Tüm dünyadan modern ve çağdaş sanat, arkeoloji, sanat tarihi, sergiler, fuar ve bienaller, müzayedeler... Türk ve yabancı sanatçı, tasarımcı, mimar röportajları... 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca editörün yazılı izni olmadan blogdaki yazı, röportaj ve fotoğrafların tamamı ya da bir bölümü kullanılamaz.
25 Mart 2015 Çarşamba
20 Mart 2015 Cuma
FİLİZ BAŞARAN BASKI RESİM SERGİSİ
Filiz
Başaran’ın 1975 yılından yaklaşık günümüze kadar bir zaman dilimi içinde
üretilen gravür-baskı resim dosyasında yer alan çalışmalardan bir seçki olarak
sunulan sergi, Galeri Apel’de izlenebilir.
Düşünce
ve duyarlılıkların iç içe geçtiği, ince, hassas bir teknikle çinko ve bakır
plaka yüzeylere iğne uçlarıyla kazılarak oluşturulan gravürlerin kurgularında
insan-doğa yorumları ön plana çıkıyor. Kadınlar, kuşlar, arslan, odalar, batan
iğneler, yanık kibritler, baharlar, dikenli bahçeler, öğrenciler, askerler,
kendi hikayelerini anlatırken, izleyiciye yeni bir serüven izleme olanağı
sunuyorlar.
Sanatçı,
bazı gravürlerini de, karışık teknikle yağlıboyaya dönüştürerek farklı bir
dünya yaratıyor.
Filiz
Başaran, sanatçı duyarlılığını aynı zamanda eğitimci kimliğiyle buluşturan
özgün isimlerden biri.1972 yılında Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulunu
bitirerek, Marmara Üniversitesi GSF Resim Bölümünde eğitmenliğe başlayan Filiz
Başaran, halen Resim Bölümünde Profesör olarak çalışmalarını sürdürüyor.
Yağlıboya, baskı resim ve çeşitli tekniklerle ürettiği yapıtlarıyla kişisel sergiler
açan sanatçının, gravürlerini toplu olarak sunduğu bu sergi, 9 Nisan’da Galeri
Apel’de açılacak ve sanatseverler tarafından 9 Mayıs’a kadar görülebilecek…
GALERİ APEL
Hayriye
Cad. No:5A 80060 Galatasaray / İstanbul
Tel:
+90 212 292 72 36
www.galleryapel.com
18 Mart 2015 Çarşamba
HALİL AKDENİZ “KÜLTÜR İMLERİ”
Halil Akdeniz, Simgesel Yığınak, 2011, tuval
üzerine akrilik-ağaç-demir konstüksiyon. |
Sakarya
Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı Nisan ayı
etkinlikleri kapsamında sanatseverleri yeni bir resim sergisi ile daha buluşturuyor.
Halil
Akdeniz “Kültür İmleri” sergisi, 1 - 26 Nisan 2015 tarihleri arasında Ofis Sanat
Merkezi’nde izlenebilir.
Ofis
Sanat Merkezi’nde 1 - 26 Nisan 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan
sergide, sanatçının özellikle son dönem çalıştığı resim dizisi “Kültür
İmleri”nden örnekler yer alıyor. Grek, Hitit, Likya, Frigya gibi çok sayıda
kültürlere ev sahipliği yapmış olan Anadolu, sanatçının son dönem
çalışmalarının konsept ve düşünce kaynağını oluşturmaktadır. Çalışmalarında,
yazı, işaret, simge ve benzeri figürler, yalnızca formal olarak kullanılan
elemanlar değil, bilakis sanatsal sürecin birer parçalarıdırlar. Bu süreçte; mekân,
zaman ve işlevlerinde değişime uğrayarak yeni bir varlık ve düşünsel-görsel
gerçeklik kazanırlar. Ve sonuçta oluşturdukları ‘bütün’ oldukça soyut, kapalı
ve karmaşıktır.
Prof.
Halil Akdeniz, 1944 yılında Antalya’da doğdu. Gazi Üniversitesi, Ege
Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi ve Anadolu
Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. Ege, Dokuz Eylül ve Bilkent
Üniversitelerinde Resim ve Güzel Sanatlar Bölümleri’ni kurdu. Bu
üniversitelerde bölüm başkanlıkları, fakülte kurulu üyelikleri, üniversite
senatosu ve üniversite yönetim kurulu üyeliklerine kadar çeşitli kademelerde
görev aldı. T.C. Bonn ve Berlin Büyükelçiliği Kültür Müşavirliği ve 2001’de
Kültür Bakanlığı Bakanlık Müşavirliği görevlerinde bulundu. Halen Işık
Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak görevini
sürdürmektedir.
Halil Akdeniz’in, çağdaş yorum ve sanatsal çözümleri
içeren eserleri, birçok ulusal ve uluslararası sergi, bienal, trienal, sanat
fuarları ve müze sergilerinde yer aldı. Sanatçı, birisi yurtdışında birincilik
ödülü (altın madalya) olmak üzere iki uluslararası ve birçok ulusal ödüle değer
görüldü. 1998 yılında başarıları ve Türk Sanatı’na katkıları dolayısıyla
Cumhurbaşkanlığınca ‘Devlet Sanatçısı’ unvanı ile onurlandırıldı. Eserleri
yurtiçi-yurtdışı müze ve koleksiyonlarda yer almaktadır. Akdeniz’in Türk Sanatı
ve sanatçılar üzerine yayınlanmış dört kitabı ve katalog yazıları, çok sayıda
bilimsel yayın, araştırma, bildiri ve makaleleri ile birlikte hakkında
yayınlanmış dört kitabı ve ayrıca eserlerinin yer aldığı çok sayıda sanat
kitabı ve katalog bulunmaktadır.
