31 Ekim 2023 Salı

Inez Froehlich: Lost Places and the Beauty of the Moment

Inez Froehlich primarily produces abstract, large-format and textured paintings in acrylic. The focus in all works is on creating a tension between color and texture, between seeing and feeling, between emergence and decay.

Interview by Ummuhan Kazanc

 

                                                                                Inez Froehlich.


Dear Inez Froehlich, we are delighted to have your works featured in my blog. We would like to get to know you better. I think your relationship with art started at a very young age. Can we learn about the transition process to professional art life? How did the table replace the easel, as you mentioned in your resume?

I grew up in the former GDR. The years after reunification were a time of new beginnings and reorientation for many people. That was also the case for me. After my university studies, I first worked as a graduate engineer in various companies. But I lacked the freedom, the creativity, and the opportunity to implement my own ideas. That was the decisive point to go my own way. And so it happened that art became the center of my life.


                                Inez Froehlich, “Ikaria”, 2022, acrylic on canvas, 120 x 150 cm.


Have you produced works in the field of Abstract Art since you started to be interested in art? How did the process of producing works in the field of Abstract Art develop?

Well, I was interested in many motifs. For a while, it was the landscapes that did it to me. Later it was cityscapes. It took a while until I discovered the abstractions for me.

The focus in all your works is on creating a tension between color and texture, between seeing and feeling, between emergence and decay. What can you tell about your approach to painting? Where do you get your inspiration?

I think, on the one hand, people regret that many things are ephemeral. Beautiful moments in life, ourselves, but also all that surrounds us. Time leaves its traces. On the other hand, the transience makes the value and in it also lies a certain magic. New things arise where old things go. These transitions are what inspire me.


                                Inez Froehlich, “Wild Sea”, 2022, acrylic on canvas, 160 x 80 cm.


Every art observer will have a different taste from your paintings and will catch a different detail. How is the relationship and reaction between your paintings and art audiences?

Very often collectors and art lovers give me the feedback that they see the work in ever new facets. The structures and the color combinations I have chosen leave room for maneuver in the contemplation. And of course, just the strong textures interact with the light. Shades are created depending on the incidence of light, so that each work also allows a visual journey of discovery.


                                Inez Froehlich, “Midsummer”, 2022, acrylic on canvas, 120 x 80 cm.


What can you say about these multi-layers in your works? How do you get the layers in your paintings?

First I work with different structural materials on the canvas. I prefer free forms and wait for the random changes during the drying process. Then I decide whether I stay in one color spectrum and a monochrome painting is created or whether I combine different shades. The finished work is created by applying colors in several steps with different spatulas and squeegees, let dry, partially remove again and add a new layer.

I really loved the blurring, watering down of your paintings. These techniques offer a very effective look. Can we get some more detailed information about these secrets of yours?

Metallic colors are also used in many of my works. So I use, for example, gold pigments. In conjunction with the acrylic paints arise area in the paintings, which appear very vivid due to the reflection of light.


                                Inez Froehlich, “Disturbances”, 2022, acrylic on canvas, 120 x 80 cm.


Finally, what are your plans for future in terms of art? Are you considering a solo exhibition?

I have no exhibitions planned for this year. I am working on some bigger projects for different clients and also want to spend some more time with the family. I love very much to work in the studio, but it is also necessary to relax, meet family and friends, to get new thoughts, new inspirations for further work.

 

                                                                                    Inez Froehlich.


A detail from the works of Inez Froehlich.


Inez Froehlich, “Sunny Afternoon”, 2022, acrylic on canvas, 120 x 120 cm.





30 Ekim 2023 Pazartesi

Abdi İbrahim İş Kulesi: Sanat eserleriyle yaşayan çağdaş bir yapı

2007 yılında “Yılın Mimarı” unvanını layık görülen Dante O. Benini, Türkiye’nin en büyük ecza şirketlerinden Abdi İbrahim İş Kulesi için endüstrinin dilini konuşan, sanat eserleri ile yaşayan bir yapı inşa etti.

 Yazı: Ümmühan Kazanç


Konferans salonunda Erol Akyavaş’ın (1932-1999) 1982 tarihli “Kuşatma” adlı tablosu bulunuyor. 


