halil akdeniz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
halil akdeniz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Mayıs 2015 Çarşamba

HALİL AKDENİZ ve KÜLTÜR İMLERİ KİTABI SEÇKİN KİTAPEVLERİNDE

Halil Akdeniz’in sanatına ve özellikle Kültür İmleri isimli serilerine retrospektif bir bakış açısı sunan, metinlerini Prof. Rıfat Şahiner’in kaleme aldığı HALİL AKDENİZ VE KÜLTÜR İMLERİ isimli kitap, Masa Yayınları’ndan çıktı. İstanbul Modern Sanat Müzesi, Patika Kitapevi Teşvikiye, Robinson Crouse Beyoğlu, Yem Kitabevi Fulya gibi önemli kitapçılarda satışa sunulmaya başlanan eser, toplam 315 sayfa.

İngilizce ve Türkçe olarak yayınlanan kitapta, Halil Akdeniz’in sanatının gelişim aşamaları olarak, tarihleri 1973 ve 2014 yılları arasında değişen, 50’si metin içinde, 126’sı ise katalog bölümünde olmak üzere toplam 176 eserine yer verilirken, özellikle 2000’lerin başından bu yana ağırlık verdiği Kültür İmleri Serileri geniş kapsamlı olarak sunuluyor. Resimlerin künye bilgilerinde, sanatçının eserlerinin yer aldığı müze ve özel koleksiyonlar da belirtiliyor.


Prof. Rıfat Şahiner, Halil Akdeniz ve Kültür İmleri Kitabı ile ilgili şu açıklamayı yapıyor: “Bu kitap, Halil Akdeniz’in sanatının kökenlerine ve gelişim dinamiklerine dair bir yolculuk olarak nitelenebilir ve böylece Akdeniz’in sanat anlayışının kaynakları, geçmiş ve günümüzün sanat prosedürleri içinde nasıl yorumlanabileceği üzerine çok yönlü bir düşünme zemini olarak değerlendirilebilir. Halil Akdeniz ve Kültür İmleri adlı bu çalışmada, sanatçının özellikle 2000’lerin başından beri yoğunlaştığı Kültür İmleri adlı bir dizi işine odaklanılmakta, Akdeniz’in bilimsel tercihleri ve yeni ifade arayışları analiz edilmektedir. Bu bağlamda, sanatçının özellikle son dönemde form ve malzeme tercihlerindeki zenginleşmeye yer verilirken, bu deneysel yönemlimlerin ne türden okumalara tabi tutulabileceği üzerinde durulmaktadır.”


HALİL AKDENİZ VE SANATI
Halil Akdeniz’in sanatını herhangi bir sanat akımı içinde -çok genel anlamıyla soyut sanat içinde değerlendirilecek olsa da- düşünmek veya Türk ya da yabancı bir sanatçının eserleri ile karşılaştırmak pek olası değildir. Prof. Rıfat Şahiner de sanatçının bu yönünü şu cümleler ile anlatıyor: “Halil Akdeniz’in sanatı kategorize edilmesi bir hayli güç görünen ve plastik kaygılarla kavramsal yapılaştırma prensiplerinin belli bir izleğe dayandığı evrimci bir çizgi izlemekte. Bu evrilme, anlamın ve biçimleme sorunlarının birbirini tetiklediği, simgelerin, imgelerin, göstergelerin sürekli devinerek yeni olasılıkları açığa çıkardığı özgün bir sanat anlayışını görünür kılıyor.
Akdeniz’in zihnini öteden beri meşgul eden Anadolu Uygarlıklarına ait imleri kullanması, sanatçının Hitit, Hatti, Frig ve Grek alfabelerindeki harfleri, kültürel birer şifre olarak bu topraklarda iz süren bir yaşamı ele geçirme kaygısı taşıdığını gösterir. Thales’in geometrisi, Herakleitos’un oyunbazlığı, Nietzsche’nin kehaneti hep oradadır. Akdeniz’in sanatını analiz ederken, sanatçının temel sorunsalının; Anadolu kültür çevrenine ait bilgi verilerini ele geçirmek, onların kökensel karşılıklarını bulgulamak ve bu bilgiyi bir tür zamansal arkeolojiyle ortaya çıkararak yeni biçimleme prensipleri oluşturmak olarak özetlenebilir.” (Rıfat Şahiner; Halil Akdeniz ve Kültür İmleri, Sunuş Yazısı, Masa Yayınları, 2015, İstanbul).


