4 Ocak 2015 Pazar

ÜLKEMİZ ÜÇ ÖNEMLİ ÖZEL MÜZEYE DAHA KAVUŞUYOR

Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi,
Türkiye’nin ilk özel müzesi olarak
önemli sanatsal etkinliklere
ev sahipliği yapmaya devam ediyor.
Önce bir tablo, bir heykel ya da antika bir obje satın alınarak, daha sonra bu alımların sanat tutkusunun dayanılmaz gücüyle, çok önemli ve paha biçilmez koleksiyonlara dönüşme hikayesini gözler önüne seren, ulusal ve uluslararası yüzlerce örnek sayabiliriz. Koleksiyonerliğin bir diğer başlangıç noktası ise, aile yadigarı sanat eserlerini geleceğe taşımak ve de geliştirmek olabiliyor. Bu koleksiyonerlik tutkusunun ulaştığı en güzel boyut ise, koleksiyonların çok önemli özel ya da vakıf müzelerinin çekirdeğini oluşturması…

YAZI: ÜMMÜHAN KAZANÇ

Liechtenstein Hanedanlığının Hals, Raphael, Rembrandt ve Van Dyck gibi önemli sanatçıların yanı sıra paha biçilmez antikalardan oluşan 1.600 parçalık koleksiyonu şimdi Liechtenstein Müzesi’nde sergileniyor. Şu anda devlet tarafından satın alınmış olsa da İspanya’nın ünlü Thyssen Ailesi’nin, Madrid’de bulunan ve Thyssen-Bornemisza Müzesi’nde sergilenen muhteşem koleksiyonu, bir diğer önemli örnek. Özellikle 18. yüzyıl Fransız resmi, mobilya, porselen ve heykel koleksiyonu ile dudak uçuklatan Londra’daki Hertford Malikânesinde sergilenen Wallace Koleksiyonu; New York’taki Frick Koleksiyonu; Washington’daki Phillips Koleksiyonu ve tabii ki Portekiz Lizbon’da bulunan eşsiz Calouste Gulbenkian Koleksiyonu Müzesi; Almanya’nın Baden-Baden şehrinde yer alan Burda Yayıncılık’ın varislerinden Frieder Burda’nın sanat koleksiyonunu barındıran Frieder Burda Müzesi, dünyanın önemli özel koleksiyon müzelerinden bazıları.
Son yıllarda, Türkiye de özel ve vakıf müzeleri ile dünyada adından söz ettiriyor. Koç Ailesi’nin 1980 yılında, Sadberk Hanım Müzesi’ni kurmasıyla başlayan özel müzecilik girişimleri büyüyerek devam ediyor. Özel müzelerin faaliyete geçişini kronolojik olarak hatırlamakta fayda var.

1980    Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi 14 Ekim 1980 tarihinde Sarıyer-Büyükdere’de Azaryan Yalısı olarak adlandırılan yapıda, Vehbi Koç’un eşi Sadberk Koç’un anısına, O’nun kişisel koleksiyonunu sergilemek üzere açılmış, Türkiye’nin ilk özel müzesidir. Sadberk Koç’un kişisel koleksiyonunda yer alan geleneksel kıyafet, işleme, tuğralı gümüş ve porselen gibi eserlerden oluşan müze koleksiyonu zaman içinde hibe ve satın alma yoluyla zenginleşmiştir. Türkiye’nin büyük koleksiyonerlerinden Hüseyin Kocabaş’ın vefatından sonra, koleksiyonu Sadberk Hanım Müzesi koleksiyonuna katılmıştır.

1985    Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından, eski bir İzmir evinin restore edilerek, yaşayan bir sanat kurumu haline getirildiği Selçuk Yaşar Resim Müzesi ve Sanat Galerisi, 1985 yılında açılmıştır. Müze, DYO’nun 1993 yılından bu yana düzenlediği Resim Yarışmalarında ödül alan tablolardan ve satın alınan diğer sanat eserlerinden oluşan koleksiyonuyla Türk Resim Sanatının son çeyrek yüzyılının bir panoramasını sunabilecek düzeye erişmiştir.

