bir sanatçının eserleri ile karşılaştırmak pek olası değildir. Prof. Rıfat Şahiner de sanatçının bu yönünü şu cümleler ile anlatıyor: “Halil Akdeniz’in sanatı kategorize edilmesi bir hayli güç görünen ve plastik kaygılarla kavramsal yapılaştırma prensiplerinin belli bir izleğe dayandığı evrimci bir çizgi izlemekte. Bu evrilme, anlamın ve biçimleme sorunlarının birbirini tetiklediği, simgelerin, imgelerin, göstergelerin sürekli devinerek yeni olasılıkları açığa çıkardığı özgün bir sanat anlayışını görünür kılıyor.
Akdeniz’in zihnini öteden beri meşgul eden Anadolu Uygarlıklarına ait imleri kullanması, sanatçının Hitit, Hatti, Frig ve Grek alfabelerindeki harfleri, kültürel birer şifre olarak bu topraklarda iz süren bir yaşamı ele geçirme kaygısı taşıdığını gösterir. Thales’in geometrisi, Herakleitos’un oyunbazlığı, Nietzsche’nin kehaneti hep oradadır. Akdeniz’in sanatını analiz ederken, sanatçının temel sorunsalının; Anadolu kültür çevrenine ait bilgi verilerini ele geçirmek, onların kökensel karşılıklarını bulgulamak ve bu bilgiyi bir tür zamansal arkeolojiyle ortaya çıkararak yeni biçimleme prensipleri oluşturmak olarak özetlenebilir.” (Rıfat Şahiner; Halil Akdeniz ve Kültür İmleri, Sunuş Yazısı, Masa Yayınları, 2015, İstanbul).


Halil Akdeniz ise, Nisan 2015’te Ofis Sanat Merkezi’nde düzenlenen “Kültür İmleri” başlıklı sergisinin kataloğu için kaleme aldığı yazısında Kültür İmleri’nin sanatının ana elemanları arasında nasıl yer aldığı konusunda şunları anlatıyor: “…Hem sanatçılarda ve hem de bilim adamlarında benim gözlemlediğim, yaratı kaynaklarımızın çoğunda bir itici gücün varlığı ve hatta bunun çocukluk dönemlerimizdeki yaşantılarımıza kadar uzandığıdır. Bunun birçok bilinen örnekleri var. Yaşantılarımızda ayrı zamanlarda ve birbirinden bağımsız olarak yapılan şeylerin bile bir zaman sonra belli noktalarda buluşmaya ve kesişme göstermeye başladığı görülür. Çocukluğum güney kıyılarında Antalya’da Likya ve Roma dönemi medeniyetlerinin kalıntılarının bulunduğu antik yörelerde geçti. Çocukluğumu geçirdiğim yörelerde henüz ilkokula bile gitmediğim zamanlarda üzerinde oynadığım üstü yazılı, resimli şekillerle dolu büyük blok taşları bugün gibi heyecanla hatırlıyorum. Onlar çok yabanıl bir dünyanın kalıntıları idi benim için. Tanımadığım başka dünyalardan, gökyüzünden gelen birileri tarafından yapılıp sonra da bırakılıp gidilmiş gibi gelirdi bana. Sanırım insanın çocukluğunda ya da yaşamının bir bölümünde onu çok etkileyen şeyler, birbiriyle ilgisi yokmuş, birbirinden bağımsız gibi görünseler de bir zaman sonra yaşamının bir bölümünde bir yerlerde buluşup kesişme noktaları göstermeye başlıyor. İnsanın sanat yaşamında ele aldığı konular, konseptleri ve sanatsal tavırları dönem içinde değişiyor. Sanatsal yaşamım, birikimlerim ve araştırma hevesim, yetiştiğim toprakların kültürel zenginliği içinde deneyimlenerek gelişip bugünlere geldi diyebilirim. Ele aldığım konuları yaşadığım kültürel bölgeler içinden seçtim. Nedense buna hep ihtiyaç duydum. Bazılarının sandığı gibi bunun milli ya da ulusal bir sanat yaratmakla ilgisi yok. Bu tamamen benim, sanatımı temellendirmeye çalıştığım, sanata bakış açımla ilgilidir.” (Elif Dastarlı-Metin Yazarı; Halil Akdeniz – Kültür İmleri Sergisi Kataloğu Eki: “Kültür İmleri – Kavramlar ve Sınırlar Ötesi-Halil Akdeniz”, Sakarya Büyükşehir Belediyesi Ofis Sanat Merkezi, Sakarya, Nisan 2015).