Halil Akdeniz ise, Nisan 2015’te Ofis Sanat Merkezi’nde düzenlenen “Kültür İmleri” başlıklı sergisinin kataloğu için kaleme aldığı yazısında Kültür İmleri’nin sanatının ana elemanları arasında nasıl yer aldığı konusunda şunları anlatıyor: “…Hem sanatçılarda ve hem de bilim adamlarında benim gözlemlediğim, yaratı kaynaklarımızın çoğunda bir itici gücün varlığı ve hatta bunun çocukluk dönemlerimizdeki yaşantılarımıza kadar uzandığıdır. Bunun birçok bilinen örnekleri var. Yaşantılarımızda ayrı zamanlarda ve birbirinden bağımsız olarak yapılan şeylerin bile bir zaman sonra belli noktalarda buluşmaya ve kesişme göstermeye başladığı görülür. Çocukluğum güney kıyılarında Antalya’da Likya ve Roma dönemi medeniyetlerinin kalıntılarının bulunduğu antik yörelerde geçti. Çocukluğumu geçirdiğim yörelerde henüz ilkokula bile gitmediğim zamanlarda üzerinde oynadığım üstü yazılı, resimli şekillerle dolu büyük blok taşları bugün gibi heyecanla hatırlıyorum. Onlar çok yabanıl bir dünyanın kalıntıları idi benim için. Tanımadığım başka dünyalardan, gökyüzünden gelen birileri tarafından yapılıp sonra da bırakılıp gidilmiş gibi gelirdi bana. Sanırım insanın çocukluğunda ya da yaşamının bir bölümünde onu çok etkileyen şeyler, birbiriyle ilgisi yokmuş, birbirinden bağımsız gibi görünseler de bir zaman sonra yaşamının bir bölümünde bir yerlerde buluşup kesişme noktaları göstermeye başlıyor. İnsanın sanat yaşamında ele aldığı konular, konseptleri ve sanatsal tavırları dönem içinde değişiyor. Sanatsal yaşamım, birikimlerim ve araştırma hevesim, yetiştiğim toprakların kültürel zenginliği içinde deneyimlenerek gelişip bugünlere geldi diyebilirim. Ele aldığım konuları yaşadığım kültürel bölgeler içinden seçtim. Nedense buna hep ihtiyaç duydum. Bazılarının sandığı gibi bunun milli ya da ulusal bir sanat yaratmakla ilgisi yok. Bu tamamen benim, sanatımı temellendirmeye çalıştığım, sanata bakış açımla ilgilidir.” (Elif Dastarlı-Metin Yazarı; Halil Akdeniz – Kültür İmleri Sergisi Kataloğu Eki: “Kültür İmleri – Kavramlar ve Sınırlar Ötesi-Halil Akdeniz”, Sakarya Büyükşehir Belediyesi Ofis Sanat Merkezi, Sakarya, Nisan 2015).


Sadece çocukluğunu geçirdiği çevredeki medeniyetlerin kalıntıları değil, hayatının farklı dönemlerini geçirdiği bölgelerin kültürü ve arkeolojisi de Halil Akdeniz’in sanatının katmanları arasında yer alır. 1978 yılında İzmir Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde çalışmaya başladığı dönemde, bölgenin zengin tarihi ve kültürel çevresinin yanı sıra İzmir Körfez Kirlenmesi’nin çevresel ve sosyolojik etkileri ilgi alanına girer ve bugün literatürde, Türkiye’de çevre sorunlarını sanatında ilk gündeme getiren sanatçılardan biri olarak değerlendirilmektedir. Öğretim üyesi olarak Ankara’ya Bilkent Üniversitesi’ne geçtiğinde Hitit ve Hatti kültürü üzerine araştırmalara yönelir. Yaşamı boyunca devam ettiği Anadolu araştırmalarının yanı sıra yurtdışında yaşadığı dönemlerde ve seyahatlerinde, müze ve ören yeri ziyaretleriyle Dünya kültürlerini incelemeye de devam eder. Poseidon Çatalı ya da Asası, Efes’ten alıntılayarak eserlerine taşıdığı Yunanca fi (ɸ) harfi, stilize geyik ve onlarca kültürel imge Halil Akdeniz’in eserlerinde temsili görevlerini yerine getirmek üzere sanatsal kurgusunda yer alır.


