8 Nisan 2018 Pazar

RAŞİT ALTUN: “SIFIR”

Raşit Altun.


Resimlerinde kendi hayal dünyasındaki “Araf”ı kendine özgü stiliyle yorumlayan Eskişehirli sanatçı Raşit Altun’un “Sıfır” isimli kişisel resim sergisi, eş zamanlı olarak İstanbul ve Ankara’da sanatseverlerin beğenisine sunuluyor. Platform A’nın gerçekleştireceği sergilerin İstanbul’daki adresi Nişantaşı’nda yer alan ART212 Sanat galerisi ve sergi 18 Nisan’a kadar devam edecek. Ankara’daki sergi ise, 11 – 26 Nisan tarihleri arasında Platform A’da gezilebilecek. Altun’un sergide yer alacak son dönem eserlerini ve sanatını usta sanatçı YALÇIN GÖKÇEBAĞ serginin katalog yazısında aşağıdaki sözlerle anlatmaktadır;

Çok müze gezenler görmüşlerdir, 15. ve 16.yy’daki Rönesans ve sonrası peyzajlarda fantastik ögeler kullanılan bol figürlü kompozisyonlar vardır. Raşit’in resimlerinde de buna benzer özellikler olduğunu görmemiz mümkün. Raşit, konu olarak genellikle Araf olayını ele almıştır. Araf bilindiği gibi esas sorgulamadan önce, yani insanların cennete cehenneme gitmeden önce toplandıkları yerdir.



Raşit Altun.
Raşit’in resimlerinde dikkatimi çeken üç ana unsur var. Birincisi ışık, ikincisi şekil dediğimiz formlar, üçüncüsü de renk bütünlüğüdür. Raşit bu üç ana unsuru resimlerinde muhakkak kullanarak büyük bir kompozisyon ortaya çıkartmaktadır. Bu kompozisyonlarda özellikle uyum, ahenk dediğimiz formların birbirleriyle olan ilişkilerini son derece ustalıkla kullanan genç bir sanatçımızdır. Ayrıca sürrealist bir akımın takipçisi olduğunu görmekteyiz. Raşit’in resimlerine baktığımızda şehir, insanlar ya da doğa adeta bir boza kıvamında bir su ya da bir nesnenin havaya uçuşmaları şeklinde anlık olayları da yakalamış ve bunu hissettiren formlar da kullanmıştır. Bu formlar gayet ustalıkla kullanıldığı için resmin bütünlüğünü bozmadan, ana temayı çok etkilemeden genel bütünlük kavramını resimlerinde görmemiz mümkün. Sanatta önemli iki husus vardır. Birincisi resmin bütünlüğü, ikincisi de değişiklik formasyonudur. İkisi de bir sanat eserinde muhakkak bulunması gereken önemli unsurlardır. Bütünlük içerisinde teknik yani renk bütünlüğü, şekil bütünlüğü ve de ritim bütünlüğü olması gerekir. Raşit bunu başaran genç bir sanatçı. Ben Raşit Altun’un resimlerinin özgün olduğuna inanıyorum.


Raşit Altun.

Böyle resim yapan var mı dünyada muhakkak vardır ama kendi imzasını yaratmış ve resimlerine baktığımızda bu Raşit Altun’un diyebiliyoruz. Bu da bir sanat eserinde bulunması gereken en önemli hususlardandır. Dolayısıyla bu resimler amacına ulaşmış resimlerdir. Peki, acaba Raşit her şeyi bitirip, nokta mı koyuyor? Hayır, muhakkak ki daha ileride kendi karakterini bozmadan çok daha başka konular, başka kompozisyonlar oluşturacağına eminiz. Görüyorum ki özellikle birkaç yıldır yakından takip ettiğim sanatçı dostum, ışığı çok güzel kullanıyor. Soyut resimde ışığa o kadar gerek yok gibi düşünülebilir ama bakınız Raşit’in resimlerinde ışık ve gölgeler o kadar yerindeki, resim insana onun beklediği etkiyi yapıyor. Raşit’in insanda kan deveranını arttıran resimleri var. Öte yandan bazıları da dingin, sakin bir izlenim yaratmakta. Resmin başarılı olup olmaması resmin kendini iyi anlatması ile mümkündür. Seyirci bir resme baktığı zaman o resim ile psikofizyolojik bir iletişim kurar. Eğer karşıdaki tablo insan üzerinde bunu oluşturuyorsa, gerçekten resim başarılı olmuş demektir.

Bunu şöyle açıklayabiliriz. İnsan bir şeyi beğendiği zaman vücudunda fizyolojik olarak neler oluşuyor, bunları biliyoruz. Ayrıca birde beyinde o güzellik duygusunun yarattığı olumlu ve rahatlatan etkiler oluşur. İşte bunu Raşit Altun resimlerinde başarmış. Bu sergisinde tüm araştırmalarının karşılığını almış ve tablolarına yansıtmış olduğunu görüyorum ve başarıya ulaşmış bir sergi olarak tanımlayabileceğimizi düşünüyorum.


Raşit Altun.
RAŞİT ALTUN
Raşit Altun 1980 İzmir’de doğdu. 2001 yılında Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Görsel Sanatlar Eğitimi Bölümünden mezun oldu. Altı kişisel sergisinin yanı sıra 2015, 2016 yılında Fransa Paris Louvre SNBA Carousel Salonu Türk Delegasyonu Salon Sergisi, 2015 Polonya’da Torun Müzesi Okregowe Ala Turque sergisi ve 2012 ABD Miami Art Expo gibi çok sayıda sergide yer almış, ulusal ve uluslararası sempozyumlara katılmıştır. Yunus Emre resim Yarışması, TJK Anıt Heykel Yarışması, Turgut Pura Vakfı Heykel yarışması, 2012 yılında Eskişehir Sanat Derneği Resim Ödülünün de olduğu toplam on ödülü olan sanatçının eserleri resmi ve özel koleksiyonlarda bulunmaktadır. Eskişehir’de kişisel atölyesinde çalışmalarına devam etmektedir.



