|
Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi,
Türkiye’nin ilk özel müzesi olarak önemli sanatsal etkinliklere ev sahipliği
yapmaya devam ediyor. |
Önce bir tablo, bir heykel ya da antika
bir obje satın alınarak, daha sonra bu alımların sanat tutkusunun dayanılmaz
gücüyle, çok önemli ve paha biçilmez koleksiyonlara dönüşme hikayesini gözler
önüne seren, ulusal ve uluslararası yüzlerce örnek sayabiliriz.
Koleksiyonerliğin bir diğer başlangıç noktası ise, aile yadigarı sanat
eserlerini geleceğe taşımak ve de geliştirmek olabiliyor. Bu koleksiyonerlik
tutkusunun ulaştığı en güzel boyut ise, koleksiyonların çok önemli özel ya da
vakıf müzelerinin çekirdeğini oluşturması…
YAZI:
ÜMMÜHAN KAZANÇ
Liechtenstein
Hanedanlığının Hals, Raphael, Rembrandt ve Van Dyck gibi önemli sanatçıların
yanı sıra paha biçilmez antikalardan oluşan 1.600 parçalık koleksiyonu şimdi
Liechtenstein Müzesi’nde sergileniyor. Şu anda devlet tarafından satın alınmış
olsa da İspanya’nın ünlü Thyssen Ailesi’nin, Madrid’de bulunan ve
Thyssen-Bornemisza Müzesi’nde sergilenen muhteşem koleksiyonu, bir diğer önemli
örnek. Özellikle 18. yüzyıl Fransız resmi, mobilya, porselen ve heykel
koleksiyonu ile dudak uçuklatan Londra’daki Hertford Malikânesinde sergilenen
Wallace Koleksiyonu; New York’taki Frick Koleksiyonu; Washington’daki Phillips
Koleksiyonu ve tabii ki Portekiz Lizbon’da bulunan eşsiz Calouste Gulbenkian
Koleksiyonu Müzesi; Almanya’nın Baden-Baden şehrinde yer alan Burda
Yayıncılık’ın varislerinden Frieder Burda’nın sanat koleksiyonunu barındıran
Frieder Burda Müzesi, dünyanın önemli özel koleksiyon müzelerinden bazıları.
Son
yıllarda, Türkiye de özel ve vakıf müzeleri ile dünyada adından söz ettiriyor.
Koç Ailesi’nin 1980 yılında, Sadberk Hanım Müzesi’ni kurmasıyla başlayan özel
müzecilik girişimleri büyüyerek devam ediyor. Özel müzelerin faaliyete geçişini
kronolojik olarak hatırlamakta fayda var.
1980 Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi 14
Ekim 1980 tarihinde Sarıyer-Büyükdere’de Azaryan Yalısı olarak adlandırılan
yapıda, Vehbi Koç’un eşi Sadberk Koç’un anısına, O’nun kişisel koleksiyonunu
sergilemek üzere açılmış, Türkiye’nin ilk özel müzesidir. Sadberk Koç’un
kişisel koleksiyonunda yer alan geleneksel kıyafet, işleme, tuğralı gümüş ve
porselen gibi eserlerden oluşan müze koleksiyonu zaman içinde hibe ve satın
alma yoluyla zenginleşmiştir. Türkiye’nin büyük koleksiyonerlerinden Hüseyin
Kocabaş’ın vefatından sonra, koleksiyonu Sadberk Hanım Müzesi koleksiyonuna
katılmıştır.
1985 Yaşar
Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından, eski bir İzmir evinin restore edilerek,
yaşayan bir sanat kurumu haline getirildiği Selçuk Yaşar Resim Müzesi ve Sanat Galerisi, 1985 yılında
açılmıştır. Müze, DYO’nun 1993 yılından bu yana düzenlediği Resim
Yarışmalarında ödül alan tablolardan ve satın alınan diğer sanat eserlerinden
oluşan koleksiyonuyla Türk Resim Sanatının son çeyrek yüzyılının bir
panoramasını sunabilecek düzeye erişmiştir.
1994 Haliç’e
bambaşka bir ivme kazandıran Rahmi M.
Koç Müzesi, mekanik ve endüstriyel objeleri biriktiren ve koleksiyonu
genişledikçe, bir müze açmaya karar veren işadamı Rahmi Koç’un İstanbul’a çok
özel bir hediyesi. Türkiye’de sanayi, ulaşım, endüstri ve iletişim tarihine
adanmış ilk önemli müzedir.
2001 Proje 4L İstanbul Güncel Sanat Müzesi
adıyla Türkiye’deki güncel sanatı ve sanatçıları desteklemek amacıyla kurulan
ve inşaat döneminden itibaren bir müze olarak tasarlanan mekân, çağdaş ve
güncel sanat üzerine devlet ya da vakıf müzelerinin olmadığı bu dönemde,
koleksiyoner Sevda ve Can Elgiz ülkenin bu eksiğinin giderilmesi ve çağdaş
sanatın gelişmesinin sağlanması amacıyla, kar gütmeyen, halka açık, ilk uluslararası
kimliği olan bu müzeyi kurdular. Müze, 2005 yılından itibaren, Proje4L|Elgiz
Çağdaş Sanat Müzesi adı altında Elgiz Koleksiyonu’nu kalıcı olarak sergilemeye
başladı.