Dünyanın en büyük 100 ilaç şirketinden biri olan Abdi İbrahim, 1912 yılında İstanbul Küçükmustafapaşa’da başlayan iş yaşamına, Maslak’ta yer alan Ar-Ge ve ofis binalarında, devam ediyor. Dinamik iş hayatının rüzgar gibi geçtiği binaların mimarı 59 yaşındaki Dante O. Benini. Abdi İbrahim, Dante Benini’nin mimarlığını üstlendiği, İstanbul Bahçeşehir’de 2000 yılında faaliyete geçen en son teknolojiyle donatılmış tesisiyle çağın öncülüğünü yapıyor. İtalyan mimarın elinden çıkan fabrika, minimalist yaklaşımın bütün özelliklerini taşıyor. 45 bin metrekare alana kurulan ve en son üretim teknolojileri donatılmış olan tesis Avrupa’da örnek olarak gösteriliyor. Dante Benini imzasını taşıyan diğer Abdi İbrahim projeleri ise, akıllı bina tanımına uyan özelliklere sahip Ar-Ge binası ile Maslak’taki merkez yönetim binası. Dante Benini, aralarında Abdi İbrahim tesislerinin de bulunduğu başarılı çalışmalarından dolayı, İtalya’da “Yılın Mimarı” seçildi. Benini unvanını kazandığında hayalinin, doğduğu yer olan Milano’da yaşayanlara daha yaşanılır bir şehri geri vermek olduğunu söylemişti. Benini’nin binalarının duygusu da yaşanılabilir bir iş yaşamı.


Restoran katındaki dinlenme alanındaki duvarlarda Seçkin Pirim’in 2009 yılına tarihlenen “Fabrika Disiplini” adlı rölyefi yer alıyor.


Dante Benini Abdi İbrahim İş Kulesi’ndeki ofisleri tasarlaması için davet edildiğinde, şirketin Araştırma ve Geliştirme Merkezi’ni avangart underground stili ile oluşturmaya karar vermiş. Mimar bu şekilde şehir plancısı ve tasarımcı olarak 1970’lerin ortalarından beri yaptığı başarılı çalışmalara bir yenisini ekler.

Abdi İbrahim Şirketinin Maslak’taki kule binasının ön cephesi büyük oranda tel örgü ağdan oluşuyor. 940 metrekare mimari ağ güneş ışığını geri yansıtıyor. Ağ, estetik zarafeti dışında şirket merkezinin tamamen camdan oluşan yüksek ön cephesini güneş ışığından koruyor. Bina paslanmaz çelik ve camdan oluşuyor.


Üst kat ile birleşen Yönetim Kurulu Başkanı’nın dinlenme bölümü, bir isketeleti andıran modüler destek üniteleri ile oluşturulmuş. Duvarda Burhan Doğançay’ın 1974 tarihli “Bullish Breakthrough” adlı çalışması görülüyor.
 

Binanın mimarisi ve dekorasyonu hafiflik duygusu yaratıyor; aynalar ve katlar arasındaki şeffaflıklar ise mekanın içinde görsel ve düşünsel bir rahatlık sağlıyor. İçeride üretilen düşüncelerin buluştukları duvarlar değil, sanat eserleri. Çok sayıda ve umulmadık yerlerde heykel, resim, nesne ve video çalışmaları bulunuyor. Türkiye’nin önemli sanat koleksiyonerleri arasında yer alan Abdi İbrahim Yönetim Kurulu Başkanı Nezih Barut’un Türk ve dünya sanatının çok özel örneklerini barındıran koleksiyonunun bir bölümü de bu iş kulesinde sergileniyor. Sanat eserlerinin yerleştirilmesi Dante Benini’nin sıra dışı dekorasyon anlayışı ile bağlantılı. Örneğin bekleme odasında Michael Berg’in bir çalışması, karşılıklı koridor duvarlarında ise Mithat Şen’in iki çalışması bulunuyor. Bu koridorun sonunda, geri planda Seyhun Topuz’a ait bir eser bulunuyor. 

Benini, bu ofisleri düzenlerken dekorasyonun sadece göz ile ilişkisini değil aynı zamanda çalışanların ve üretimin yapıldığı zaman müşterilerin sağlığının nasıl etkileneceğinin de sorumluluğunu yüklenir.


Odanın tavanında yer alan dikdörtgen aydınlatmanın zemindeki karşılığı siyah bir halı. Halının üzerinde bulunan dört parçadan oluşan cam sehpanın etrafında farklı stillerde koltuklar bulunuyor. Tam karşımızda açılan yarı saydam kapılardan Selma Gürbüz’e ait iki adet heykel yer alıyor. Mekanda ritim ile derinleşen bir simetri hakim. Karşılıklı duvarlarda Selma Gürbüz’e ait iki tablo bulunuyor. Tüm dekoratif öğeler eksiksiz bir şekilde birbirini tamamlıyor.


Binanın içindeki merdivenler, çelik örgülerin ön cephede yarattıkları ritmi binanın içine taşıyor; aynalar ve cam bölmeler de yansımalarla çeliğin gücünü ve yansımaların büyülü etkisini arttırıyor. Renk ve farklılık sanat eserlerinde ve çalışanların yaratıcı düşüncelerinde varlığını hissettiriyor. Binanın genelinde İtalyan yapımı mobilya ve aksesuarlar kullanılmış. Mobilyalar, katı ve ciddi ofis mobilyaları olmaktan çok uzak, dinamik ve minimal çizgileri olan rahat gruplar.