Sanatın her biçimine gösterilen ilgi, Ofis Sanat Merkezi’ndeki çeşitlilikle
gözler önüne serilmektedir. Sanat, çok
kültürlü ve evrensel bir şehirde, ondan herkesin ilham alabileceği bir yerde
görülmelidir. Değerli sanatçı Halil Akdeniz’in “Kültür İmleri” sergisi, Anadolu’nun
ev sahipliği yaptığı medeniyetleri, günümüze modern formlarla taşıması
bakımından önemlidir. “Kültür İmleri” şehre sanatsal bir heyecan katacaktır.
İLETİŞİM
Selma Uğur
Sakarya Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi
Başkanlığı
Kültür Sanat Şube Müdürlüğü
Ofis Sanat
Merkezi
Semerciler Mh. Gökçe Sk. No.61 Adapazarı/SAKARYA
Tel: 0535 483 15 17 - 0264 274 95 87
10 Mart 2015 Salı
“TÜRKİYE’DEN YENİ NESİL GENÇ ÇAĞDAŞ SANATÇILAR” YARIŞMA SERGİSİ
Merve Denizci, “İsimsiz”, 2014, tuval üzerine yağlıboya, 140 x 100 cm. |
Sainte
Pulcherie Fransız Lisesi sanat galerisi Od’A-Ouvroir d’Art bu yıl, İstanbul’un
en eski çağdaş sanat galerilerinden biri olan Maçka Sanat Galerisi ile birlikte
“Türkiye’den Yeni Nesil, Genç Çağdaş Sanatçılar” adlı yarışmayı başlattı. Yarışmaya
başvuru, 18 Haziran-12 Aralık 2014 tarihleri arasında yapıldı. Sarkis, Emre
Baykal, Evrim Altuğ, Seyhun Topuz, Serhat Kiraz, Fransız Kültür Merkezi Müdürü
Bérénice Gulmann ve Sainte Pulchérie Lisesi Okul Müdürü Alexandre Abellan’dan
oluşan seçici kurul, başvuruları titizlikle değerlendirdikten sonra eserleri
sergilenecek finalistleri belirlediler.
Eserleri sergilenen sanatçılar:
Ayşegül
Turan
Beril
Gür
Burcu
Yağcıoğlu
Eda
Emirdağ
Eda
Gecikmez
Gamze
Taşdan
Gökçen
Dilek Acay
Göksu
Gül
Gülsün
Öykü Doğan
İrfan
Dönmez
Kubilay
Mert Ural
Meliha
Sözeri
Merve
Denizci
Naciye
Danış Akbıyıkoğulları
Neslihan
Koyuncu
Özge
Topçu
Serhat
Koçak
Serpil
Tuğçe Aytürk
Tuğba
Yüksel
Serhat Koçak, “Beyaz 1”, 2014, tuval üzerine yağlıboya, 130 x 130 cm. |
Yarışmayı
kazanan sanatçı, Cité internationale des Arts Paris’te, bir sanatçı rezidansı
ile ödüllendirilecek. Cité internationale des Arts Paris’te 3 Temmuz - 27
Ağustos 2015 tarihleri arasında sanatçı rezidansı ile ödüllendirilecek olan
sanatçı ise, sergiye katılacak sanatçılar arasından yapılacak ikinci bir
değerlendirme sonucunda belirlenecek. Sanat çalışmalarını kolaylaştırmak
amacıyla, kendisine bir sanatçı atölyesi de tahsis edilecek. Geçmişte, Komet,
Hüseyin Sermet, Utku Varlık, Selda Asal, İdil Biret, Handan Börüteçene, Fikret Atay
ve İnci Eviner gibi önemli Türk sanatçıları da burada konuk edilmiş.
23
Mart - 7 Nisan 2015 tarihleri arasında sunulacak olan “Türkiye’den Yeni Nesil
Genç Çağdaş Sanatçılar” Yarışma Sergisi vesilesiyle 25 ve 35 yaş arasındaki 19
genç sanatçı, izleyicileri kendi dünyalarına doğru bir yolculuğa davet ediyor.
Farklı perspektifler; toplumu, onun örf ve adetlerini, başkaldırıyı, hayatı,
ölümü, günlük yaşamı ve duyguları deşifre etmekteler. Böylelikle,
enstalasyonlar, heykeller, resimler ve çizimler eserler ile fikirler arasında
bir diyalog oluşturarak Od'A-Ouvroir Sanat Galerisi'ndeki yerlerini alıyorlar.