2002 1966’dan
itibaren Atlı Köşkte yaşayan Sakıp Sabancı, 1998 yılında zengin hat ve resim
koleksiyonuyla birlikte köşkü içindeki eşyalarla müzeye dönüştürülmek üzere
Sabancı Üniversitesi’ne tahsis etmiştir. Modern bir galerinin eklenmesiyle 2002
yılında ziyarete açılan Sabancı
Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, başarılı sergileriyle son yıllarda
uluslararası alanda dikkat çekmeyi başarmıştır.
2004 Eczacıbaşı
ailesinin öncülüğünde, İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından kurulan İstanbul Modern Sanat Müzesi’nin
tohumları, 1987 yılında, 1. Uluslararası Çağdaş Sanat Sergilerinde, bugünkü
adıyla Uluslararası İstanbul Bienali’nde atıldı. Serginin İstanbul sanat
ortamına getirdiği ilgi ve dinamizmden etkilenen İstanbul Kültür ve Sanat
Vakfı’nın kurucusu Dr. Nejat F. Eczacıbaşı, İstanbul’da daimi bir modern sanat
müzesi kurmak üzere harekete geçti. T.C. Denizcilik İşletmeleri için kuru yük
antreposu olarak inşa edilmiş olan 8000 metrekarelik bina, Tabanlıoğlu Mimarlık
tarafından, tam donanımlı, modern bir müzeye dönüştürüldü.
2005 Suna
ve İnan Kıraç Vakfı tarafından kurulan Pera
Müzesi’nin ilk iki katında Suna ve İnan Kıraç tarafından büyük bir
özveriyle oluşturulan ve daha sonra müzeye aktarılan koleksiyonları kalıcı
olarak sergileniyor. Bu koleksiyonların ilki Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri
Koleksiyonu. Aynı katta, Kütahya Çini ve Seramikleri Koleksiyonu da bulunuyor.
Üç yüzden fazla eseri içeren Oryantalist Resim Koleksiyonu’nda ise, 17.
yüzyıldan, 19. yüzyıla kadar geçen dönemde Osmanlı kültüründen etkilenmiş
Avrupalı oryantalist ressamların yapıtları yer alıyor. Bu koleksiyonda Osman Hamdi
Bey’in Kaplumbağa Terbiyecisi isimli tablosu da yer alıyor.
2005 Rahmi
M. Koç, Rahmi M. Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı’nı, İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi
ve sonrasında ortaya çıkabilecek diğer oluşumları ihtiva edebilmek için 1990
yılında kurmuştur. Bu kültürel misyonun bir parçası olarak, Çengelhan, T.C. Başbakanlık Vakıflar
Genel Müdürlüğü, Ankara Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nden kiralanmış, restorasyon
çalışmalarına 2003 yılında başlanmıştır. 2005 yılına kadar süren restorasyon
çalışmasında han, aslına sadık kalınarak sağlamlaştırılmış, avlunun üzeri cam
ile kapatılarak koruma altına alınmıştır. Çengelhan, Nisan 2005’te, Ankara Rahmi M. Koç Müzesi olarak
ziyarete açıldı.
2007 Ünlü
iş adamı Kadir Has’ın öncülüğünde açılan ve özgün sergiler ve kültürel etkinlikler
düzenleyen Rezan Has Müzesi,
günümüzden yaklaşık 9.000 yıl öncesine tarihlenen arkeolojik eser
koleksiyonunun yanı sıra 2009 yılında Cibali Tütün Fabrikası’na ait belge ve
objeleri bünyesine katarak koleksiyonunu zenginleştirirken, 17. yüzyıla tarihlenen
Osmanlı hamam yapısı ve 11. yüzyıl Bizans su sarnıcı ile geçmişi geleceğe
bağlayan bir müze mekan.
2007 Haliç’in
gözde mekanında kurulan Silahtarağa Elektrik Santralı, yok olma sürecine
girmişken İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin devreye girmesiyle Türkiye’de
kültür-sanat alanında bugüne kadar gerçekleştirilmiş en kapsamlı dönüşüm
projelerinden biri haline geldi ve santralistanbul,
8 Eylül 2007’de açıldı. santralistanbul bünyesinde, eski makine dairelerinin
korunarak dönüştürülmesiyle oluşturulan, Türkiye’nin ilk endüstriyel arkeoloji
müzesi olan ve 2012’de Avrupa Müze Akademisi tarafından “DASA Ödülü”ne layık
görülen Enerji Müzesi; çağdaş sanat sergileri ve kültürel etkinliklerin
gerçekleştirildiği “International Architecture Awards 2010” ödüllü Ana Galeri
binası; özel bir izleme tekniği ile kurgulanmış olan Krek tiyatrosu; eski
santralın tamirhane ve depo binalarının dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan
tasarım ödüllü yeme-içme mekanları ve İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin eğitim
binaları yer alıyor.
2010 Bayburt’a
45 km uzaklıktaki Bayraktar Köyü’nde açılan Baksı Müzesi, çağdaş sanat ve geleneksel el sanatlarına ev
sahipliği yapmaktadır. Sergi salonları, depo müze, atölyeler, konferans salonu,
kütüphane ve konukevi gibi bölümlere sahip olan müze 40 dönümlük bir alanda
kurulmuştur. Bayburtlu sanatçı ve akademisyen Prof. Dr. Hüsamettin Koçan
tarafından 2012’de inşa edilmiştir. 2000 yılında oluşmaya başlayan müze fikri,
2005 yılında Baksı Kültür Sanat Vakfı ile gelişmeye devam eder. Ana bina, 2010
yılında devletten hiçbir maddi yardım almadan, tamamlanır. 2010 yılı Haziran
ayında İstanbul Modern Tanıtımı, Temmuz ayında ise halka açılışı yapılmıştır.
