20 Mart 2015 Cuma

FİLİZ BAŞARAN BASKI RESİM SERGİSİ

Filiz Başaran’ın 1975 yılından yaklaşık günümüze kadar bir zaman dilimi içinde üretilen gravür-baskı resim dosyasında yer alan çalışmalardan bir seçki olarak sunulan sergi, Galeri Apel’de izlenebilir.
Düşünce ve duyarlılıkların iç içe geçtiği, ince, hassas bir teknikle çinko ve bakır plaka yüzeylere iğne uçlarıyla kazılarak oluşturulan gravürlerin kurgularında insan-doğa yorumları ön plana çıkıyor. Kadınlar, kuşlar, arslan, odalar, batan iğneler, yanık kibritler, baharlar, dikenli bahçeler, öğrenciler, askerler, kendi hikayelerini anlatırken, izleyiciye yeni bir serüven izleme olanağı sunuyorlar.
Sanatçı, bazı gravürlerini de, karışık teknikle yağlıboyaya dönüştürerek farklı bir dünya yaratıyor.
Filiz Başaran, sanatçı duyarlılığını aynı zamanda eğitimci kimliğiyle buluşturan özgün isimlerden biri.1972 yılında Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulunu bitirerek, Marmara Üniversitesi GSF Resim Bölümünde eğitmenliğe başlayan Filiz Başaran, halen Resim Bölümünde Profesör olarak çalışmalarını sürdürüyor.


Yağlıboya, baskı resim ve çeşitli tekniklerle ürettiği yapıtlarıyla kişisel sergiler açan sanatçının, gravürlerini toplu olarak sunduğu bu sergi, 9 Nisan’da Galeri Apel’de açılacak ve sanatseverler tarafından 9 Mayıs’a kadar görülebilecek…
           
GALERİ APEL
Hayriye Cad. No:5A 80060 Galatasaray / İstanbul
Tel: +90 212 292 72 36
www.galleryapel.com




18 Mart 2015 Çarşamba

HALİL AKDENİZ “KÜLTÜR İMLERİ”

Halil Akdeniz, Simgesel Yığınak, 2011, tuval üzerine akrilik-ağaç-demir konstüksiyon.

Sakarya Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı Nisan ayı etkinlikleri kapsamında sanatseverleri yeni bir resim sergisi ile daha buluşturuyor.
Halil Akdeniz “Kültür İmleri” sergisi, 1 - 26 Nisan 2015 tarihleri arasında Ofis Sanat Merkezi’nde izlenebilir.
Ofis Sanat Merkezi’nde 1 - 26 Nisan 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan sergide, sanatçının özellikle son dönem çalıştığı resim dizisi “Kültür İmleri”nden örnekler yer alıyor. Grek, Hitit, Likya, Frigya gibi çok sayıda kültürlere ev sahipliği yapmış olan Anadolu, sanatçının son dönem çalışmalarının konsept ve düşünce kaynağını oluşturmaktadır. Çalışmalarında, yazı, işaret, simge ve benzeri figürler, yalnızca formal olarak kullanılan elemanlar değil, bilakis sanatsal sürecin birer parçalarıdırlar. Bu süreçte; mekân, zaman ve işlevlerinde değişime uğrayarak yeni bir varlık ve düşünsel-görsel gerçeklik kazanırlar. Ve sonuçta oluşturdukları ‘bütün’ oldukça soyut, kapalı ve karmaşıktır.
Prof. Halil Akdeniz, 1944 yılında Antalya’da doğdu. Gazi Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. Ege, Dokuz Eylül ve Bilkent Üniversitelerinde Resim ve Güzel Sanatlar Bölümleri’ni kurdu. Bu üniversitelerde bölüm başkanlıkları, fakülte kurulu üyelikleri, üniversite senatosu ve üniversite yönetim kurulu üyeliklerine kadar çeşitli kademelerde görev aldı. T.C. Bonn ve Berlin Büyükelçiliği Kültür Müşavirliği ve 2001’de Kültür Bakanlığı Bakanlık Müşavirliği görevlerinde bulundu. Halen Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak görevini sürdürmektedir.
Halil Akdeniz’in, çağdaş yorum ve sanatsal çözümleri içeren eserleri, birçok ulusal ve uluslararası sergi, bienal, trienal, sanat fuarları ve müze sergilerinde yer aldı. Sanatçı, birisi yurtdışında birincilik ödülü (altın madalya) olmak üzere iki uluslararası ve birçok ulusal ödüle değer görüldü. 1998 yılında başarıları ve Türk Sanatı’na katkıları dolayısıyla Cumhurbaşkanlığınca ‘Devlet Sanatçısı’ unvanı ile onurlandırıldı. Eserleri yurtiçi-yurtdışı müze ve koleksiyonlarda yer almaktadır. Akdeniz’in Türk Sanatı ve sanatçılar üzerine yayınlanmış dört kitabı ve katalog yazıları, çok sayıda bilimsel yayın, araştırma, bildiri ve makaleleri ile birlikte hakkında yayınlanmış dört kitabı ve ayrıca eserlerinin yer aldığı çok sayıda sanat kitabı ve katalog bulunmaktadır.
Sanatın her biçimine gösterilen ilgi, Ofis Sanat Merkezi’ndeki çeşitlilikle gözler önüne serilmektedir.  Sanat, çok kültürlü ve evrensel bir şehirde, ondan herkesin ilham alabileceği bir yerde görülmelidir. Değerli sanatçı Halil Akdeniz’in “Kültür İmleri” sergisi, Anadolu’nun ev sahipliği yaptığı medeniyetleri, günümüze modern formlarla taşıması bakımından önemlidir. “Kültür İmleri” şehre sanatsal bir heyecan katacaktır.

