nadide akdeniz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
nadide akdeniz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Eylül 2020 Cumartesi

BÜYÜK YEŞİL DÜNYANIN BÜYÜCÜSÜ: NADİDE AKDENİZ

Adem ve Havva.

Özgü üslubuyla, doğa ve insanın, organik ve suni dünyanın, gerçeklik ve kurgunun çarpıştığı sahneler yaratan Nadide Akdeniz’in kişisel sergisi “Büyük Yeşil Dünyanın Büyücüsü” 24 Ekim 2020 tarihine kadar Kasa Galeri’de izlenebilir.

1970’li yılların başından bu güne değin üretimini aralıksız bir şekilde sürdüren Nadide Akdeniz’i tanımlayan en yerinde ifade “büyük yeşil dünyanın yeşil büyücüsü”dür. Nadide Akdeniz, toplumsal, kültürel, ekolojik, politik ve tinsel dünyaları kesiştiren, iç içe geçiren masalsı yeşil sahneler kurar. Sanatçının bitkiler, ağaçlar, yapraklar, sarmaşıklar, meyveler ve çiçeklerle yaşamaya ve hareket etmeye başlayan organik evreni tuval yüzeyini bütünüyle kaplayarak sanatçının adıyla özdeş üslubu haline gelen florasını oluşturur. Sanatçının düşsel peyzajları onun bir bakıma büyülü yeşil mahlasıdır. Nadide Akdeniz güçlü, yalın ve ifadeci bir öze sahip üretimlerinde her bir yaprağı, bir çayırdaki her bir ot sapını, bir çalının dallarının her bir uzantısını katışıksız renkler ve açık seçik kontürlerle resimler ancak bu bilinçli titizlik ve yalınlık, doğaya gözlemci bir betimleme ile bakmak gibi sıradan bir gerekçeye sığamaz. Sanatçı daha çok doğanın içinden biçimleri ve renkleri alıp kendi özgün yaratımıyla şekillenen yeni bir “doğa” yaratmakla ilgilenir.

 

Adem ve Havva.


Nadide Akdeniz’in fantastik-gerçekçi dünyasında sıradan yaşamın göstergeleri olarak beliren nesneler topluma/insana/zamana işaret eden semboller olarak varlık kazanır. Beyaz bir örtü, bir çaydanlık, bir şapka, demlik, sandalye, ayakkabı, manken ya da oksijen tüpünün düşünsel, psikolojik ve sosyo-kültürel açılımları yüklü metaforlar olarak resimlerinde yerini alır. Kimliğin kültürel yükleri, yaşamın dişil döngüsü, kadınlık, erotizm ve cinsellik konuları hiç de ürkek olmayan dişil bir sembolizm içinde kendini gösterir. Akdeniz, üretimlerinde 1990’lı yıllardan itibaren nesne, form ve durumları birbiriyle kaynaştırır.

Nadide Akdeniz 2019-2020 tarihli yağlıboya tuval resimlerini, karakalem desenlerini ve videografik çalışmasını içeren kişisel sergisi “büyük yeşil dünyanın büyücüsü” 24 Ekim tarihine kadar Kasa Galeri’de izlenebilir.

 

KASA GALERİ

Bankalar Caddesi 2, Minerva Han, Karaköy, 34420 Istanbul
Telefon: (0212) 292 4939
E-posta: kasagaleri@sabanciuniv.edu
http://kasagaleri.sabanciuniv.edu/

 

NADİDE AKDENİZ: 1966 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü, Resim-Grafik Bölümünü bitirdi. Turan Erol, Adnan Turani ve Nevide Gökaydın’ın öğrencisi oldu. Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Sanat Eğitimi Bölümünden lisans diploması aldı. Bir süre grafiker olarak çalıştı. Orta öğretim ve Yükseköğretim kurumlarında, 1975 ve 1980 yılları arasında İzmir Buca Eğitim Enstitüsü’nde, 1975’de Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü hızlandırılmış eğitim programlarında öğretmenlik ve grafikerlik yaptı. İlk dönem resimlerinde, kent yaşamı ve insanlarına ilişkin eleştirel bir gözlem çerçevesinde, yer yer ironik öğeleri de içeren bir anlayış ağır basarken; 1990’lı yıllardan itibaren doğa ayrıntılarını fotogerçekçi teknikle yorumladığı yeni bir anlatıma yöneldi. Bu resimlerde titiz bir işçilik, mavi ve yeşil tonların egemen olduğu renkçi bir tutum dikkat çeker. Sanatçı, çalışmalarını İstanbul’daki atölyesinde sürdürmektedir.

29 Mart 2019 Cuma

NADİDE AKDENİZ “ZAMANSIZ İMGELER” SERGİSİYLE LABİRENT SANAT’TA

Nadide Akdeniz, İsimsiz, 1994, tuval üzerine yağlı boya, 200x225 cm.