2012 yılında Müze’nin yeni sergi salonu olan Depo Müze açılmıştır. Baksı
Müzesi, Avrupa Parlamenterler Meclisi tarafından verilen “2014 Yılı Avrupa
Konseyi Müze Ödülü”nü, 22 ülkeden katılan 37 müzeyi geride bırakarak kazandı.
2011 Türkiye’nin
önemli koleksiyonerleri arasında yer alan Borusan Holding’in Kurucu Başkanı
Asım Kocabıyık’ın Perili Köşk’te açtığı Borusan
Contemporary; Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu’ndan beslenen, sergiler,
etkinlikler, eğitici aktiviteler, yeni eserler ve mekana özgü yerleştirmeler
gibi çeşitli programlara yer veren bir kurum. Bu aktivitelerin ortak özelliği,
en geniş tanımıyla ‘medya sanatları’na, yani zaman, ışık, teknoloji, video,
yazılım ve benzeri araçları kullanan sanatçılara odaklanması. Etkinlikler
Borusan Holding’in Perili Köşk’teki ofisinde gerçekleşmekte ve bu sayede, ofis
içinde benzersiz bir mekan yaratarak yeni bir model oluşturmaktadır. Nefes
kesen Boğaz manzarasıyla sergi mekanları, ofisler, Müze Cafe, Borusan ArtStore
ve teraslar dahil olmak üzere tüm bina hafta sonları halka açık.
2014 Rahmi
Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı, Ayvalık Cunda Adası’ndaki Taksiyarhis Kilisesi’ni
9 milyon liraya restore ederek, 31 Mayıs 2014 tarihinde Ayvalık Rahmi M. Koç Müzesi olarak ziyarete açtı.
Ülkemizde
bu müzelere ek olarak daha küçük ölçekte ama önemli koleksiyonları içeren
birçok özel müze daha bulunuyor: Florya Model Uçak Müzesi, Haluk Perk Müzesi,
İstanbul Oyuncak Müzesi, Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesi, Türkiye İş Bankası
Müzesi, Masumiyet Müzesi, Ayışığı Manastırı Müzesi, TOFAŞ Bursa Anadolu
Arabaları Müzesi, Marmaris Halıcı Ahmet Urkay Müzesi, Mehmet Arsay Klasik
Otomobil Müzesi, Ural Ataman Klasik Otomobil Müzesi, Hilmi Nakipoğlu Fotoğraf
Makineleri Müzesi, Esat Uluumay Osmanlı Halk Kıyafetleri ve Takıları Müzesi
bunlardan ilk aklımıza gelenler.
Özel ve Vakıf Müzeleri Bir Şehir İçin
Neden Önemli?
Devletin
özellikle çağdaş sanata oldukça sınırlı bir bütçe ayırdığı günümüzde,
şahısların ve özel kurumların kültür ve sanata verdiği destek çok büyük önem
taşıyor. Özellikle İstanbul’un Haliç, Beyoğlu, Karaköy, Dolapdere gibi
semtlerinde açılacak özel müzelerin, ülkemizin kültür turizmine katkılarını da
unutmamak gerekiyor.
İngiltere’nin
önemli müze ve galerilerinin, ekonomiye yıllık yaklaşık 1.5 milyar İngiliz
Sterlini katkı sağladığı tahmin ediliyor. New York Metropolitan Müzesi’nin 25
Temmuz 2014 tarihinde yaptığı açıklamaya göre 30 Haziran’da tamamlanan mali yıl
rakamlarına göre; 2013-2014 yılında Metropolitan Müzesi’ni dünyanın 187 farklı
ülkesinden, New York şehrinden ve Amerika’nın farklı eyaletlerinden olmak üzere
6.2 milyon kişi ziyaret etmiş. Metropolitan Müzesi’nde 2013 Bahar-Yaz döneminde
açılan üç önemli sergiyi gezenlerle yapılan anket sonucunda, ulusal ve
uluslararası ziyaretçilerin, New York şehrinin ekonomisine 742 milyon Dolar
katkı sağladığı görülmüş.
Avusturya
Turizm Kurulu’nun araştırması sonucu Gustav Klimt’in doğumunun 150. Yılı
vesilesiyle 2013 yılında Belvedere Sarayı’nda düzenlenen sergi sayesinde,
Viyana’ya gelenlerin sayısı %7.5 artmış. Toplamda 5.6 milyon kişi şehri ziyaret
etmiş ve oteller, bu sergi ziyaretleri sayesinde 500 milyon Euro ek gelir
sağlamış.
İspanya’nın
küçücük bir kenti Bilbao’da, ünlü mimar Frank Gehry’nin inşa ettiği Guggenheim
Müzesi, ilk başta yapılan 183.8 milyon dolar maliyeti 6 yılda geri kazanmış ve
her yıl müzeyi 800 bin kişi geziyor. Şimdi Bilbao şehrinin adı neredeyse
müzeyle birlikte anılır oldu. Şahıs ve kurum koleksiyonlarının giderek müzeye
doğru evrildiği günümüzde, bu ciddi kültür ve sanat turizmi rakamlarının
İstanbul ve Türkiye için de çok yakın bir zamanda hayal olmaktan çıkacağına
inanıyoruz.
Üniversitelerimizin
büyük bir bölümünde arkeoloji, sanat tarihi, müzecilik, sanat yönetimi gibi
birçok bölüm bulunuyor. Bu bölümlerden mezun olan ve kendi uzmanlık alanında
çok zor iş bulan genç sanat tarihçileri, arkeologlar ve müzeciler için de özel
müzelerin açılması çok büyük öneme sahip.