1994    Haliç’e bambaşka bir ivme kazandıran Rahmi M. Koç Müzesi, mekanik ve endüstriyel objeleri biriktiren ve koleksiyonu genişledikçe, bir müze açmaya karar veren işadamı Rahmi Koç’un İstanbul’a çok özel bir hediyesi. Türkiye’de sanayi, ulaşım, endüstri ve iletişim tarihine adanmış ilk önemli müzedir.

2001    Proje 4L İstanbul Güncel Sanat Müzesi adıyla Türkiye’deki güncel sanatı ve sanatçıları desteklemek amacıyla kurulan ve inşaat döneminden itibaren bir müze olarak tasarlanan mekân, çağdaş ve güncel sanat üzerine devlet ya da vakıf müzelerinin olmadığı bu dönemde, koleksiyoner Sevda ve Can Elgiz ülkenin bu eksiğinin giderilmesi ve çağdaş sanatın gelişmesinin sağlanması amacıyla, kar gütmeyen, halka açık, ilk uluslararası kimliği olan bu müzeyi kurdular. Müze, 2005 yılından itibaren, Proje4L|Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi adı altında Elgiz Koleksiyonu’nu kalıcı olarak sergilemeye başladı.

2002    1966’dan itibaren Atlı Köşkte yaşayan Sakıp Sabancı, 1998 yılında zengin hat ve resim koleksiyonuyla birlikte köşkü içindeki eşyalarla müzeye dönüştürülmek üzere Sabancı Üniversitesi’ne tahsis etmiştir. Modern bir galerinin eklenmesiyle 2002 yılında ziyarete açılan Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, başarılı sergileriyle son yıllarda uluslararası alanda dikkat çekmeyi başarmıştır.

2004    Eczacıbaşı ailesinin öncülüğünde, İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından kurulan İstanbul Modern Sanat Müzesi’nin tohumları, 1987 yılında, 1. Uluslararası Çağdaş Sanat Sergilerinde, bugünkü adıyla Uluslararası İstanbul Bienali’nde atıldı. Serginin İstanbul sanat ortamına getirdiği ilgi ve dinamizmden etkilenen İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın kurucusu Dr. Nejat F. Eczacıbaşı, İstanbul’da daimi bir modern sanat müzesi kurmak üzere harekete geçti. T.C. Denizcilik İşletmeleri için kuru yük antreposu olarak inşa edilmiş olan 8000 metrekarelik bina, Tabanlıoğlu Mimarlık tarafından, tam donanımlı, modern bir müzeye dönüştürüldü.

2005    Suna ve İnan Kıraç Vakfı tarafından kurulan Pera Müzesi’nin ilk iki katında Suna ve İnan Kıraç tarafından büyük bir özveriyle oluşturulan ve daha sonra müzeye aktarılan koleksiyonları kalıcı olarak sergileniyor. Bu koleksiyonların ilki Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri Koleksiyonu. Aynı katta, Kütahya Çini ve Seramikleri Koleksiyonu da bulunuyor. Üç yüzden fazla eseri içeren Oryantalist Resim Koleksiyonu’nda ise, 17. yüzyıldan, 19. yüzyıla kadar geçen dönemde Osmanlı kültüründen etkilenmiş Avrupalı oryantalist ressamların yapıtları yer alıyor. Bu koleksiyonda Osman Hamdi Bey’in Kaplumbağa Terbiyecisi isimli tablosu da yer alıyor.

2005    Rahmi M. Koç, Rahmi M. Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı’nı, İstanbul Rahmi M. Koç Müzesi ve sonrasında ortaya çıkabilecek diğer oluşumları ihtiva edebilmek için 1990 yılında kurmuştur. Bu kültürel misyonun bir parçası olarak, Çengelhan, T.C. Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü, Ankara Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nden kiralanmış, restorasyon çalışmalarına 2003 yılında başlanmıştır. 2005 yılına kadar süren restorasyon çalışmasında han, aslına sadık kalınarak sağlamlaştırılmış, avlunun üzeri cam ile kapatılarak koruma altına alınmıştır. Çengelhan, Nisan 2005’te, Ankara Rahmi M. Koç Müzesi olarak ziyarete açıldı.