Halil Akdeniz’in eserlerinin önemli bir detayı ise, tuval yüzeyindeki renk ve dokunun, bir strüktür ya da doku oluşturma amacıyla yapılmamış olmasıdır. Halik Akdeniz, Yalçın Sadak ile röportajında bu konuya şu açıklamayı getiriyor: “Bu, konseptlerimin belirlediği bir tekniktir. Kullandığım simgelerin gizemi, eskiye, tarihe gönderimli taşıyıcılığına işaret eder. Bütün bu simgelerin aslında o tarihi dönemlerden bugüne taşıyıcıları, genellikle yeşil ve kırmızımsı bloklardır. Dolayısıyla bunlar benim resimlerimde sık kullandığım teknik olarak geliştirdiğim gerçek dünyadaki taşıyıcıların resimsel karşılıklarıdır…” (Yalçın Sadak; 12 Sanatçı 12 Söyleşi, Akasya Yayınları, İstanbul, 2015).

Halil Akdeniz’in eserlerinde özellikle dikkat çeken diğer noktalardan biri de çalışmaların mimari bir titizlikle hazırlanması olarak düşünülebilir. Kafalarda oluşan “Mutlaka eskiz yapıyordur” sorusuna ise Yalçın Sadak ile gerçekleştirdiği röportajda şu yanıtı veriyor: “İlginçtir, ben çalışmalarım için hiç eskiz yapmam. Hiçbir tablomun önceden yapılmış bir eskizi yoktur. Ne demek bu? Bu şu demek; her şey, resmin bütün oluşum süreçleri aşama aşama çalışma sırasında gerçekleşiyor. Çalışırken, bir kısım kendi çalışma yöntemlerimle çağrışımlar ve olasılıklar üzerinden giderek çalışmamı gerçekleştiriyorum. Sonuç olarak öngörüleriniz, bilgi birikiminiz, sanatsal deneyimleriniz, zekanız ve sezgilerinizle nihai bir noktaya geliyor ve eser ortaya çıkıyor. Bu benim çalışma yöntemimdir.” (Yalçın Sadak; 12 Sanatçı 12 Söyleşi, Akasya Yayınları, İstanbul, 2015).


Zaman içerisinde Halil Akdeniz’in sanatsal anlatımı tuval yüzeyine sığmaz ve sınırların ötesine taşınmaya başlar. Prof. Rıfat Şahiner, Halil Akdeniz ve Kültür İmleri Kitabında (2014) simgelerin yolculuğunu şöyle anlatıyor: “Özellikle 1990’ların başından bu yana Akdeniz, tuval ve şasiye yeni işlevler yükleyerek resimsel mekanın dışına taşmış ve birçok yeni malzemeyle deneysel bir sürece girmiştir. Bu deneysellik, sanatçıyı bir yandan bıkıp usanmaksızın sürekli yeni ilişkilendirmeler ve ifade yolları aramaya zorlamakta, öte yandan başlangıçtan beri kullanageldiği formları ve simgeleri yeni olasılıklar içinde düşünmesini sağlamaktadır. Akdeniz’in son dönem çalışmalarında geçmişin yazı, işaret ve simgeleri, alıntılanarak ya da sanatsal olarak dönüştürülerek günümüz imgeleriyle farklı bağlamlarda bir arada kullanılmaya başlar. Bu imgeler günümüz dünyası savaşlarına, siyasi ve politik çatışmalarına gönderimli evrensel nitelikli enerji, güç ve otorite simgeleri ve buna karşı nükleer karşıtı barış simgeleri gibi çağdaş imgelerle birlikte yer almaya başladığı görülür.”