Meliha
Sözeri, “Direniş Nesneleri - 7 renk / resistance objects - 7 colors”,
2014, paslanmaz
çelik delikli tel, tel, 190 x 90 x 30 cm.
|
Ayşegül
Turan, “İsimsiz”, 2014, Çelik, Curuf, Mıknatıs, 65 x 45.5 x 29.5 cm.
|
Yarışma hakkında daha fazla bilgi için:
www.sp.k12.tr/yarisma
Yarışma;
Cité internationale des Arts Paris, İstanbul Fransız Kültür Merkezi, Simit
Derneği ve Pirgi İnşaat’ın katkılarıyla düzenlenmektedir.
Galerie Od'A-Ouvroir d'Art
Sainte
Pulchérie Fransız Lisesi
Çukurluçeşme
Sok. No: 7 Küçükparmakkapı Beyoğlu-İstanbul
İletişim:
İris
Gökçaylı
iris.gocayli@sp.k12.tr
Tel:
0212 244 25 36
6 Mart 2015 Cuma
KUAD NIGHT SEMINARS
APRIL
– MAY – JUNE 2015
KUAD
GALLERY is opening a seminar of local and international art lectured by Suzanne
Frijling. She is an art historian, born in Netherlands and currently living and
working In Istanbul. Keynote speaker of the seminar opening is Beral Madra.
The
seminar has the intention to Make an introduction to Modernism, Post-Modernism
and Contemporary Art; Present the concepts and impacts of crucial art movements
with their renown artists; Introduce a method of appreciation of Contemporary
Art in an interactive way;
Cover
the content and concept of global prestigious museums and collections.
The
language of the seminar is in English.
You
can download our attendance form the link below;
http://kuadgallery.com/Dosyalar/Seminer_Form.doc
Dates of the Seminar: 8th, 15th,
22nd, 29th April 2015 – 6th, 13th, 20th, 27th May 2015 – 3rd of June
Time: Wednesdays 19:00 – 21:00
Location: KUAD GALLERY
For
any further information: info@kuadgallery.com
Deadline
for application and payment: 7th of April 2015
The
seminar will be realized, only when more than 7 people have registered.
One
lesson: 140 TL
All
9 seminar lessons: 1100 TL
Kuad
Gallery
Süleyman
Seba Caddesi No: 52 Akaretler, 34357 Beşiktaş Istanbul
+90
212 227 00 08
www.kuadgallery.com
info@kuadgallery.com
DOĞANÇAY MÜZESİ 11. ORTAOKULLAR RESİM YARIŞMASI
Konu: “Serbest”
Doğançay
Müzesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve sponsor firmalarla işbirliği içinde
2005’ten bu yana temel eğitim okullarında jürili sanat yarışmaları düzenliyor
ve sonuçlarını kamuoyuyla paylaşıyor. Her yıl 1500 okuldan, 8-14 yaşlarında
ortalama 7 bin öğrenci bu etkinliğe katılıyor. Birinci gelenler 2006’da dört günlük
Paris ve 2007’de bir haftalık Londra gezileriyle ödüllendirildi. Müze, eğitime
sanat üzerinden destek vermeyi amaçlayan bu yarışmayı 2015 yılında da devam
ettiriyor.
Yarışma Koşulları
1.Doğançay
Müzesi 11. Orta Okullar arası resim yarışması 5. 6.7.8. sınıflar arasında İstanbul
genelinde yapılacaktır.
2.Birincilik,
ikincilik, üçüncülük, 5 adet mansiyon ve 42 adet sergileme ödülü, 50 adet
başarı sertifikasının yanı sıra, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından
eğitime katkı olarak para ödülü ve sponsorlarımız tarafından sürpriz hediyeler
verilecektir.
3.Öğrenciler,
tema sınırlaması olmaksızın serbest çalışmalarıyla yarışmaya
katılabileceklerdir. Resimler öğrencinin kendisine ait olacak, grup çalışmaları
yarışma dışı kalacaktır. Malzeme seçimi serbesttir. Eserlerin ebatları 50x70
cm. den daha büyük olmayacaktır.
4.Resimler
8 Mayıs 2015 tarihine kadar, yarışmaya iştirak eden her okul adına toplu bir
dosya içerisinde ya da bireysel olarak Doğançay Müzesi’ne kargo yolu ile veya
elden teslim edilecektir. ( Doğançay Müzesi Balo Sokak No: 42 Beyoğlu -
İstanbul Tel: 0212 244 77 70 – 71) Karşı ödemeli ve alıcı ödemeli kargo
gönderileri kabul edilmeyecektir.
5.Her
resmin arkasına; resim sahibi öğrencinin adı, soyadı, yaşı, sınıfı, okul adı,
irtibat numaraları (okul ve ev/cep telefon numarası) okunaklı, silinmeyecek ve
düşmeyecek şekilde yazılmalıdır.
6.Dereceye
giren 50 resimden oluşan serginin açılışı, katalog dağıtımı ve ödül töreni 28
Mayıs Saat: 13.00'te Cemal Reşit Rey Konser Salonunda yapılacaktır.
7.Resimler,
sergi bitiminden sonra 27 Haziran 2015 tarihine kadar Doğançay Müzesi’nden
teslim alınmalıdır. Teslim alınmayan resimlerden İstanbul Büyükşehir Belediyesi
ve Doğançay Müzesi sorumluluk kabul etmeyecektir.