Sadece çocukluğunu geçirdiği çevredeki medeniyetlerin kalıntıları değil, hayatının farklı dönemlerini geçirdiği bölgelerin kültürü ve arkeolojisi de Halil Akdeniz’in sanatının katmanları arasında yer alır. 1978 yılında İzmir Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde çalışmaya başladığı dönemde, bölgenin zengin tarihi ve kültürel çevresinin yanı sıra İzmir Körfez Kirlenmesi’nin çevresel ve sosyolojik etkileri ilgi alanına girer ve bugün literatürde, Türkiye’de çevre sorunlarını sanatında ilk gündeme getiren sanatçılardan biri olarak değerlendirilmektedir. Öğretim üyesi olarak Ankara’ya Bilkent Üniversitesi’ne geçtiğinde Hitit ve Hatti kültürü üzerine araştırmalara yönelir. Yaşamı boyunca devam ettiği Anadolu araştırmalarının yanı sıra yurtdışında yaşadığı dönemlerde ve seyahatlerinde, müze ve ören yeri ziyaretleriyle Dünya kültürlerini incelemeye de devam eder. Poseidon Çatalı ya da Asası, Efes’ten alıntılayarak eserlerine taşıdığı Yunanca fi (ɸ) harfi, stilize geyik ve onlarca kültürel imge Halil Akdeniz’in eserlerinde temsili görevlerini yerine getirmek üzere sanatsal kurgusunda yer alır.


Halil Akdeniz’in eserlerinin önemli bir detayı ise, tuval yüzeyindeki renk ve dokunun, bir strüktür ya da doku oluşturma amacıyla yapılmamış olmasıdır. Halik Akdeniz, Yalçın Sadak ile röportajında bu konuya şu açıklamayı getiriyor: “Bu, konseptlerimin belirlediği bir tekniktir. Kullandığım simgelerin gizemi, eskiye, tarihe gönderimli taşıyıcılığına işaret eder. Bütün bu simgelerin aslında o tarihi dönemlerden bugüne taşıyıcıları, genellikle yeşil ve kırmızımsı bloklardır. Dolayısıyla bunlar benim resimlerimde sık kullandığım teknik olarak geliştirdiğim gerçek dünyadaki taşıyıcıların resimsel karşılıklarıdır…” (Yalçın Sadak; 12 Sanatçı 12 Söyleşi, Akasya Yayınları, İstanbul, 2015).

Halil Akdeniz’in eserlerinde özellikle dikkat çeken diğer noktalardan biri de çalışmaların mimari bir titizlikle hazırlanması olarak düşünülebilir. Kafalarda oluşan “Mutlaka eskiz yapıyordur” sorusuna ise Yalçın Sadak ile gerçekleştirdiği röportajda şu yanıtı veriyor: “İlginçtir, ben çalışmalarım için hiç eskiz yapmam. Hiçbir tablomun önceden yapılmış bir eskizi yoktur. Ne demek bu? Bu şu demek; her şey, resmin bütün oluşum süreçleri aşama aşama çalışma sırasında gerçekleşiyor. Çalışırken, bir kısım kendi çalışma yöntemlerimle çağrışımlar ve olasılıklar üzerinden giderek çalışmamı gerçekleştiriyorum. Sonuç olarak öngörüleriniz, bilgi birikiminiz, sanatsal deneyimleriniz, zekanız ve sezgilerinizle nihai bir noktaya geliyor ve eser ortaya çıkıyor. Bu benim çalışma yöntemimdir.” (Yalçın Sadak; 12 Sanatçı 12 Söyleşi, Akasya Yayınları, İstanbul, 2015).


Zaman içerisinde Halil Akdeniz’in sanatsal anlatımı tuval yüzeyine sığmaz ve sınırların ötesine taşınmaya başlar. Prof. Rıfat Şahiner, Halil Akdeniz ve Kültür İmleri Kitabında (2014) simgelerin yolculuğunu şöyle anlatıyor: “Özellikle 1990’ların başından bu yana Akdeniz, tuval ve şasiye yeni işlevler yükleyerek resimsel mekanın dışına taşmış ve birçok yeni malzemeyle deneysel bir sürece girmiştir. Bu deneysellik, sanatçıyı bir yandan bıkıp usanmaksızın sürekli yeni ilişkilendirmeler ve ifade yolları aramaya zorlamakta, öte yandan başlangıçtan beri kullanageldiği formları ve simgeleri yeni olasılıklar içinde düşünmesini sağlamaktadır. Akdeniz’in son dönem çalışmalarında geçmişin yazı, işaret ve simgeleri, alıntılanarak ya da sanatsal olarak dönüştürülerek günümüz imgeleriyle farklı bağlamlarda bir arada kullanılmaya başlar. Bu imgeler günümüz dünyası savaşlarına, siyasi ve politik çatışmalarına gönderimli evrensel nitelikli enerji, güç ve otorite simgeleri ve buna karşı nükleer karşıtı barış simgeleri gibi çağdaş imgelerle birlikte yer almaya başladığı görülür.”