SANAT EĞİTİMCİSİ OLARAK HALİL AKDENİZ
Halil Akdeniz’in eserlerinin ve sanatının biricikliğinin yanı sıra Türkiye Sanat Eğitimi için belki de sanatından taviz vermek pahasına gerçekleştirdiği yenilikler ve kurucusu olduğu Güzel Sanatlar Bölümlerinin, Yüksek Lisans ve Doktora programlarının da Akdeniz’i anlatırken mutlaka ayrı bir madde olarak ele alınması gerekir.
1986’da Yardımcı Doçent, 1987’de Doçent, 1994’te Profesör olan Akdeniz; Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü (bugünkü Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi), Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. Ege, Dokuz Eylül ve Bilkent Üniversitelerinde Resim ve Güzel Sanatlar Bölümlerini kurdu. Bu üniversitelerde bölüm başkanlıkları, fakülte kurulu üyelikleri, üniversite senatosu ve üniversite yönetim kurulu üyeliklerine kadar çeşitli kademlerde görev aldı.
1996-2001 yılları arasında T.C. Bonn ve Berlin Büyükelçiliği Kültür Müşavirliği görevlerinde bulundu. 2001-2005 yılları arasında Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. Türkiye’de ilk kez Sanat Bilimini kurarak, Anadolu Üniversitesi’nde (2003) ve Işık Üniversitesi’nde Sanat Kuramı ve Eleştiri Yüksek Lisans Programlarını (2008) ve Sanat Bilimi Doktora Programını açtı (2013). Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde 2007-2013 yılları arasında Görsel Sanatlar Bölüm Başkanlığı ve Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat Bilimi Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevlerinde bulundu ve halen aynı üniversitede öğretim üyesi olarak görevini sürdürmektedir.

Halil Akdeniz, ayrıca Çağdaş Türk Sanatı alanında eserleri ve araştırma yazılarıyla da tanınır. Akdeniz’in Türk sanatı ve sanatçılar üzerine yayınlanmış dört kitabı ve katalog yazıları, çok sayıda bilimsel yayın, araştırma, bildiri ve makaleleri ile birlikte hakkında yayınlanmış dört kitabı ve ayrıca eserlerinin yer aldığı çok sayıda sanat kitabı ve katalog bulunmaktadır. Eserleri, yurtiçi-yurtdışı müze ve özel koleksiyonlarda yer almaktadır.
Halil Akdeniz, sanata ve eğitime katkıları nedeniyle Almanya Münster Sanat Akademisi ‘Şeref/Onur’ üyesidir.



18 Mart 2015 Çarşamba

HALİL AKDENİZ “KÜLTÜR İMLERİ”

Halil Akdeniz, Simgesel Yığınak, 2011, tuval üzerine akrilik-ağaç-demir konstüksiyon.

Sakarya Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı Nisan ayı etkinlikleri kapsamında sanatseverleri yeni bir resim sergisi ile daha buluşturuyor.
Halil Akdeniz “Kültür İmleri” sergisi, 1 - 26 Nisan 2015 tarihleri arasında Ofis Sanat Merkezi’nde izlenebilir.
Ofis Sanat Merkezi’nde 1 - 26 Nisan 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan sergide, sanatçının özellikle son dönem çalıştığı resim dizisi “Kültür İmleri”nden örnekler yer alıyor. Grek, Hitit, Likya, Frigya gibi çok sayıda kültürlere ev sahipliği yapmış olan Anadolu, sanatçının son dönem çalışmalarının konsept ve düşünce kaynağını oluşturmaktadır. Çalışmalarında, yazı, işaret, simge ve benzeri figürler, yalnızca formal olarak kullanılan elemanlar değil, bilakis sanatsal sürecin birer parçalarıdırlar. Bu süreçte; mekân, zaman ve işlevlerinde değişime uğrayarak yeni bir varlık ve düşünsel-görsel gerçeklik kazanırlar. Ve sonuçta oluşturdukları ‘bütün’ oldukça soyut, kapalı ve karmaşıktır.
Prof. Halil Akdeniz, 1944 yılında Antalya’da doğdu. Gazi Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. Ege, Dokuz Eylül ve Bilkent Üniversitelerinde Resim ve Güzel Sanatlar Bölümleri’ni kurdu. Bu üniversitelerde bölüm başkanlıkları, fakülte kurulu üyelikleri, üniversite senatosu ve üniversite yönetim kurulu üyeliklerine kadar çeşitli kademelerde görev aldı. T.C. Bonn ve Berlin Büyükelçiliği Kültür Müşavirliği ve 2001’de Kültür Bakanlığı Bakanlık Müşavirliği görevlerinde bulundu. Halen Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak görevini sürdürmektedir.
Halil Akdeniz’in, çağdaş yorum ve sanatsal çözümleri içeren eserleri, birçok ulusal ve uluslararası sergi, bienal, trienal, sanat fuarları ve müze sergilerinde yer aldı. Sanatçı, birisi yurtdışında birincilik ödülü (altın madalya) olmak üzere iki uluslararası ve birçok ulusal ödüle değer görüldü. 1998 yılında başarıları ve Türk Sanatı’na katkıları dolayısıyla Cumhurbaşkanlığınca ‘Devlet Sanatçısı’ unvanı ile onurlandırıldı. Eserleri yurtiçi-yurtdışı müze ve koleksiyonlarda yer almaktadır. Akdeniz’in Türk Sanatı ve sanatçılar üzerine yayınlanmış dört kitabı ve katalog yazıları, çok sayıda bilimsel yayın, araştırma, bildiri ve makaleleri ile birlikte hakkında yayınlanmış dört kitabı ve ayrıca eserlerinin yer aldığı çok sayıda sanat kitabı ve katalog bulunmaktadır.
Sanatın her biçimine gösterilen ilgi, Ofis Sanat Merkezi’ndeki çeşitlilikle gözler önüne serilmektedir.  Sanat, çok kültürlü ve evrensel bir şehirde, ondan herkesin ilham alabileceği bir yerde görülmelidir. Değerli sanatçı Halil Akdeniz’in “Kültür İmleri” sergisi, Anadolu’nun ev sahipliği yaptığı medeniyetleri, günümüze modern formlarla taşıması bakımından önemlidir. “Kültür İmleri” şehre sanatsal bir heyecan katacaktır.