Büyük Jüri
Adnan
ÇOKER (Ressam)
Beral
MADRA (Küratör, Sanat Eleştirmeni)
Vasıf
KORTUN (Araştırma ve Programlar Direktörü SALT)
Mehmet
Lütfi ŞEN (Küratör)
Bergin
AZER (Doğançay Müzesi Müdürü)
Yarışma Düzenleme Komitesi
Mehmet
Lütfi ŞEN, Bergin AZER, Gülşah ÖZBEK, Cumali AĞIŞ, Ömer AYDIN
Bilgi İçin: Doğançay Müzesi Balo Sk.
No:42 34435 Beyoğlu/İstanbul/Türkiye
Tel:
0212 244 77 70 / 71 info@dogancaymuseum.org
5 Mart 2015 Perşembe
“GEORGES BRAQUE 1924-26” SERGİSİ KRAMPF GALLERY’DE
Georges
Braque, “Pomme et Banane”, 1926,
panel üzerine yağlıboya, 16.3x22 cm.
|
“1924-26
Yıllarında Georges Braque” isimli sergide, sanatçının 1924-26 yıllarına ait
eserlerinden örnekler sergileniyor. Aynı zamanda İstanbul’daki ilk Georges
Braque sergisi olma özelliğine de sahip.
Krampf Gallery
Kemeraltı
Cad. No: 41 Tophane 34425
Istanbul
Turkey
P:
+902122939314 - +902122939315 F: +902122939316
Georges
Braque, “Poire, Pomme et Couteau”, 1926, panel üzerine yağlıboya, 17.5x26,5 cm.
|
“DADA MUTFAK BIÇAĞIYLA KES…”
DADA’nın 100.Yılı için Bir Sergi
Kuad Gallery, 18 Mart - 2 Mayıs 2015
Esra
Carus; Ahmet Vehbi Doğramacı; Fırat Engin; Özge Enginöz; Erol Eskici; Eda
Gecikmez; Murat Gök; Şakir Gökçebağ; Hakan Gürsoytrak; Naci Güneş Güven; Yahya
M. Madra; Meltem Sırtıkara; Esin Turan ve Eric Andersen ile Canan Beykal
katılımlarıyla 18 Mart - 2 Mayıs 2015 tarihleri arasında “DADA MUTFAK BIÇAĞIYLA
KES…” sergisi Kuad Gallery’de izlenebilir.
Sergi,
günümüz sanatının söylem, biçim ve estetik açıdan altyapısını oluşturan Dada
akımının ünlü kadın sanatçısı Hannah Höch’ün, dönemin Weimar yönetimini
eleştiren “Dada Mutfak Bıçağıyla Son Weimar Bira - Göbekli Almanya Kültür
Çağını Kes” başlıklı kolajına gönderme yapan bir başlıkla sunuluyor. Dada akımı
o dönemin aydınları ve sanatçıları için disiplinlerarası etkileşim ve işbirliği
ifade ediyordu, ama asıl 1915-1923 arasında savaş karşıtı bir akım olmasının
altını çizmek gerekiyor. Özellikle de toplumun savaşı kutsallaştıran ya da
kaçınılmaz kılan geleneksel savaş anlayışını yıkmaya yönelik söylemleri
içermesi açısından, değişik içerik, biçim ve estetiklerle uygulanıyor olsa da günümüzde
sürmekte olan savaş durumuna yanıt vermeye devam eden bir akım.
Dada,
1916’da savaşın ortasında ortaya çıktı ve ilk andan başlayarak Avrupa ruhunun
kapsamlı bir manifestosu görünümündeydi. Savaş öncesinde, toplumsal ya da
bireysel olarak insan varlığının anlam ve değerleri üstüne sorular açılmış bunlar
kesin yanıt bulmamakla birlikte, Modernizmin eşiğindeki insana bazı doyumlar
vermişti. Savaş, bu doyumları da silip götürdü ve yerine bir boşluk bıraktı.
Dada, sanki bütün yerleşmiş ahlaki, estetik ve toplumsal değerleri baş aşağı
ederek, arta kalan ütopyaları da silmeyi amaç edinmişti. Bunların içinde en
önemlisi sanatı ulusal kültür ögesi olmaktan çıkarıp, sanayii toplumunun
deneyselliğe dayalı büyük kent fenomenine dönüştürmektir. Dada, sanat ve yaşam
arasındaki sınırın ilk ortadan kalkışıdır; sanatçılar işlerini toplumun
ortasında gerçekleştiriyor ve günlük yaşamın izini sürüyorlardı. Bu özellik ile
Dada ile günümüzdeki İlişkisel Estetik arasındaki bağlantı belirgindir.
Dada
yapıtlarını dört ana grupta toplamak olasıdır; bu grupların bugün bilimsel ve
teknolojik gelişmelerin sağladığı olanaklarla sürdürüldüğünü izleyebiliriz. Kolâjlar,
Asemblajlar, Malzemeli Resimler; Tipografik Montajlar, Fotomontajlar; Mekano-Dada,
Meta-Makinalar, Mekanik Mankenler; Toplumsal alanda gösteriler.