SANAT EĞİTİMCİSİ OLARAK HALİL AKDENİZ
Halil Akdeniz’in eserlerinin ve sanatının biricikliğinin yanı sıra Türkiye Sanat Eğitimi için belki de sanatından taviz vermek pahasına gerçekleştirdiği yenilikler ve kurucusu olduğu Güzel Sanatlar Bölümlerinin, Yüksek Lisans ve Doktora programlarının da Akdeniz’i anlatırken mutlaka ayrı bir madde olarak ele alınması gerekir.
1986’da Yardımcı Doçent, 1987’de Doçent, 1994’te Profesör olan Akdeniz; Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü (bugünkü Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi), Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. Ege, Dokuz Eylül ve Bilkent Üniversitelerinde Resim ve Güzel Sanatlar Bölümlerini kurdu. Bu üniversitelerde bölüm başkanlıkları, fakülte kurulu üyelikleri, üniversite senatosu ve üniversite yönetim kurulu üyeliklerine kadar çeşitli kademlerde görev aldı.
1996-2001 yılları arasında T.C. Bonn ve Berlin Büyükelçiliği Kültür Müşavirliği görevlerinde bulundu. 2001-2005 yılları arasında Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. Türkiye’de ilk kez Sanat Bilimini kurarak, Anadolu Üniversitesi’nde (2003) ve Işık Üniversitesi’nde Sanat Kuramı ve Eleştiri Yüksek Lisans Programlarını (2008) ve Sanat Bilimi Doktora Programını açtı (2013). Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde 2007-2013 yılları arasında Görsel Sanatlar Bölüm Başkanlığı ve Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat Bilimi Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevlerinde bulundu ve halen aynı üniversitede öğretim üyesi olarak görevini sürdürmektedir.
Halil Akdeniz, ayrıca Çağdaş Türk Sanatı alanında eserleri ve araştırma yazılarıyla da tanınır. Akdeniz’in Türk sanatı ve sanatçılar üzerine yayınlanmış dört kitabı ve katalog yazıları, çok sayıda bilimsel yayın, araştırma, bildiri ve makaleleri ile birlikte hakkında yayınlanmış dört kitabı ve ayrıca eserlerinin yer aldığı çok sayıda sanat kitabı ve katalog bulunmaktadır. Eserleri, yurtiçi-yurtdışı müze ve özel koleksiyonlarda yer almaktadır.
Halil Akdeniz, sanata ve eğitime katkıları nedeniyle Almanya Münster Sanat Akademisi ‘Şeref/Onur’ üyesidir.


20 Mayıs 2015 Çarşamba

HALİL AKDENİZ ve KÜLTÜR İMLERİ KİTABI SEÇKİN KİTAPEVLERİNDE

Halil Akdeniz’in sanatına ve özellikle Kültür İmleri isimli serilerine retrospektif bir bakış açısı sunan, metinlerini Prof. Rıfat Şahiner’in kaleme aldığı HALİL AKDENİZ VE KÜLTÜR İMLERİ isimli kitap, Masa Yayınları’ndan çıktı. İstanbul Modern Sanat Müzesi, Patika Kitapevi Teşvikiye, Robinson Crouse Beyoğlu, Yem Kitabevi Fulya gibi önemli kitapçılarda satışa sunulmaya başlanan eser, toplam 315 sayfa.

İngilizce ve Türkçe olarak yayınlanan kitapta, Halil Akdeniz’in sanatının gelişim aşamaları olarak, tarihleri 1973 ve 2014 yılları arasında değişen, 50’si metin içinde, 126’sı ise katalog bölümünde olmak üzere toplam 176 eserine yer verilirken, özellikle 2000’lerin başından bu yana ağırlık verdiği Kültür İmleri Serileri geniş kapsamlı olarak sunuluyor. Resimlerin künye bilgilerinde, sanatçının eserlerinin yer aldığı müze ve özel koleksiyonlar da belirtiliyor.