“RENK, IŞIK, TİTREŞİM: TÜRK İZLENİMCİLERİ” SERGİSİ ARKAS SANAT MERKEZİ’NDE

İbrahim Çallı, “Adada Sohbet”.

Açıldığı 2011 yılından bu yana, İzmir’de uluslararası boyutta sergilere ev sahipliği yapan Arkas Sanat Merkezi, bahar döneminde yepyeni bir sergiyle kapılarını sanatseverlere açıyor. 12 Nisan 2018 – 27 Temmuz 2018 tarihleri arasında gerçekleşecek “Renk, Işık, Titreşim: Türk İzlenimcileri” isimli sergi, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan süreçte manzara, natürmort ve portre başta olmak üzere müze ve özel koleksiyonlardan derlenen eserlerle Türk resim sanatına damgasını vuran Türk İzlenimcileri’ne ışık tutuyor. Ağırlıklı olarak Türkiye’nin modernleşme sürecinde yurtdışında gördükleri eğitimlerden sonra yurda dönen ve modern sanatın temsilcileri olarak bilinen 1914 Kuşağı sanatçılarını kapsayan sergide 120’ye yakın eser yer alıyor.
Sergi İbrahim Çallı, Nazmi Ziya, Hikmet Onat, Hüseyin Avni Lifij, Feyhaman Duran, Namık İsmail, Mehmet Ruhi Arel, Sami Yetik gibi İzlenimci anlayıştan etkilenen farklı dönem sanatçılarından zengin bir seçki sunuyor.


Nazmi Ziya.

1914 KUŞAĞI SANATÇILARI VE İZLENİMCİLİK
20. yüzyılın ilk çeyreğinde Türkiye’de resim sanatına damgasını vuran ve Türk İzlenimcileri olarak da adlandırılan 1914 Kuşağı sanatçıları, Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanma sürecinin ve aynı zamanda Batılılaşma hareketlerinin ivme kazandığı Meşrutiyet dönemlerinin tanığı, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin de karşılayıcısı olan bir kuşaktır. Kuşağa adını veren İbrahim Çallı, Nazmi Ziya, Hikmet Onat, Hüseyin Avni Lifij, Feyhaman Duran, Namık İsmail, Mehmet Ruhi Arel, Sami Yetik kendinden önceki kuşaktan farklı olarak resim sanatına konu çeşitliliği katkısında bulunmuş ve bunun yaygınlaştırılmasında öncü olmuşlardır.


Feyhaman Duran.

DOĞAYI HOCALARI KABUL ETMİŞLER
Sanayi-i Nefise Mektebi’nde aldıkları akademik eğitimin ardından 1908-1910 yılları arasında Paris’e giden ve 1914 yılında I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi üzerine İstanbul’a dönen 1914 Kuşağı sanatçıları, orada son demlerini yaşamakta olan İzlenimci anlayıştan etkilenerek İstanbul’a dönmüşlerdir. Beraberlerinde getirdikleri İzlenimci sanat anlayışı, resim sanatının eski teknik ve anlatım biçimlerine son vermiş; Türk resim sanatının terminolojisini değiştirmiştir.
Türk resminde Hoca Ali Rıza’nın başlattığı açık hava resmi geleneğine yakın buldukları İzlenimcilik’ten etkilenerek, İstanbul’un çeşitli semtlerinden, günün, mevsimin farklı saatlerini tasvir etmiş, doğayı hoca kabul etmiş ve doğa gözlemlerine önem vermişlerdir.


Hikmet Onat.

ÜÇ KUŞAK SANATÇIYI BİR ARAYA GETİREN SERGİ
“Renk, Işık, Titreşim” sergisinin ağırlığını 1914 Kuşağı sanatçıları oluşturmakla birlikte, sergide bu kuşağın öncesi ve sonrası sanatçılar da yer alıyor. Serginin üç kuşak sanatçıyı bir araya getirebilmesi, tüm bu sanatçıların doğa tutkusuyla gerçekleştirdikleri manzaralar sayesinde mümkün olabiliyor. Sergide 1914 Kuşağı sanatçılarına öncülük eden Hoca Ali Rıza ve Halil Paşa, asker kökenli ressamlardan Şevket Dağ, Ali Rıza Beyazıt, Mehmet Ali Laga, kuşağa adını veren İbrahim Çallı, Hikmet Onat, Hüseyin Avni Lifij, Feyhaman Duran ve onları takip eden kuşağa ait sanatçılardan Sabiha Rüştü Bozcalı, Melek Celal Sofu, Hamit Görele, Şeref Akdik, Edip Hakkı Köseoğlu’na ait eserler yer alıyor.

Cumhuriyet’in kuruluşu sonrasında gerçekleştirilen devrimler de bu dönem sanatçılarının yapıtlarında işleniyor. Bu dönemde sanat, modern kadın imgesi, Harf İnkılâbı, Kılık Kıyafet Devrimi, Tevhid-i Tedrisat Kanunu gibi yeniliklerin görselleştirildiği bir araç haline gelir. 1914 Kuşağı sanatçıları, kendi öğrencileri olan Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği ve d Grubu’nu oluşturacak sanatçılarla birlikte misyon yüklenerek özellikle kadın teması üzerinden modern görünüm imgesini işlerler ve kadını çoğunlukla görmek istedikleri yerde, kamusal alanda betimlerler. Sergideki İbrahim Çallı’nın “Ada’da Sohbet”, Mehmet Ruhi Arel’in “Fatih Kaymakamlığı” resimleri modernleşmenin kadına atfettiği önemi görselleştiren ve kadını kamusal alana taşıyan başlıca örnekler arasındadır.