Dada,
her yöne açık bir sanatı savunduğu için yazın, müzik, resim, heykel,
performans, dans, hitabet gibi alanlardaki üretimlerle karşılaşılır; kısacası
bu akım, bugünkü anlamıyla disiplinlerarasıdır. Dada'da rastlantısallık önemli
bir ögedir. Yazınsal, müziksel, resimsel üretimlerde bu rastlantısallık
belirgindir. Dada belgeseliğe dayanır. Dergiler, afişler, broşürler,
kataloglar, el ilanları, mektuplar, posta kartları, notlar ve taslaklar
Dada'nın icat ettiği ve kullandığı yayılma yöntemleridir. Dada, tıpkı şimdi
olduğu gibi, modern kentin enerji ve dinamizminin kendini sanat yoluyla dışa
vurmasıdır: Merkezler Zürih, Berlin, Paris, New York, Hannover, Köln ve
Amsterdam'dır. Bu özellikleri günümüz sanatında izliyoruz.
Dada,
1920'de Berlin'de yapılan Dada Fuarı ile doruk noktasına ulaştı ve tarihsel
olarak 1923'de sona erdi; ne ki etkileri ve yarattığı sanat yapma türleri
günümüz sanatının temelini oluşturuyor. Kuad Galeri 2013-2014 döneminde John
Cage’in 100.Yılına ve Dada sanatçısı Duchamp’ın Hazır Nesne söyleminin
100.yılına gönderme yapan “Mutsuz Hazır Nesne” sergilerini düzenlemişti. Bu
sergiyle Kuad Galeri 20.yy sanat akımlarına gönderme yapan sunumlarını
sürdürüyor.
Kuad
Galeri
Süleyman
Seba Cad. No:52 Akaretler 34357 Beşiktaş İstanbul
T:
+90 212 227 0008
F:
+90 212 227 0009
www.kuadgallery.com
info@kuadgallery.com
BAHÇE VAR AMA DOMATES YETİŞTİRMEK YASAK!
Superpool’dan Selva Gürdoğan ve Gregers Tang Thomsen. |
New
York MoMA’da 10 Mayıs 2015 tarihine kadar izlenebilecek “Düzensiz Büyüme:
Genişleyen Mega Kentler için Taktiksel Şehircilik” sergisi için, altı küresel
metropolde -Hong Kong, İstanbul, Lagos, Mumbai, New York ve Rio de Janeiro-
yeni mimari olanakları incelemek için, araştırmacılar ve uygulayıcılardan
oluşan disiplinlerarası ekipler bir araya geldi. Her ekip sergiden on dört ay
önce bir dizi atölye çalışması yaparak, belirli bir şehir için öneriler
geliştirdiler. İstanbul’da faaliyet gösteren uluslararası mimarlık firması
Superpool ve Paris’ten atelier d’architecture autogeree, İstanbul için
geliştirdiği önerilerle sergide yer alıyor. Sergi ile ilgili sorularımızı
Superpool’dan Selva Gürdoğan ve Gregers Tang Thomsen yanıtladı.
RÖPORTAJ:
ÜMMÜHAN KAZANÇ
Sayın Gürdoğan ve Thomsen, MoMA’da yer
alan serginin tanıtım metninde bir felaket senaryosu okuyoruz: ‘2030 yılında,
dünya nüfusu şaşırtıcı bir şekilde 8 milyar olacak. Bu nüfusun üçte ikisi
şehirlerde yaşayacak. Çoğu fakir olacak. Sınırlı kaynaklar ile bu düzensiz
büyüme dünya genelinde toplumların karşılaştığı en büyük zorluklardan biri
olacak. Gelecek yıllarda, şehir yetkilileri, kent planlamacıları ve
tasarımcılar, ekonomistler ve diğerleri, önemli sosyal ve ekonomik felaketleri
önlemek için güçlerini birleştirmeleri gerekecek, bu genişleyen mega şehirleri
yaşanabilir kılmak için birlikte çalışacaklar.’ Durum gerçekten bu kadar kötü
mü yoksa hala umut var mı?
Aslında
bu sorunun cevabını gerçekten bilmiyoruz ve bu yüzden soruyu sürekli gündemde
tutmamız gerekiyor. Birçok eski gelenekte dünyanın, insanın dengede olması,
dengenin bozulmaması derdi vardır... Yin-yang gibi. Çevreciler dengenin bozulma
eşiğinde olduğunu, geri dönülemeyecek bir noktaya gelinmek üzere olduğumuzu
söylüyor. Çevreci dediğimizde kuşlardan, böceklerden ibaret başka bir dünyanın
savunucuları anlaşılıyor bazen. Oysa hepimiz dünyaya verdiğimiz tahribatı
oturduğumuz yerden yani şehirlerden yapıyoruz. Hem ekolojik, hem sosyolojik
olarak dengesi bozulmak üzere olan şehirlerimiz ve bir dünyamız var. MoMA için
Paris’ten atelier d’architecture autogeree (aaa) ile beraber hazırlanan
çalışmanın da derdi, kişilerin bu konuda yapabileceklerinin bir kataloğu
aslında.
İstanbul: Post-Kentsel Dönüşüm Taktiksel Eylemler. 2014. KİTO perspektifi, (© Superpool). |
Sorularımızı detaylandırmadan önce
Superpool ve ekibini tanıtabilir miyiz? Bugüne kadar hangi sergi ve projelerde
yer aldınız?
