23 Haziran 2015 Salı

DENİZ SAĞDIÇ: “RESİM YAPMAK, NEREDEYSE FELSEFE YAPMA EYLEMİ İLE ÖZDEŞTİR”

Deniz Sağdıç, “Ultramarine”, 2015,
tuval üzerine yağlıboya, 120x80 cm.
Deniz Sağdıç, “Tin” başlığı altında topladığı çalışmaları ile 29 Haziran - 13 Temmuz 2015 tarihleri arasında Mine Sanat, Bodrum Yalıkavak Palmarina Galerisi’nde izleyiciyle buluşuyor.

RÖPORTAJ: Hande Özdilim Yıldırım

H.Ö.- Bir sanatçı neden üretir? Örneğin bir ressamı, bir şeyleri resmetmeye sevk eden itkiyi, “sen” örneği üzerinden düşünmeye çalışırsak, seni üretmeye götüren süreç hakkında neler düşünüyorsun?
D.S.- İnsanlar olarak, binlerce yıldır dünyayı aklımız vasıtasıyla, şeyleri kavramsallaştırarak anlamlandırma sistematiğine alışmış durumdayız, en azından Nietzche’nin söylemiyle Sokrates’ten bu yana. Bu şeyler öteden beri doğada olan veya bizim, yani insanlığın yarattığı nesneler ile yine insan üretimi tüm olguları da kapsayan bir çerçeve. Bir şeyleri resmetme isteğimi uyandıran temel itki de bu düşünceden kaynaklanıyor. Evet, bu bir ağaç. Ağaç nedir? Bu şeye neden ağaç diyoruz? Kafamdaki ağaç imgesi nedir? İnsanların kafasındaki ağaç imgesi nedir? Bu bir ağaç ise ve ben bunun bir ağaç olduğunu biliyorsam, onu neden resmetmek isteği duyuyorum? Böyle söyleyince Pascal’ın meşhur ‘Özgün hallerine hiç hayranlık duymadığımız şeylere benzerlik yoluyla hayranlık uyandıran resimde nasıl bir kibir vardır’ sözü akıllara geliyor. Tabii burada Pascal’ın kibir olarak bahsettiği itki, kulağa geldiği anlamın çok ötesini kendinde barındırıyor. Pascal fark etmiştir ki resim yapmak, neredeyse felsefe yapma eylemi ile özdeştir. Buradaki ‘neredeyse’ belirtecini resimden yana kullanıyorum. Çünkü düşünce tarihi boyunca; sanatçı her zaman düşün insanının bir adım önünde yer almıştır. Çeşitli imgelemler, insana özdeş suretin ortaya konması, zihinleri, üzerinde düşünmeye sevk etmiştir. Tabi burada resim yapma fiiliyle örneklediğim durum, tüm sanatları kapsayan bir olgu. Fazlaca düşünsel derinliğe girmeden özetlemek gerekirse; bir ressam için resmetme eylemi; bırakın fırçayı bir yüzeye sürmeyi, bahsettiğim tüm bu düşüncelerden de önce, ressam olmaya karar verme anı ile başlar. Çünkü ressamın baktığı şey ağaç olmadığı gibi, tuvalinde görerek ağaç olarak anlamlandırdığımız da bir ağaç değildir. Ben tüm sanatçıların farkında olsun ya da olmasın, dünyaya bu gözle baktıklarına inanıyorum.


Deniz Sağdıç, “Portre”, 2015, çok katmanlı şeffaf yüzey ve renk pigmentleri, 70x100 cm.
H.Ö.- Günümüz sanatı çerçevesinde, sanatını ya da kendini nasıl konumlandırır sın?
D.S.- Günümüzde çağdaş sanat için; sadece duyulara hoş gelen, kuramsal anlamdan ziyade yüzey estetiği ile ilgilenen, boyutlarıyla yücelmeye çalışan bir sanat anlayışının hakim olduğuna dair bolca eleştiri var. Cümlenin başında günümüzde ve çağdaş kelimelerini bir arada kullanmama neden olan sorunsal da bu tartışma dahilinde. Çünkü aynı eleştiri ortamında bu terim de başlı başına bir tartışma platformu oluşturuyor. Çağdaş sanat derken bir kronolojik sınırlama yapmak ya da diğer taraftan çağdaşı bir kategori başlığı olarak ele almak, bir kelime oyunundan ibaret değilse, benim düşünceme göre sanatı zaten anlamamış olmaktır. Çünkü yukarıda bahsettiğim gibi bir resimde yer alan ağacı, ağaç olarak ele aldığınız anda zaten artık sanattan bahsetmiyorsunuz demektir.


Deniz Sağdıç, “Recurring”, 2015,
tuval üzerine yağlıboya, 120x80 cm.
H.Ö.- Senin ve yapıtlarınla ilgili konuşmalar/metinler, genelde “kendine has üslubu” cümlesiyle başlıyor. Gerçekten de hangi dönemine ait olsa da, çalışmaların izlendiğinde ayırdına çabuk varılan bir Deniz Sağdıç dokunuşundan bahsetmek mümkün. Bu olmasını istediğin bir etki mi?
D.S.- Gördüğünüzde ya da hissettiğinizde resmetmek, aktarmak, irdelemek istediğiniz aslında bir obje, durum veya duygu değil, bir mesele, sanatçının kendi meselesi. Tabi bu mesele kendinizle sınırlı kalmayan, aktarmak, göstermek veya paylaşmak istediğiniz bir sürece doğru evirilmekte. Bunun özünde gerçek olarak bilinenlerin sorgulanması meselesi yatıyor. Gerçek olarak bilinen diye bahsettiğim, sizin ve sizi, siz olarak kavramsallaştıran, sizin de içinde olduğunuz, ama sizin dışınızda kalan toplum ve doğa, kısaca tüm şeyler. Bu tümün ortaya koyduğu gerçek olarak bilineni irdelerken aslında bunu, tüm bu “tüm”e ifade etmeyi denemiş oluyorsunuz. Sanatçı olarak dünyayı görme şekliniz, aynı zamanda sizin dışınızda kalan tümün de bir süre sonra sizi anlama şekline dönüşüyor. Bu bakımından üslubunuz şeyleri görme ve yansıtma biçimi olarak özellikle yapmadığınız bir şey olsa da sizin dışınızdakilerin meselenizi kavrayabilmeleri açısından önemsediğim bir fonksiyon. Bu nedenle izleyenin imzamı görmeden bile bu çalışma Deniz Sağdıç’ın diyebilmesi, bu köprünün kurulabilmesi bakımından önemli bir konumda.