Hikmet Onat.

Türkiye’de modern resmin kurucusu olan 1914 Kuşağı sanatçıları, portreler, nü resimleri, modern kadın imgesi, iç mekân resimleri, natürmortlar, çok figürlü kompozisyonlar üretmiş ve doğaya öznel bir yorum getirdikleri manzaralarıyla da önceki kuşaktan ayrılmışlardır. 1914 Kuşağı sanatçıları, sanatta öznelliği ortaya çıkarmayı hedeflemişlerdir. Bu açıdan bakıldığında, bu kuşak, Türkiye’de modern sanatın tam anlamıyla kurucusu ve taşıyıcısı olan ilk kuşaktır.

Arkas Sanat Merkezi; Salı -Pazar günleri 10:00-18:00 saatleri arasında, “Uzun Perşembe” günlerinde ise saat 20:00’e kadar ücretsiz ziyaret edilebilir.





2 Nisan 2018 Pazartesi

TEOMAN SÜDOR’UN “SONSUZLUK” SERGİSİ GALERİ DİANİ’DE



55 Yıllık sanat yaşamını geride bırakan duayen sanatçı Teoman Südor’un sanatçı olarak zaman ve mekandan soyutlanmış doğa, ışık ve felsefe üzerine kurduğu “Sonsuzluk” adlı resim sergisi 7 Nisan’dan itibaren Galeri Diani’de!

Teoman Südor’un “Sonsuzluk” adlı kişisel sergisi 7-28 Nisan 2017 tarihleri arasında  Galeri Diani’ de gerçekleşiyor. Serginin adından da anlaşıldığı üzere sanat yaşamında edidiği deneyimlerini çok daha fazla yalınlaştırarak, çok daha fazla dinginleştirerek ama paletindeki renkleri çok ama pek çok arttırıp zaman ve mekan ögelerini birbiri içinde eriterek doğa ve insanın sonsuz döngüsünü sorguluyor.

Teoman Südor’un yapıtları her sergisinde olduğu gibi bir önceki sergisinin adeta devamı niteliği taşıyor. Sanatçının neredeyse ellibeş yıldır ürettiği yapıtlar yaşamın düşünsel algısını oluşturuyor. Prof. Ayla Ödekan’ın dediği gibi ‘Südor’un tanımladığı uzamda gökyüzü ile yeryüzü bir dialog içindedir ve Prof. Nükhet Güz’ün dediği gibi ‘Işığı öylesine düşünsel öylesine yetkin kullanır ki... Işığın Efendisidir. Bu kişisel sergisinde sanatçı yağlıboya tabloları ile izleyiciyi; dolambaçsız, yalın ama bir o kadar da simgesel anlatımıyla içsel bir yolculuğa çıkartacak.
Galeri Diani’ nin son beş yıldır gelenekselleştirdiği sanatçılar, eleştirmenler ve izleyicilerin katılımıyla gerçekleştirdiği sergi üzerine yapılacak olan söyleşi ise 21 Nisan 2018 tarihinde gerçekleşecek.


TEOMAN SÜDOR
Sanat yaşamında 55 yılını geride bırakan duayen sanatçı İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Bedri Rahmi Eyüboğlu atölyesinden mezun olduktan devlet bursuyla Roma Güzel Santlar Akademisinde doktora yapmak üzere Roma-İtalya’ya eşi ressam Gülseren Südor ile birlikte gitti. Eğitimine devam ederken üretmeye devam etti. Türkiye’ye döndüğünde İstanbul Teknik Üniversinde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı ve 1985 yılında sanatta yeterliliğini tamamladı. 2006 yılında emekli olduktan İstanbul Kültür Üniversitesinde eğitim vermeye devam etmektedir. Başta İtalya ve Avusturya olmak üzere yurt dışında 9 kişisel, yurt içinde ise 67 kişisel sergi açmış, yurtdışı dahil olmak üzere 20’den fazla fuar, bienal ve trienale katılmış sayısız karma sergide yer almıştır. Yapıtları yurtiçi ve yurtdışında birçok koleksiyonda yer almakta ve müzelerde bulunmaktadır, ayrıca birçok ödülü bulunmaktadır.



GALERİ DİANİ
www.galeridiani.com
Adres: Firuzağa Mahallesi, Bostanbaşı Cd. 3/D, 34425 Beyoğlu/İstanbul
Tel: (0212) 244 31 34









9 Mart 2018 Cuma

MAİDE BULAK “HERAKLES” SERGİSİYLE F SANAT GALERİ’DE

Altın Boynuz, 2014, Boynuz üzerine altın varak, 88x95x34 cm.
The Golden Horn, 2014, Gold leaf on horn, 88x95x34 cm.

Soyut Ekspresyonist akımın önde gelen genç kuşak temsilcilerinden MAİDE BULAK, “HERAKLES” isimli sergisiyle; 7-31 Mart 2018 tarihleri arasında Nişantaşı F SANAT GALERİ’de sanatseverlerle buluşuyor. Maide Bulak sergisinde, mitolojinin en popüler kahramanlarından biri olan Herakles ya da Herkül’ün 12 görevi -ya da dayatılan emirler- üzerinden, M.Ö. 2000’li yıllardan günümüze güç, iktidar, kahramanlık, öfke, şiddet kavramlarının toplumsal, kültürel ve siyasi psikoloji açısından çok da değişiklik göstermediğini bir kez daha resim ve heykeller aracılığıyla plastize ediyor.