İLETİŞİM
Selma Uğur
Sakarya Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı
Kültür Sanat Şube Müdürlüğü

Ofis Sanat Merkezi
Semerciler Mh. Gökçe Sk. No.61 Adapazarı/SAKARYA

Tel: 0535 483 15 17 - 0264 274 95 87       


13 Mayıs 2014 Salı

HALİL AKDENİZ’DEN ‘KAVRAMLAR ÖTESİ’ BİR SERGİ

Usta sanatçı Prof. Halil Akdeniz’in 24 Mayıs’a kadar Nişantaşı Bozlu Art Project’te devam eden “Sınırlar Ötesi” isimli sergisindeki son çalışmalar, izleyenleri bilindik kavramların ötesine taşıyor. Eserlerin, bu tanımsız yöne doğru giden evrilme sürecine şahitlik etmek ise, sergi ötesi bir deneyim yaşamınızı sağlıyor.

RÖPORTAJ: ÜMMÜHAN KAZANÇ

Sayın Akdeniz, Bozlu Art Project Nişantaşı’nda 24 Mayıs’a kadar devam eden “Sınırlar Ötesi” isimli serginizde son yapıtlarınızdan bir seçki sunuyorsunuz. Kültürel veriler, simgeler ve işaretlerden yola çıkarak meydana getirdiğiniz yapıtlarınızın yer aldığı serginin oluşum sürecini sizden dinleyebilir miyiz?
Bozlu Art Project, sadece galeri hizmeti veren bir mekan değil, aynı zamanda bir arşiv ve araştırma merkezi de. Sergi hizmetinin ötesinde hedefleri olan bir kuruluş. Böyle bir yerden teklif gelince memnun oldum ve bu sergiyi açmaya karar verdim. Bu sergimde, ilk defa burası için gerçekleştirdiğim yeni resimlerim de var. 