H.Ö.- Paylaştığın düşünceler çerçevesinde “Tin” başlığı altında topladığın çalışmalar için neler söyleyebilirsin?
D.S.- “Tin” 2013 yılının sonlarına doğru oluşturmaya başladığım bir dizinin adı. Temelde önceki dönem çalışmalarımla aynı üslup yaklaşımını korusa da ortaya çıkan formları oluşturan renk değerlerindeki değişimin, zihinde oluşturduğu imgelerle olan ilişkisini irdelediğim bir deneme niteliğinde. Her çalışmada farklı bir rengi temel alıp, bu rengin asgari derecede değiştirilmiş versiyonlarını, imgenin ve espasın oluşumuna katkıda bulunacak biçimde yaratmayı esas alıyor. Buda üretme eylemi zemininde “tin”in, sadece teknik gibi algılanan ama bahsettiğim zihinsel eylemlerle evirildiği yönü vurgulamayı amaç edinen bir başlık. Öyle ki bu diziyle oluşturmaya başladığım her çalışmanın benim için algısal bir idmana dönüşünü biraz da hayretle deneyimliyorum. Şimdi sesli dile getirince yine fark ediyorum ki, resim yapma eylemi sadece bir aktarım ve yansıtmadan öte kendinize de bir gösterim deneyimi.


Deniz Sağdıç, “WONDROUS PLACE”, 2015, tuval üzerine yağlıboya, 120x80 cm.

H.Ö.- Bu sergide yer alan, tuvalin dışında medyumlarda ve farklı teknikte çalışmalar da var.
D.S.- Bu sergide, izleyenlerin ilk defa görecekleri faklı teknikle oluşturduğum çalışmalarım var. Teknik olarak dile getirdiğim, görünenin ardında temelde çalışmamın kendi iç uzamındaki, diğer çalışmalara göre yapısal bir farklılık. Uzamsal boyut her ne kadar göreceli bir kavram olsa da duyusal olarak pigmentin klasik boyamadaki yığımının yarattığı görüsel etkiye benzer bir etkiyi, uzamsal derinlik ile de sağlamayı amaçlamakta. Tabi bu etki, yarattığı çok boyutlulukla birlikte izleyene de bir duyumsama özgürlüğü sağlaması bakımından heyecan verici.

Deniz Sağdıç, “REPEAT AGAIN”, 2015, tuval üzerine yağlıboya, 120x140 cm. 

H.Ö.- Bu sergi, aynı zamanda Mine Sanat Galerisi ile ilk çalışma ortaklığın olacak.
D.S.- Bir sanatçının, düşünsel olarak, zaman ve mekan zemininde kurmayı amaçladığı ilişki, öncelikle bu mekanın fiziksel özelliklerini çağrıştırsa da, mekanın kurumsal bağlamda ortaya koyduğu imge, duyusal ilişkinin çok ötesinde anlamları meydana getiriyor. Bahsettiğim anlamda, çalışmalarımı sergileyeceğim alanın, mekanı da aşan, Mine Sanat kimliği; bu sergiyi bambaşka okumalara taşıyor. Mine Sanatın neredeyse benimle yaşıt, 30. Kuruluş yıldönümünü kutladığı bir dönemde, bu projeyi yapabiliyor olmak benim için gurur verici. Özellikle Mine Sanat Galerisi’nin 30. Kuruluş yılı nedeniyle hayata getirilen üç ciltlik arşivsel yayın, 30. Yıl sergi ve belgeseli sayesinde tekrar hatırlama fırsatı bulduğumuz bu köklü ve başarılı geçmişin, Türk sanatına katkılarını düşündüğümde bir sanatçı ve sanatsever olarak bende yarattığı duygunun tam karşılığı; minnettarlık. Bu anlamda çoğu zaman birçok tartışmaya konu olan özel sanat galerilerinin, özellikle bizimki gibi görsel sanatlarla çok geç tanışmış ülkelerde bir sanat ortamının oluşmasındaki katkılarını göz ardı etmemek gerektiğine inanıyorum. Bu sergi vasıtasıyla Mine Sanat ailesinin bir parçası olacağım için mutluyum.