İLETİŞİM
Selma Uğur
Sakarya Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı
Kültür Sanat Şube Müdürlüğü

Ofis Sanat Merkezi
Semerciler Mh. Gökçe Sk. No.61 Adapazarı/SAKARYA

Tel: 0535 483 15 17 - 0264 274 95 87       


10 Mart 2015 Salı

“TÜRKİYE’DEN YENİ NESİL GENÇ ÇAĞDAŞ SANATÇILAR” YARIŞMA SERGİSİ

Merve Denizci, “İsimsiz”, 2014,
tuval üzerine yağlıboya,
140 x 100 cm.
Sainte Pulcherie Fransız Lisesi sanat galerisi Od’A-Ouvroir d’Art bu yıl, İstanbul’un en eski çağdaş sanat galerilerinden biri olan Maçka Sanat Galerisi ile birlikte “Türkiye’den Yeni Nesil, Genç Çağdaş Sanatçılar” adlı yarışmayı başlattı. Yarışmaya başvuru, 18 Haziran-12 Aralık 2014 tarihleri arasında yapıldı. Sarkis, Emre Baykal, Evrim Altuğ, Seyhun Topuz, Serhat Kiraz, Fransız Kültür Merkezi Müdürü Bérénice Gulmann ve Sainte Pulchérie Lisesi Okul Müdürü Alexandre Abellan’dan oluşan seçici kurul, başvuruları titizlikle değerlendirdikten sonra eserleri sergilenecek finalistleri belirlediler. 

Eserleri sergilenen sanatçılar:
Ayşegül Turan
Beril Gür
Burcu Yağcıoğlu
Eda Emirdağ
Eda Gecikmez
Gamze Taşdan
Gökçen Dilek Acay
Göksu Gül
Gülsün Öykü Doğan
İrfan Dönmez
Kubilay Mert Ural
Meliha Sözeri
Merve Denizci
Naciye Danış Akbıyıkoğulları
Neslihan Koyuncu
Özge Topçu
Serhat Koçak
Serpil Tuğçe Aytürk
Tuğba Yüksel

Serhat Koçak, “Beyaz 1”, 2014,
tuval üzerine yağlıboya, 130 x 130 cm.
Yarışmayı kazanan sanatçı, Cité internationale des Arts Paris’te, bir sanatçı rezidansı ile ödüllendirilecek. Cité internationale des Arts Paris’te 3 Temmuz - 27 Ağustos 2015 tarihleri arasında sanatçı rezidansı ile ödüllendirilecek olan sanatçı ise, sergiye katılacak sanatçılar arasından yapılacak ikinci bir değerlendirme sonucunda belirlenecek. Sanat çalışmalarını kolaylaştırmak amacıyla, kendisine bir sanatçı atölyesi de tahsis edilecek. Geçmişte, Komet, Hüseyin Sermet, Utku Varlık, Selda Asal, İdil Biret, Handan Börüteçene, Fikret Atay ve İnci Eviner gibi önemli Türk sanatçıları da burada konuk edilmiş.

23 Mart - 7 Nisan 2015 tarihleri arasında sunulacak olan “Türkiye’den Yeni Nesil Genç Çağdaş Sanatçılar” Yarışma Sergisi vesilesiyle 25 ve 35 yaş arasındaki 19 genç sanatçı, izleyicileri kendi dünyalarına doğru bir yolculuğa davet ediyor. Farklı perspektifler; toplumu, onun örf ve adetlerini, başkaldırıyı, hayatı, ölümü, günlük yaşamı ve duyguları deşifre etmekteler. Böylelikle, enstalasyonlar, heykeller, resimler ve çizimler eserler ile fikirler arasında bir diyalog oluşturarak Od'A-Ouvroir Sanat Galerisi'ndeki yerlerini alıyorlar.

Meliha Sözeri, “Direniş Nesneleri - 7 renk / resistance objects - 7 colors”, 
2014, paslanmaz çelik delikli tel, tel, 190 x 90 x 30 cm.
Ayşegül Turan, “İsimsiz”, 2014, Çelik, Curuf, Mıknatıs, 65 x 45.5 x 29.5 cm.
Yarışma hakkında daha fazla bilgi için:
www.sp.k12.tr/yarisma

Yarışma; Cité internationale des Arts Paris, İstanbul Fransız Kültür Merkezi, Simit Derneği ve Pirgi İnşaat’ın katkılarıyla düzenlenmektedir.