Asansörden konferans odalarına çıkan koridorda yarı şeffaf Omnidecor sırlı kapılar bulunuyor. Burada da Mehmet Güleryüz, Gilbert&George imzalı tablolar bulunuyor.

Benini, İtalya’da başladığı ve 68 öğrenci olayları nedeniyle ara verdiği eğitimini 32 yaşında Brezilya’da tamamlamış. Carlo Scarpa (1906-1978) ve Oscar Niemeyer (1907)’in öğrencisi Dante O. Benini dünya çapında Frank O. Ghery, Richard Meier, Arup ve Daniel Libeskind’in de aralarında olduğu isimlerle işbirliği yaparak projeler üretiyor. Ünlü mimar, çalışmalarını halen Londra ve Milano’da 26 bin metrekare alan üzerine kurulu stüdyosunda yürütüyor. 1997 yılında Dante O. Benini Partners Architects’i kuran mimar halen Luca Gonzo Senior ile birlikte ortağı olduğu büronun yönetim kurulu başkanlığını sürdürüyor. DOBP Milano’daki merkez ofisinin yanı sıra Londra ve İstanbul’daki bürolarında mimari tasarım, kentsel tasarım, iç mekan tasarımı, yat tasarımı, ürün tasarımı konularında hizmet veriyor. Benini, 2009 yılında İtalyan ulusal ödülü In-Arch/Ance Prize’a, 2010 yılında eski Olivetti Ico Centrale fabrikasının restorasyonu için, EIRE Social Housing Award’a SMS-Social Main Street için layık görüldü.

Not: Yazı, ilk kez Artam Global Art&Design Dergisi’nin 11. Sayısında yayınlandı.


Restoran katındaki dinlenme alanındaki duvarlarda Seçkin Pirim’in 2009 yılına tarihlenen “Fabrika Disiplini” adlı rölyefi yer alıyor.

Abdi İbrahim Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Nezih Barut’un ofisinin konferans bölümünde yer alan Tony Gragg’ın 2007 tarihli heykeli, Barut’un ofisindeki sanat eserlerinden sadece biri.


Abdi İbrahim İş Kulesi.


Benini’nin dekorasyon anlayışı integral-bütünsel. Bu anlayış Abdi İbrahim şirketinin hemen her bölümünde defalarca tekrarlandığı gibi büyük pencerelerden görülebilen 360 derece şehir manzarasında da kendini gösteriyor. 

Nezih Barut’un Ofisi resmi olmayan konuşmaların da yapılabileceği bir yaşam alanı. Odanın duvarlarında Julian Opie’ye ait “Yayoi Relaxes in the Gardens”, “Ken Leaves Work Early”, “Yayoi Waits for a Friend” ve İsmet Doğan’a ait “Beden” adlı tablolar bulunuyor.  Odada bulunan başka önemli bir tablo 1994 tarihli Burhan Doğançay’a ait “Mitterand”.


Konferans salonunun bir diğer duvarında yine Erol Akyavaş’a ait bir tablo yer alıyor.











24 Ekim 2023 Salı

Füsun Onur Retrospektifi Museum Ludwig’de



Füsun Onur retrospektifi, Almanya’nın Köln kentinde yer alan Museum Ludwig’de Arter iş birliğiyle, Emre Baykal (Arter) ile Barbara Engelbach (Museum Ludwig) eş küratörlüğünde 16 Eylül’de açıldı ve 28 Ocak 2024 tarihine kadar izlenebilir. Onur’un birçok ülkede gerçekleşen uluslararası sergileri ve 2014 yılında Emre Baykal küratörlüğünde Arter’de açılan Aynadan İçeri başlıklı kapsamlı sergisinin ardından düzenlenen bu retrospektif, eserlerin topluca izlenebileceği ilk yurt dışı sergisi olma niteliği de taşıyor. Serginin önemli bir bölümünü Arter Koleksiyonu’ndan ödünç verilen eserler oluşturuyor. En eskisi Beyaz Kâğıt Üzerinde Alan Ayırmak (1965-1966) serisindeki çizimler olmak üzere Onur’un günümüze dek süren üretiminden seçilen doksanın üzerinde eseri buluşturan sergi, Türkiye’nin çağdaş sanat alanındaki öncü isimlerinden olan sanatçının kategorilerden uzak özgün üretimine, bu üretime eşlik eden temel uğraş ve sorularına, yapıtlarında yıllar içinde giderek zenginleşen malzeme çeşitliliğine ve işlerine eklediği anlatısal, kimi zaman da otobiyografik öğelere ışık tutmayı hedefliyor. 


Füsun Onur, Fotoğraf: Orhan Cem Çetin.