Sanatçıların
desteklenmesi ve eserlerinin gelecek kuşaklara taşınması; açılan sergiler ve
sergilenen eserler ile halkın ve genç sanatçı adaylarının farklı sanat
dallarıyla ilgili algısının güçlendirilmesi, tarihi eserlerin korunması ve
geleceğe taşınması, hepimizin bildiği gibi müzelerin diğer önemli faydaları.
Yayınlanan
sanat koleksiyonu kitaplarından; çeşitli sanat yayınlarında, gazetelerde ve
televizyonlarda yer alan röportajlardan; önemli sergilere ödünç verilen
eserlerden; müzayedelerde rekor rakamlara alım yapan isimlerden; sanat
fuarlarının koleksiyonerlere özel ön açılışlarına gösterilen büyük ilgiden
Türkiye’de, ünleri dünya çapına yayılmış onlarca koleksiyonerlerimiz
bulunduğunu biliyoruz. Yunus Büyükkuşoğlu, Ömer Dinçkök, Jefi Kamhi, Mustafa
Taviloğlu, Feyyaz Berker, Ali Kibar, Kaya Turgut, Hasan Çolakoğlu, Oktay Duran,
Mustafa Özkan, Sinan Genim, Mehmet Ürgüplü, Jeff Hakko, Turgay Ciner ve Çetin
Nuhoğlu Türkiye’nin önemli sanat eseri ve antika koleksiyonerleri arasında yer
alıyor ve bir süredir müze açmaya hazırlandıkları ancak müzelerin konularının
belli olmadığı sanat camiasında konuşuluyor. Tabii ki bu önemli
koleksiyonerlerimizin müze projelerini yakından takip etmeye devam edeceğiz.
Önümüzdeki
yıllarda Türkiye’nin en önemli koleksiyonerlerinden Demet Sabancı
Çetindoğan-Cengiz Çetindoğan, Ömer Koç ve Erol Tabancı’nın girişimiyle İstanbul
ve Eskişehir çok önemli üç müzeye kavuşuyor.
|
Hüseyin Zekai Paşa, “Çinili Natürmort”, 1909,
tuval üzerine yağlıboya, 140 x 140 cm, Demsa koleksiyonu. |
DEMSA COLLECTION
Harvey Nichols, Brandroom, Tom Ford,
Lanvin, Michael Kors, Mothercare gibi uluslararası birçok markanın Türkiye
temsilciliğini yapan Demsa Group’un kurucularından; Pera Palas Oteli ve yakında
hizmete girecek olan Maçka Otel (St. Regis Istanbul)’i ile turizm alanında
başarılı çalışmalara imza atan ve ülkemizin en önemli koleksiyonerlerinden olan
Demet Sabancı Çetindoğan ve Cengiz Çetindoğan, şimdi de Haliç’te müze açma
hazırlıklarına tüm hızıyla devam ediyor.
21.
yüzyılın en yaratıcı mimarlarından ve Pritzker Mimarlık Ödülü’ne 2004 yılında
layık görülen ilk ve tek kadın olan Zaha Hadid’in tasarımını hazırladığı Demsa
Collection Müzesi’nin, İstanbul kültür turizmine çok önemli katkı sağlayacağı
şüphesiz. Zaha Hadid’in, İstanbul için tasarladığı müze ile ilgili çok az bilgi
paylaşılsa da ünlü mimarın futuristik çizgisini Türk mimarisiyle harmanlayacağı
konuşuluyor.
Hadid,
Roma’da projesini gerçekleştirdiği MAXXI Ulusal 21. Yüzyıl Sanatları Müzesi ile
2010 yılında Stirling Prize ve Londra Evelyn Grace Academy projesi ile yine
2011 yılında Stirling Prize’a layık görüldü. Almanya Wolfsburg’daki Phaeno
Bilim Merkezi; Amerika Cincinnati’deki Rosenthal Çağdaş Sanatlar Merkezi;
Almanya, Leipzig’deki BMW Merkez Binası; Glasgow Riverside Transport Müzesi,
Çin Guangzhou’da Opera Tiyatrosu; 2012 Londra Olimpiyatları Su Sporları
Merkezi; Dubai Signature Kuleleri, Abu Dhabi’de Performans Sanatları Merkezi,
2013 yılında Azerbaycan Bakü’de açılan Haydar Aliyev Kültür Merkezi; Amerika
East Lansing, Michigan’da açılan Eli ve Edythe Broad Sanat Müzesi; Güzey Kore
Seul’da bulunan Dongdaemun Design Plaza ünlü mimarin mimarlık tarihine mal
olmuş projelerinden bazıları.
Aileden
kalan antika ve sanat eserlerini, yeni eserler satın alarak genişletmeye devam
eden Demet Sabancı Çetindoğan ve Cengiz Çetindoğan’ın koleksiyonunda 4000’e
yakın tablo ve İslam Eserleri bulunuyor. Türk resminin klasikleri kabul edilen
Osman Hamdi Bey, Şeker Ahmet Paşa, Hüseyin Zekai Paşa, Osman Nuri Paşa, Nazmi
Ziya, Avni Lifij, Namık İsmail, İbrahim Çallı’nın eserlerinin yanı sıra çağdaş
Türk resminin önemli temsilcilerinin çalışmalarına da koleksiyonda yer
verilecek. Müzenin 5 bin metrekarelik alanını resme, 2 bin metrekaresini de
Osmanlı ve İslam eserlerine ayrılması planlıyorlar. Müze, “Türk İslam Eserleri”
ve “Türk Ressamlar” olmak üzere iki bölümden oluşacak. İlk bölümde Kur’an’lar,
hilyeler, fermanlar, levhalar vb. gibi binin üzerinde Türk İslam Sanatı eseri
bulunacak. Cengiz Çetindoğan koleksiyonun “Türk İslam Eserleri” bölümü ile
ilgili şu açıklamayı yapıyor: “Türkiye’nin en büyük hat koleksiyonuna sahibiz.