Deniz Sağdıç Atölyesinde.
BİLGİ İÇİN
Mine Sanat Galerisi | Mine Art Gallery
Merkez / Centre: Teşvikiye, Poyracık Sok. No:1/1 Yasemin Apt. D:5 Nişantaşı/İstanbul
Şube / Branch: Yalıkavak, Palmarina No: D105 Merkez Mah. Çökertme Cad. Bodrum / Muğla
T&F: +90(212) 232 38 13 | info@minesanat.com | www.minesanat.com

DENİZ SAĞDIÇ (Mersin, 1982)                                                                                                 
-Doğuş Üniversitesi, Plastik Sanatlar Yüksek Lisans Programı
(Başarı Burslu ile kabul) (2013 -2015)
-Mersin Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü
(Fakülte Birinciliği) (1999-2003)

KİŞİSEL SERGİLER:
“TİN”, MİNE SANAT GALERİSİ – BODRUM 2015
“TİN”, GÜNEŞ SİGORTA SANAT GALERİSİ – İSTANBUL 2014
“KADIN: MÜLK”,  RENART GALERİ – İSTANBUL 2014
“KADIN: MÜLK”, İŞ SANAT – İZMİR 2013
“DÜŞ VE GERÇEK”, PİNELO GALERİ – İSTANBUL 2012
“DÜŞ VE GERÇEK”, GAMA GALERİ –  İSTANBUL 2011

KARMA SERGİLER:
“MOONLIGHT I” NK Gallery – WASHINGTON 2015
“MADDENİN HALLERİ III” Armaggan Galeri - İSTANBUL 2015
“GİYİLEBİLİR SANAT” Summart Galeri -  İSTANBUL 2015
“NEW YORK  ARTEXPO 2015 – NK Gallery  – NEW YORK 2015
“SİVİL TOPLUM İÇİN DİYALOG” Uluslararası  Plastik Sanatçılar Derneği – İSTANBUL 2015
“KYOTO ART QUAKE 201- Kyoto Bienali – JAPONYA 2015
“SİVİL TOPLUM İÇİN DİYALOG” Pamukkale Üniversitesi – DENİZLİ 2015
“KURDELE” Galateart Galeri – İSTANBUL 2015
“AŞK’A RANDEVU” Tarihi Havagazı Fabrikası Kültür Merkezi – İZMİR 2015
“SİVİL TOPLUM DİYALOĞU İÇİN SANAT”, Çalıştay – DENİZLİ 2015
“TABOO”, İŞ SANAT – İZMİR 2015
“İKLİM DEĞİŞİMİ”, Bozlu Art Project – İSTANBUL 2014
“PEKER SANAT”, Karma Sergi – ANKARA 2014
“EGEART”, Karma Sergi – İSTANBUL 2013
“ALL ARTS İSTANBUL”, Meriç Aktaş Art – İSTANBUL 2013
“DİNAMO 1 Genç Sanatçılar”, Swiss Otel – İZMİR 2013
“KAV GENÇ SANAT” Karma Sergi – ANKARA 2012
“TÜYAP ARTIST 2012”, Meriç Aktaş Art – İSTANBUL 2012
“DÜŞ VE GERÇEK”, Karma Sergi, Galeri Miz – BODRUM 2012
“CONTEMPORARY İSTANBUL 2011”, Galeri Baraz – İSTANBUL 2011
“TÜYAP ARTİST 2011” Galeri Baraz – İSTANBUL 2011
“SUMMER LOVE II” Karma Sergi, Ekavart Galeri – İSTANBUL 2011
“KAĞIT İŞLER” Karma Sergi, Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği – İSTANBUL 2010
“1968’in 40. yılı: Bir Rüzgarın Arkeolojik Kazısı”, Çankaya Belediyesi  – ANKARA 2009
“1968’in 40. yılı: Bir Rüzgarın Arkeolojik Kazısı”,  Piramit Sanat  –  İSTANBUL 2008
“ROMANTİZM” Karma Sergi, Bahariye Sanat Galerisi  –  İSTANBUL 2005
“4TH STREET ART”, Performans, Beyoğlu – İSTANBUL 2005
“SUMMER \ YAZ” Karma Sergi, Bahariye Sanat Galerisi  –  İSTANBUL 2005
“MONALİSTANBUL” Karma Sergi, Çekirdek Sanat Galerisi  –  İSTANBUL 2005
“ŞEFİK BURSALI RESİM YARIŞMASI” (Sergileme) – ANKARA 2004
“NURSEREN TOR ATÖLYESİ” Karma Sergi – MERSİN 2003
“Marmara Üniversitesi 3. Uluslararası Öğrenci Trienali” – İSTANBUL 2003
“30. Uluslararası Silifke Kültür Haftası” Karma Sergi – MERSİN 2003
“Hilton Oteli Karma Resim Sergisi” – MERSİN 2003
“Mersin Üniversitesi Geleneksel 3. Resim Yarışması” (Mansiyon Ödülü)  – MERSİN 2003
“Gaziantep Resim - Heykel Bienali”  – GAZİANTEP 2002
“Mersin Üniversitesi Geleneksel  2.  Resim Yarışması”  (Seçici Kurul Özel Ödülü) - MERSİN  2002
“Tarihi Mersin”  Baskı Resim Sergisi – MERSİN 2002
“1. Antalya Uluslararası Resim Festivali”  – ANTALYA 2002
“Çukurova Üniversitesi 10. Bahar Şenliği” Karma Resim Sergisi – ADANA 2001

“Mersin Üniversitesi Geleneksel 1. Resim Yarışması  (Mansiyon Ödülü)” – MERSİN 2001

17 Haziran 2015 Çarşamba

YEŞİM AKDENİZ VE FİSKOS MASASININ KENDİNE AİT DÜNYASI

Yeşim Akdeniz.
Yeşim Akdeniz’in Londra Pi Artworks’te açılan yeni sergisinin detaylarını konuşmak üzere atölyesinde buluştuk. Yeşim Akdeniz resimlerinde önemli bir yere sahip Modernizm, Sürrealizm, Bauhaus akımlarının yanı sıra ‘Antroposin’, ‘Object Oriented Ontology’ ve ‘Speculative Realism’ gibi sanat dünyası için oldukça yeni kavramları da konuştuk.

RÖPORTAJ: ÜMMÜHAN KAZANÇ

Sevgili Yeşim, Londra Pi Artworks’te 22 Mayıs’ta açılan ve 27 Haziran’a kadar devam edecek serginde yepyeni bir seri sanatseverleri bekliyor. Sergilerinin isimleri de hep ilginçtir. Bu seri için hangi ismi seçtin?
Sergimin ismi ‘The Secret Life of My Coffee Table’ olacak. ‘Fiskos Masamın Kendine Ait Dünyası’ olarak çevirmek isterim.