Onur’un 2021 yılında gerçekleşen 59. Venedik Bienali Türkiye Pavyonu için Bige Örer küratörlüğünde ürettiği “Evvel Zaman İçinde…” adlı yerleştirmesinin de yer aldığı retrospektifte, “Çiçekli Kontrpuan” (1982 [2023]), “Opus II Fantasia” (2001 [2023]), “Eski Eşyaların Düşü” (1985), “Zaman İkonları” (1990), “Bir Çocuğun Gözüyle Savaş” (1994), İm’in İm’i” (1987) gibi farklı dönemlerden yerleştirmeleri izleyiciyle buluşuyor. Ayrıca Onur’un bu sergi için özel olarak geliştirdiği “A Room with a Muse / Perili Oda” (2023) adlı yerleştirme de izlenebiliyor. Yerleştirmenin müziğinin bestesini ve icrasını ise sanatçının davetiyle birlikte çalıştığı Begüm Çalımlı üstleniyor. 


Füsun Onur, Enstalasyon Görseli.


Sergiye kapsamlı bir katalog da eşlik ediyor
 
Museum Ludwig’deki sergiyle bağlantılı olarak, eş küratörlerin sunuşlarının ve müzenin direktörü Yılmaz Dziewior’un önsözünün yer alacağı bir katalog yayımlanıyor. Aynı yayında Süreyya Evren ve Nilüfer Şaşmazer birer yazıyla Füsun Onur’un eserlerinin Türkiye sanat tarihindeki yerine ışık tutarken, Merve Çağlar’ın ise sanatçıyla yaptığı söyleşi yer alıyor. Onur’un 1970’lerden ‘90’lı yılların başına kadar kaleme aldığı estetik, eleştiri ve sanat politikası üzerine düşüncelerini yansıtan yazılardan seçilen on makalelik bir seçki de Türkçe, Almanca ve İngilizce olarak yeniden basılıyor. Tasarımını Esen Karol’un üstlendiği katalog, Almanca ve İngilizce olarak Köln’deki Verlag der Buchandlung Walther und Franz König yayınevi tarafından yayımlanıyor. Füsun Onur’un retrospektifi, Almanya Federal Devletler Kültür Vakfı’nın, KunststiftungNRW, REWE Group, Peter and Irene Ludwig Foundation, Gesellschaft für Moderne Kunstam Museum Ludwig ve Beatrix Lichtken Stiftung’un destekleriyle gerçekleşiyor. 


Füsun Onur, Enstalasyon Görseli.


Füsun Onur, bugün yarım asrı aşarak altmış yıla yaklaşan sanatsal üretiminin tamamını, doğup büyüdüğü ve hâlen yaşamakta olduğu İstanbul’daki Hayri Onur Yalısı’nda şekillendirmeyi sürdürüyor. Form, uzam, zaman ve bunlar arasındaki ilişkileri sıra dışı bir malzeme çeşitliliğiyle araştıran Onur, yapıtlarında gündelik, öyküsel ve otobiyografik öğelere yer veriyor. Mekân ve zaman, ışık ve gölge, ses ve sessizlik gibi kavramlara odaklanan sanatçının farklı dönemlerde ürettiği yapıtların önemli bir bölümü, bir Vehbi Koç Vakfı (VKV) kuruluşu olan Arter’de düzenlenen Aynadan İçeri (2014) başlıklı kapsamlı sergide bir araya getirilmiş, küratörlüğünü Emre Baykal’ın üstlendiği sergiye, Esen Karol’un tasarladığı bir kitap da eşlik etmişti. Füsun Onur’un 2011 yılında Arter Koleksiyonu’na eklenen “Opus II - Fantasia” (2001) adlı yerleştirmesi ise Emre Baykal küratörlüğünde yeni bir mekânsal düzenlemeyle Arter’deki galeri mekânına uyarlanarak 2021 yılında sergilenmişti. 


Enstalasyon Görseli, Fotoğraf: Rheinisches Bildarchiv Cologne/Vincent Quack.


Aynı zamanda, Füsun Onur ve 2022’de aramızdan ayrılan ablası İlhan Onur, doğup büyüdükleri ve sanatçının halen yaşamakta olduğu Kuzguncuk’taki Hayri Onur Yalısı’nı, ileride müze-ev olarak ziyarete açılması ve içeriğini Arter’in oluşturacağı misafir sanatçı programlarına ev sahipliği yapması arzusuyla Vehbi Koç Vakfı’na bağışlamıştı. Füsun Onur’un tüm sanatsal üretimine tanıklık eden yalının, iki kardeşin yaşam alanları olan giriş katı olduğu gibi korunurken, bir üst katının farklı disiplinlerden sanatçılar için bir misafir evine dönüştürülmesi planlanıyor. Sanatçının en alt kattaki atölyesi ise konuk sanatçıların kullanımına açık hale getirilecek. 