2007    Ünlü iş adamı Kadir Has’ın öncülüğünde açılan ve özgün sergiler ve kültürel etkinlikler düzenleyen Rezan Has Müzesi, günümüzden yaklaşık 9.000 yıl öncesine tarihlenen arkeolojik eser koleksiyonunun yanı sıra 2009 yılında Cibali Tütün Fabrikası’na ait belge ve objeleri bünyesine katarak koleksiyonunu zenginleştirirken, 17. yüzyıla tarihlenen Osmanlı hamam yapısı ve 11. yüzyıl Bizans su sarnıcı ile geçmişi geleceğe bağlayan bir müze mekan.

2007    Haliç’in gözde mekanında kurulan Silahtarağa Elektrik Santralı, yok olma sürecine girmişken İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin devreye girmesiyle Türkiye’de kültür-sanat alanında bugüne kadar gerçekleştirilmiş en kapsamlı dönüşüm projelerinden biri haline geldi ve santralistanbul, 8 Eylül 2007’de açıldı. santralistanbul bünyesinde, eski makine dairelerinin korunarak dönüştürülmesiyle oluşturulan, Türkiye’nin ilk endüstriyel arkeoloji müzesi olan ve 2012’de Avrupa Müze Akademisi tarafından “DASA Ödülü”ne layık görülen Enerji Müzesi; çağdaş sanat sergileri ve kültürel etkinliklerin gerçekleştirildiği “International Architecture Awards 2010” ödüllü Ana Galeri binası; özel bir izleme tekniği ile kurgulanmış olan Krek tiyatrosu; eski santralın tamirhane ve depo binalarının dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan tasarım ödüllü yeme-içme mekanları ve İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin eğitim binaları yer alıyor.

2010    Bayburt’a 45 km uzaklıktaki Bayraktar Köyü’nde açılan Baksı Müzesi, çağdaş sanat ve geleneksel el sanatlarına ev sahipliği yapmaktadır. Sergi salonları, depo müze, atölyeler, konferans salonu, kütüphane ve konukevi gibi bölümlere sahip olan müze 40 dönümlük bir alanda kurulmuştur. Bayburtlu sanatçı ve akademisyen Prof. Dr. Hüsamettin Koçan tarafından 2012’de inşa edilmiştir. 2000 yılında oluşmaya başlayan müze fikri, 2005 yılında Baksı Kültür Sanat Vakfı ile gelişmeye devam eder. Ana bina, 2010 yılında devletten hiçbir maddi yardım almadan, tamamlanır. 2010 yılı Haziran ayında İstanbul Modern Tanıtımı, Temmuz ayında ise halka açılışı yapılmıştır. 2012 yılında Müze’nin yeni sergi salonu olan Depo Müze açılmıştır. Baksı Müzesi, Avrupa Parlamenterler Meclisi tarafından verilen “2014 Yılı Avrupa Konseyi Müze Ödülü”nü, 22 ülkeden katılan 37 müzeyi geride bırakarak kazandı.

2011    Türkiye’nin önemli koleksiyonerleri arasında yer alan Borusan Holding’in Kurucu Başkanı Asım Kocabıyık’ın Perili Köşk’te açtığı Borusan Contemporary; Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu’ndan beslenen, sergiler, etkinlikler, eğitici aktiviteler, yeni eserler ve mekana özgü yerleştirmeler gibi çeşitli programlara yer veren bir kurum. Bu aktivitelerin ortak özelliği, en geniş tanımıyla ‘medya sanatları’na, yani zaman, ışık, teknoloji, video, yazılım ve benzeri araçları kullanan sanatçılara odaklanması. Etkinlikler Borusan Holding’in Perili Köşk’teki ofisinde gerçekleşmekte ve bu sayede, ofis içinde benzersiz bir mekan yaratarak yeni bir model oluşturmaktadır. Nefes kesen Boğaz manzarasıyla sergi mekanları, ofisler, Müze Cafe, Borusan ArtStore ve teraslar dahil olmak üzere tüm bina hafta sonları halka açık.