Daha önceki çalışmalarınızda resmin sınırlarını, kullandığınız malzeme ve yöntemlerle zorladığınızı, çeşitlendirdiğinizi görmüştük. Serginin adından anlaşılacağı gibi, son çalışmalarınızda, artık resmin duvar yüzeyinden koparak tüm mekanı kapsayan, bütünleyen bir forma doğru evrildiğine tanık oluyoruz. Sanatınızdaki bu yeni yapılanmayı nasıl açıklarsınız? Sizin tanımlamanızla ‘kavramlar ötesi resim’ ile entelektüel bir çeşitlilik mi öne çıkıyor? Gerçi yenilik sizin doğanızda var.
Sanat çalışmalarım, çevresel, tarihi ve kültürel verilerle şekillenen yazı, işaret, simge ve bilgi nesnelerinin yer aldığı bir yapılanma içindedir. Resimlerim artık iki boyutlu yüzey anlatımına bağlı sınırları aşarak, değişik malzeme ve nesnelerle mekana yayılan, kavramlar ötesi, tanımsız yöne doğru giden bir evrilme sürecinde olup sanatsal anlatım biçimleri, malzeme ve içerikte zenginleşerek, mevcut kavramların ve tanımların ötesine uzanan yeni açılımlar içermektedir.
Bugün artık dünyaya farklı odaklı bakış açılarıyla bakıyoruz. Günümüzde, özellikle içinde bulunduğumuz dönemde, fiziki ve sosyal çevre içindeki konumlarımız, sosyal ilişkilerimiz, psikolojik dünyalarımız ve bunları belirleyen kültür ortamı ve kültür öğeleri çok önemli görülmektedir. Bizi kültür biçimlendiriyor. Her ne kadar kültür kuramcıları kültürü biz biçimlendiriyoruz diyorlarsa da, ben olaya öbür ucundan bakıyorum. Sanatçı olarak beni kültürün sonuçları ilgilendiriyor. Kültürü biz biçimlendirdiğimiz kadar, bana göre, kültür de bizi biçimlendiriyor. Sanatçı olarak o kültürün içinde üretiyor ve kültürle/kültürlerle biçimlenen sanat deneyimlerimizi ortaya koyuyoruz. Bu bağlamda bakıldığında benim de sanatımın temel kaynağını “kültür” oluşturduğunu söyleyebilirim. Kültürel veriler, simgeler, işaretler vb. benim sanatsal malzemelerim. Bunlar, benim sanatsal çalışma sürecimde farklı malzeme ve teknikler içinde dönüşürler. Sanatsal yaratma süreçleri oldukça komplike bir süreçtir ve yaratılan eserin, dönemin felsefi, sosyolojik ve sanatçının psikolojik yapısıyla ilgili boyutları vardır. Bu nedenle bir sanat eserini belli konulara ve bakış açısına indirgeyerek tam olarak açıklamak da pek mümkün değildir. Hatta sanatı çok fazla açıklamaya çalışmak, çoğu kez de sanatın doğasına ters düşer. Ama bunun tersi olarak izleyici de hep sanat eserinin açıklanması ve anlaşılması yönünde bir beklenti içindedir. Sanatçı eserini tamamladıktan sonra onu artık pek açıklama gereği duymaz. Hatta sanatçı, eseri üreten kişi olmasına rağmen her şeyi tam olarak açıklayamayabilir de. Bu, sanatçının bir zaafı değil, sanatın doğasıyla ilgili bir durumdur. Ve her sanatçının benliğinin derinliklerinde onu sanatında yönlendiren itici güçleri ve etki kaynakları vardır. Benim gözlemlediğim, hem sanatçılarda ve hem de bilim adamlarında yaratı kaynaklarının çoğunun bir itici güç olarak çocukluk dönemlerindeki yaşantılarına kadar uzandığıdır. Bunun birçok bilinen örnekleri var. Hatta yaşamlarında ayrı zamanlarda ve bir birinden bağımsız olarak yapılan şeylerin bile bir zaman sonra belli noktalarda buluşmaya ve kesişme göstermeye başladığı görülüyor.
Çocukluğum Antalya’da Likya ve Roma dönemi medeniyetlerinin kalıntılarının bulunduğu antik yörelerde geçti. Benim de çalışmalarımda, bugünkü fantezilerimin kökenlerinin, çocukluğumu üzerinde oynayarak geçirdiğim o yörelerin derin etkilerine dayandığı söylenebilir.
Değişik dönemleri içeren sanat yaşamımda; İzmir dönemimde ele almaya başladığım bilimsel destekli çevre sorunları ile ilgili İzmir çevre kirliliği üzerine olan çalışmalarım, sanat literatüründe; Türkiye’de seksenli yıllarda kavramsal düzlemde farklı eğilimler örnekleri içinde gösterilerek, sanatta çevresel ve kültürel tarihe ait verilerle şekillenen, simge, alıntı ve bilgi nesnelerinin yer aldığı bir yapılanma olarak değerlendirilmektedir. (Bkz. İpek Duben – Esra Yıldız, “Seksenlerde Türkiye’de Çağdaş Sanat: Yeni Açılımlar”, Bilgi Üniversitesi yayınları, İstanbul 2008, s,29). Çevre bilinci olarak bugün gelinen noktada ise artık yeni bir çevre mekan algısı bilinciyle, ekolojik çevre, yeşil bir gelecek, yeşil mimari kavramları gibi yaşam alanlarını kapsayan kentsel dönüşüm projeleri gibi yeni ütopyalardan söz edilmektedir. Sanatçılar için de artık algılar, eski mekan ve sanat algısına karşılık gelmemektedir. Eskiden çevrede tek başlarına yer alan heykel ve benzeri sanat objeleri yerleştirme projeleri, bugün kamusal sanat, ‘entelektüel mekan tasarımı’ gibi daha kapsamlı kavramsal dönüşüm süreçlerine girmişlerdir. Bu yeni dönemin getirdiği sanatsal anlatım biçimleri de artık hem malzeme ve içerikte zenginleşen hem de mevcut kavramların ve tanımların sınırlarını aşan yeni açılımlar içermektedir.
Kültür felsefecileri, içinde yaşadığımız dönemi bir eleştiri ve çözümleme dönemi olarak görmekteler. Bu görüş, çağın veya modern bilincin kültürüdür. Hakim olan “üst” kavramların ve “üst” gerçekliğin irdelenip sorgulandığı bir dönemdir.
Benim sanatımda başından itibaren resimlerimde yer alan yazı, işaret, simge ve benzeri figürler, yalnızca formal olarak kullanılan elemanlar olmayıp bilakis temanın/konunun/konseptin ve sanatsal sürecin birer parçalarıdır. Bu süreçte; bunlar farklı mekan ve zaman referansları ile bir araya gelip benim sanatsal kurgumda yeni bir varlık ve düşünsel-görsel gerçeklik kazanırlar. Ve sonuçta oluşturdukları ‘bütün’ oldukça soyut, kapalı ve karmaşıktır. Bu oluşumlar, bir dizi sezgisel ve düşünsel süreçlerin sonucu ortaya çıkmaktadır.
Bugün geldiğim nokta itibariyle sanatımdaki yapılanma, fiziki mekana bilgi ve sanatın ilave edildiği, çevre ile bilgi ve sanat iletişimi içinde ‘kavramlar ötesi’ diyebileceğim, tanımsız bir yöne doğru gitmektedir. 