Altın Elma, 2018, bronz, altın kaplama elma, 36x39x37 cm.
Gold Apple, 2018, bronze, gold plated apple, 36x39x37 cm.


Herakles, mitolojide önemli bir karakterdir. Gücü, cesareti, kurnazlığı ve yarı-tanrı kimliğiyle tanınır. Aslında, Tanrıça Hera yüzünden cinnet geçirir ve karısı ve çocukları uyurken, onları ani gelişen bir canilik ve öfke sonucunda öldürür. Bunlardan pişman olan Herakles, Zeus'tan onu affetmesini ister. Zeus Herakles’i Kral Eurystheus’un emirlerini yerine getirmek şartıyla bağışlayacağını söyler. Yani Herakles Eurystheus’un hizmetine girer ve onun isteklerini yerine getirmeye çalışır. Böylece Eurystheus, Herakles’e o çok meşhur olan 12 görevi verir. Bu mitte Herakles, verilen emirler üzerinden bir kahramanlık hikayesi yaratmıştır çünkü 12 görevi de başarıyla gerçekleştirmeyi başarmıştır. Nemea Aslanı, Lerne Ejderhası, Erymanthos Yabandomuzu, Keryneia Geyiği, Stymphalos Gölü Kuşları, Kral Augeias’ın Ahırları, Girit Boğası, Kraliçe Hippolyte’nin Kemeri, Geryoneus’un Sığırları, Diomedes’in Kısrakları, Kerberos, Hesperidler’in Altın Elması başlıkları altında toplanan bu emirleri, Maide Bulak bu sergisinde kendi sanatsal tekniğiyle, günümüzün sosyal değerleri üzerinden yorumluyor. Son yıllarda tüm dünyada emir-komuta zincirinin giderek adaletten uzaklaşmasına, demokratik değerlerin yitirilmesine, şahsi cinnet vakaları sonucu kadınların gördüğü şiddete, çocukların öldürülmesine kendi sanatsal ifadesiyle dikkat çekmeye çalışıyor.


Stymphalos Kuşları-2, 2015, Fotoğraf kağıdı üzerine karışık teknik, 142x106 cm.
The Stymphalian Birds-2, 2015, Mixed media on photo paper, 142x106 cm.
Soyut - Figüratif Ekspresyonist akımın önemli temsilcilerinden Maide Bulak, kendi geliştirdiği teknikle çalışmalarını fotoğraf kağıdı üzerine gerçekleştiriyor. Resmin genelinde elde ettiği monokrom bir dilin üstünden ilerliyor. Fotoğraf kağıdının üzerinde yarattığı tonajlarla, kompozisyonlarında bir bütünsellik elde ediyor. Siyahın ve grinin onlarca tonunu elde ettiği zemin üzerine, figür ya da nesnelerin organik bir şekilde yer almalarını sağlayıp, renklerle ilişkiye geçirip, organik dokular elde ediyor.

Maide Bulak’ın 7-31 Mart 2018 tarihleri arasında Nişantaşı F Sanat Galeri’de yer alan “HERAKLES” sergisinde, 13 adet resim çalışmasının yanı sıra bu seri için özel olarak tasarladığı “Altın Boynuz”, “Altın Kayık” ve “Hesperidler’in Altın Elması” isimli üç adet heykel çalışması da görülebilir.

İletişim:
F SANAT GALERİ
Valikonağı Caddesi, Akkavak Sokak, Polat Apt.
No:38/2 Nişantaşı-İstanbul
Tel: 0 (212) 296 83 32


Keryneia Geyiği, 2013, Fotoğraf kağıdı üzerine karışık teknik, 106x126 cm.
 The Ceryneian Hind, 2013, Mixed media on photo paper, 106x126 cm.


MAİDE BULAK (1973, İstanbul)
1992-1996      Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resı̇m Bölümü
1996-2000      Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim Bölümü Yüksek Lisans

KİŞİSEL SERGİLER
2018    “Herakles”, F Sanat Galeri, İstanbul
2015    “Kent ve Sessizlik”, Galeri Ark, İstanbul
2011    “Lejant”, Olcayart Galeri, İstanbul
2010    “İO”, Çağla Cabaoğlu Art Galeri, İstanbul
1999    “Adak”, Falez Sanat Galerisi, Antalya
1998    “Tül ve Tülbentler”, İsviçre Sigorta Sanat Galerisi, İstanbul

GRUP SERGİLERİ VE ETKİNLİKLER
1994’ten 2018’e kadar 40’tan fazla grup sergisi, sempozyum ve etkinliğe katıldı. 2005
yılında, Tevfik İhtiyar Sanat Galerisi “Yılın Genç Ressamı” Yarışma Finalisti oldu. 1998 yılında ise, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın “Deniz” konulu yarışmada Birincilik Ödülü aldı.


Lerne Ejderhası, 2013, Fotoğraf kağıdı üzerine karışık teknik, 142x318 cm., triptik
The Lernaean Hydra, 201, Mixed media on photo paper, 142x318 cm., triptych

28 Şubat 2018 Çarşamba

BEŞİR BAYAR “İZLER_KEN/T” SERGİSİYLE ANKARA KUĞULU SANAT GALERİSİ’NDE

Beşir Bayar, “Yeni Bilinç”, 2016, Tuval Üzerine Karışık Teknik, 100x125 cm.