Yesim Akdeniz, “he called my name
and my heart stood still”,
2015, oil on canvas, 170x200 cm,
(© 2015 Yesim Akdeniz,
with the permission of the Pi Artworks London).
Yeni serinin kavramsal altyapısı hakkında neler söyleyebilirsin? Yeşim Akdeniz’in her serginin bir hikayesi vardır. Bu sergiyi nasıl kurguladın ve dünya ve dünyalılar ile olan meseleni nasıl anlatıyorsun?
Aslında anlatılacak çok şey var. Teoriye göre biz Antroposin (Anthropocene) denilen yeni bir dönemde yaşıyoruz. İnsanlık son 150 yılda gezegeni geri dönüşü olmayacak ve benzersiz bir şekilde değiştirdi. Gezegen, 4.5 bilyon yıllık geçmişinde hiç değişmediği şekilde değişti… Biz aslında Antroposin denen alışılmadık bir zamanda yeni ve alışılmadık bir gezegende yaşıyoruz (human planet). Jeologlar henüz Antroposin’in tam olarak ne zaman başladığına karar veremese de buhar makinasının icadının arkasından, iki büyük dünya savaşı ve nükleer patlamalar atmosferdeki karbondioksit oranını öncesine göre %40 arttırdı. Atmosferin içeriğinin değişmesiyle, gezegenle olan temel bağımız da değişti. Bunun devamı olarak yaşadığımız alışılmadık döneme ait yeni bir dünya hissinden ve farklı bir algıdan bahsedebiliriz. Gezegenin 4.5 bilyon yıllık tarihinde sadece güneşin, meteorların ve fırtınaların aydınlattığı gökyüzü artık yapay ışıklar, radyo frekansları ve dijital komünikasyonlarımızla ışıldıyor.
İnsanlık kendi yarattığı gezegeninde, kral koltuğunda(!) gururla otururken, arka planda gezegenin şarkısını(!) dinleyebiliriz. Bir düşünürsek; krallar sonunda koltuklarından inerler, gezegenimiz de olanca hızıyla ısınıyor.
Tüm bu anlattığım gezegenin bilincinde olma ve yeni bir algı ihtiyacı beni ‘Object Oriented Ontology (OOO) - Maddeyi Baz Alan Varlık Bilimi’ ve ‘Speculative Realism’ ile tanıştırdı. Bağlılaşımcılık dışında her tür gerçekliği bilinemez kabul eden post-Kantçı düşünce sistemini eleştiren ‘object oriented ontology’; insansız bir dünya tahayyül ettiğimizde insan merkezli düşünmeyi aşarak yeni bir algıya da ulaşabileceğimizi önerir. Metafizik bir hareket olan OOO’da maddenin insan algısından bağımsız kendi algısı olduğu fikri, insan üstünlüğünü kabul etmez doğal olarak.

Biraz ‘Speculative Realism’ kavramını açalım mı?
Çağdaş felsefede 2000’lerin sonlarından beri yerini bulmuş bir düşünme şekli ‘speculative realism’. Maddenin madde ötesi etkilerinin varlığıyla ilgilenir. Bu madde ötesi etkiler, maddeyi aştığı gibi, madde de onları aşar. Tüm bu bilinç halini ve okumaları içinde barındıran ve adeta sentezleyen bir sergi yapmak istedim.

Yesim Akdeniz, “once it was a heirloom, i invented
a name for it, it is the future passed from
generation to generation, it is soon a heirloom”, 2015,
oil on canvas, 170x145 cm.,
(© 2015 Yesim Akdeniz,
with the permission of the Pi Artworks London).
Resimlerin üzerinden gidersek hangi öğeleri bu akım içerisinde düşünmeliyiz?
Sergideki tüm resimler tanıdığımız medeniyetin dışında bir zamanı anlatıyor olabilir. İnsan tasarımı objeler ve insan yapımı (Bauhaus) modern mimari, su veya taşlar farklı uzunlukta yaşam sürelerine sahipler. Böylelikle de farklı bilgilere sahip olduklarını düşünüyorum. Bu objeler ve binalar tarihsel referansları dışında kendi varlıklarıyla ilgili bilgiler vererek resimlerde varlar.

Binaları, eşyaları ya da objeleri feminen mi maskülen olarak mı algılıyorsun? Bir anlamda kişilik kazandırmak gibi mi?
Evet, tam da nesnelerin ve binaların kişiliklerinden bahsetmek gibi… Tam da bizden bağımsız kendi hayatları ve serüvenleri olan varlıklar gibi.
Monet zambak resimlerini yaptığında, fırça darbelerinin ve renklerin bilindik formundan çıkarak tuval üzerinde özgürleşmesine izin verdi. Bu yeni boyama biçimiyle zambaklar ve zambakların etrafını saran su, varlıklarıyla resmin başrolünü oynayabildi. Monet, üstelik tuval bezinin de varlığını bize hissettirerek, tuvale de bu sahnede bir rol oynattı. Tıpkı Tarkovsky’nin film malzemesinin varlığını da bize hissettirdiği gibi.
‘The Secret Life of My Coffee Table’da başrolleri, tasarım mobilyalara, insan yapımı iç mekanlara, iç mekanlarda beliren taşlara ve birtakım binalara verdim.