Galerie Od'A-Ouvroir d'Art
Sainte Pulchérie Fransız Lisesi
Çukurluçeşme Sok. No: 7 Küçükparmakkapı Beyoğlu-İstanbul

İletişim:
İris Gökçaylı
iris.gocayli@sp.k12.tr

Tel: 0212 244 25 36

6 Mart 2015 Cuma

KUAD NIGHT SEMINARS

APRIL – MAY – JUNE 2015
KUAD GALLERY is opening a seminar of local and international art lectured by Suzanne Frijling. She is an art historian, born in Netherlands and currently living and working In Istanbul. Keynote speaker of the seminar opening is Beral Madra.
The seminar has the intention to Make an introduction to Modernism, Post-Modernism and Contemporary Art; Present the concepts and impacts of crucial art movements with their renown artists; Introduce a method of appreciation of Contemporary Art in an interactive way;
Cover the content and concept of global prestigious museums and collections.
The language of the seminar is in English.


You can download our attendance form the link below;
http://kuadgallery.com/Dosyalar/Seminer_Form.doc

Dates of the Seminar: 8th, 15th, 22nd, 29th April 2015 – 6th, 13th, 20th, 27th May 2015 – 3rd of June
Time: Wednesdays 19:00 – 21:00
Location: KUAD GALLERY

For any further information: info@kuadgallery.com
Deadline for application and payment: 7th of April 2015
The seminar will be realized, only when more than 7 people have registered.
One lesson: 140 TL
All 9 seminar lessons: 1100 TL

Kuad Gallery
Süleyman Seba Caddesi No: 52 Akaretler, 34357 Beşiktaş Istanbul
+90 212 227 00 08
www.kuadgallery.com

info@kuadgallery.com

DOĞANÇAY MÜZESİ 11. ORTAOKULLAR RESİM YARIŞMASI

Konu: “Serbest”

Doğançay Müzesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve sponsor firmalarla işbirliği içinde 2005’ten bu yana temel eğitim okullarında jürili sanat yarışmaları düzenliyor ve sonuçlarını kamuoyuyla paylaşıyor. Her yıl 1500 okuldan, 8-14 yaşlarında ortalama 7 bin öğrenci bu etkinliğe katılıyor. Birinci gelenler 2006’da dört günlük Paris ve 2007’de bir haftalık Londra gezileriyle ödüllendirildi. Müze, eğitime sanat üzerinden destek vermeyi amaçlayan bu yarışmayı 2015 yılında da devam ettiriyor.

Yarışma Koşulları
1.Doğançay Müzesi 11. Orta Okullar arası resim yarışması 5. 6.7.8. sınıflar arasında İstanbul genelinde yapılacaktır.

2.Birincilik, ikincilik, üçüncülük, 5 adet mansiyon ve 42 adet sergileme ödülü, 50 adet başarı sertifikasının yanı sıra, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından eğitime katkı olarak para ödülü ve sponsorlarımız tarafından sürpriz hediyeler verilecektir.

3.Öğrenciler, tema sınırlaması olmaksızın serbest çalışmalarıyla yarışmaya katılabileceklerdir. Resimler öğrencinin kendisine ait olacak, grup çalışmaları yarışma dışı kalacaktır. Malzeme seçimi serbesttir. Eserlerin ebatları 50x70 cm. den daha büyük olmayacaktır.

4.Resimler 8 Mayıs 2015 tarihine kadar, yarışmaya iştirak eden her okul adına toplu bir dosya içerisinde ya da bireysel olarak Doğançay Müzesi’ne kargo yolu ile veya elden teslim edilecektir. ( Doğançay Müzesi Balo Sokak No: 42 Beyoğlu - İstanbul Tel: 0212 244 77 70 – 71) Karşı ödemeli ve alıcı ödemeli kargo gönderileri kabul edilmeyecektir.

5.Her resmin arkasına; resim sahibi öğrencinin adı, soyadı, yaşı, sınıfı, okul adı, irtibat numaraları (okul ve ev/cep telefon numarası) okunaklı, silinmeyecek ve düşmeyecek şekilde yazılmalıdır.

6.Dereceye giren 50 resimden oluşan serginin açılışı, katalog dağıtımı ve ödül töreni 28 Mayıs Saat: 13.00'te Cemal Reşit Rey Konser Salonunda yapılacaktır.

7.Resimler, sergi bitiminden sonra 27 Haziran 2015 tarihine kadar Doğançay Müzesi’nden teslim alınmalıdır. Teslim alınmayan resimlerden İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Doğançay Müzesi sorumluluk kabul etmeyecektir.