Bunu biz değil konunun uzmanları söylüyor. Binin üzerinde eseri
sergileyeceğiz.” Müze açılmadan bu özel Hat koleksiyonu, yine çok önemli bir
İslam Sanatı Tarihi uzmanı olan Dr. Nabil F. Safwat tarafından kaleme alınmış.
Müzenin ikinci bölümünde de Türk ressamlarının eserlerinden oluşan 2 binin
üzerinde resim sergilenecek.
Çetindoğan
çiftinin fikri olan ve tek bir sütun tarafından desteklenen, merkezden-ayrı bir
küp formunda tasarlanacak müze ile ilgili Cengiz Çetindoğan, Şubat 2014’te
artnews.com’dan Andrew Finkel’a yaptığı
açıklamada; koleksiyonun büyümeye devam ettiği ve sanata olan ilgisinin erken
dönem Kur’an’lardan günümüz Türk çağdaş sanat işlerine kadar uzandığını
belirtiyor. Türk Sanatının tamamen temsil eden bir koleksiyon oluşturmak ve en
iyi uluslararası çağdaş sanat örneklerini Türk izleyicilerle buluşturmak
konusunda takıntılı olduğunu da ifade etmekten çekinmiyor. Örneğin bir Türk
sanatçının tüm kariyerini gözler önüne sermek adına oluşturduğu bir koleksiyon
çok önemli bir hacme sahip.
Yeni
sanat merkezinin adı, Çetindoğan çiftinin ciddi koleksiyonerler olması
konusunda ilham veren bir kurum olan New York Frick Collection’a da bir
teşekkür amacıyla, Demsa Collection adını alacak.
Şu
anda Demsa Koleksiyonu’nun bir kısmı Çetindoğan çiftinin Boğaz’daki tarihi
Zarif Paşa Yalısı’nda sergileniyor. Sahip oldukları sanatsal değerleri
paylaşmayı seven Çetindoğan çifti, ülkemizi ziyarete gelen Oprah Winfrey, Colin
Powell gibi ünlü ziyaretçilere yalının kapılarını açıyor. Yalının ilerleyen
günlerde halka açılması da planlanıyor.
Çetindoğan
çifti bugüne kadar almayı hayal ettikleri resimlerin neredeyse tamamını
koleksiyonlarına katmayı başarmış. Ama eline kadar gelip de almadığı, daha
sonrada müzayedede bir başkasına kaçırdığı bir Kur’an, içinde uhde kalmış.
Cengiz Çetindoğan duygularını şöyle ifade ediyor: “Aslında o Kur’an önce
satılık olarak bana geldi ama tereddüt ettim ve almadım. Ardından müzayedeye
çıktığını öğrendim. Bana geldiği fiyatın üzerine bayrak kaldırmama rağmen
alamadım. 210 bin liraya başkası aldı. Sonrasında üzüldüm tabi. Bazı şeyler var
ki yerine koyamıyorsunuz. Ama koleksiyonerlik uzun soluklu bir maraton işi.
Bazı şeyleri kaçıracaksınız, üzüleceksiniz, peşinde koşacaksınız. Zaten
koleksiyonerliğin güzel tarafı da bu.”
|
Vehbi Koç Vakfı Çağdaş Sanat Müzesi Projesi. |
VEHBİ KOÇ VAKFI ÇAĞDAŞ SANAT MÜZESİ
Vehbi Koç Vakfı’nın geleceğe yönelik en
önemli sanat projeleri arasında, İstanbul’un merkezinden kolayca ulaşılabilecek
ve hem bir kültür odağı, hem de bir eğitim ve nitelikli vakit geçirme alanı
olarak algılanacak bir çağdaş sanat müzesi yer alıyor. Dolapdere bölgesinde
kurulacak olan müze, Vehbi Koç Vakfı Çağdaş Sanat Koleksiyonu’nun yanı sıra yıl
boyunca süreli çağdaş sanat sergilerine ev sahipliği yapacak.
20
bin metrekareye yaklaşan inşaat alanına sahip olan yedi katlı binada sabit ve
süreli sergi alanları, bir heykel terası, performans alanları, interaktif
diyalog merkezleri, konferans/toplantı/etkinlik salonları, kütüphane,
konservasyon laboratuvarı, depolar, bir sanat kitapçısı ve yiyecek/içecek
hizmet alanı bulunacak.
Müzenin
tasarımı, çağrılı bir yarışmaya katılan uluslararası ve ulusal mimarlar
arasından seçilen Grimshaw Architects (İngiltere) tarafından yapıldı; uygulama
projeleri ise Turgut Alton Mimarlık tarafından gerçekleştirildi. Müze
inşaatının 2015 yılında başlaması ve müzenin 2017 yılı içinde açılması
planlanıyor.
Ömer
Koç’un 8 Mart 2013 tarihinde Financial Times’ın Cellecting eki içi Catherine
Milner’e verdiği röportajdan müze ile ilgili çok küçük ipuçları alabiliyoruz.