Superpool
2006’da Gregers Tang Thomsen ve Selva Gürdoğan tarafından başlatılmış bir
mimarlık ofisi. İstanbul’u ve şehirleri anlamaya hep meraklı olduk. İlk haritalama
çalışmamız ‘Dolmuş ve Minibüs Haritası’ oldu, sonrasında ‘Mapping Istanbul /
İstanbul’u Haritalamak’ adlı bir kitap üzerinde çalıştık. Audi Urban Future
Initiative 2012’de İstanbul trafiğinin yakın geleceği üzerine bir çalışmamız
oldu. Aynı zamanda TailorCrete adlı dört sene süren ve inşaat endüstrisinde
karmaşık geometrilerin yapımında robot kullanımının arttırılmasını amaçlayan
bir araştırma projesi içinde yer aldık. Superpool’un yanı sıra Columbia
Üniversitesi Mimarlık Fakültesine ait Studio-X Istanbul’un yürütücülüğünü de
yapıyoruz.
Superpool’un bugüne kadar yer aldığı
sergilere ve katıldığı projelere baktığımız zaman, bu sergide yer alması
şaşırtıcı değil. Türkiye’den sadece siz mi davet edildiniz? Süreç nasıl
gelişti? Son sergileme aşamasına gelene kadar ekipler nasıl çalıştı?
MoMA’daki
serginin küratörü Pedro Gadanho, İstanbul Modern Müzesi’nin YAP programı için
burada olduğu zaman sanırım birkaç ekip ile görüştü. Sonrasında sergide yer
almamızı istediğini öğrendik. Çalışılan her şehir için biri yerel biri de
farklı bir şehirden iki ekip eşleştirildi. Ekolojik sürdürülebilirlik konuları
üzerine çalışan ve aktivist bir yapısı olan atelier d’architecture autogeree (aaa)’in
kurucuları Constantin Petcou, Doina Petrescu ile çalıştık. Tüm ekipler New
York, Shenzen ve Viyana’da bir araya geldi. Ancak bu aslında pek de yeterli
olmadığı için aaa ile İstanbul’da da buluştuk ve işlemek istediğimiz konularda
mutabık kalıncaya kadar konuştuk, tartıştık. Serginin kataloğunda da yer alan
ortak bir metin oluşturduk. İş bölümü sonrasında biz, Superpool’un hazırladığı
video için Memed Erdener ile beraber çalıştık. Bu da bizim için çok güzel bir
deneyim oldu.
Sergiye konu olan altı şehir de -Hong
Kong, İstanbul, Lagos, Mumbai, New York ve Rio de Janeiro- gerçekten hem nüfus
hem de kentsel gelişim açısından oldukça problemli. Tabii ki bizim ilgi
alanımız İstanbul. Sizin İstanbul için önerilerinizi hangi açıdan ele aldığınızı
öğrenebilir miyiz? Sergilenen projenizi detaylı olarak anlatabilir misiniz? TOKİ’ye
karşı KİTO (Kolektif İşbirlikçi Toplum Oluşumu) oldukça ilginç bir yaklaşım.
‘Düzensiz
Büyüme’nin genel çerçevesi kentte yoksulluğa ve gecekondulara (slum areas)
gönderme yapıyor. Ancak İstanbul’un Lagos, Mumbai ya da Rio de Janeiro gibi bir
gecekondu alanı kalmadı. İstanbul’un çoğu semti, post-gecekondu dediğimiz
yasallaştırılmış ve iyi kötü bir alt yapısı sağlanmış yerler. Yoksulluk yok
demeyeceğim ancak ‘İstanbul’da kontrolsüz bir şekilde ne büyüyor?’ diye
sorulduğunda bizce cevap, orta sınıf için tüketici bir hayat tarzı ve bu
hayatın mekansallaştığı TOKİ ve benzeri siteler. Kilometrelerce uzanan yüksek
katlı tek tek blokların olduğu bir şehir hızla büyüyor. Bu neredeyse ekmek
almak için bile alışveriş merkezine arabayla gitmeye mecbur bırakan bir yerleşim.
Bahçesi var ama domates ekmek yasak. Ev, araba ve iki çocuk ile televizyon
önünde biten bir yaşam hayali hızla alternatiflerini yok sayıyor.
Gelişmekte
olan ekonomilerin şehirleri, kendi ‘informalite’lerinden neredeyse utanır. Oysa
‘informalite’ bir yandan da kişilerin inisiyatifini kullanabilmesi demektir. Burada
üzerinde düşünülmesi gereken ince bir çizgi var.
KİTO
(Kolektif İşbirlikçi Toplum Oluşumu), TOKİ’nin bizce sembolü haline geldiği
‘ıslah edilmiş’ şehrin 20 yıl sonrasını hayal ediyor. Hayal bu ya, İstanbul’un
mahalle, yardımlaşma, sosyal girişim kültürü TOKİ koşullarında bile yeşermiş,
TOKİ sakinleri sitelerini çevreleyen o sıkıcı duvar yerine atölyeler, dükkanlar
açmışlar...
KİTO (Kolektif İşbirlikçi Toplum
Oluşumu) Projesi’nin nasıl çalıştığı konusunda daha detaylı bilgi alabilir
miyiz?