Beşir Bayar, “İZLER_KEN/T” sergisiyle 05-23 Mart 2018 tarihleri arasında Ankara Ziraat Sanat / Kuğulu Sanat Galerisi’nde sanatseverle buluşuyor. Serginin açılışı: 05 Mart Pazartesi 2018, 18.00-20.00 saatleri arasında. Beşir Bayar ayrıca 15-18 Mart 2018 tarihleri arasında ATO Kongre ve Sergi Sarayı (ATO Congresium)’nda gerçekleşecek ARTANKARA Fuarında (Mersin Ticaret ve Sanayi Odası) MTSO Sanat Galerisi’nin B8 numaralı standında çalışmalarını sergileyecek.

Beşir Bayar, “İZLER_KEN/T” sergisini, Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü Öğretim Üyesi Orçun ÇADIRCI şu cümlelerle anlatıyor: “Yaşayan bir organizma olarak kent, kültürel, politik, cinsel, tarihsel, sosyal vb. gibi verilerle sürekli yeniden kurulan, devingen bir yapı arz eder. Bu yapının analizi üzerine kurulu olan İzler_ken/t başlıklı bu sergi, bir yandan kent, gündelik yaşam, birey ve bunların ilişkilerine odaklanırken bir yandan da izlenim ve iz mefhumlarının ortaya çıkardığı duygu-durum titreşimlerinin resim karşılıklarını sunmaktadır. Serginin odağında yer alan kent ve etkileri meselesi; bir tür göze seslenen öyküleme, yani sanatçının yapıtları aracılığıyla görselleştirdiği anlatı olarak, görünen dünya ile duyumsanan gerçekliğin çatışkısı üzerine kuruludur. Bir sentezin sanatsal ifadesi olan bu çatışkı ise, kent yaşamına dair sanatçı anlağında ortaya çıkan tespitlerden oluşan, akıl ile duyunun bireşimidir.


Beşir Bayar, “Kıyı-m”, 2016, Tuval Üzerine Karışık Teknik, 100x125 cm.
Beşir Bayar, gerek içine doğduğu kültürel coğrafyayı, gerekse dönem dönem yaşadığı ya da ziyaret ettiği kentleri ve bunların önüne çıkardığı değişkenleri sanatına konu edinir. Sanatçı yaşadığı kenti ve içinde süregiden gündelik hayatı, kazıp anlamaya çalışan bir arkeolog gibi davranır. Bu bağlamada Bayar’ın eserlerinde karşı karşıya kalınan çok katmalı yapı resim içinde resim olma durumu arz eder. Her resmin öyküsünü bahsi geçen örüntünün içine iliştirdiği göstergeye bağlar sanatçı. Öyle ki Beşir Bayar’ın resimlerinde rastlanılan elektrikli soba, varil, kazan, sandalye, tavla zarı, mukavva kutu, çekiç, piknik tüp, briket, gözlük, TV vb. gibi detaylar, gizil bir evrenin, insanı kuşatan ve ona roller dağıtan bir sistemin varlığını fısıldayan ayrıntılardır. Öte yandan deniz fenerine dönüşen fabrika bacası, meydan anıtları ve/veya kuleleri gibi dikey formlar, büyüdükçe görünmez olup kent dokusu içinde kaybolan unsurlar olarak kendi vazifeleri dışında bir gerçekliğe tutunurlar.


Beşir Bayar, “Kavgadaydık” , 2014, Tuval Üzerine Karışık Teknik, 100x150 cm.

Sonuç olarak özetleyecek olursak; dil ve söylem yöntemini bir tür ayrıştırma ve birleştirme edimi üzerine kurmuş olan Bayar, olayı ve zamanı sabite uğrattığı tuvallerinde, anlatıyı resim yüzeyine eklediği imlere ve simgelere yükler. Bu işaretçiler çok kültürlülüğü ve çok katmanlılığı da bünyesinde barındıran, anlamı neredeyse yüzeyden taşan, o an’ın yönetimini deşifre etmek adına resmi medyuma dönüştüren göstergelerdir. Yukarıda bazılarına değinilen görsel imgeler, kültürel aidiyet meselesinin minör bir yansımasına dönüştüğü oranda yapıtın anlam yelpazesini genişleterek üzerine söylenebilecek olanları çeşitlendirir. Sentez mekan kavrayışı üzerine inşa edilen bu resimler, Sartre’ın bahsettiği mekanın insan bilicinde zaman mefhumunun önüne geçtiği bir değişime benzer olarak kentin bellekte bıraktığı güçlü izleri işaret eder. Bu izlerin sanatçının resimlerine konu teşkil etmesi ve onunla hesaplaşma dürtüsünün ortaya çıkması anlaşılır durmaktadır.”

Beşir Bayar.

BEŞİR BAYAR (1978, Urfa)
1997 yılında Şanlıurfa Endüstri Meslek Lisesi Yapı Ressamlığı bölümü, 2002 yıllında ise Malatya İnönü Üniversitesi Güzel Sanatlar Eğitimi, Resim-iş Öğretmenliğinden mezun oldu. Bugüne kadar 2005 yılında Urfa’da “Akdeniz’in Terki üzerine”, 2008 yılında Şırnak’ta “Koridor Eskizleri”, 2014 yılında Mersin’de “Bir Kent Masalı”, 2015 yılında Adana’da “Kent Dizeleri” ve 2015 yılında İstanbul’da “Kent Ağrısı” adlı olmak üzere beş kişisel sergi açtı. Bunun yanı sıra çok sayıda ulusal ve uluslararası karma, grup, projeli etkinlik, müzayede ve fuarlara resimleriyle katıldı. Oluşturduğu sanat grupları ile sergiler düzenledi. Katıldığı Şefik Bursalı, Devlet Resim - Heykel, Rh+Artmagazine, Küçükçekmece Belediyesi, Nuri İyem, İnönü Üniversitesi vb. resim yarışmalarında sergileme ödülleri aldı. 2016 yılında İtalya’nın Forli kentinde yapılan sanat fuarında Vernice Art Fair&Euroexpoart Gran Premio Europa ödülü ve aynı yıl Türkiye’nin Ankara kentinde yapılan Saküder 11. Yıl Uluslararası Resim Yarışması’nda Üçüncülük ödülü almıştır.