Prof. Rıfat Şahiner, Halil Akdeniz ve Kültür İmleri Kitabı ile ilgili şu açıklamayı yapıyor: “Bu kitap, Halil Akdeniz’in sanatının kökenlerine ve gelişim dinamiklerine dair bir yolculuk olarak nitelenebilir ve böylece Akdeniz’in sanat anlayışının kaynakları, geçmiş ve günümüzün sanat prosedürleri içinde nasıl yorumlanabileceği üzerine çok yönlü bir düşünme zemini olarak değerlendirilebilir. Halil Akdeniz ve Kültür İmleri adlı bu çalışmada, sanatçının özellikle 2000’lerin başından beri yoğunlaştığı Kültür İmleri adlı bir dizi işine odaklanılmakta, Akdeniz’in bilimsel tercihleri ve yeni ifade arayışları analiz edilmektedir. Bu bağlamda, sanatçının özellikle son dönemde form ve malzeme tercihlerindeki zenginleşmeye yer verilirken, bu deneysel yönemlimlerin ne türden okumalara tabi tutulabileceği üzerinde durulmaktadır.”


HALİL AKDENİZ VE SANATI
Halil Akdeniz’in sanatını herhangi bir sanat akımı içinde -çok genel anlamıyla soyut sanat içinde değerlendirilecek olsa da- düşünmek veya Türk ya da yabancı bir sanatçının eserleri ile karşılaştırmak pek olası değildir. Prof. Rıfat Şahiner de sanatçının bu yönünü şu cümleler ile anlatıyor: “Halil Akdeniz’in sanatı kategorize edilmesi bir hayli güç görünen ve plastik kaygılarla kavramsal yapılaştırma prensiplerinin belli bir izleğe dayandığı evrimci bir çizgi izlemekte. Bu evrilme, anlamın ve biçimleme sorunlarının birbirini tetiklediği, simgelerin, imgelerin, göstergelerin sürekli devinerek yeni olasılıkları açığa çıkardığı özgün bir sanat anlayışını görünür kılıyor.
Akdeniz’in zihnini öteden beri meşgul eden Anadolu Uygarlıklarına ait imleri kullanması, sanatçının Hitit, Hatti, Frig ve Grek alfabelerindeki harfleri, kültürel birer şifre olarak bu topraklarda iz süren bir yaşamı ele geçirme kaygısı taşıdığını gösterir. Thales’in geometrisi, Herakleitos’un oyunbazlığı, Nietzsche’nin kehaneti hep oradadır. Akdeniz’in sanatını analiz ederken, sanatçının temel sorunsalının; Anadolu kültür çevrenine ait bilgi verilerini ele geçirmek, onların kökensel karşılıklarını bulgulamak ve bu bilgiyi bir tür zamansal arkeolojiyle ortaya çıkararak yeni biçimleme prensipleri oluşturmak olarak özetlenebilir.” (Rıfat Şahiner; Halil Akdeniz ve Kültür İmleri, Sunuş Yazısı, Masa Yayınları, 2015, İstanbul).


Halil Akdeniz ise, Nisan 2015’te Ofis Sanat Merkezi’nde düzenlenen “Kültür İmleri” başlıklı sergisinin kataloğu için kaleme aldığı yazısında Kültür İmleri’nin sanatının ana elemanları arasında nasıl yer aldığı konusunda şunları anlatıyor: “…Hem sanatçılarda ve hem de bilim adamlarında benim gözlemlediğim, yaratı kaynaklarımızın çoğunda bir itici gücün varlığı ve hatta bunun çocukluk dönemlerimizdeki yaşantılarımıza kadar uzandığıdır. Bunun birçok bilinen örnekleri var. Yaşantılarımızda ayrı zamanlarda ve birbirinden bağımsız olarak yapılan şeylerin bile bir zaman sonra belli noktalarda buluşmaya ve kesişme göstermeye başladığı görülür. Çocukluğum güney kıyılarında Antalya’da Likya ve Roma dönemi medeniyetlerinin kalıntılarının bulunduğu antik yörelerde geçti. Çocukluğumu geçirdiğim yörelerde henüz ilkokula bile gitmediğim zamanlarda üzerinde oynadığım üstü yazılı, resimli şekillerle dolu büyük blok taşları bugün gibi heyecanla hatırlıyorum. Onlar çok yabanıl bir dünyanın kalıntıları idi benim için. Tanımadığım başka dünyalardan, gökyüzünden gelen birileri tarafından yapılıp sonra da bırakılıp gidilmiş gibi gelirdi bana. Sanırım insanın çocukluğunda ya da yaşamının bir bölümünde onu çok etkileyen şeyler, birbiriyle ilgisi yokmuş, birbirinden bağımsız gibi görünseler de bir zaman sonra yaşamının bir bölümünde bir yerlerde buluşup kesişme noktaları göstermeye başlıyor. İnsanın sanat yaşamında ele aldığı konular, konseptleri ve sanatsal tavırları dönem içinde değişiyor. Sanatsal yaşamım, birikimlerim ve araştırma hevesim, yetiştiğim toprakların kültürel zenginliği içinde deneyimlenerek gelişip bugünlere geldi diyebilirim. Ele aldığım konuları yaşadığım kültürel bölgeler içinden seçtim. Nedense buna hep ihtiyaç duydum. Bazılarının sandığı gibi bunun milli ya da ulusal bir sanat yaratmakla ilgisi yok. Bu tamamen benim, sanatımı temellendirmeye çalıştığım, sanata bakış açımla ilgilidir.” (Elif Dastarlı-Metin Yazarı; Halil Akdeniz – Kültür İmleri Sergisi Kataloğu Eki: “Kültür İmleri – Kavramlar ve Sınırlar Ötesi-Halil Akdeniz”, Sakarya Büyükşehir Belediyesi Ofis Sanat Merkezi, Sakarya, Nisan 2015).