Füsun Onur, Evvel Zaman İçinde..., 59.Venedik Bienali Türkiye Pavyonu, Fotoğraf: Hadiye Cangökçe.



Füsun Onur kimdir?
 
Füsun Onur (d. 1938), 1956 yılında Üsküdar Amerikan Kız Lisesi’nden mezun olduktan sonra, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde Heykel Bölümü’nde ve Hadi Bara Atölyesi’nde eğitim aldı. Ardından 1960’ta Fulbright bursu kazanarak Maryland Institute College of Art’ta heykel bölümünde eğitimini tamamladı. İlk kişisel sergisini 1970’te Taksim Sanat Galerisi’nde gerçekleştiren sanatçı, daha sonra Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (1977), 1., 4., 12. ve 14. İstanbul Bienalleri (1987, 1995, 2011, 2015), Atatürk Kültür Merkezi (1990-1991), İstanbul Resim Heykel Müzesi (1992) ve Maçka Sanat Galerisi (1987, 1991, 1995, 2001, 2012, 2016) gibi çok sayıda mekânda sergi düzenledi. 2012 yılında dOCUMENTA’ya “İsimsiz” ve “Kargaların Dansı” isimli iki yerleştirmesiyle katıldı. Sanatçının kapsamlı kişisel sergisi “Aynadan İçeri”, 2014 yılında Arter’de Emre Baykal küratörlüğünde gerçekleşti. Onur, aralarında İsveç, Makedonya, Hollanda, Fransa ve Almanya’nın da bulunduğu birçok şehirde grup sergilerine katıldı. Eserleri Arter (İstanbul), Tate Modern (Londra), Van Abbemuseum (Eindhoven), Centre National des Arts Plastiques (Paris) ve MAK Vienna (Viyana) gibi pek çok uluslararası müzenin koleksiyonunda yer alıyor. Türkiye’de heykel ve yerleştirme alanlarının ilerlemesine ve yeni tartışmalarla zenginleşmesine katkı sağlayan önde gelen sanatçılardan biri olarak görülen Füsun Onur, İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor. 

Ayrıntılı bilgi için: 
www.galerinevistanbul.com 
info@galerinevistanbul


Füsun Onur, Enstalasyon Görseli.


Füsun Onur, Evvel Zaman İçinde..., 59.Venedik Bienali Türkiye Pavyonu, Fotoğraf: Hadiye Cangökçe.



Füsun Onur, Enstalasyon Görseli, Fotoğraf: Rheinisches Bildarchiv Cologne/Vincent Quack.




Füsun Onur.

Museum Ludwig’deki sergiyle bağlantılı olarak, eş küratörlerin sunuşlarının ve müzenin direktörü Yılmaz Dziewior’un önsözünün yer alacağı bir katalog yayımlanıyor.



Füsun Onur, Enstalasyon Görseli.





23 Ekim 2023 Pazartesi

“Gelecek Hatıraları” ve “Tam Yerinden: İstanbul’a Panoramik Bakışın Tarihi” Sergileri Pera Müzesi’nde

        "Gelecek Hatıraları" sergisi / Metehan Törer Yeryüzüne Doğanlar, 2023. Seramik yerleştirme. Değişken boyutlarda.             Sanatçının izniyle (Fotoğraf: İbrahim Karakütük).


Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi, 2023 sonbaharını iki yeni sergiyle karşılıyor. Müzenin Kütahya Çini ve Seramikleri Koleksiyonu’nu oluşturan Suna Kıraç’ın anısına düzenlenen Gelecek Hatıraları sergisi hafıza ile gelecek tahayyülleri arasındaki bağları araştırırken; İstanbul’un temsil tarihini yeni perspektiflerle değerlendirmeyi amaçlayan Tam Yerinden başlıklı sergi ise Barker, Gudenus, Schranz, Melling, Dunn, Robertson gibi İstanbul’a panoramik bakan sanatçıların eserleriyle gündelik nesnelerin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş bir seçkiyi sanatseverlerin ilgisine sunuyor. Pera Müzesi’nin yeni sergileri Gelecek Hatıraları ve Tam Yerinden: İstanbul’a Panoramik Bakışın Tarihi, 26 Ekim 2023 25 Şubat 2024 tarihleri arasında ziyaret edilebilir.


"Gelecek Hatıraları" sergisi / Adriana Varejão, Tuvaller Üzerine Karo Seramik Döşeme, 1999. 45 tuvalden oluşan tuval üzerine yağlı boya yerleştirme. Değişken boyutlarda. Sanatçı ve Monica ve Oded Goldberg Koleksiyonu izniyle.