BİLGİ İÇİN
BEŞİR BAYAR
Instagram: @besir_bayar

ZİRAAT SANAT / KUĞULU SANAT GALERİSİ
Tel: (0312) 466 05 40
www.ziraatbank.com.tr

ARTANKARA FUARI
Galeri İsmi: (Mersin Ticaret ve Sanayi Odası) MTSO Sanat Galerisi, Stand: B8
Fuar Tarihi: 15-18 Mart 2018

Fuar Adres: ATO kongre ve sergi sarayı (ATO Congresium) 


Beşir Bayar, “O”, 2017, Tuval Üzerine Karışık Teknik, 2017, 20x20 cm.








27 Şubat 2018 Salı

ENDLESS ART TAKSİM’İN ÜÇÜNCÜ SERGİSİ “X”

Burçin Erdi.

Endless Art Taksim, tiyatrodan konserlere, panel ve seminerlerle birlikte farklı disiplinlerdeki atölye çalışmalarından sergilere İstanbul kültür hayatına katkıda bulunmaya devam ediyor. Endless Art Taksim sanatın farklı alanlarındaki projeleri aynı çatı altında izleyiciyle buluştururken her zaman yaptığı gibi alışılagelmiş kimi kavramlar üzerinde yeniden düşünmeye davet ediyor. Yeni yılın bu ilk sergisinin aynı zamanda başlığı durumundaki “X”, akla getirdiği tüm açılımlarla ele alınıyor. Serginin küratörleri Hande Özdilim ve Dolunay May.

Temel amacı bilgiyi meydana getirmek olan bilim için bilinmezliğin sembolü halindeki “X”, bilinmesi gereken olarak aynı zamanda bir hedefi ( X ) imler. Tıpkı bir haritada definenin saklı olduğu noktanın “X” ile gösterilmesi gibi, tüm eylemlerin amacı durumundaki hedefin aslında öngörülemez olduğunu sembolize eder. “X” in anlama büründüğü bilim dahil her alanda bilinmeyenin imgesi halini alması bir tesadüf müdür? Dişil kromozomu “X” ile sembolize etmenin altında kadının bilinmez oluşuyla ilgili psikolojik olduğu kadar sosyolojik bilinçdışı bir analoji mi söz konusudur? Yoksa tüm bu bilinmezliklere karşı işaretleme  (X) ve reddetme (X) yoluyla kurduğumuz bir gerçeklik dünyasında mı yaşıyoruz?


                                               
Deniz Sağdıç.

Endless Art Hall başta olmak üzere tüm sergileme alanlarını kapsayan sergide; on (X) kadın (X) sanatçı; Ahu Akkan, Ayça Ceylan, Bahar Kocaman, Beyza Boynudelik, Burçin Erdi, Deniz Sağdıç, Gülten İmamoğlu, Nadide Akdeniz, Nermin Ülker, Özge Enginöz farklı teknik ve disiplindeki çalışmalarıyla bildiğimizi sandıklarımıza, bilinmezlere odaklanıyorlar.
“X” sergisi, 24 MART 2018 tarihinden itibaren Endless Art Taksim’de görülebilir.


İLETİŞİM
Endless Art Taksim; İnönü Mahallesi, Elmadağ Cd. 28, 34373 Şişli/Istanbul
www.endlessarttaksim.com

(0212) 232 80 80

26 Şubat 2018 Pazartesi

MEDİNE İRAK ‘’MIRACULOUS - MUCİZE’’

Medine Irak.

İstanbul Hasköy’de bulunan Rahmi M.Koç Müzesi 11 Mart 2018’e kadar Medine İrak’ın 6.Kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor. Miraculous/Mucize Eseri adını verdiği serginin ana temasını sanatçı şöyle açıklıyor; “Bu sergideki işlerin doğa ile yakın ilişkisi bulunmaktadır. Doğa’da her an şaşırtıcı olaylarla karşılaşabiliriz. Ben bu olaylar içinde daha çok ağaç, toprak, taş bağlantılı materyallere odaklandım. Tabii genel olarak bakınca yeryüzü, gökyüzü ilişkileri üzerine bir kurgu gerçekleştirdim. Olmadık yerde kendine yaşam alanı bulup oluşan ağaçlar, bitkiler hep sürpriz gibi gelmiştir. Yaşamda da ümidi kaybettiğimiz anlarda ansızın bir ümit yeşermesi gibi hiç bitki yetişmeyeceğini düşündüğümüz alanlarda yaşamın olması doğanın mucizesidir. Ben bu mucizeyi çeşitli materyallerle anlatmaya çalıştım. Daha önceki işlerimde renge pek rastlanmaz bu çalışmalarda doğanın gizemini sembolik olarak boya simlerini abartılı bir şekilde kullanarak illüzyon yaratmaya çalıştım. Tuhaf birşekilde bu işlerde bu malzeme beni çekti kendisine, bir masal kitabının içinde, hayal dünyasına sürüklenme hali hoşuma gitti. Küçük bir çocuk gibi bu atmosferi yaşamak güncel hayattan uzaklaşıp kaçış alanı yarattığı için belki de bu kadar çekici geldi bu durum. Zaten resim yapmakta böyle bir şey değilmidir çoğu zaman…”