2014    Rahmi Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı, Ayvalık Cunda Adası’ndaki Taksiyarhis Kilisesi’ni 9 milyon liraya restore ederek, 31 Mayıs 2014 tarihinde Ayvalık Rahmi M. Koç Müzesi olarak ziyarete açtı.

Ülkemizde bu müzelere ek olarak daha küçük ölçekte ama önemli koleksiyonları içeren birçok özel müze daha bulunuyor: Florya Model Uçak Müzesi, Haluk Perk Müzesi, İstanbul Oyuncak Müzesi, Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesi, Türkiye İş Bankası Müzesi, Masumiyet Müzesi, Ayışığı Manastırı Müzesi, TOFAŞ Bursa Anadolu Arabaları Müzesi, Marmaris Halıcı Ahmet Urkay Müzesi, Mehmet Arsay Klasik Otomobil Müzesi, Ural Ataman Klasik Otomobil Müzesi, Hilmi Nakipoğlu Fotoğraf Makineleri Müzesi, Esat Uluumay Osmanlı Halk Kıyafetleri ve Takıları Müzesi bunlardan ilk aklımıza gelenler.

Özel ve Vakıf Müzeleri Bir Şehir İçin Neden Önemli?
Devletin özellikle çağdaş sanata oldukça sınırlı bir bütçe ayırdığı günümüzde, şahısların ve özel kurumların kültür ve sanata verdiği destek çok büyük önem taşıyor. Özellikle İstanbul’un Haliç, Beyoğlu, Karaköy, Dolapdere gibi semtlerinde açılacak özel müzelerin, ülkemizin kültür turizmine katkılarını da unutmamak gerekiyor.
İngiltere’nin önemli müze ve galerilerinin, ekonomiye yıllık yaklaşık 1.5 milyar İngiliz Sterlini katkı sağladığı tahmin ediliyor. New York Metropolitan Müzesi’nin 25 Temmuz 2014 tarihinde yaptığı açıklamaya göre 30 Haziran’da tamamlanan mali yıl rakamlarına göre; 2013-2014 yılında Metropolitan Müzesi’ni dünyanın 187 farklı ülkesinden, New York şehrinden ve Amerika’nın farklı eyaletlerinden olmak üzere 6.2 milyon kişi ziyaret etmiş. Metropolitan Müzesi’nde 2013 Bahar-Yaz döneminde açılan üç önemli sergiyi gezenlerle yapılan anket sonucunda, ulusal ve uluslararası ziyaretçilerin, New York şehrinin ekonomisine 742 milyon Dolar katkı sağladığı görülmüş.
Avusturya Turizm Kurulu’nun araştırması sonucu Gustav Klimt’in doğumunun 150. Yılı vesilesiyle 2013 yılında Belvedere Sarayı’nda düzenlenen sergi sayesinde, Viyana’ya gelenlerin sayısı %7.5 artmış. Toplamda 5.6 milyon kişi şehri ziyaret etmiş ve oteller, bu sergi ziyaretleri sayesinde 500 milyon Euro ek gelir sağlamış.
İspanya’nın küçücük bir kenti Bilbao’da, ünlü mimar Frank Gehry’nin inşa ettiği Guggenheim Müzesi, ilk başta yapılan 183.8 milyon dolar maliyeti 6 yılda geri kazanmış ve her yıl müzeyi 800 bin kişi geziyor. Şimdi Bilbao şehrinin adı neredeyse müzeyle birlikte anılır oldu. Şahıs ve kurum koleksiyonlarının giderek müzeye doğru evrildiği günümüzde, bu ciddi kültür ve sanat turizmi rakamlarının İstanbul ve Türkiye için de çok yakın bir zamanda hayal olmaktan çıkacağına inanıyoruz.
Üniversitelerimizin büyük bir bölümünde arkeoloji, sanat tarihi, müzecilik, sanat yönetimi gibi birçok bölüm bulunuyor. Bu bölümlerden mezun olan ve kendi uzmanlık alanında çok zor iş bulan genç sanat tarihçileri, arkeologlar ve müzeciler için de özel müzelerin açılması çok büyük öneme sahip.
Sanatçıların desteklenmesi ve eserlerinin gelecek kuşaklara taşınması; açılan sergiler ve sergilenen eserler ile halkın ve genç sanatçı adaylarının farklı sanat dallarıyla ilgili algısının güçlendirilmesi, tarihi eserlerin korunması ve geleceğe taşınması, hepimizin bildiği gibi müzelerin diğer önemli faydaları.
Yayınlanan sanat koleksiyonu kitaplarından; çeşitli sanat yayınlarında, gazetelerde ve televizyonlarda yer alan röportajlardan; önemli sergilere ödünç verilen eserlerden; müzayedelerde rekor rakamlara alım yapan isimlerden; sanat fuarlarının koleksiyonerlere özel ön açılışlarına gösterilen büyük ilgiden Türkiye’de, ünleri dünya çapına yayılmış onlarca koleksiyonerlerimiz bulunduğunu biliyoruz. Yunus Büyükkuşoğlu, Ömer Dinçkök, Jefi Kamhi, Mustafa Taviloğlu, Feyyaz Berker, Ali Kibar, Kaya Turgut, Hasan Çolakoğlu, Oktay Duran, Mustafa Özkan, Sinan Genim, Mehmet Ürgüplü, Jeff Hakko, Turgay Ciner ve Çetin Nuhoğlu Türkiye’nin önemli sanat eseri ve antika koleksiyonerleri arasında yer alıyor ve bir süredir müze açmaya hazırlandıkları ancak müzelerin konularının belli olmadığı sanat camiasında konuşuluyor. Tabii ki bu önemli koleksiyonerlerimizin müze projelerini yakından takip etmeye devam edeceğiz.
Önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin en önemli koleksiyonerlerinden Demet Sabancı Çetindoğan-Cengiz Çetindoğan, Ömer Koç ve Erol Tabancı’nın girişimiyle İstanbul ve Eskişehir çok önemli üç müzeye kavuşuyor.