Büyük Jüri
Adnan ÇOKER (Ressam)
Beral MADRA (Küratör, Sanat Eleştirmeni)
Vasıf KORTUN (Araştırma ve Programlar Direktörü SALT)
Mehmet Lütfi ŞEN (Küratör)
Bergin AZER (Doğançay Müzesi Müdürü)

Yarışma Düzenleme Komitesi
Mehmet Lütfi ŞEN, Bergin AZER, Gülşah ÖZBEK, Cumali AĞIŞ, Ömer AYDIN

Bilgi İçin: Doğançay Müzesi Balo Sk. No:42 34435 Beyoğlu/İstanbul/Türkiye

Tel: 0212 244 77 70 / 71 info@dogancaymuseum.org

5 Mart 2015 Perşembe

“GEORGES BRAQUE 1924-26” SERGİSİ KRAMPF GALLERY’DE

Georges Braque, “Pomme et Banane”, 1926, 
panel üzerine yağlıboya, 16.3x22 cm.
“1924-26 Yıllarında Georges Braque” isimli sergide, sanatçının 1924-26 yıllarına ait eserlerinden örnekler sergileniyor. Aynı zamanda İstanbul’daki ilk Georges Braque sergisi olma özelliğine de sahip.

Krampf Gallery
Kemeraltı Cad. No: 41 Tophane 34425
Istanbul
Turkey
P: +902122939314 - +902122939315 F: +902122939316


Georges Braque, “Poire, Pomme et Couteau”, 1926, panel üzerine yağlıboya, 17.5x26,5 cm.

“DADA MUTFAK BIÇAĞIYLA KES…”

DADA’nın 100.Yılı için Bir Sergi
Kuad Gallery, 18 Mart - 2 Mayıs 2015

Esra Carus; Ahmet Vehbi Doğramacı; Fırat Engin; Özge Enginöz; Erol Eskici; Eda Gecikmez; Murat Gök; Şakir Gökçebağ; Hakan Gürsoytrak; Naci Güneş Güven; Yahya M. Madra; Meltem Sırtıkara; Esin Turan ve Eric Andersen ile Canan Beykal katılımlarıyla 18 Mart - 2 Mayıs 2015 tarihleri arasında “DADA MUTFAK BIÇAĞIYLA KES…” sergisi Kuad Gallery’de izlenebilir.

Sergi, günümüz sanatının söylem, biçim ve estetik açıdan altyapısını oluşturan Dada akımının ünlü kadın sanatçısı Hannah Höch’ün, dönemin Weimar yönetimini eleştiren “Dada Mutfak Bıçağıyla Son Weimar Bira - Göbekli Almanya Kültür Çağını Kes” başlıklı kolajına gönderme yapan bir başlıkla sunuluyor. Dada akımı o dönemin aydınları ve sanatçıları için disiplinlerarası etkileşim ve işbirliği ifade ediyordu, ama asıl 1915-1923 arasında savaş karşıtı bir akım olmasının altını çizmek gerekiyor. Özellikle de toplumun savaşı kutsallaştıran ya da kaçınılmaz kılan geleneksel savaş anlayışını yıkmaya yönelik söylemleri içermesi açısından, değişik içerik, biçim ve estetiklerle uygulanıyor olsa da günümüzde sürmekte olan savaş durumuna yanıt vermeye devam eden bir akım.

Dada, 1916’da savaşın ortasında ortaya çıktı ve ilk andan başlayarak Avrupa ruhunun kapsamlı bir manifestosu görünümündeydi. Savaş öncesinde, toplumsal ya da bireysel olarak insan varlığının anlam ve değerleri üstüne sorular açılmış bunlar kesin yanıt bulmamakla birlikte, Modernizmin eşiğindeki insana bazı doyumlar vermişti. Savaş, bu doyumları da silip götürdü ve yerine bir boşluk bıraktı. Dada, sanki bütün yerleşmiş ahlaki, estetik ve toplumsal değerleri baş aşağı ederek, arta kalan ütopyaları da silmeyi amaç edinmişti. Bunların içinde en önemlisi sanatı ulusal kültür ögesi olmaktan çıkarıp, sanayii toplumunun deneyselliğe dayalı büyük kent fenomenine dönüştürmektir. Dada, sanat ve yaşam arasındaki sınırın ilk ortadan kalkışıdır; sanatçılar işlerini toplumun ortasında gerçekleştiriyor ve günlük yaşamın izini sürüyorlardı. Bu özellik ile Dada ile günümüzdeki İlişkisel Estetik arasındaki bağlantı belirgindir.

Dada yapıtlarını dört ana grupta toplamak olasıdır; bu grupların bugün bilimsel ve teknolojik gelişmelerin sağladığı olanaklarla sürdürüldüğünü izleyebiliriz. Kolâjlar, Asemblajlar, Malzemeli Resimler; Tipografik Montajlar, Fotomontajlar; Mekano-Dada, Meta-Makinalar, Mekanik Mankenler; Toplumsal alanda gösteriler.