Çalışmalarınızın içeriğini yaşadığımız coğrafyaya ait kültürel bellek biçimlendiriyor. Herkesin kültürel bellek algısı, özellikle sanatçıların oldukça farklılık ve çeşitlilik gösterir. Sizin kültürel belleğinizde en çok yer eden kavramları nasıl tanımlarsınız?
Evet doğru. Çalışmalarımın içeriğini içinde yaşadığım coğrafyanın kültürel belleği, anılarım, geçmişe ait kültür değerleri ile ‘şimdi’de buluşan çağdaş kültür değerleri oluşturmaktadır. Kültürler arasındaki diyaloglar-diyalogsuzluklar, çatışma ve diyalog güçlükleri, farklı mekan ve zaman referanslı birbirinden kopuk unsurların buluşması gibi kavramlar, eserlerimin oluşum mantığının arka planını oluşturmaktadır.

Yapıtlarınızda kullandığınız bu coğrafyaya ait yazılar, semboller, işaretler, imgeler sizin sanatsal ifadenizin en önemli elemanları. Aslında bu semboller bana hep Halil Akdeniz’in oluşturduğu -hiyeroglif gibi- yepyeni bir resimli alfabeyi çağrıştırmıştır. Bu alfabe ile oluşturduğunuz görsel metinleri nasıl okumalıyız? Her simge bir harfe denk gelmeyecektir ama kavramsal karşılığı oldukça yüklüdür sizin için.
Konseptlerime özgü bir teknikle oluşturduğum bir sanat dilim ve sanat söylemim var. Eserlerin isimleri, aynı zamanda esere bakış açısı ve okumaların ipuçlarıdır. İzleyicilerin fantezileri ile buluşan bu ipuçlarının dışında daha başka nasıl okunacağı ve okunmaları gerektiği konusunda bir şey söyleyemem.

En başından bugüne kadar kullandığınız simgelere bir isim vermeyi hiç düşündünüz mü?
Evet, son geldiğim nokta itibariyle bu ismi vermiş oldum zaten; “Kültür İmleri”. 

Sizin imzanız haline gelen simgelerinizden vazgeçip başka bir resim tarzı denemeyi düşündüğünüz oldu mu?
Yaptıklarımdan ve yapmakta olduklarımdan vazgeçip yeni bir resim tarzı denemeyi hiç düşünmedim. Zaten çalışmalarım, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın deyimiyle “kendi içinde yenilenerek devam ediyor, devam ettikçe de yenileniyorlar.” Daha başka bir tarza niye gerek duyayım ki!