Hüseyin Zekai Paşa, “Çinili Natürmort”, 1909,
tuval üzerine yağlıboya, 140 x 140 cm,
Demsa koleksiyonu.
DEMSA COLLECTION
Harvey Nichols, Brandroom, Tom Ford, Lanvin, Michael Kors, Mothercare gibi uluslararası birçok markanın Türkiye temsilciliğini yapan Demsa Group’un kurucularından; Pera Palas Oteli ve yakında hizmete girecek olan Maçka Otel (St. Regis Istanbul)’i ile turizm alanında başarılı çalışmalara imza atan ve ülkemizin en önemli koleksiyonerlerinden olan Demet Sabancı Çetindoğan ve Cengiz Çetindoğan, şimdi de Haliç’te müze açma hazırlıklarına tüm hızıyla devam ediyor.

21. yüzyılın en yaratıcı mimarlarından ve Pritzker Mimarlık Ödülü’ne 2004 yılında layık görülen ilk ve tek kadın olan Zaha Hadid’in tasarımını hazırladığı Demsa Collection Müzesi’nin, İstanbul kültür turizmine çok önemli katkı sağlayacağı şüphesiz. Zaha Hadid’in, İstanbul için tasarladığı müze ile ilgili çok az bilgi paylaşılsa da ünlü mimarın futuristik çizgisini Türk mimarisiyle harmanlayacağı konuşuluyor.
Hadid, Roma’da projesini gerçekleştirdiği MAXXI Ulusal 21. Yüzyıl Sanatları Müzesi ile 2010 yılında Stirling Prize ve Londra Evelyn Grace Academy projesi ile yine 2011 yılında Stirling Prize’a layık görüldü. Almanya Wolfsburg’daki Phaeno Bilim Merkezi; Amerika Cincinnati’deki Rosenthal Çağdaş Sanatlar Merkezi; Almanya, Leipzig’deki BMW Merkez Binası; Glasgow Riverside Transport Müzesi, Çin Guangzhou’da Opera Tiyatrosu; 2012 Londra Olimpiyatları Su Sporları Merkezi; Dubai Signature Kuleleri, Abu Dhabi’de Performans Sanatları Merkezi, 2013 yılında Azerbaycan Bakü’de açılan Haydar Aliyev Kültür Merkezi; Amerika East Lansing, Michigan’da açılan Eli ve Edythe Broad Sanat Müzesi; Güzey Kore Seul’da bulunan Dongdaemun Design Plaza ünlü mimarin mimarlık tarihine mal olmuş projelerinden bazıları.
Aileden kalan antika ve sanat eserlerini, yeni eserler satın alarak genişletmeye devam eden Demet Sabancı Çetindoğan ve Cengiz Çetindoğan’ın koleksiyonunda 4000’e yakın tablo ve İslam Eserleri bulunuyor. Türk resminin klasikleri kabul edilen Osman Hamdi Bey, Şeker Ahmet Paşa, Hüseyin Zekai Paşa, Osman Nuri Paşa, Nazmi Ziya, Avni Lifij, Namık İsmail, İbrahim Çallı’nın eserlerinin yanı sıra çağdaş Türk resminin önemli temsilcilerinin çalışmalarına da koleksiyonda yer verilecek. Müzenin 5 bin metrekarelik alanını resme, 2 bin metrekaresini de Osmanlı ve İslam eserlerine ayrılması planlıyorlar. Müze, “Türk İslam Eserleri” ve “Türk Ressamlar” olmak üzere iki bölümden oluşacak. İlk bölümde