Dada, her yöne açık bir sanatı savunduğu için yazın, müzik, resim, heykel, performans, dans, hitabet gibi alanlardaki üretimlerle karşılaşılır; kısacası bu akım, bugünkü anlamıyla disiplinlerarasıdır. Dada'da rastlantısallık önemli bir ögedir. Yazınsal, müziksel, resimsel üretimlerde bu rastlantısallık belirgindir. Dada belgeseliğe dayanır. Dergiler, afişler, broşürler, kataloglar, el ilanları, mektuplar, posta kartları, notlar ve taslaklar Dada'nın icat ettiği ve kullandığı yayılma yöntemleridir. Dada, tıpkı şimdi olduğu gibi, modern kentin enerji ve dinamizminin kendini sanat yoluyla dışa vurmasıdır: Merkezler Zürih, Berlin, Paris, New York, Hannover, Köln ve Amsterdam'dır. Bu özellikleri günümüz sanatında izliyoruz.

Dada, 1920'de Berlin'de yapılan Dada Fuarı ile doruk noktasına ulaştı ve tarihsel olarak 1923'de sona erdi; ne ki etkileri ve yarattığı sanat yapma türleri günümüz sanatının temelini oluşturuyor. Kuad Galeri 2013-2014 döneminde John Cage’in 100.Yılına ve Dada sanatçısı Duchamp’ın Hazır Nesne söyleminin 100.yılına gönderme yapan “Mutsuz Hazır Nesne” sergilerini düzenlemişti. Bu sergiyle Kuad Galeri 20.yy sanat akımlarına gönderme yapan sunumlarını sürdürüyor.

Kuad Galeri
Süleyman Seba Cad. No:52 Akaretler 34357 Beşiktaş İstanbul
T: +90 212 227 0008
F: +90 212 227 0009
www.kuadgallery.com

info@kuadgallery.com

BAHÇE VAR AMA DOMATES YETİŞTİRMEK YASAK!

Superpool’dan
Selva Gürdoğan ve Gregers Tang Thomsen.
New York MoMA’da 10 Mayıs 2015 tarihine kadar izlenebilecek “Düzensiz Büyüme: Genişleyen Mega Kentler için Taktiksel Şehircilik” sergisi için, altı küresel metropolde -Hong Kong, İstanbul, Lagos, Mumbai, New York ve Rio de Janeiro- yeni mimari olanakları incelemek için, araştırmacılar ve uygulayıcılardan oluşan disiplinlerarası ekipler bir araya geldi. Her ekip sergiden on dört ay önce bir dizi atölye çalışması yaparak, belirli bir şehir için öneriler geliştirdiler. İstanbul’da faaliyet gösteren uluslararası mimarlık firması Superpool ve Paris’ten atelier d’architecture autogeree, İstanbul için geliştirdiği önerilerle sergide yer alıyor. Sergi ile ilgili sorularımızı Superpool’dan Selva Gürdoğan ve Gregers Tang Thomsen yanıtladı.

RÖPORTAJ: ÜMMÜHAN KAZANÇ

Sayın Gürdoğan ve Thomsen, MoMA’da yer alan serginin tanıtım metninde bir felaket senaryosu okuyoruz: ‘2030 yılında, dünya nüfusu şaşırtıcı bir şekilde 8 milyar olacak. Bu nüfusun üçte ikisi şehirlerde yaşayacak. Çoğu fakir olacak. Sınırlı kaynaklar ile bu düzensiz büyüme dünya genelinde toplumların karşılaştığı en büyük zorluklardan biri olacak. Gelecek yıllarda, şehir yetkilileri, kent planlamacıları ve tasarımcılar, ekonomistler ve diğerleri, önemli sosyal ve ekonomik felaketleri önlemek için güçlerini birleştirmeleri gerekecek, bu genişleyen mega şehirleri yaşanabilir kılmak için birlikte çalışacaklar.’ Durum gerçekten bu kadar kötü mü yoksa hala umut var mı?
Aslında bu sorunun cevabını gerçekten bilmiyoruz ve bu yüzden soruyu sürekli gündemde tutmamız gerekiyor. Birçok eski gelenekte dünyanın, insanın dengede olması, dengenin bozulmaması derdi vardır... Yin-yang gibi. Çevreciler dengenin bozulma eşiğinde olduğunu, geri dönülemeyecek bir noktaya gelinmek üzere olduğumuzu söylüyor. Çevreci dediğimizde kuşlardan, böceklerden ibaret başka bir dünyanın savunucuları anlaşılıyor bazen. Oysa hepimiz dünyaya verdiğimiz tahribatı oturduğumuz yerden yani şehirlerden yapıyoruz. Hem ekolojik, hem sosyolojik olarak dengesi bozulmak üzere olan şehirlerimiz ve bir dünyamız var. MoMA için Paris’ten atelier d’architecture autogeree (aaa) ile beraber hazırlanan çalışmanın da derdi, kişilerin bu konuda yapabileceklerinin bir kataloğu aslında.