Geçmişi gelecekle birlikte düşünmenin yolları

Pera Müzesi’nin sonbaharda izleyici karşısına çıkacak yeni sergilerinden Gelecek Hatıraları, nesnelerin yardımıyla hatırlananlara odaklanırken güncel yapıtlar aracılığıyla hafıza ile gelecek tahayyülleri arasında kurulan bağları araştırıyor. Dört bölümden oluşan serginin “Motiflerin Hatırlattıkları” başlıklı bölümünde seramik bezemelerinde kullanılan motiflerden yola çıkan yapıtlar bir araya getirilirken; “Nesnelerin Hafızası” bölümünde hikâyeler seramik nesneler aracılığıyla anlatılıyor. Serginin “Bölgenin Hafızası” başlıklı bölümünde mekânsal müdahaleler ve mekâna özgü yerleştirmeler sunulurken; “Geleceği Hatırlamak”ta spekülatif nesneler, video ve fotoğraflar aracılığıyla geleceğin hafıza nesneleri bir araya getiriliyor.

Pera Müzesi’nde sergilenen Kütahya Çini ve Seramikleri Koleksiyonu’nu oluşturan Suna Kıraç’ın anısına düzenlenen ve küratörlüğünü Ulya Soley’in yaptığı Gelecek Hatıraları sergisinde, belli bir yer ve zamanı hatırlatan veya koleksiyonu yapılan nesnelerin kültürel ve sembolik değeri ve anlamı, kişisel yolculuklarla bölgenin hafızasını birbirine örüyor. Geçmişe nostaljik bir bağlılık yerine geleceği nasıl hatırlayacağımız hakkında düşünmeyi öneren sergi, hafızanın gelecek odaklı işlevlerini düşünmemizi sağlıyor.


        "Gelecek Hatıraları" sergisi / Oddviz, Voronoi, 2020. Tek kanallı 4K video, 3’30’’ Sanatçının izniyle.


Gelecek Hatıraları’nda eserleri sergilenen sanatçılar arasında Adriana Varejão, Aslı Çavuşoğlu, Bilal Yılmaz, Burçak Bingöl, Candice Lin, Deniz Eroglu, Elif Uras, Francesco Simeti, Jorge Otero-Pailos, Livia Marin, Metehan Törer, Neven Allgeier, Oddviz, Skuja Braden, Taner Ceylan, Volkan Aslan, Yasemin Özcan ve Zsófia Keresztes yer alıyor.


    "Tam Yerinden" sergisi / Joseph Warnia-Zarzecki, Dolmabahçe Sırtlarında Kahve, 19. yüzyıl sonu, 68 x 98 cm, Suna ve         İnan Kıraç Vakfı Oryantalist Resim Koleksiyonu.


İstanbul panorama tarihinin neresinde duruyor?

İstanbul’un temsil tarihini panoramik resim ve fotoğraflar üzerinden yeni perspektiflerle değerlendirmeyi amaçlayan Tam Yerinden: İstanbul'a Panoramik Bakışın Tarihi sergisi, “panorama” formunun geçmişini eleştirel bir çerçevede, farklı boyut ve bağlamlarıyla ele alıyor. Küratörlüğünü Çiğdem Kafescioğlu, K. Mehmet Kentel ve M. Baha Tanman’ın yaptığı sergi, merkezine 19. yüzyıl panoramalarını ve panoramik imgelerini almakla birlikte, izleyiciyi panoramik bakışın erken modern döneme uzanan tarihini ve İstanbul’un bu tarih içerisindeki konumunu yeniden düşünmeye davet ediyor.

Panoramik görüntülerin üretim ve tüketimindeki katmanlı ilişkileri irdelerken görüntülerin farklı izleyici kitleleri arasında dolaşımını, algılanma şekillerini, yüzyıllar içinde yaygınlık kazanmış farklı medyalar arasındaki bağlantılarını da sorgulayan sergide, daha önce hiç teşhir edilmemiş ve yayımlanmamış erken 19. yüzyıl panoramalarından bir eser de ilk kez gün yüzüne çıkıyor. İstanbul’a panoramik bakan Barker, Gudenus, Schranz, Melling, Dunn, Robertson gibi sanatçıların eserlerinden bir seçkinin bir araya geldiği sergi, panoramaların yangın felaketlerinden sanayileşmeye, İstanbul tarihinin farklı unsurlarını belgelemekte nasıl kullanıldığını da ortaya koyuyor.

 

Bu temsil biçiminin Osmanlı dünyasında ve Avrupa’daki dolaşımını, resim, baskı ve fotoğraf dışında, efemera ve arşiv belgelerinin de dahil olduğu bir malzeme seçkisi üzerinden okuyan sergiye; kent, mimarlık, sanat, fotoğraf ve modern tüketim tarihlerini panoramik imgeler çerçevesinden yeniden okumayı amaçlayan makalelerin yer aldığı kapsamlı bir katalog eşlik ediyor. Kataloğun yazarları arasında Ahmet A. Ersoy, Namık Günay Erkal, Erkki Huhtamo, Tarkan Okçuoğlu ve A. Hilal Uğurlu bulunuyor.