Kur’an’lar, hilyeler, fermanlar, levhalar vb. gibi binin üzerinde Türk İslam Sanatı eseri bulunacak. Cengiz Çetindoğan koleksiyonun “Türk İslam Eserleri” bölümü ile ilgili şu açıklamayı yapıyor: “Türkiye’nin en büyük hat koleksiyonuna sahibiz. Bunu biz değil konunun uzmanları söylüyor. Binin üzerinde eseri sergileyeceğiz.” Müze açılmadan bu özel Hat koleksiyonu, yine çok önemli bir İslam Sanatı Tarihi uzmanı olan Dr. Nabil F. Safwat tarafından kaleme alınmış. Müzenin ikinci bölümünde de Türk ressamlarının eserlerinden oluşan 2 binin üzerinde resim sergilenecek.
Çetindoğan çiftinin fikri olan ve tek bir sütun tarafından desteklenen, merkezden-ayrı bir küp formunda tasarlanacak müze ile ilgili Cengiz Çetindoğan, Şubat 2014’te artnews.com’dan  Andrew Finkel’a yaptığı açıklamada; koleksiyonun büyümeye devam ettiği ve sanata olan ilgisinin erken dönem Kur’an’lardan günümüz Türk çağdaş sanat işlerine kadar uzandığını belirtiyor. Türk Sanatının tamamen temsil eden bir koleksiyon oluşturmak ve en iyi uluslararası çağdaş sanat örneklerini Türk izleyicilerle buluşturmak konusunda takıntılı olduğunu da ifade etmekten çekinmiyor. Örneğin bir Türk sanatçının tüm kariyerini gözler önüne sermek adına oluşturduğu bir koleksiyon çok önemli bir hacme sahip.
Yeni sanat merkezinin adı, Çetindoğan çiftinin ciddi koleksiyonerler olması konusunda ilham veren bir kurum olan New York Frick Collection’a da bir teşekkür amacıyla, Demsa Collection adını alacak.
Şu anda Demsa Koleksiyonu’nun bir kısmı Çetindoğan çiftinin Boğaz’daki tarihi Zarif Paşa Yalısı’nda sergileniyor. Sahip oldukları sanatsal değerleri paylaşmayı seven Çetindoğan çifti, ülkemizi ziyarete gelen Oprah Winfrey, Colin Powell gibi ünlü ziyaretçilere yalının kapılarını açıyor. Yalının ilerleyen günlerde halka açılması da planlanıyor.
Çetindoğan çifti bugüne kadar almayı hayal ettikleri resimlerin neredeyse tamamını koleksiyonlarına katmayı başarmış. Ama eline kadar gelip de almadığı, daha sonrada müzayedede bir başkasına kaçırdığı bir Kur’an, içinde uhde kalmış. Cengiz Çetindoğan duygularını şöyle ifade ediyor: “Aslında o Kur’an önce satılık olarak bana geldi ama tereddüt ettim ve almadım. Ardından müzayedeye çıktığını öğrendim. Bana geldiği fiyatın üzerine bayrak kaldırmama rağmen alamadım. 210 bin liraya başkası aldı. Sonrasında üzüldüm tabi. Bazı şeyler var ki yerine koyamıyorsunuz. Ama koleksiyonerlik uzun soluklu bir maraton işi. Bazı şeyleri kaçıracaksınız, üzüleceksiniz, peşinde koşacaksınız. Zaten koleksiyonerliğin güzel tarafı da bu.”