50 milyon Euro bütçe ayrılan müzede, Vehbi Koç Vakfı koleksiyonundan Türk ve
uluslararası çağdaş sanatçıların eserlerine yer verilecek. Ömer Koç’un yazlık
evinde gerçekleştirilen röportajda, ünlü koleksiyonerin, yaşam alanında Marc
Quinn, Francis Bacon, Stanley Spencer, Otto Mueller, Egon Schiele, Patricia
Piccinini gibi sanatçıların eserlerine yer verdiğini öğreniyoruz. Londra’daki
evinde ise oryantalist resimlerin yanı sıra Türk çağdaş sanatının blue-chip
-yani her zaman geçer akçe olarak çevirebiliriz- örneklerini ve Taner Ceylan’ın
bir boksörü resmettiği “Ruhani” isimli tablosunun olduğunu okuyoruz. Tabii ki
bu sanatçıların eserlerinin, yeni açılacak VKV Çağdaş Sanat Müzesi’nde
sergileneceği anlamına gelmiyor. Türkiye’de Çağdaş Sanat koleksiyonerliği
deyince akla gelen ilk isimlerden olan Ömer Koç’un önderliğinde yürütülen müze projesinde,
temsil edilebilecek sanatçıları tahmin etmek için hayal gücümüzü kullanmak ya
da müzenin açılışını beklemekten başka bir şansımız şimdilik yok gibi
görünüyor.
Grimshaw Architects
Grimshaw
Architects, Londra’da faaliyet gösteren bir mimarlık ofisi. 1980 yılında Sir
Nicholas Grimshaw tarafından kurulan firma, yüksek teknoloji mimarisinin
öncülerinden biri olarak anılıyor. Özellikle, Amsterdam Bijlmer Arena tren
istasyonu; Waterloo International tren istasyonu; ödüllü (Royal Institute of
British Architects Lubetkin Prize) Southern Cross tren istasyonu gibi taşıma
projeleri ile tanınıyorlar. Londra, Melbourne, Sydney ve New York’ta da
ofisleri bulunuyor. Grimshaw Architects’in, internet sitesinde VKV Çağdaş Sanat
Müzesi ile ilgili şu açıklamaları görüyoruz. Yeni müze projesi; Vakfın vizyonu
olan giderek büyüyen Koç koleksiyonunu mümkün olan en geniş kitleye ulaştırmak
ve bu eserleri, çağdaş sanatçıların, ulusal, bölgesel ve uluslararası
bağlamında sergilemek üzerine kurulmuş ve planlanmış. İstanbul en hareketli
bölgelerinden birinde konumlanacak müze için Grimshaw Architects, bu canlı
kamusal alanın bir uzantısı olan, iç ve dış mekanlar arasındaki sınırların
flulaştığı ve gelip geçen yayaların müzenin sürekli bir aktivite ve sürpriz ile
zenginleştirilen kamusal alanlarının cazibesine kapılacağı bir bina
tasarlayacak. Ayrıca geleneksel Osmanlı mimarisinin mozaik çinili formlarından
ilham alınarak tasarlanan müzenin, şehir için bir “simge bina” olacağı
konusunda da iddialılar.
Grimshaw
liderliğindeki müze projesinde Thornton Thomasetti, Max Fordham, Neill Woodger
Acoustics, aydınlatma uzmanı Jason Bruges gibi multi-disipliner bir ekip görev
alıyor ve binanın sivil bir simge, ziyaretçiler için cazip, çalışabilecek bir
alan olmasının yanı sıra eserlerin konservasyonu, korunması ve restore edilmesi
işlevlerini yerine getirmesini de amaçlıyorlar. Grimshaw tasarımında, kağıt
üzerine işler, resimler, video, medya enstalasyonları gibi koleksiyonun zengin
çeşitliliği ve ziyaretçi alanlarına entegre olan performans ve müzik sanatları
etkinlikleri de özellikle dikkate alınmış.
Vehbi Koç Vakfı
İstanbul’un
sanat yaşamında çok önemli bir yere sahip olan Koç Holding, kültürel
faaliyetlerini Vehbi Koç Vakfı adı altında 1969 yılından bu yana devam
ettiriyor. Türkiye’nin ilk özel müzesi Sadberk Hanım Müzesi; Suna ve İnan Kıraç
Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü (AKMED) ve Kaleiçi Müzesi; Vehbi Koç
Ankara Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (VEKAM); Koç Üniversitesi
Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi (ANAMED); Vehbi Koç Vakfı Ford Otosan
Gölcük Kültür ve Sosyal Yaşam Merkezi Vehbi Koç Vakfı’nın önemli kültür
girişimleri. Metropolitan Müzesi’nde Koç Ailesi Osmanlı Sanat Galerileri
açılması için, 10 milyon dolar kaynak aktaran aile, Dünya Anıtlar Vakfı tarafından
her yıl dünya kültür mirasına katkı yapanlara verilen Hadrian Ödülü’nü de
almıştı.