Aslında bu seri, ironik yaklaşımınıza tezat olarak izleyicilere bir tablo önünde dakikalarca vakit geçirebilecek görsel bir zenginlik de sunuyor ve daha önceki serilerinde kullandığın pastoral öğeler daha çok ön plana çıkmış.
Son resimler daha kendi kendine, daha sakin. İçeriklerinin de öngördüğü gibi kendilerini sorgulamaya gerek duymuyorlar. ‘Şeyler’ resimlerin içini doldurmak için değil, resimler ‘şeyler’i anlatmak için varlar.
İnsan zamanla çok değişiyor. Ben de çok değiştim. Yaşadığımız yer bizi çok değiştiriyor. Uyum sağlamaya çalışıyorsun, uyum sağlayamadığın noktada karşı direnç geliştiriyorsun. On yıl önce benim de daha sert bir üslubum vardı. Eski röportajlarımı okuduğum zaman, ‘aaa bunları ben mi söylemişim’ diyebiliyorum.
Geçenlerde üçgen formu üzerine düşünürken (sergideki resimlerden bağımsız bulunan formlardan biri), aklıma gelen fikir şuydu; bir şekilde hayatı algılamaya çalışırken bir piramit oluşturuyoruz. Bizim için en önemli olanı, piramidin en üstünde konumlandırıyoruz diyelim. Gittikçe aşağı doğru önem derecesi azalan şeyler yer alıyor. Sanatla ilgili düşünürsek; piramidin en tepesine ne koymalıyım?
Yesim Akdeniz, “the ready-made planet”,
2015, oil on canvas, 160x145 cm.,
(© 2015 Yesim Akdeniz,
with the permission of the Pi Artworks London).
Kendi piramidimi oluşturmaya çalışırken şunu düşündüm; bir gün bir sanatçının aklında bir kıvılcım çakıyor, zekasını ve yaratıcılığını kullanarak bu kıvılcımdan çıkan işler üretiyor. Çok naif, saf ve güzel bir an olan bu kıvılcım anının üzerine koca bir sektör inşa edilmiş durumda. Piramidi sanat sektörü olarak düşününce, piramidin en tepesiyle eteklerinin birbirinden uzak başka coğrafyalarda olduğunu görebiliriz. Ben piramidin tepesine sanat üretmeyi koydum. Piramidin alt katmanlarında tanımadığım bir sürü ara katman var. Bu resimleri yapmak benim için yaşamsal olduğuna göre, üretimi en tepede tutmaya uğraşmaktan başka bir şey gelmiyor aklıma.

Bu serginde dikkat çeken bir nokta daha var. ‘Siyah Kare’ anlatımın içinde yer alıyor.
20. yüzyılda sanat tarihinin kırılma noktalarından biri olan Malewich’in ‘siyah karesi’ adeta tanrısal bir elle, sergideki çalışmalarımdan biri olan ‘The Radical Mind, Silent Echo / Come Revolution!’ resminin içine giriyor. 20. yüzyılın bir diğer kırılma noktası olan modernist hareketin bir iyileştirme unsuru olarak, dışarıdan müdahale ile insanların hayatına girmesine bir gönderme gibi. Yüklendiği bir sürü anlamın yanı sıra en basit modern form olan ‘siyah kare’ sergide fiziki olarak da bulunuyor. Üçgen ve dikdörtgenden oluşan diğer ekstra formlar da bazen resimlerin içinde bazen de fiziki olarak sergi mekanında bulunuyor.

Yesim Akdeniz, “the radical mind, silent echo come revolution!”, 2015, oil on canvas, 200x245 cm., (© 2015 Yesim Akdeniz, with the permission of the Pi Artworks London).

O zaman kısaca yeni bir Yeşim Akdeniz stili ile karşılaşıyor izleyici diyebiliriz.
Röportajın başında da söylediğim gibi anlatacak çok şey var. Bütün bu anlattıklarımı bir kolyenin birbirine geçmiş halkaları olarak görebiliriz. Uzun yıllardır biriktirdiklerimle, çok katmanlı ve şiirsel bir görsel dil yaratmak istedim.

BİLGİ İÇİN
Neil Jefferies (nj@piartworks.com) 
Tel: +44 207 637 8403 

YESIM AKDENIZ: “The Secret Life of My Coffee Table” Exhibition
Pi Artworks London
22 May – 27 June 2015

Pi Artworks London is pleased to announce “The Secret Life of My Coffee Table”, an exhibition of new paintings by Yeşim Akdeniz. This is the artist’s fourth London exhibition, after group shows at The Saatchi Gallery and the European Commission and a two-person exhibition at West London Projects.

Akdeniz paints fictive landscapes and interiors inhabited by a sparse array of design objects and architecture borrowed from our recent past. While the juxtapositions within the picture plane are surreal, the subjects, depicted with smooth surfaces and a soft and muted palette, are unambiguous and unmistakable for anything else. Each series is tied together by an underlying concept that comes through the artist’s close reading of psychoanalysis, philosophy, and architectural theory, though the paintings are not composed with the intention of being read in a linear fashion.

For “The Secret Life of My Coffee Table”, Akdeniz has produced a series of paintings of the exterior of iconic stone buildings that are partially submerged by clear and calm bodies of water. Alongside this are depictions of the building’s interiors that contain stylish furniture as well as piles of rocks whose purpose is uncertain. These seemingly post-apocalyptic scenes suggest a potential future where our buildings and design objects in their various forms remain as our sole survivors.

The inspiration behind the series is a childhood memory of Carl Gustav Jung – founder of Analytical Psychology. As a young boy, he felt uncertain about himself and the world. One day, he put a carved manikin and a black stone in a pencil case and hid it in his attic. Without knowing why, the secret box and its contents gave the young boy courage and comfort. Years later, he remembered this long-forgotten act when reading about the ancient soul-stones of Arlesheim, Germany. For Jung, it became clear that the stone from his childhood had - unknowingly - a similar function as that of the soul-stones.  As one of the world’s oldest witnesses these stones where seen as imbued with a sense of wisdom and ‘being’ and therefore a calming effect. The fact that this stone ritual was practiced in a similar way in an ancient time he had no knowledge of led to Jung’s proposition that our species shares a collective unconscious made up of instincts and ancient wisdom that runs deeper then personal memories.