Pera Müzesi Salı’dan Cumartesi’ye 10.00-19.00, Pazar günleri 12.00-18.00 saatleri arasında gezilebilir. Cuma günleri “Uzun Cuma” kapsamında 18.00-22.00 arası tüm ziyaretçiler, Çarşamba günleri ise “Genç Çarşamba” kapsamında tüm öğrenciler müzeyi ücretsiz ziyaret edebilir.

20 Ekim 2023 Cuma

“Formların Sıra Dışılığı” İsimli Heykel Sergisi Galeri ARK’ta

Alper Bıçakçıoğlu.


Galeri ARK, 12 Ekim - 14 Kasım tarihleri arasında sanatçı Ahmet Aydın Atmaca, Alla Güner, Alper Bıçaklıoğlu, Esin Aykanat Avcı, Kadiye İnal, Loya Kader Öztürkmen, Pınar Marul ve Seda Boy’un katıldığı “Formların Sıra Dışılığı” başlıklı karma heykel sergisine ev sahipliği yapıyor. Küratörlüğünü Dr. Feride Çelik’in yaptığı sergiyi, Çelik şu cümlelerle özetliyor; “Heykel sanatı tarihi sürecinde sanatçılar ve insanlık tarafından kullanılan en yaygın anlatım biçimi olmuştur. Bu sanat türü dinler tarihi ve bilimsel gelişmelere bağlı olarak da yeniden şekillenmiş, değişim ve dönüşüme uğramıştır.


Ahmet Atmaca.


Heykel üretme sürecinde malzemeler eserlerin anlamlarını ifade etmede ve etkilemede daha güçlü bir faktör iken, ilerleyen zamanlarda formların önem kazanmaya başladığı görülür. Malzemenin araç, formların ise eseri anlatmada ve yücelterek farklı bir ortama sürüklemede daha etkin ve yetkin olduğu söylenebilir. Sanat tarihinde en çok rastlanılan ve kullanılan bronz, altın, granit, mermer, abanozya da fildişi gibi ekonomik anlamda değeri olan malzemeler, sanatçıları giderek teknik ve yaratıcılık anlamında kısıtlı bir ortama sürüklemiş; 18. ve 19. yüzyıllarda Avrupa’da yaşanan sanayi devrimi sonrası üretim teknikleri değişmiş, medya ve kitle iletişim araçları devreye girmiştir. Bu yeni vasıtalar reklamcılık ve grafik sanatlarının popülerleşmesine neden olmuştur. 20. yüzyılın başlarında ise Almanya’da ortaya çıkan Bauhaus ekolü ile sanat ve tasarım dünyası bir araya gelmiş, sanat ve zanaat ilişkisi doğmuştur. 1950’li yıllarda ise Amerika’da ve İngiltere’de yaşanan toplumsal dönüşümle popüler toplum kültürüne hizmet eden Pop Art akımı ortaya çıkmıştır.


Alla Güner.


Sanatta yaşanılan bu değişim ve dönüşüm heykel sanatını farklı bir ortama taşır. Alışılagelmiş formlar yerini giderek sıra dışı formlara bırakır. Artık günümüzde de sıklıkla karşılaştığımız görsel imajlar da algımızı değiştiren asamblaj, kurgu, montaj ve kolaj gibi pek çok teknik kullanılmaktadır. Burada temel amaç nesneye kendi anlamı dışında farklı anlamlar yükleyebilmektir.

Sergide yer alan tüm sanatçılar da kullandıkları malzeme çeşitliliği ile günümüzün teknolojisini birleştirmişler ve ortaya bambaşka bir söylem katmışlar. Dijitalleştirmenin kolaylaştırıcı etkisi ve yaratıcılıklarında sınırsızlığı sağlamasıyla sergide görülen tüm heykel çalışmaları sıra dışı formlara dönüşmüş.

 

Bilgi İçin:

Galeri ARK

Adres: Cemil Topuzlu Caddesi Kaya Apt. No:49, (Büyük Kulüp karşısı)

İstanbul - Kadıköy

Tel: 0(216) 369 49 00

Pzts-Cmts 11:00-19:00

 

17 Ekim 2023 Salı

Tufan Baltalar’ın “Evsel Şeyler” başlıklı sergisi Haliç Sanat Fener Evleri 1’de

Tufan Baltalar.