Nadide Akdeniz 4 Nisan – 4 Mayıs 2019 tarihleri arasında Labirent Sanat’ta “Zamansız İmgeler” başlıklı 26. kişisel sergisiyle 25 yılı kapsayan yönelimlerinden, farklı dönem ve tekniklerde ürettiği işleriyle izleyici karşısına çıkıyor.

Açılış: 4 Nisan 2019, Perşembe, Saat: 18.30 - 20.30

SÖYLEŞİ: Ümmühan Kazanç

Sayın Nadide Akdeniz, “Zamansız İmgeler” isimli 26. kişisel serginizle Labirent Sanat’ta izleyicilerle buluşuyorsunuz. Siz sanat yaşamınızın boyunca hem yağlıboya hem de karakalem, çini mürekkebi gibi tekniklerle birçok eser ürettiniz. Bu serginizde özellikle sizin deyiminizle ‘uykuda’ olan siyah-beyaz resimleriniz ve yağlıboya çalışmalarınız birbirleriyle ilk defa iletişime geçiyor ve adeta konuşuyor. Bu serginizin kurgusu hakkında neler söylemek istersiniz?

Bu sergide 1993 ile 2019 yılları arasında, farklı malzemelerle yapılmış ve zamanın getirdiği farklılıkları da taşıyan resimlerim yer alıyor. Bir kısım resimlere unutulmuş dersek, bir kısmı hiç sergilenmemiş ve bazıları da bu sene yapılmış en son, yeni çalışmalarım. Bu uyuyan resimleri hayata döndürmek istedik. Yıllardır hiç sergilenmeyen resimleri de artık paylaşmak istedim. Galerinin hem bölünmüş hem de geçişli mekanlardan oluşması serginin kurgulanmasında etken oldu. Farklı yılları, farklılıkları bir araya getirebildik. Ayrıca galeri yöneticisi Hande Özdilim’in olağanüstü sezgisi ve resimlerime yaklaşımı da çok önemli. Böyle bir seçki ile serginin zenginleştiğini düşünüyorum.



Nadide Akdeniz, İsimsiz, 2013,
kağıt üzerine çini mürekkebi, 230x154 cm.



Aslında ilk bakışta, resmi doğru okuyamama sonucu, manzara ya da peyzaj olarak tanımlanabilecek çalışmalarınızda genellikle çağdaş yaşam alanlarından, anlarından, bazen de bizi biraz geçmişe götüren anılardan kesitler sunuyorsunuz diyebilir miyiz? Özellikle bu yeşil sarmalın içine gizlenmiş günlük kullanım objeleri, artık işlevini yitirmiş teknolojik nesneler bizlere neler anlatıyor?

Bu resimler, insanın doğayla, doğanın insanla ve insanın nesnelerle, nesnelerin insanla olan bağımlı ilişkisine göz atar. Doğa ile ilişkimiz her zaman çok ilgimi çekmiştir. Kimi zaman sevgiyle kimi zaman çok zalimce olan bu ilişki ve bu çelişki beni her yaşımda ve her durumda etkilemiştir. Resimlerde bitkiler kadar nesneler de seçilmişler ve yerlerini almışlardır. Nesneler doğa içinde hem kendileri olarak hem de üzerlerine yüklediğimiz anlamlarla yer alırlar. Böylece resmi okumaya başladığımızda doğanın ve nesnenin hikayesini beraber okumaya başlarız. Resimler, çokluğu - azlığı, üretmeyi - yok etmeyi, sıradanı - sıra dışılığı, benzerliği - farklılığı, uyumla uyumsuzluğu, zamanı - zamansızlığı, düzeni - karmaşıklığı ve daha da zıtlıkları anlatırken keskin ve şiddetli bir dil kullanmaz. Bu nedenle resimler böylesi zıtlıklar içerdikleri halde yanıltıcı bir şekilde seyredeni dahil eder ve müziğini duyurur.  

Yağlıboya resimlerinizde ise yeşilin bin bir tonu izleyiciyi adeta büyülüyor. Sizi ‘Yeşil’in ustası olarak tanımlamak yanlış olmasa gerek. Resimlerinizde doğa ve doğal sizin için ne ifade ediyor?

Doğa bana göre, gerçekten görkemli ve gizemli hatta tapılası ama nesnelerin de bir o kadar ilginç yaşamları var. Resimlere ilk bakıldığında her nesneyi, her noktayı boyamaktan ya da çizmekten ne kadar keyif aldığım hemen görülebilir. Bu çok ayrıntıcı resimler oldukça uzun ve yorucu bir zamanda ortaya çıkarken yoğun bir şekilde dahil olmam gerekiyor. 



Nadide Akdeniz, İsimsiz, 2012, tuval üzerine yağlı boya, 200x200 cm.