Sadece çocukluğunu geçirdiği çevredeki medeniyetlerin kalıntıları değil, hayatının farklı dönemlerini geçirdiği bölgelerin kültürü ve arkeolojisi de Halil Akdeniz’in sanatının katmanları arasında yer alır. 1978 yılında İzmir Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde çalışmaya başladığı dönemde, bölgenin zengin tarihi ve kültürel çevresinin yanı sıra İzmir Körfez Kirlenmesi’nin çevresel ve sosyolojik etkileri ilgi alanına girer ve bugün literatürde, Türkiye’de çevre sorunlarını sanatında ilk gündeme getiren sanatçılardan biri olarak değerlendirilmektedir. Öğretim üyesi olarak Ankara’ya Bilkent Üniversitesi’ne geçtiğinde Hitit ve Hatti kültürü üzerine araştırmalara yönelir. Yaşamı boyunca devam ettiği Anadolu araştırmalarının yanı sıra yurtdışında yaşadığı dönemlerde ve seyahatlerinde, müze ve ören yeri ziyaretleriyle Dünya kültürlerini incelemeye de devam eder. Poseidon Çatalı ya da Asası, Efes’ten alıntılayarak eserlerine taşıdığı Yunanca fi (ɸ) harfi, stilize geyik ve onlarca kültürel imge Halil Akdeniz’in eserlerinde temsili görevlerini yerine getirmek üzere sanatsal kurgusunda yer alır.


Halil Akdeniz’in eserlerinin önemli bir detayı ise, tuval yüzeyindeki renk ve dokunun, bir strüktür ya da doku oluşturma amacıyla yapılmamış olmasıdır. Halik Akdeniz, Yalçın Sadak ile röportajında bu konuya şu açıklamayı getiriyor: “Bu, konseptlerimin belirlediği bir tekniktir. Kullandığım simgelerin gizemi, eskiye, tarihe gönderimli taşıyıcılığına işaret eder. Bütün bu simgelerin aslında o tarihi dönemlerden bugüne taşıyıcıları, genellikle yeşil ve kırmızımsı bloklardır. Dolayısıyla bunlar benim resimlerimde sık kullandığım teknik olarak geliştirdiğim gerçek dünyadaki taşıyıcıların resimsel karşılıklarıdır…” (Yalçın Sadak; 12 Sanatçı 12 Söyleşi, Akasya Yayınları, İstanbul, 2015).

Halil Akdeniz’in eserlerinde özellikle dikkat çeken diğer noktalardan biri de çalışmaların mimari bir titizlikle hazırlanması olarak düşünülebilir. Kafalarda oluşan “Mutlaka eskiz yapıyordur” sorusuna ise Yalçın Sadak ile gerçekleştirdiği röportajda şu yanıtı veriyor: “İlginçtir, ben çalışmalarım için hiç eskiz yapmam. Hiçbir tablomun önceden yapılmış bir eskizi yoktur. Ne demek bu? Bu şu demek; her şey, resmin bütün oluşum süreçleri aşama aşama çalışma sırasında gerçekleşiyor. Çalışırken, bir kısım kendi çalışma yöntemlerimle çağrışımlar ve olasılıklar üzerinden giderek çalışmamı gerçekleştiriyorum. Sonuç olarak öngörüleriniz, bilgi birikiminiz, sanatsal deneyimleriniz, zekanız ve sezgilerinizle nihai bir noktaya geliyor ve eser ortaya çıkıyor. Bu benim çalışma yöntemimdir.” (Yalçın Sadak; 12 Sanatçı 12 Söyleşi, Akasya Yayınları, İstanbul, 2015).