Informed by this story, as well as Timothy Morton’s texts on “Object Oriented Ontology”, Akdeniz paints buildings and design objects that she feels are both hallmarks of our modern society as well as ‘encrypted’ with inherent characteristics that tap into our collective unconscious. As the world around us increasingly filled with our own inorganic constructions and designs, they become the successors to what Jung saw in his historic stones. Raising the question, how will this relationship change in a contemporary society where an increasing number of the assets we own and interact with exist in dematerialised digital form?

YEŞİM AKDENİZ
Yeşim Akdeniz lives and works in Istanbul, Turkey. Solo exhibitions include “Opposing and Those Sympathizing”, Dirimart, Istanbul, Turkey (2014); “A Dream Within a Dream”, PAK Kunstverein, Glückstadt, Germany (2011); “The New Professionals”, Galerie Fons Welters, Amsterdam, The Netherlands (2008); Sterblichkeit hat ihren Preis, Produzentengalerie, Hamburg (2007); “The Man”, West London Projects, London, UK (2006); and “Cocaine Nights”, Galerie Klinkhammer und Metzner, Düsseldorf (2002). Group exhibitions include “Sanat International”, 12 Star Gallery, London (2015); “Le peintre de la modern”, Galerie Jochen Hempel, Leipzig, Germany (2013); “Signs Taken in Wonder”, Museum für angewandtekunst/ MAK, Vienna, Austria (2013); “Wir Drei”, Guggenheim Gallery, Los Angeles, USA (2013); “Confessions of Dangerous Minds”, Saatchi Gallery, London UK (2011); and “20/20 Vision”, Stedelijk Museum, Amsterdam The Netherlands (2004). Her work can be found in private collections such as the Deutsche Bank Collection and Nederlandsche Bank Collection, in Germany, and museum collections such as the Fries museum and De ateliers, in Amsterdam and the Netherlands.

For more information please contact: Neil Jefferies (nj@piartworks.com) or call +44 207 637 8403



16 Haziran 2015 Salı

“PostHoc II” SERGİSİ, 16 HAZİRAN’DAN İTİBAREN MİNE SANAT GALERİSİ NİŞANTAŞI’NDA

Ahmet Can Mocan, “Günah Keçisi”, 2010, Fotoğraf (edisyon: 7 +1), 20x20 cm.

Türkiye sanat ortamında 30. yılını bir dizi sergi, etkinlik ve galerinin 30 yıllık tarihini üç ciltlik belgesel nitelikte “Çağdaş 1985” isimli kitap ile kutlayan Mine Sanat, Nişantaşı galerisinde genç kuşak sanatçıların çalışmalarını “PostHoc” başlığı altında sergilemeye devam ediyor.

Latince bundan sonra anlamına gelen PostHoc, İstanbul sanat ortamında 30 yılı geride bırakan Mine Sanat Galerisi’nin, kariyerine yeni başlayan sanatçılara alan yaratmak amacıyla düzenlemeye başladığı sergilerin ikincisi. Mine Sanat Galerisi, PostHoc sergileri ile genç kuşak sanatçıların zaman içerisindeki yönelimlerini takip etmek, genç sanatçılara destek olmak gibi önemli bir sorumluluğu da yerine getirmeyi amaçlıyor.

Ahu Akkan, “Ruh Hali”, 2015, aplike tül, 193x125 cm.
Mine Sanat 30. yıl etkinlikleri kapsamında, Hande Özdilim ve Dolunay May küratörlüğünde hazırlanan, PostHoc II sergisinin açılışı, 16 Haziran 2015 tarihinde gerçekleşiyor. Her sanatçının birden fazla çalışmasıyla yer aldığı sergi süresince belirlenecek bir günde, galeri mekanında, “Mine Sanat 30. Yıl” kavramını merkez edinen bir adet eserin üretileceği workshop (teknik ve malzeme seçimi sanatçılara bırakılacak) düzenlenecek. 12 sanatçının katılımı ile gerçekleşecek workshop sürecinde, 30 yıllık galeri arşivi kolektif eser üretiminde faydalanmaları için sanatçılara açılacak. Söz konusu workshop görsel kayıt altına alınarak ilerleyen dönemde belgesel olarak yayınlanacak. Workshop’da her sanatçının ürettiği işlerin bir araya gelmesinden oluşacak ortak işin, Contemporary İstanbul 2015 fuarında sergilenmesi planlanıyor.

Açılışı 16 Haziran 2015 Salı günü saat 17:30’da gerçekleşecek olan “PostHoc II” sergisi, 31 Temmuz 2015 tarihine kadar Mine Sanat Galerisi Nişantaşı Merkez şubesinde izlenebilir.

Sergide Yer Alacak Sanatçılar
Ahu Akkan
Ekin Can Bayrakdar
Gülşah Bayraktar
Onur Çetin
Murat Kosif
Ahmet Can Mocan
Cansu Tanpolat
Tuna Üner
Filiz Piyale Yakar
Erkan Yaprakkıran
Serdar Yörük
Mine Zereyalp

BİLGİ İÇİN
www.minesanat.com
Tel: +90 (212) 232 38 13
Adres: Teşvikiye, Poyracık Sok. No:1/1 Yasemin Apt. Kat:1 D:5

34365, Nişantaşı / İstanbul


15 Haziran 2015 Pazartesi

GİYİLEBİLİR SANAT - SANAT MODA OLDU

Oben Yılmaz, 2015.
Sanatçıların kendilerine ait bir dille oluşturdukları yapıtların birer yansıması niteliğinde olan giysiler modanın “giy-kullan-at” mantığına karşı sanatın var edici özgün yapısını referans almaktadır. Denizhan Özer'in küratörlüğünü yaptığı, genç sanatçıların giyilebilir sanat çalışmalarından oluşan “Sanat Moda Oldu” sergisinin açılışı bir defile şeklinde oldu. Defilede izleyicilere sunulan giysiler ise, giysiden çok sanat yapıtı özelliği taşıyor. 40 sanatçının çalışmalarından oluşan sergi, 30 Haziran 2015 tarihine kadar Summart’ta ziyaret edilebilir.