Prof. Dr. Frank Gunter Zehnder sizin çalışmalarınız ile ilgili şu yorumları yapıyor: “Nadide Akdeniz’in bitkilerle dolu büyük resimlerinde yaratıcı bir güç, yaşamı boyama sevgisi ve formal bir tutku, sessiz ama coşkulu bir şekilde bir aradadır. Büyük ve küçük boylardaki resimleri bakir orman tadında dallar, yapraklar ve meyvelerle bir ağ şeklinde kaplanmıştır. Bütün resimleri yeşilin tüm varyasyonları, sarı yeşilden mavi yeşile kadar ana renk olarak kaplar bazen aralarında beyazlar görülür bazen de kırmızılar sinyal verir veya kasvetli bir mavi gökyüzünü kaplar. İzleyici hayranlıkla bu el değmemiş gibi görünen bakir ormandaki tuhaf ve durgun medeniyet nesnelerine mesela bir şapka bir demlik bir sandalye, ayakkabı, manken ya da oksijen tüpünü fark eder. Bunlar dışlanmış, kaybolmuş ya da farkında olmadan oraya konulmuş gibi duran el yapımı ya da fabrikasyon, doğanın içinde duran heykellerdir. Bunlar ne kadar olurlarsa insanlarca daha keskin ve dikkat çekici olarak algılanır. Bu senaryolar kulis - sahne aksesuarı gibi görülse de diğer yandan bu sürreal rüya dünyası, korkutucu ama baştan çıkarıcı olduğu için seyirciyi resmin içine çeker. Bu resimler inanılmaz hayat dolu canlılık aynı zamanda gerçeğe benzeyen illüzyonlar ama illüzyonistik resme dönüştürülmüş gerçek gözlemlerdir. Bu Trompe l’oeil geleneğine de benzeyen eşzamanlı ifade ve yanılsama hem cennet gibi hem de korkutucu olarak hepsi aynı anda bulunmaktadır. Bu resimler çok katmanlı bir bilinçlenme, bilincine varma ve kendinden geçme durumudur.” Siz Prof. Dr. Frank Gunter Zehnder’in bu yorumu hakkında neler söylemek istersiniz?

Frank Gunter Zehnder sanatçı kitapları da yazan önemli bir sanat tarihçi. Bu nedenle resimleri doğru okuyup doğru açabiliyor. Benim resimlerimi de gerçekten doğru yorumladı. Eşinin galerisinde açtığım sergide beni şaşırtacak derecede olağanüstü bir konuşma yaptı. Ne yazık ki konuşmanın tamamı elimde değil.



Nadide Akdeniz, İsimsiz, 2019, kağıt üzerine kara kalem, 140,5x180 cm.

Son olarak, dile kolay 26. kişisel serginiz. ‘Bu uzun sanat yaşamınızı birkaç cümleyle özetleyebilir misiniz’ dersek, neler ilave etmek istersiniz?

İlk olarak 1969 yılında Sanat Tenkitçileri Cemiyeti’nin Ankara’da düzenlediği yarışmalı bir sergiye katıldım ve sanat yaşamım başlamış oldu. 1969 yılını başlangıç olarak kabul edersek bu yıl 50. Sanat yılım. Çok zor bir elli yıldı diyebilirim, adeta bir var olma savaşıydı. Hala da devam ediyor.


Nadide Akdeniz.

NADİDE AKDENİZ
1966 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü, Resim-Grafik Bölümünü bitirdi. Turan Erol, Adnan Turani ve Nevide Gökaydın’ın öğrencisi oldu. Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Sanat Eğitimi Bölümünden lisans diploması aldı. Bir süre grafiker olarak çalıştı. Orta öğretim ve Yükseköğretim kurumlarında, 1975 ve 1980 yılları arasında İzmir Buca Eğitim Enstitüsü’nde, 1975 yaz dönemi Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü hızlandırılmış eğitim programlarında öğretmenlik ve grafikerlik yaptı. İlk dönem resimlerinde, İzmir’in kent yaşamı ve insanlarına ilişkin eleştirel bir gözlem çerçevesinde, yer yer ironik öğeleri de içeren bir anlayış ağır basarken; 1990’lı yıllarda, doğa ayrıntılarını fotogerçekçi teknikle yorumladığı yeni bir anlatıma yöneldi. Bu resimlerde titiz bir işçilik, mavi ve yeşil tonların egemen olduğu renkçi bir tutum dikkat çeker. Çalışmalarını İstanbul’daki atölyesinde sürdürmektedir.


LABİRENT SANAT
Asmalı Mescit Mah. Sofyalı Sok. No: 22 K: 1 34430, Beyoğlu / İstanbul
Ziyaret saatleri: Salı – Cumartesi | 11.00 – 19.00
info@labirentsanat.com | +90 212 243 86 81