Vakfın
desteklediği ana projeler ise şöyle sıralanabilir:
2014-2034:
Venedik Bienali Türkiye Pavyonu Sponsorluğu (21 farklı destekçi ile birlikte)
2013:
İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali Sponsorluğu
2007-2016:
İstanbul Bienali Ana Sponsorluğu (Koç Holding ile birlikte)
2011:
Metropolitan Müzesi’nde Koç Ailesi Osmanlı Sanat Galerileri
2010:
Uluslararası Sevgi Gönül Bizans Araştırmaları Sempozyumu
2008-2013:
Tanas Berlin Türk Çağdaş Sanatlar Galerisi
2006-2013:
Türkiye’de Güncel Sanat Sergi ve Monografi Dizisi - Yapı ve Kredi Kültür ve
Sanat Yayınları
1973:
Atatürk Kitaplığı
Vehbi Koç Vakfı ve Çağdaş Sanat
Vehbi Koç Vakfı Çağdaş Sanat Koleksiyonu
(2007+): Vakfın
2007 yılında kendi çağdaş sanat koleksiyonunu oluşturmaya başlamasıyla Vehbi
Koç Vakfı Çağdaş Sanat Koleksiyonu (2007+) bölümü kuruldu ve böylece Vakfın
kültür alanındaki çalışmaları yeni bir boyut kazandı.
Yapı Kredi Yayıncılık’tan “Türkiye’de
Çağdaş Sanat” monografi serileri (2007-2011): Vehbi Koç Vakfı, varoluş amacı
sanat ve kültürü daha geniş bir izleyici kitlesine ulaştırmak olan Yapı Kredi
Kültür Faaliyetleri, Sanat ve Yayıncılık yayınevinden, “Türkiye’de Çağdaş
Sanat” monografi serilerinin yayınlanmasını sağladı. Seriler, uluslararası
düzeyde tanınmış Türk sanatçılarının kapsamlı monograflarını bir araya getiren
12 kitaptan oluşuyor. Serilerin editörlüğü René Block, danışmanlığı ise Melih
Fereli tarafından yapıldı. Kitaplar hem Türkçe hem de İngilizce dillerine
yayına sunuldu ve 150’si numaralı ve imzalı olmak üzere yalnızca 1.800 adet
basıldı ve her biri sanatçıların ofset baskı sanat eserleriyle sarılı olarak
satışa sunuldu.
ARTER - Sanat İçin Alan: 2010 yılının
Mayıs ayında René Block küratörlüğünde VKV Çağdaş Sanat Koleksiyonu’ndan
oluşturulan, Türkiye’den ve dünyadan 87 sanatçının 160’ı aşkın eserinin yer
aldığı “Starter” başlıklı sergiyle açılan ARTER’in İstiklal Caddesi’ndeki
binasında dört katta toplam 900 metrekareye yakın sergi alanı yer alıyor.
ARTER’in yürüttüğü programlar, çağdaş sanat eserlerinin üretimini teşvik etmek,
sanat uygulamaları için bir görünürlük platformu oluşturmak, küratörlüğü VKV
Çağdaş Sanat Koleksiyonu üzerinden yapılan sergiler hazırlamak ve uluslararası
kuruluşlarla birlikte ortak prodüksiyonlar gerçekleştirmek amacını taşıyor.
ARTER, finansman, sergi, tanıtım ve yayınların yanı sıra eğitim faaliyetlerinin
desteklenmesi açısından, sanatçılara yeni eserlerin oluşturulması için
sürdürülebilir bir altyapı sunuyor. Vehbi Koç Vakfı’nın kurmayı hedeflediği
müze kompleksi için bir hazırlık, araştırma ve laboratuvar ortamı sağlayan
ARTER, dünyanın önde gelen çağdaş sanatçılarının çalışmalarını İstanbullu
sanatseverlerle tanıştırıyor.
Ömer Koç
Şu
anda Koç Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve VKV Yönetim Kurulu Üyesi
görevlerini yürüten Ömer Koç’un, çok önemli şahsi sanat koleksiyonları da
bulunuyor. Osmanlı tarihi üzerine dünyanın en büyük kitap koleksiyonuna sahip
Koç, 1980’li yıllardan bu yana kitap biriktiriyor. Belli başlı Batı dillerinde
yazılmış Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili kitaplardan oluşan koleksiyonda,
seyahatnameler, genel tarihler ve izlenimler bulunuyor. En eski tarihli kitap
ise 1493 yılına ait. Osmanlı İmparatorluğu konulu koleksiyonunu otograf
belgeler, fotoğraflar, belgeler, desen, suluboya ve resimlerle zenginleştirmiş.
Ömer
Koç’un ayrıca 20. yüzyıl mobilyaları, İznik eserler, 18. ve 19. yüzyıl Kütahya
eserler ve tabii ki Türk ve dünya çağdaş sanatına ait çok önemli çalışmalar
bulunuyor. Ayrıca Melling, Castellan, Preaulx, Cassas ve Hilair gibi İstanbul’a
gelmiş 18. yüzyıl Fransız sanatçılarının eserleri de koleksiyonda oldukça
önemli bir yere sahip. 19. yüzyıl ustalarından Fausto Zonaro, Amadeo Preziosi,
Frederick Lewis, Edward Lear, Sir Frank Brangwyn, Georg Emanuel Opiz, Antoine
de Favray’in eserleri de koleksiyonda bulunuyor. Ömer Koç’un koleksiyonunun en
önemli özelliği eserlerin sistemli, düzenli ve özenli olarak bir şekilde bir
araya getirilmiş olması.
|
Erol Akyavaş, “Green Echo”, 1991, tuval üzerine
karışık teknik, 150 x 127 cm, Polimeks koleksiyonu. |
POLİMEKS’TEN ESKİŞEHİR’E MODERN SANATLAR
MÜZESİ
Polimeks, ortak geçmişleri çocukluk
yıllarına uzanan üç yakın dostun mimari ve mühendislik tecrübelerini tasarım,
uygulama ve kurumsal yönetimde bir araya getirmesiyle kuruldu. Adı yurtdışı ve
yurtiçinde gerçekleştirdiği etkileyici projelerle birlikte anılan Polimeks,
sanatsal çizgileriyle öne çıkan anıtsal kamu yapılarından ticari komplekslere,
hastane ve arıtma tesisi gibi teknik işlevi yoğun projelerden konut sitelerine
kadar uzanan geniş bir portföyün sahibi. Polimeks’in kurucularından Erol
Tabanca’nın ismi aynı zamanda sanat koleksiyonerliği ile birlikte anılıyor.