Sizi birçok sanatçıdan ayıran önemli bir özelliğiniz var. Sanatsal faaliyetlerinizi tüm hızıyla devam ettirirken, Türkiye’de birçok sanat kurumunun açılmasında ve sürekliliğinin sağlanmasında çok önemli roller aldınız. Ege, Dokuz Eylül ve Bilkent Üniversitelerinde Resim ve Güzel Sanatlar Bölümlerini kurdunuz. Halen İstanbul’da Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Görsel Sanatlar Bölümünde görevinizi sürdürüyorsunuz. Bu akademik başarılar sanatınıza nasıl yansıdı? Ya da akademik kariyer yerine keşke sanatıma daha çok zaman ayırsaydım dediğiniz oldu mu?
Hepimizin hayatında biraz keşkeler vardır tabi. Akademik yaşamda, idari görevle sanat yaşamı arasında bir kısım çelişkiler ve sıkışıklıklar olabiliyor. Bürokrasinin gereği sanat adına zaman kaybı oluyor şüphesiz. Akademik hayatta kabullenilmek ve uyulmak zorunda olunan bir kısım kurallar vardır. Buna karşılık sanat ise bağımsız ve özgür olmaya gerektirir. Burada zaten her ikisi arasında doğaları gereği bir çelişki söz konusu. Ancak bu, bana görev yaptığım üniversitelerde çok fazla engel oluşturmadı. Hatta Üniversitede olmam, sanatıma ekonomik olarak fazla bağımlı kalmadan, bazı şeyleri özgürce deneyimleme ortamı sundu diyebilirim. Akademik görevlerimle ilgili olarak da yetkilerim ve olanaklar çerçevesinde, sanat eğitiminin önünü hep yeniliklere açmaya çalıştım. Sizin de belirttiğiniz gibi çalıştığım üniversitelerde birçok güzel sanatlar bölümlerinin kurulması ve çağdaş yapılanmalarında katkılarım oldu. En son olarak da halen görev yapmakta olduğum Işık Üniversitesi’nde Türkiye’de ilkler arasında yer alan ve dünyadaki örnekleri arasında da özgün bir yapısı olan; sanat kuramı ve eleştiri yüksek lisans ve sanat bilimi doktora programlarını açtım.     

Son olarak resimlerinizin hangi aşamalardan geçerek son şeklini aldığını dinleyebilir miyiz? Malzeme ve tekniğin oluşturduğu katmanlar, kavramsal katmanlar ile nasıl buluşuyor?
Malzeme ve teknik aynı zamanda benim sanatsal sürecimin parçasıdır. Resimlerim önceden belirlenmiş bir kavramın illüstrasyonu ya da canlandırılması değildir. Süreç, katmanları ve kavramı birlikte oluşturur.

Almanya’da bir yayınevi tarafından hazırlanan 2014 Uluslararası Günümüz Sanatı adıyla çevirebileceğimiz dört dilde; Almanca, İngilizce, Fransızca ve İtalyanca yayınlanacak (Internationale Kunst Heute/International art today!/ Art international aujord’hu!/Arte internaonale oggi!) kitaplarda siz de çalışmalarınız ile yer alıyorsunuz. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi bugünün dünyasında bağlantılar, iletişimler artık hep internet üzerinden olmaya başladı. Bu yayında eserlerimin yer alması da böyle bir süreç sonucu oldu. Yayınevi, yayınlayacağı kitabın niteliğine uygun uluslararası sanatçı taraması yaparken benim çalışmalarım da dikkatlerini çekmiş, yayınevinden bir gün bir e-mail aldım; sanatımla ilgilendiklerini, biraz yayınlayacakları kitap hakkında da bilgi vererek, kitapta yer alacak sanatçılar arasında beni de aday seçtiklerini belirtiler ve benden sanatım hakkında daha fazla bilgi ve çalışma/eser örneği istediler. Ve değerlendirme sonucu jürilerinin belirlediği üç eserimle, Türkçesini 2014 Uluslararası Günümüz Sanatı diye çevirebileceğimiz Almanca/İngilizce/Fransızca/İtalyanca dört dilde yayınlanacak kitaplarına kabul edilmiş oldum.     

BOZLU ART PROJECT
Adres:  Teşvikiye Cad. No:45/131, İsmet Apartmanı D:1, Nişantaşı / İstanbul
Telefon: +90 212 232 72 32
Fax: +90 212 232 72 32

E-mail: contact@bozluartproject.com