İstanbul: Post-Kentsel Dönüşüm Taktiksel Eylemler. 2014. KİTO perspektifi, (© Superpool).
Sorularımızı detaylandırmadan önce Superpool ve ekibini tanıtabilir miyiz? Bugüne kadar hangi sergi ve projelerde yer aldınız?
Superpool 2006’da Gregers Tang Thomsen ve Selva Gürdoğan tarafından başlatılmış bir mimarlık ofisi. İstanbul’u ve şehirleri anlamaya hep meraklı olduk. İlk haritalama çalışmamız ‘Dolmuş ve Minibüs Haritası’ oldu, sonrasında ‘Mapping Istanbul / İstanbul’u Haritalamak’ adlı bir kitap üzerinde çalıştık. Audi Urban Future Initiative 2012’de İstanbul trafiğinin yakın geleceği üzerine bir çalışmamız oldu. Aynı zamanda TailorCrete adlı dört sene süren ve inşaat endüstrisinde karmaşık geometrilerin yapımında robot kullanımının arttırılmasını amaçlayan bir araştırma projesi içinde yer aldık. Superpool’un yanı sıra Columbia Üniversitesi Mimarlık Fakültesine ait Studio-X Istanbul’un yürütücülüğünü de yapıyoruz.

Superpool’un bugüne kadar yer aldığı sergilere ve katıldığı projelere baktığımız zaman, bu sergide yer alması şaşırtıcı değil. Türkiye’den sadece siz mi davet edildiniz? Süreç nasıl gelişti? Son sergileme aşamasına gelene kadar ekipler nasıl çalıştı?
MoMA’daki serginin küratörü Pedro Gadanho, İstanbul Modern Müzesi’nin YAP programı için burada olduğu zaman sanırım birkaç ekip ile görüştü. Sonrasında sergide yer almamızı istediğini öğrendik. Çalışılan her şehir için biri yerel biri de farklı bir şehirden iki ekip eşleştirildi. Ekolojik sürdürülebilirlik konuları üzerine çalışan ve aktivist bir yapısı olan atelier d’architecture autogeree (aaa)’in kurucuları Constantin Petcou, Doina Petrescu ile çalıştık. Tüm ekipler New York, Shenzen ve Viyana’da bir araya geldi. Ancak bu aslında pek de yeterli olmadığı için aaa ile İstanbul’da da buluştuk ve işlemek istediğimiz konularda mutabık kalıncaya kadar konuştuk, tartıştık. Serginin kataloğunda da yer alan ortak bir metin oluşturduk. İş bölümü sonrasında biz, Superpool’un hazırladığı video için Memed Erdener ile beraber çalıştık. Bu da bizim için çok güzel bir deneyim oldu.

Sergiye konu olan altı şehir de -Hong Kong, İstanbul, Lagos, Mumbai, New York ve Rio de Janeiro- gerçekten hem nüfus hem de kentsel gelişim açısından oldukça problemli. Tabii ki bizim ilgi alanımız İstanbul. Sizin İstanbul için önerilerinizi hangi açıdan ele aldığınızı öğrenebilir miyiz? Sergilenen projenizi detaylı olarak anlatabilir misiniz? TOKİ’ye karşı KİTO (Kolektif İşbirlikçi Toplum Oluşumu) oldukça ilginç bir yaklaşım.
‘Düzensiz Büyüme’nin genel çerçevesi kentte yoksulluğa ve gecekondulara (slum areas) gönderme yapıyor. Ancak İstanbul’un Lagos, Mumbai ya da Rio de Janeiro gibi bir gecekondu alanı kalmadı. İstanbul’un çoğu semti, post-gecekondu dediğimiz yasallaştırılmış ve iyi kötü bir alt yapısı sağlanmış yerler. Yoksulluk yok demeyeceğim ancak ‘İstanbul’da kontrolsüz bir şekilde ne büyüyor?’ diye sorulduğunda bizce cevap, orta sınıf için tüketici bir hayat tarzı ve bu hayatın mekansallaştığı TOKİ ve benzeri siteler. Kilometrelerce uzanan yüksek katlı tek tek blokların olduğu bir şehir hızla büyüyor. Bu neredeyse ekmek almak için bile alışveriş merkezine arabayla gitmeye mecbur bırakan bir yerleşim. Bahçesi var ama domates ekmek yasak. Ev, araba ve iki çocuk ile televizyon önünde biten bir yaşam hayali hızla alternatiflerini yok sayıyor.
Gelişmekte olan ekonomilerin şehirleri, kendi ‘informalite’lerinden neredeyse utanır. Oysa ‘informalite’ bir yandan da kişilerin inisiyatifini kullanabilmesi demektir. Burada üzerinde düşünülmesi gereken ince bir çizgi var. 
KİTO (Kolektif İşbirlikçi Toplum Oluşumu), TOKİ’nin bizce sembolü haline geldiği ‘ıslah edilmiş’ şehrin 20 yıl sonrasını hayal ediyor. Hayal bu ya, İstanbul’un mahalle, yardımlaşma, sosyal girişim kültürü TOKİ koşullarında bile yeşermiş, TOKİ sakinleri sitelerini çevreleyen o sıkıcı duvar yerine atölyeler, dükkanlar açmışlar...