Şimdi de Eskişehir’de açacağı modern sanat müzesi ile gündeme oturdu. Müze ile
ilgili sorularımızı Polimeks Sanat Koordinatörü Defne Casaretto yanıtladı.
Ü.E.-Sevgili Defne Casaretto, Müze için
neden Eskişehir seçildi? Önümüzdeki yıllarda açılması planlanan özel müzeler
ile ilgili yazımızda Polimeks’in Sanat Koordinatörü olarak, sanat camiası için
çok önemli olan bu projeyi sizden dinleyebilir miyiz?
D.C.-Eskişehir,
bugün Anadolu kentlerimiz içinde en çok öne çıkan şehirlerimizden birisi.
Bilim, kültür ve sanatın ön plana alındığı, iki büyük üniversitesi ile genç
nüfusun en yoğun yaşadığı şehirlerden birisi. Üstelik şehir -son zamanlarda
daha çok dikkat çekse de- hep sanatın içindeydi. Sergi, tiyatro, konser, sinema
Eskişehir’in geçmişinden günümüze hep önemlidir ve hep yoğun yaşar bu şehirde.
Anadolu Üniversitesi sinema-tv bölümü ve güzel sanatlar fakültesi kendi
alanlarına çok değerli isimler kazandırmıştır. Sorunuza gelince bizim Eskişehir
ile duygusal ve güçlü bir bağımız var. Sayın Erol Tabanca Eskişehirli bir iş
adamı. Bu kentin içinden çıkmış birisi olarak, doğup büyüdüğü şehre olan
sevgisini sanat sevgisi ile birleştirerek güzel bir proje hayata geçirmek
istedi. Eskişehir Büyük Şehir Belediyesinin bize önerdiği iki ayrı alandan
birisinde konumlanacak müzemiz için proje çalışmalarımız devam ediyor. Bir
koleksiyoner olarak Erol Bey’in en önemsediği şeylerden birisi sanatın
paylaşılabilir olması. Bu sebeple toplumsal projeleri çok çok önemsiyoruz ve
koleksiyonumuzu bu anlamda özellikle izlenebilir kılmak istiyoruz. Eskişehir
Müzemiz şehrin eksiğini giderirken mevcut olan sanat yapısını güçlendirmek için
hedeflediğimiz bir projemiz.
Ü.E.-Sayın Erol Tabanca’nın tüm sanat
koleksiyonu mu yoksa sadece bir bölümü mü müzede sergilenecek?
D.C.-Müze’de
yer alacak koleksiyon üzerinde çalışmalarımız sürüyor. Genel anlamda
koleksiyonumuz; farklı dönemlere ait eserlerin yer aldığı, belirli projeler
gözetilerek oluşturulmuş ve içinde Erol Bey’in özellikle ilgilendiği niş
alanları olan geniş bir koleksiyon. Ancak planlanan müzemizde tamamını
sergilemek gibi bir düşüncemiz yok. Müze ayrı olarak düşündüğümüz bir yapı ve
bu anlamda biz onun yapısına uygun olacak eserler üzerinde çalışıyoruz.
Ü.E.-Koleksiyonu dönemler içinde
incelersek, hangi dönemler ve sanatçılar temsil edilecek?
D.C.-Net
olarak söyleyebilirim ki Eskişehir’e hedeflediğimiz müzemiz “Modern Sanatlar
Müzesi” olacak. Dolayısıyla da koleksiyonumuzun kapsamı bu doğrultuda
ilerleyecek. Modern Türk Sanatını yansıtan bir kronoloji izlemek
istiyoruz.
Ü.E.-Koleksiyonu geliştirmeye ve alımlar
yapmaya devam ediyorsunuz. Türk sanatçıların yanı sıra uluslararası
sanatçıların eserleri de bulunacak mı?
D.C.-Şu
an öncelikli hedefimiz Müze için Modern Türkiye Sanatı üzerine odaklanmak.
Ancak dediğim gibi sürdürülebilir ve doğru bir yapı ile gereken ölçülerde
genişlemek hedefimiz.
Ü.E.-Polimeks Sanat Koordinatörü olarak,
koleksiyonun düzenlenmesi ve geliştirilmesi için nasıl çalışmalar yapıyorsunuz?
Sanat alımlarını nereden yapmayı tercih ediyorsunuz?
D.C.-Koleksiyonu
olabildiğince beğenilerimiz doğrultusunda genişletmeye ve bunu yaparken de
tabii ki sanat tarihinin önemli vurgularını dikkate alarak hareket etmeye
çalışıyoruz. Sanatçılarımızla bir araya gelmeye, galerilerimizle diyaloglar
kurmaya dikkat ediyoruz ve bunu çok önemsiyoruz. Yurtdışı alımlarımız yavaş ama
doğru kanallar üzerinden ilerliyor. Açıkçası bu anlamda acelemiz de yok.
Koleksiyonumuza dahil ettiğimiz her eseri severek ve uzun takipler neticesinde
alıyoruz.