TOKİ
gelişimleri, küresel kapitalizmin içinde dünya çapında bir durumu yansıtan,
İstanbul’da egemen sınıf olarak yeni bir orta sınıfın ortaya çıkmasına paralellik
gösterir. Bizim önerimiz, bu orta sınıfın, ekolojik ve sosyal maliyetlerine
rağmen, tüketim ve rahat yaşam isteğinin düzensiz gelişmesine işaret ediyor.
Kitle
iletişim araçlarında sürekli yer alan reklam kampanyaları da Türk ailelerine
örnek oluşturacak bir rüya inşa ediyor: bir otomobil sahibi olmak ve rahat
dekore edilmiş ve en son teknolojik ev eşyalarıyla donatılmış bir apartman
dairesi sahibi olmak! Ödeyecekleri fiyat hayattan izole olmak, çalışmaya gitmek
için uzun yollar kat etmek, trafikte ve yoğun alışveriş merkezlerinde saatler
harcamak, yüksek servis ve bakım ücretleri ve uzun dönem borçluluğa rağmen bir
TOKİ dairesi, bu hayali gerçekleştirmenin ilk adımı.
Yunanistan,
İspanya, Arjantin ve küresel krizden etkilenen diğer birçok ülkede görüldüğü
gibi, bu son derece borçlu orta sınıf, bir durgunluk döneminde en savunmasız
sosyal gruptur. Derinleşen yakıt tüketimi ve kaynak kıtlığıyla, Türkiye’deki
olumlu ekonomik eğrinin aynı şekilde aşağı doğru çekmeye başlayacağını hayal
edebilirsiniz, iklim değişikliği gibi küresel dinamiklerle yaklaşan sorunları da
işin içine katmak gerek. Bu şartlar altında, mevcut tüketici yaşam tarzı
çökecek ve bugünün orta sınıfı, yarının fakiri haline gelecektir. Büyük borç,
büyüyen işsizlik, yükselen enerji, yakıt, yiyecek ve hizmet fiyatları ile karşı
karşıya kalındığı zaman, TOKİ sakinleri güçlükleri yenmek zorunda kalacak.
Bizim
önerimiz olan Kolektif İşbirlikçi Toplum Oluşumu (KİTO), bir post-kentsel
gelişim ajansı ve TOKİ komplekslerinin geleceği için alternatif bir pozitif senaryo
öneriyor. Mevcut TOKİ toplu konutlarının açık kaynak ile canlandırıldığı,
vatandaş odaklı bir dönüşüm hayal ediyoruz. KİTO farklı ölçeklerde çalışacak ve
çok katmanlı çabuk toparlanma hareketi sağlayacak. Bu iyileştirilmiş alanlarda,
ekipmanlarda, hizmetlerde ve kurumlarda bir dizi ortak üretim yapacak.
KİTO’nun
toplu etkileşim ve iletişimi, online ağ aracılığıyla kolaylaştırılacak
-KİTO’da- alternatif bir ekonomi yaratacak, yerel eylemlere değer katacak ve
insanlara yapmak, vermek, paylaşmak ve enerji, ürün, bilgi ve beceri tasarrufu
yapma konusunda yetki verecek, güçlendirecek. Motivasyonu artırmak ve daha
fazla sivil hareketi kolaylaştırmak için yeni bireysel ve kolektif profiller
ortaya çıkacak: şehri tüketmek yerine, sakinler artık güçlükleri yenerek ortak-üretim
yapacak.
Farklı
ölçeklerde farklı stratejiler ya da taktikler önerdik. Bunların bir kısmı
aaa’nin önerisiyle Avrupa’nın değişik kentlerinde uygulanmış.
Bölge
ölçeğinde yeşil ve mavi altyapı hazırlamak için kent çiftlikleri yaratılacak:
meralar, ormanlar, balıkçılık için göletler, nehirler, kanallar, güneş ve
rüzgar çiftlikleri... Toplum arazi ortaklıkları, kredi birlikleri ve yerel
kalkınma bankaları gibi ortaya çıkan bir dizi ortak kurum ve kuruluşlar,
vatandaşların bu tesisler ve hizmetler için toplu yatırımcılar, yöneticiler ve
hissedar olarak hareket etmesini sağlayacak.
Site
ölçeğinde TOKİ’nin mevcut kapalı duvarları ve çitleri, kendi kendine yeten
hizmet alanlarına dönüştürülecek. Yeni tesisler 3-D baskı yoluyla bölgenin sakinleri
tarafından inşa edilecek ve sosyal işletmeler, zaman bankaları, yerel mağazalar,
marketler, atölyeler ve yerel radyo gibi üretim, hizmet ve dağıtım faaliyetlerine
ev sahipliği yapacak.
Bu acil taktiksel kentleşme formlarının
ya da önerilerinin pratikte uygulanabilirlik şansı var mı yoksa bir ütopya mı?
Pratikte
şehir her zaman taktik geliştiriyor, hele İstanbul. Biz bu taktiklerin hepsini
‘ıslah etmeye’ çalışıyoruz toplum ve yönetim olarak.