KİTO (Kolektif İşbirlikçi Toplum Oluşumu) Projesi’nin nasıl çalıştığı konusunda daha detaylı bilgi alabilir miyiz?
TOKİ gelişimleri, küresel kapitalizmin içinde dünya çapında bir durumu yansıtan, İstanbul’da egemen sınıf olarak yeni bir orta sınıfın ortaya çıkmasına paralellik gösterir. Bizim önerimiz, bu orta sınıfın, ekolojik ve sosyal maliyetlerine rağmen, tüketim ve rahat yaşam isteğinin düzensiz gelişmesine işaret ediyor.
Kitle iletişim araçlarında sürekli yer alan reklam kampanyaları da Türk ailelerine örnek oluşturacak bir rüya inşa ediyor: bir otomobil sahibi olmak ve rahat dekore edilmiş ve en son teknolojik ev eşyalarıyla donatılmış bir apartman dairesi sahibi olmak! Ödeyecekleri fiyat hayattan izole olmak, çalışmaya gitmek için uzun yollar kat etmek, trafikte ve yoğun alışveriş merkezlerinde saatler harcamak, yüksek servis ve bakım ücretleri ve uzun dönem borçluluğa rağmen bir TOKİ dairesi, bu hayali gerçekleştirmenin ilk adımı.
Yunanistan, İspanya, Arjantin ve küresel krizden etkilenen diğer birçok ülkede görüldüğü gibi, bu son derece borçlu orta sınıf, bir durgunluk döneminde en savunmasız sosyal gruptur. Derinleşen yakıt tüketimi ve kaynak kıtlığıyla, Türkiye’deki olumlu ekonomik eğrinin aynı şekilde aşağı doğru çekmeye başlayacağını hayal edebilirsiniz, iklim değişikliği gibi küresel dinamiklerle yaklaşan sorunları da işin içine katmak gerek. Bu şartlar altında, mevcut tüketici yaşam tarzı çökecek ve bugünün orta sınıfı, yarının fakiri haline gelecektir. Büyük borç, büyüyen işsizlik, yükselen enerji, yakıt, yiyecek ve hizmet fiyatları ile karşı karşıya kalındığı zaman, TOKİ sakinleri güçlükleri yenmek zorunda kalacak.
Bizim önerimiz olan Kolektif İşbirlikçi Toplum Oluşumu (KİTO), bir post-kentsel gelişim ajansı ve TOKİ komplekslerinin geleceği için alternatif bir pozitif senaryo öneriyor. Mevcut TOKİ toplu konutlarının açık kaynak ile canlandırıldığı, vatandaş odaklı bir dönüşüm hayal ediyoruz. KİTO farklı ölçeklerde çalışacak ve çok katmanlı çabuk toparlanma hareketi sağlayacak. Bu iyileştirilmiş alanlarda, ekipmanlarda, hizmetlerde ve kurumlarda bir dizi ortak üretim yapacak.
KİTO’nun toplu etkileşim ve iletişimi, online ağ aracılığıyla kolaylaştırılacak -KİTO’da- alternatif bir ekonomi yaratacak, yerel eylemlere değer katacak ve insanlara yapmak, vermek, paylaşmak ve enerji, ürün, bilgi ve beceri tasarrufu yapma konusunda yetki verecek, güçlendirecek. Motivasyonu artırmak ve daha fazla sivil hareketi kolaylaştırmak için yeni bireysel ve kolektif profiller ortaya çıkacak: şehri tüketmek yerine, sakinler artık güçlükleri yenerek ortak-üretim yapacak.
Farklı ölçeklerde farklı stratejiler ya da taktikler önerdik. Bunların bir kısmı aaa’nin önerisiyle Avrupa’nın değişik kentlerinde uygulanmış.
Bölge ölçeğinde yeşil ve mavi altyapı hazırlamak için kent çiftlikleri yaratılacak: meralar, ormanlar, balıkçılık için göletler, nehirler, kanallar, güneş ve rüzgar çiftlikleri... Toplum arazi ortaklıkları, kredi birlikleri ve yerel kalkınma bankaları gibi ortaya çıkan bir dizi ortak kurum ve kuruluşlar, vatandaşların bu tesisler ve hizmetler için toplu yatırımcılar, yöneticiler ve hissedar olarak hareket etmesini sağlayacak.
Site ölçeğinde TOKİ’nin mevcut kapalı duvarları ve çitleri, kendi kendine yeten hizmet alanlarına dönüştürülecek. Yeni tesisler 3-D baskı yoluyla bölgenin sakinleri tarafından inşa edilecek ve sosyal işletmeler, zaman bankaları, yerel mağazalar, marketler, atölyeler ve yerel radyo gibi üretim, hizmet ve dağıtım faaliyetlerine ev sahipliği yapacak.

Bu acil taktiksel kentleşme formlarının ya da önerilerinin pratikte uygulanabilirlik şansı var mı yoksa bir ütopya mı?
Pratikte şehir her zaman taktik geliştiriyor, hele İstanbul. Biz bu taktiklerin hepsini ‘ıslah etmeye’ çalışıyoruz toplum ve yönetim olarak. 