Tufan Baltalar’ın “Evsel Şeyler” başlıklı sergisi, İBB tarafından restore edilip şehrin yeni yaşam alanlarından birine dönüşen Haliç Sanat Fener Evleri 1’de 19 Eylül - 31 Ekim 2023 tarihleri arasında sanatseverler ile buluşuyor. İBB Miras tarafından gerçekleştirilen kapsamlı restorasyon çalışmalarının ardından kültür sanat odaklı yaşam alanları olarak şehre kazandırılan Haliç Sanat Fener Evleri, yeni etkinliklerle şehre nefes aldırmaya devam ediyor. Pilot Galeri sanatçısı Tufan Baltalar’ın “Evsel Şeyler” başlıklı sergisi 19 Eylül’de Haliç Sanat Fener Evleri 1’de sanatseverler ile buluşuyor.


Tufan Baltalar.


Sanatçının sergi kapsamında ilk kez görülecek, seramik, yağlı boya, kağıt gibi farklı malzemelerle ürettiği çalışmaları, bireysel parçalardan oluşan bütüncül bir enstalasyon sunuyor. Sanatçının çağdaş seramik sanatının sınırlarını zorladığı eserleri, yeni deneylerin heyecan verici yönlerini göstermeye aday. Malzemenin kendisini/doğasını merkeze alan sanatçının bugüne kadarki üretimlerinin bir devamı olduğu kadar yenilikçi yönlerini de göstermeyi hedefleyen sergi; binlerce yıldır evlerimizde kullanılan tabakların/çömleklerin ötesinde seramiğe ait yeni bir perspektif sunmayı hedefliyor.

Tufan Baltalar’ın güncel seramik işleri, sanatçının disiplinlerarası pratiği boyunca düşsel ancak gerçekçi bir hassasiyetle parça parça inşa ettiği dünyanın devamı niteliğinde. Sanatçının üretimleri “kişi”yi ve kişinin dünya üzerindeki deneyimi üzerine düşünmeye, bunları insanın doğayla ilişkisi bağlamında tekrar incelemeye davet eder. Baltalar kişisel deneyiminin izini sürerken, üzerine eğildiği meselelerdeki kolektif ve toplumsal ortaklığı keşfeder.


Tufan Baltalar.


Çalışmalarına alışılmış olarak nitelendirilebilecek seramik formlarını araştırarak başlayan sanatçı, pratiğinin belirleyici özelliklerinden olan deneysel tutumunu bu tekniğe de taşır. Figürler ve temsiller tabakların yüzeyindeki iki boyutlu doğalarını bırakarak alanda yer kaplamaya başlarlar. Seramik yüzey bir tuval olmaktan çıkarak işlevini bir kaide veya başlı başına bir heykel olmaya bırakır. Tabakların içinden türeyen bitkiler, su yüzeyine çıkmış gibidir. İlerleyen işlerde bitkisel figürler yavaş yavaş tabak formundan uzaklaşarak kendi bağımsızlıklarını ilan eder hale gelirler. Doğanın varlığı insandan bağımsız temsil edilebilir, peki ya insanın?


Tufan Baltalar.


İnsan temsillerini kendinden yola çıkarak ortaya koyan sanatçının niyeti otobiyografik bir yaklaşımdansa, kent-doğa çatışmaları arasında var olan bireyin deneyimine dair bir referans noktası ve içe dönük bir araştırma olarak görülebilir. Baltalar’ın seramik heykellerinde insan figürleri bitkisel motifler tarafından sarmalanmış, belki de hatta ele geçirilmiş vaziyettedir. Bu ele geçirilme sahnelerinde bireyin karşı koyma teşebbüsünden ziyade boyun eğmesi söz konusudur. Figürlerin yüzlerine huzurlu bir kayıtsızlık ifadesi sirayet eder; insan uzun çatışmalar ve yoğun hasret sonrasında doğaya, evine dönmüş, kendini ona adeta teslim etmiştir.

Haliç Sanat: Fener Evleri

18. yüzyıl İstanbul sivil mimarisinin en özgün örnekleri arasında yer alan tarihî Fener Evleri, dönemin sosyo-kültürel statüsünü yansıtmaları bakımından da ayrı bir önem teşkil ediyor. İBB Miras’ın evrensel koruma ilkeleri doğrultusunda gerçekleştirdiği restorasyon çalışmalarının ardından yeni yaşam alanlarına dönüşerek İstanbullulara açılan Fener Evleri, “Haliç Sanat” adıyla kültür sanatın dönüştürücü gücünü Haliç kıyılarına taşıyor. Sergi galerileri işleviyle yeniden kent hayatının bir parçası olan Haliç Sanat1, Haliç Sanat 2 ve Haliç Sanat 3 ile Cibalikapı’dan başlayıp Sveti Stefan Kilisesi’ne kadar uzanan sahil şeridi boyunca devam etmesi planlanan kültür rotasının ilk adımları hayata geçmiş bulunuyor.

Ziyaret Saatleri:

Pazartesi günleri hariç her gün 10.00-18.00

Ziyaret ücretsizdir.