Sergide biraz da ironik bir yaklaşım
var. Disiplinlerarası ekipler, mega kentlerde yaşanan sorunlara çözüm önerileri
sunarken, aslında mega kentlerde yaşanan sorunların başında bugüne kadar
uygulanan mimari, kentsel planlama hatalarına da gönderme yapmış oluyor. Bu
durumda; mimarların, şehir planlamacılarının potansiyel rollerindeki
değişiklikler neler olmalı?
Çok
doğru bir soru. Ekonomisini inşaat sektörü üzerine kuran yerlerde, daha fazla
inşaat ekonomik büyüme için iyidir ve bundan da mimarın ne şikayeti olabilir? Büyük
projeler yapılacaksa iyi mimarlar tarafından yapılmaları daha iyi değil midir?
Bunlar hep çelişkili sorular. Ameliyat yaparak para kazanan hastanenin hastaya
yaklaşımındaki gibi mimarın konumu da çelişkiler içeriyor. Burada genç, yeni
kurulmakta olan ofislerin daha idealist olmak için manevra kabiliyeti var. Herkes
için Mimarlık ya da Sokak Bizim gibi oluşumlar heyecan verici.
İstanbul’a daha önceki birçok projeniz
ve KİTO ile farklı açılardan baktınız. Hala bu şehirde yaşamaktan mutlu musunuz?
Evet,
galiba.
2 Mart 2015 Pazartesi
Guido Casaretto “SYNESTHESIA”
Guido
Casaretto’nun “SYNESTHESIA” isimli sergisi Galeri Zilberman’ın Mısır Apartmanı’nın
üçüncü katındaki mekanında 14 Mart – 2 Mayıs tarihleri arasında görülebilir. Antik
Yunan’da birleşik duyu anlamına gelen bir terimden adını alan Sinestezi, bir
duyunun başka bir duyuyu tetikleyerek birden fazla algı modu yaratmasına neden
olan bir olgu. Çalışmalarında doğanın algılanma biçimlerini odağına alan ve
bunu dijital yöntemlerle yeniden üreten Casaretto da, son dönem çalışmalarından
oluşan bu yeni sergisiyle duyumsama olgusuna yoğunlaşıyor. Elektronik bilginin,
farklı malzemelerin ve sanat tarihsel referansların içiçe geçtiği bu sergide,
sanatçı, malzemenin fiziksel niteliği ve sanat tarihsel bağlamdaki algılanma şekilleriyle
ilgili farklı duyumsamaları üst üste çakıştırıyor.
Guido
Casaretto’nun bu son çalışmaları, galerinin geniş mekanında birbirleriyle kurdukları
yoğun ilişkiyle kendi alternatif doğasını kurguluyor ve izleyiciyi onu
keşfetmeye çağırıyor. Fiziksel yakınlaşmanın başlattığı etkileşim, sanatçının
çalışmalarında kullandığı beton, deri, toprak ve epoksi malzeme ile çok boyutlu
duyumsallığın derinliklerine iniyor. Klasik resmin önemli konularından narin
bir geyik, konstrüktif demirlerle kaskatı bir betona dönüşürken; bir başka
hayvanın derisi bir resim yüzeyine dönüşüp yine bir klasik boyama olan
Chiaroscuro(*) stilinde güçlü bir erkek figürüne tual oluyor. Casaretto, sanat
eyleminin köklerindeki biçim ve içerik konusunun derinlerine inerek özne ve
nesne ilişkisini bugünün referanslarıyla yeniden yorumluyor. Üç boyutlu
modellemenin günümüzde geldiği nokta da, “David” şablonuyla sergiye dahil
oluyor. Bu şablondan hareketle modellenen büstler, sanatçı tarafından elle boyanarak
3 boyutlu desenlerle kendine has yeni bir gerçekliğe kavuşuyor. Sanatçı, kendi
fiziksel boyama eylemiyle adeta bir makine titizliğinde oluşturduğu resimle bir
ara katman yaratarak izleyici ile nesne arasındaki ilişkinin doğasını
belirliyor.
Önceki
dönem çalışmalarında dijital ortamda geliştirdiği gerçekçi doğa tezahürleri, bu
çalışma serisiyle makine üretimine sanatçı müdahalesiyle tersine dönerek el
yapımının biricikliğiyle onun fiziksel niteliğini tanımlıyor ve izleyicileri bu
duyumsallığı deneyime davet ediyor.
(*)
Chiaroscuro: İtalyanca chiaro (açık) ve scuro (koyu) kelimelerinden oluşan,
görsel sanatlarda güçlü üç boyutlu etki yaratmak üzere açık ve koyu tonlarla
oluşturulan boyama tekniğine verilen ad.
Guido Casaretto (1981)
Guido
Casaretto İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor. İki kişisel sergi açtığı Sanatorium
Art’ın aynı zamanda kurucularındandır. Çalışmaları 2011 Venedik Bienali dahil
pek çok karma sergide yer almıştır. Galeri Zilberman’la yaptığı ikinci solo
sergisi olan Casaretto’nun pek çok özel koleksiyonda çalışması bulunmaktadır.
Galeri Zilberman
İstiklal
Cad. Mısır Apt. No:163 K.3 D.10, 34433 Beyoğlu / İstanbul, Turkey
t:
+90 212 251 1214 f: +90 212 251 4488 • www.galerizilberman.com
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)