Emre Zeytinoğlu’na göre Medine Irak’ın yapıtlarına baktığımızda, onların sürekli biçimde mucizelerden konu açtığını fark edeceğiz. Doğada karşımıza çıkan pek çok şey, bu yapıtlarda yeni ilişkiler ile yeni kompozisyonlara dönüşüyor ve belki de şimdiye kadar tanık olmadığımız durumların şaşırtıcı görüntülerini sunuyor ya da onları ima ediyor. Doğadaki şaşırtıcı ilişkileri ve ortaya çıkan mucizevi anları yapıtlarında uygulamaya sokan sanatçı, belli ki doğadan aldığı esin ile mucizeler yaratmayı deniyor. Bunu yaparken de elbette sanatının olanaklarını kullanıyor ve bir bakıma “ikinci elden” bir doğa kurguluyor; doğanın masalını yaratmak gibi...
Zaten “sanat” denilen şey de büyük ölçüde evrenin kavranamayan bölümünü ve doğanın mucizelerini içermez mi?


Medine Irak.
Medine İrak, Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim bölümünden üçüncülükle mezun olmuş ardından aynı üniversitenin Resim Anasanat Dalı’nda Yüksek Lisans ve Sanatta Yeterliliğini tamamlamıştır. Yurt içi ve yurtdışında birçok sergi ve ödülleri bulunan sanatçı, İstanbul Aydın Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım Bölümü’nde öğretim üyesi olarak eğitim vermektedir. 30 eserin sergilendiği Miraculous sergisi, 11 Mart 2018’e kadar Rahmi Koç Müzesi’nde devam ediyor.

22 Şubat 2018 Perşembe

ZEYNEP DİLEK VE MEHMET ÇETİNER “ÖZET” İSİMLİ SERGİLERİYLE GALERİ DİANİ’DE

Mehmet Çetiner.
Türk Soyut Resminde özellikle son 20 yılın en önemli temsilcilerinden olan Zeynep Dilek ve Mehmet Çetiner çiftinin ‘Özet’ adlı sergisi 10-31 Mart 2018 tarihleri arasında Galeri Diani’de. ‘Çalışmalarımız bir soyutlama değildir. Soyuttur. Soyut sanatın salt kendine ilişkin olan bir duruşu vardır. Sanat eserinin kendisi sanat nesnesidir. Sanat eserini yapan kişi öznenin sanatçı olarak tuvalde var olması da doğal bir sonuç. Biz de “ben- sanat- nesnesi- eser” olarak ortada olmak istiyoruz. Kendi üretimimizle özdeşliyoruz.’ düşüncesinden yola çıkan sanatçı çiftin ‘Özet’ adlı sergisi Galeri Diani’de 10- 31 Mart 2018 tarihleri arasında izleyicilerin beğenisine sunuluyor. Galeri Diani’nin son beş yıldır gelenekselleştirdiği sanatçılar, eleştirmenler ve izleyicilerin katılımıyla gerçekleştirdiği sergi üzerine yapılacak olan söyleşi ise 17 Mart 2018 tarihinde.

Çetiner çifti sanat yaşamlarının basamaklarını 1989 yılından beri beraber tırmanıyorlar. Ve Türk Resim Sanatında son derece özveriyele düşüncelerinden ve sanat yaşamlarından hiç ödün vermeden üreten ender görülen sanatçı çiftlerden. Soyut sanatının önemli temsilcileri olmak dışında çift olarak birbirlerinden son derece farklı, ayırt edici sanat eserleri üretebiliyorlar. Aynı mekanda ve yaşamda üretmenin dezavantajlarını değil avantajlarını kullanıp bir kuşağa damga vurmayı becerebiliyorlar.


Zeynep Dilek Çetiner.
Tüm bu özelliklerini bu sergilerinde; hem yaşamda hem sanatta birlikteliklerini, vazgeçmedikleri ilkelerini bir ‘Özet’ olarak izleyiciye aktarmak isterken, yaşamlarındaki en önemli ilkeri olan ‘Soyut bir soyutlama değildir. Soyuttur’ kavramının altını kuvvetle çizip izleyiciye geniş bir seçkide ve farklı tekniklerde sunuyorlar.

Zeynep Dilek -Mehmet Çetiner: “Sanatçı, kendini en özgün, kendiyle en özdeş ifade biçimini seçiyor ve Nesne-l hale getiriyor, yani Eserini yaratıyor. Kendi işinde, bir nevi kendini doğuruyor. Sanatçı hayatta karşılaştığı, istem dışı maruz kaldığı ya da bilinçli olarak seçtiği her ne ise, göstermek istediği kadarıyla, bir dönüştürücü işleviyle sanatında izleyiciye kendini açıyor, her çalışmasıyla, her seferin de yeniden... Ve yeniden...”