Zaman içerisinde Halil Akdeniz’in sanatsal anlatımı tuval yüzeyine sığmaz ve sınırların ötesine taşınmaya başlar. Prof. Rıfat Şahiner, Halil Akdeniz ve Kültür İmleri Kitabında (2014) simgelerin yolculuğunu şöyle anlatıyor: “Özellikle 1990’ların başından bu yana Akdeniz, tuval ve şasiye yeni işlevler yükleyerek resimsel mekanın dışına taşmış ve birçok yeni malzemeyle deneysel bir sürece girmiştir. Bu deneysellik, sanatçıyı bir yandan bıkıp usanmaksızın sürekli yeni ilişkilendirmeler ve ifade yolları aramaya zorlamakta, öte yandan başlangıçtan beri kullanageldiği formları ve simgeleri yeni olasılıklar içinde düşünmesini sağlamaktadır. Akdeniz’in son dönem çalışmalarında geçmişin yazı, işaret ve simgeleri, alıntılanarak ya da sanatsal olarak dönüştürülerek günümüz imgeleriyle farklı bağlamlarda bir arada kullanılmaya başlar. Bu imgeler günümüz dünyası savaşlarına, siyasi ve politik çatışmalarına gönderimli evrensel nitelikli enerji, güç ve otorite simgeleri ve buna karşı nükleer karşıtı barış simgeleri gibi çağdaş imgelerle birlikte yer almaya başladığı görülür.”


SANAT EĞİTİMCİSİ OLARAK HALİL AKDENİZ
Halil Akdeniz’in eserlerinin ve sanatının biricikliğinin yanı sıra Türkiye Sanat Eğitimi için belki de sanatından taviz vermek pahasına gerçekleştirdiği yenilikler ve kurucusu olduğu Güzel Sanatlar Bölümlerinin, Yüksek Lisans ve Doktora programlarının da Akdeniz’i anlatırken mutlaka ayrı bir madde olarak ele alınması gerekir.
1986’da Yardımcı Doçent, 1987’de Doçent, 1994’te Profesör olan Akdeniz; Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü (bugünkü Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi), Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. Ege, Dokuz Eylül ve Bilkent Üniversitelerinde Resim ve Güzel Sanatlar Bölümlerini kurdu. Bu üniversitelerde bölüm başkanlıkları, fakülte kurulu üyelikleri, üniversite senatosu ve üniversite yönetim kurulu üyeliklerine kadar çeşitli kademlerde görev aldı.
1996-2001 yılları arasında T.C. Bonn ve Berlin Büyükelçiliği Kültür Müşavirliği görevlerinde bulundu. 2001-2005 yılları arasında Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. Türkiye’de ilk kez Sanat Bilimini kurarak, Anadolu Üniversitesi’nde (2003) ve Işık Üniversitesi’nde Sanat Kuramı ve Eleştiri Yüksek Lisans Programlarını (2008) ve Sanat Bilimi Doktora Programını açtı (2013). Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde 2007-2013 yılları arasında Görsel Sanatlar Bölüm Başkanlığı ve Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat Bilimi Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevlerinde bulundu ve halen aynı üniversitede öğretim üyesi olarak görevini sürdürmektedir.

Halil Akdeniz, ayrıca Çağdaş Türk Sanatı alanında eserleri ve araştırma yazılarıyla da tanınır. Akdeniz’in Türk sanatı ve sanatçılar üzerine yayınlanmış dört kitabı ve katalog yazıları, çok sayıda bilimsel yayın, araştırma, bildiri ve makaleleri ile birlikte hakkında yayınlanmış dört kitabı ve ayrıca eserlerinin yer aldığı çok sayıda sanat kitabı ve katalog bulunmaktadır. Eserleri, yurtiçi-yurtdışı müze ve özel koleksiyonlarda yer almaktadır.
Halil Akdeniz, sanata ve eğitime katkıları nedeniyle Almanya Münster Sanat Akademisi ‘Şeref/Onur’ üyesidir.