Sanatçılar:
Ali Mirzaei, Aslı Özok, Ayşe Günay, Ayşe Kapusuz, Barış Cihanoğlu, Burçin Erdi, Ceren Ceylaner, Çetin Pireci, Damoon Yaghoobi, Demet Yalçınkaya, Deniz Gökduman, Deniz Pireci, Deniz Sağdıç, Dilara Aygün, Eda Çığırlı, Fazilet Kendirci, Güneş Acur, Hülya Küpçüoğlu, Işıl Arısoy, Koray Erkaya, Mehmet Alpdoğan Erciş, Mehmet Özenbaş, Melis Boyacı, Merve Özgören, Müge Ceyhan, Mustafa Albayrak, Nesren Jake, Nurgül Özmelek, Oben Yılmaz, Özge Kul, Refika Onur Mikar, Seçil Erel, Semra Ay Çırpan, Seren Ceren Asyalı, Parisa Minouchehr, Sevinç Çiftçi, Şevket Sönmez, Şifa Girinci, Suna Tüfekçibaşı, Tan Taşpolatoğlu.

Bilgi için:


İSMAİL ATEŞ: “EVREN TASARIMLARI – KIRMIZI”


Sakarya Büyükşehir Belediyesi, Kültür Sanat Etkinlikleri kapsamında Ressam İsmail Ateş’in özgün eserlerinden oluşan “Evren Tasarımları – Kırmızı” konulu sergiyi Sakaryalı sanatseverlerin beğenisine sundu. Sergi, 30 Ağustos Pazar gününe kadar OSM (Ofis Sanat Merkezi)’nde ziyaret edilebilir.

İSMAİL ATEŞ
Lisans: 1982 - Gazi Üniversitesi, Resim - İş Eğitimi Bölümü
Yüksek Lisans: 1988 - Hacettepe Üniversitesi, Resim Ana Sanat Dalı
Doktora / Sanatta Yeterlik: 1993 - Hacettepe Üniversitesi, Resim Ana Sanat Dalı
Doktora Sonrası: 2002 / 2004 City University of New York, Hunter Art Department


Akademik Görev ve Deneyim
1985-1992      Güzel Sanatlar Fakültesi Hacettepe Üniversitesi, Arş. Gör.        
1992-1996      Güzel Sanatlar Fakültesi Hacettepe Üniversitesi, Öğr. Gör.        
1996-2006      Güzel Sanatlar Fakültesi Hacettepe Üniversitesi, Yrd. Doç.       
2002-2004      Hunter College The City University of New York, “Research Scholar”      
2006-2012      Güzel Sanatlar Fakültesi Hacettepe Üniversitesi, Doç.           
2012-Devam Ediyor   Güzel Sanatlar Fakültesi Hacettepe Üniversitesi, Prof.             

İdari Görevler
1998 – 2001 Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü Başkan Yardımcısı
2008 – 2010 Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü Başkanı
2012  – 2013 Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü Başkanı
2013 – 2014 Hacettepe Ü. kadrosundan Batman Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı

Küratörlüğünü Yaptığı Sergiler
2006    “27 + 1 Genç Kuşak”, 1 - 30 Ocak 2006, Hacettepe Üniversitesi Sergi Salonu, Sıhhiye Merkez Kampüsü - Ankara.
2012    “Hacettepe Koleksiyonu’ndan Çağdaş Türk Resim Sanatı”, 11 Aralık 2012 – 30 Ocak 2013       Yunus Emre Kültür Merkezi, Brüksel – Belçika.
2013    “Dört Kuşak Çağdaş Türk Sanatı”, 22 Mayıs 2013 – 21 Haziran 2013, Boşnak Enstitüsü Sergi Salonu, Saraybosna - Bosna Hersek.
2013    “Yeni Kuşak Türk Resminden Bir Seçki”, 2 - 22 Ekim 2013, Priştine Yunus Emre Enstitüsü, Priştine – Kosova.


Kişisel Sergiler
1983 Ankara Dost Sanat Ortamı
1984 Ankara Sanat Kurumu
1988 Ankara H.Ü. G S F Resim Bl. (Y.L.)
1991 Ankara İlayda Sanat Galerisi
1992 Ankara Resim Heykel Müzesi
1993 İzmir İş Bankası Sanat Galerisi
1993 Ankara H.Ü. G SF Resim Bl. (S.Y)
1994 Ankara, Talih Kuşu Sanat Galerisi
1994 Ankara, Galeri Zon
1996 Ankara, Galeri Soyut
1996 Ankara, İnşaat Müh. Sosyal Tesisleri
1997 Ankara, Galeri Sanat Yapım
1998 Ankara, Galeri Soyut
1999 Ankara, Galeri Soyut
2001 Ankara, İlayda Sanat Galerisi
2001 İstanbul, Galeri Baraz
2001 Ankara, Galeri Soyut
2002 Ankara, Galeri Akdeniz
2002 İstanbul, Galeri Artist
2002 Ankara, Galeri Toyan
2004 New York, “United Nations Plaza 821”
2005 İstanbul, Artsumer Sanat Galerisi
2006 Ankara, Atlas Sanat Galerisi
2006 İstanbul, Demart Sanat Galerisi
2007 Ankara, ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi
2009 İstanbul, Beşiktaş - Ortaköy Sanat Galerisi
2012 New York, Turkish Center