Zeynep Dilek Çetiner.
ZEYNEP DİLEK ÇETİNER
1968 yılında İstanbul’da doğan sanatçı 1989’da Yıldız Teknik Üniversitesi Restorasyon Bölümünden Diploma Projesini “Resim Onarım ve Bakımı” konusu üzerine yaparak mezun oldu. 1989 yılında Deniz Müzesinde Restoratör olarak göreve başladı.1991 yılında MSGSÜ - İstanbul Resim ve Heykel Müzesine geçiş yaptı.1991-1994 yılları arasında RHMD ve MSGSÜ Resim Bölümü’nde resim / atölye çalışmalarına katıldı. 2004’te MSGSÜ Resim ve Heykel Müzesi Plastik Sanatlar Restorasyon- Konservasyon Birim Başkanı olarak atandı. Halen müzede uzman olarak görevine devam etmekte olan Zeynep Dilek Çetiner, soyut lirik anlayış içinde, spontane devinimlerle, dinamizm, ritim, denge, uzam gibi kavramlarla oluşturduğu kompozisyonları, serbest bir form anlayışını yansıtır. Yaşamını ve çalışmalarını İstanbul’da sürdürmekte olan Zeynep Dilek çok sayıda kişisel ve karma, yarışma, sanat fuarı etkinliğine katılmıştır. Birçok kuruluş ve özel koleksiyonlarda yapıtları bulunmaktadır.

Mehmet Çetiner.
MEHMET ÇETİNER
1960 yılında doğan Mehmet Çetiner 1984 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünden mezun oldu. 1988’de Deniz Müzesi’nde Plastik Sanatlar uzmanlığında bulundu. 1992’de MSGSÜ Resim Heykel Müzesi’ne uzman olarak geçiş yaptı. 2004 yılında İstanbul Resim Heykel Müzesi Müdür yardımcılığına atandı ve halen görevine uzman olarak devam etmektedir. Soyut kavramının altını kuvvetle çizen sanatçı İstanbul’da yaşamını sürdürmektedir. Çok sayıda kişisel ve karma, yarışma, sanat fuarı etkinliğine katılmıştır. Birçok kuruluş ve özel koleksiyonlarda yapıtları bulunmaktadır.


GALERİ DİANİ
Somut ya da soyut tüm sanat ürünlerini kucaklamak isteyen, yerli ve yabancı farklı sanatçılarla çalışarak resim, heykel, seramik, fotoğraf vs sergileri organize ederek sanatseverlere hizmet veren çağdaş ve uluslararası bir galeri olmayı amaçlayan Galeri Diani, galeriye gelen sanatseverlerin, sanatla somut bir ilişki kurmalarını sağlarken, nitelikli sanat eserleri ve bilgilerini besleyebilecekleri çalıştaylar düzenlemektedir. Sırasıyla Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eren Eyüboğlu, Francesco Borzani, Gülseren Südor, Hale Sontaş, Yusuf Katipoğlu, Giancarlo Caneva, Feyzan Alasya, Kaan Kayımoğlu, Sevinç Çiftçi, Şükrü Karakuş gibi sanat dünyasının değerli sanatçılarının kişisel sergileri ve karma sergiler düzenlenmiştir.

Galeri Diani’ nin sahibesi ve kurucusu Telga Südor Mendi lise eğitimini İtalyan Lisesinde tamamladı. Mimar Sinan Üniversitesi Sahne Dekor ve Kostüm bölümünden mezun olduktan sonra, burs ile Norveç Bergen Güzel Sanatlar Akademisinde resim üzerine yüksek lisansını, Bergen Kunsthanverk Skolende ise iç mimarlık yüksek lisansını tamamladıktan sonra İstanbul Teknik Üniversitesi Görsel ve Çevresel Sanatlar Bölümünde yine Yüksek lisans yaptı. Halen İstanbul Kültür Üniversitesi Sanat Yönetimi bölümünde ders vermekte ve Galeri Diani’yi yönetmektedir.

BİLGİ İÇİN
Bostanbaşı Caddesi No: 3 D 34425 Beyoğlu / İstanbul

info@galeridiani.com

21 Şubat 2018 Çarşamba

HURDA HEYKEL SERGİSİ WATERGARDEN İSTANBUL’DA



Hurda malzemelerden hazırladığı eserler ile sanat dehası olarak adından sıkça söz ettiren sanatçı Cem Özkan’ın ‘Hurda Heykel Sergisi’ 23 Şubat – 11 Mart 2018 tarihleri arasında Watergarden İstanbul ziyaretçileriyle bir araya gelecek.
İstanbul’un yeme – içme ve eğlence merkezi Watergarden İstanbul, sanat dehası olarak adlandırılan sanatçı Cem Özkan’ın ‘Hurda Heykel Sergisi’ni ziyaretçileriyle buluşturacak.
Doğanın gücünün metalle sergilenmesini amaçlayan sergi, 23 Şubat – 11 Mart 2018 tarihleri arasında ilk kez Watergarden İstanbul’da ziyaretçilerle bir araya gelecek olan 3 farklı eser ile sanatçının en özel çalışması olan ve 7 bin parçayla, 1 yıllık emekle hazırlanan 1 ton ağırlığındaki Merkür atı, 17 gün boyunca havuz katında sergilenecek.




CEM ÖZKAN

1993 yılında Eskişehir’de doğan Cem, Ankara Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi mezunu. Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü’nde okudu. Heykel bölümünde okumaya başlayınca metale ilgisi artar; çizdiği ve düşündüğü olguları taşıyabilecek bir malzemeyle tanıştığını ifade etmektedir. Cem Özkan, metal ve organik materyaller ile atık hurda malzemeleri kullanıyor. Hurdacıları gezerek işe yarayan parçaları toplayan Cem, büyük bir hurdalık satın almayı ve malzeme sıkıntısı çekmeden çalışmayı istiyor. Cem, kişisel atölyesinde çalışmalarına devam ediyor. Hayali dünyayı dolaşmak ve meslektaşlarıyla ortak işlere imza atmak…