Sergide biraz da ironik bir yaklaşım var. Disiplinlerarası ekipler, mega kentlerde yaşanan sorunlara çözüm önerileri sunarken, aslında mega kentlerde yaşanan sorunların başında bugüne kadar uygulanan mimari, kentsel planlama hatalarına da gönderme yapmış oluyor. Bu durumda; mimarların, şehir planlamacılarının potansiyel rollerindeki değişiklikler neler olmalı?
Çok doğru bir soru. Ekonomisini inşaat sektörü üzerine kuran yerlerde, daha fazla inşaat ekonomik büyüme için iyidir ve bundan da mimarın ne şikayeti olabilir? Büyük projeler yapılacaksa iyi mimarlar tarafından yapılmaları daha iyi değil midir? Bunlar hep çelişkili sorular. Ameliyat yaparak para kazanan hastanenin hastaya yaklaşımındaki gibi mimarın konumu da çelişkiler içeriyor. Burada genç, yeni kurulmakta olan ofislerin daha idealist olmak için manevra kabiliyeti var. Herkes için Mimarlık ya da Sokak Bizim gibi oluşumlar heyecan verici.

İstanbul’a daha önceki birçok projeniz ve KİTO ile farklı açılardan baktınız. Hala bu şehirde yaşamaktan mutlu musunuz?
Evet, galiba.

2 Mart 2015 Pazartesi

Guido Casaretto “SYNESTHESIA”

Guido Casaretto’nun “SYNESTHESIA” isimli sergisi Galeri Zilberman’ın Mısır Apartmanı’nın üçüncü katındaki mekanında 14 Mart – 2 Mayıs tarihleri arasında görülebilir. Antik Yunan’da birleşik duyu anlamına gelen bir terimden adını alan Sinestezi, bir duyunun başka bir duyuyu tetikleyerek birden fazla algı modu yaratmasına neden olan bir olgu. Çalışmalarında doğanın algılanma biçimlerini odağına alan ve bunu dijital yöntemlerle yeniden üreten Casaretto da, son dönem çalışmalarından oluşan bu yeni sergisiyle duyumsama olgusuna yoğunlaşıyor. Elektronik bilginin, farklı malzemelerin ve sanat tarihsel referansların içiçe geçtiği bu sergide, sanatçı, malzemenin fiziksel niteliği ve sanat tarihsel bağlamdaki algılanma şekilleriyle ilgili farklı duyumsamaları üst üste çakıştırıyor.

Guido Casaretto’nun bu son çalışmaları, galerinin geniş mekanında birbirleriyle kurdukları yoğun ilişkiyle kendi alternatif doğasını kurguluyor ve izleyiciyi onu keşfetmeye çağırıyor. Fiziksel yakınlaşmanın başlattığı etkileşim, sanatçının çalışmalarında kullandığı beton, deri, toprak ve epoksi malzeme ile çok boyutlu duyumsallığın derinliklerine iniyor. Klasik resmin önemli konularından narin bir geyik, konstrüktif demirlerle kaskatı bir betona dönüşürken; bir başka hayvanın derisi bir resim yüzeyine dönüşüp yine bir klasik boyama olan Chiaroscuro(*) stilinde güçlü bir erkek figürüne tual oluyor. Casaretto, sanat eyleminin köklerindeki biçim ve içerik konusunun derinlerine inerek özne ve nesne ilişkisini bugünün referanslarıyla yeniden yorumluyor. Üç boyutlu modellemenin günümüzde geldiği nokta da, “David” şablonuyla sergiye dahil oluyor. Bu şablondan hareketle modellenen büstler, sanatçı tarafından elle boyanarak 3 boyutlu desenlerle kendine has yeni bir gerçekliğe kavuşuyor. Sanatçı, kendi fiziksel boyama eylemiyle adeta bir makine titizliğinde oluşturduğu resimle bir ara katman yaratarak izleyici ile nesne arasındaki ilişkinin doğasını belirliyor.

Önceki dönem çalışmalarında dijital ortamda geliştirdiği gerçekçi doğa tezahürleri, bu çalışma serisiyle makine üretimine sanatçı müdahalesiyle tersine dönerek el yapımının biricikliğiyle onun fiziksel niteliğini tanımlıyor ve izleyicileri bu duyumsallığı deneyime davet ediyor.

(*) Chiaroscuro: İtalyanca chiaro (açık) ve scuro (koyu) kelimelerinden oluşan, görsel sanatlarda güçlü üç boyutlu etki yaratmak üzere açık ve koyu tonlarla oluşturulan boyama tekniğine verilen ad.

Guido Casaretto (1981)
Guido Casaretto İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor. İki kişisel sergi açtığı Sanatorium Art’ın aynı zamanda kurucularındandır. Çalışmaları 2011 Venedik Bienali dahil pek çok karma sergide yer almıştır. Galeri Zilberman’la yaptığı ikinci solo sergisi olan Casaretto’nun pek çok özel koleksiyonda çalışması bulunmaktadır.

Galeri Zilberman
İstiklal Cad. Mısır Apt. No:163 K.3 D.10, 34433 Beyoğlu / İstanbul, Turkey
t: +90 212 251 1214 f: +90 212 251 4488 • www.galerizilberman.com