2015 İstanbul, Sefaköy Kültür ve Sanat Merkezi

DETAYLI BİLGİ İÇİN
Ofis Sanat Merkezi: Semerciler Mh. Kudüs Cd., Adapazarı, Sakarya
Tel: (0264) 274 9587
www.ismailates.com

8 Haziran 2015 Pazartesi

TÜRKİYE’DEN GENÇ SANAT PRİŞTİNE GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ GALERİSİ’NDE


(Please scroll down for English version)
“Türkiye Balkanlar Kültürlerarası Sanat Diyalogları” kapsamında sergilenen “BİR HİKAYEM VAR” sergisi, Saraybosna, Tiran ve Podgoritsa’dan sonra Priştine’de. “Türkiye – Balkanlar Kültürlerarası Sanat Diyalogları” projesi kapsamında, İKASD İstanbul Kültürlerarası Sanat Diyalogları Derneği ve Yunus Emre Enstitüsü işbirliğiyle, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu tarafından desteklenen “Bir Hikayem Var” Türkiye’den Genç Sanat sergisi, 5 Haziran – 19 Haziran 2015 tarihleri arasında Kosova Priştine Güzel Sanatlar Fakültesi Galerisi’nde...


Türkiye ve Kosova arasındaki yüzlerce yıllık bağlar, köklü ortak kültürler ve yürütülen çalışmalar ile her geçen gün daha da kuvvetlenmektedir. Bu önemli sergide, geçmişten günümüze kurulan bağlar, genç jenerasyonların bu birikimleri bir kez daha hatırlaması ve paylaşması düşüncesi ile “Türkiye Balkanlar Kültürlerarası Sanat Diyalogları” projesi kapsamında Priştine’de sanatseverler ile buluşuyor.

Küratörlüğünü Beste Gürsu’nun yaptığı “Bir Hikayem Var”, Türkiye’den Genç Sanat sergisinde, sanatın farklı disiplinlerinden, A.Sina Gürsu, Barış Sarıbaş, Kadir Akyol, Bora Çetin, Çağdaş Erçelik, Doğu Akıncı, Ekin Onat, Emre Çalış, Enes Ateş, Hüseyin Rüstemoğlu, Mihriban Mirap, Nesren Jake, Özgür Demirci ve Yasemin Öztürk Erdoğan’ın eserleri yer alıyor. “Bir Hikayem Var” sergisinde 14 genç sanatçı, farklı kültürlerin, belleklerde saklı kalmış özgün hikayelerini yorumlarken, 19.yüzyıl ve 21. yüzyıl arasındaki yaşam farklılıklarını, kaybedilen ve kazanılan değerler üzerinden ilişkilendirmişlerdir.

İKASD tarafından projelendirilen “Türkiye Balkanlar Kültürlerarası Sanat Diyalogları” projesi, Priştine Güzel Sanatlar Fakültesi Galerisi ev sahipliğinde,Yunus Emre Enstitüsü işbirliği ile UNESCO Türkiye Milli Komisyonu, Yunus Emre Priştine Türk Kültür Merkezi ve Art and Life Project desteği ile gerçekleştirilen proje kapsamında yer alan sergi 19 Haziran 2015 tarihine kadar Priştine Güzel Sanatlar Fakültesi Galerisi’nde Türkiye ve bu yakın coğrafyasını sanat ekseninde buluştururken, iki kültürün ortak noktalarına da ışık tutuyor.

Daha Fazla Bilgi İçin
IKASD – Istanbul Kültürlerarası Sanat Diyalogları Derneği
Gizem Gürpınar +90 (212) 293 91 50



YOUNG ART FROM TURKEY IN PRISHTINA of FINE ARTS FACULTY GALLERY
5 June – 19 June 2015

The “Turkey – Balkans Intercultural Art Dialogs” project with the cooperation of the IKASD, Istanbul Intercultural Art Dialogs Association and the Yunus Emre Institution, supported by the Turkish National Commission for UNESCO the “I have a story”, Young artist exhibition, are presented in the Prishtina of Fine Arts Faculty Gallery from June 5 – June 19, 2015.


The hundreds of years old connections, the deep rooted common culture and the cooperation between Turkey and Kosovo grow stronger every day. Making a connection between the past and now, the project “Turkey-Balkans Intercultural Art Dialogs” has been prepared by the young generation to remind and share this cultural treasure once again.


The “I have a story”, an exhibition from young Turkish Artists, curated by Beste Gürsu is a compilation of pieces from different art disciplines created by A.Sina Gürsu, Barış Sarıbaş, Kadir Akyol, Bora Çetin, Çağdaş Erçelik, Doğu Akıncı, Ekin Onat, Emre Çalış, Enes Ateş, Hüseyin Rüstemoğlu, Mihriban Mirap, Nesren Jake, Özgür Demirci and Yasemin Öztürk Erdoğan. The “I have a story” exhibit has been created by 14 young artists by interpreting the different cultures and hidden but not forgotten unique stories and linking these to the life differences, and lost and won values of the 19th and 21st century.


The “Turkey - Balkans Intercultural Art Dialogs” project is conceptualized by IKASD (Istanbul Intercultural Art Dialogs Association), hosted by the Prishtina of Fine Arts Faculty Gallery cooperation with the Yunus Emre Institute, supported by Turkish National Commission for UNESCO, Yunus Emre Prishtina Turkish Cultural Center and Art and Life Project. The exhibit will be presented until June 19, 2015 in the Prishtina of Fine Arts Faculty Gallery and will not only bring Turkey and the near geography close on an art level but also shed light on the similarities of both cultures.

For more information:
IKASD – Istanbul Intercultural Art Dialogues Association
Gizem Gürpınar +90 (212) 293 91 50
Prishtina of Fine Arts Faculty Gallery