Vehbi Koç Vakfı Çağdaş Sanat Müzesi Projesi.
VEHBİ KOÇ VAKFI ÇAĞDAŞ SANAT MÜZESİ
Vehbi Koç Vakfı’nın geleceğe yönelik en önemli sanat projeleri arasında, İstanbul’un merkezinden kolayca ulaşılabilecek ve hem bir kültür odağı, hem de bir eğitim ve nitelikli vakit geçirme alanı olarak algılanacak bir çağdaş sanat müzesi yer alıyor. Dolapdere bölgesinde kurulacak olan müze, Vehbi Koç Vakfı Çağdaş Sanat Koleksiyonu’nun yanı sıra yıl boyunca süreli çağdaş sanat sergilerine ev sahipliği yapacak.

20 bin metrekareye yaklaşan inşaat alanına sahip olan yedi katlı binada sabit ve süreli sergi alanları, bir heykel terası, performans alanları, interaktif diyalog merkezleri, konferans/toplantı/etkinlik salonları, kütüphane, konservasyon laboratuvarı, depolar, bir sanat kitapçısı ve yiyecek/içecek hizmet alanı bulunacak.
Müzenin tasarımı, çağrılı bir yarışmaya katılan uluslararası ve ulusal mimarlar arasından seçilen Grimshaw Architects (İngiltere) tarafından yapıldı; uygulama projeleri ise Turgut Alton Mimarlık tarafından gerçekleştirildi. Müze inşaatının 2015 yılında başlaması ve müzenin 2017 yılı içinde açılması planlanıyor.
Ömer Koç’un 8 Mart 2013 tarihinde Financial Times’ın Cellecting eki içi Catherine Milner’e verdiği röportajdan müze ile ilgili çok küçük ipuçları alabiliyoruz. 50 milyon Euro bütçe ayrılan müzede, Vehbi Koç Vakfı koleksiyonundan Türk ve uluslararası çağdaş sanatçıların eserlerine yer verilecek. Ömer Koç’un yazlık evinde gerçekleştirilen röportajda, ünlü koleksiyonerin, yaşam alanında Marc Quinn, Francis Bacon, Stanley Spencer, Otto Mueller, Egon Schiele, Patricia Piccinini gibi sanatçıların eserlerine yer verdiğini öğreniyoruz. Londra’daki evinde ise oryantalist resimlerin yanı sıra Türk çağdaş sanatının blue-chip -yani her zaman geçer akçe olarak çevirebiliriz- örneklerini ve Taner Ceylan’ın bir boksörü resmettiği “Ruhani” isimli tablosunun olduğunu okuyoruz. Tabii ki bu sanatçıların eserlerinin, yeni açılacak VKV Çağdaş Sanat Müzesi’nde sergileneceği anlamına gelmiyor. Türkiye’de Çağdaş Sanat koleksiyonerliği deyince akla gelen ilk isimlerden olan Ömer Koç’un önderliğinde yürütülen müze projesinde, temsil edilebilecek sanatçıları tahmin etmek için hayal gücümüzü kullanmak ya da müzenin açılışını beklemekten başka bir şansımız şimdilik yok gibi görünüyor.

Grimshaw Architects
Grimshaw Architects, Londra’da faaliyet gösteren bir mimarlık ofisi. 1980 yılında Sir Nicholas Grimshaw tarafından kurulan firma, yüksek teknoloji mimarisinin öncülerinden biri olarak anılıyor. Özellikle, Amsterdam Bijlmer Arena tren istasyonu; Waterloo International tren istasyonu; ödüllü (Royal Institute of British Architects Lubetkin Prize) Southern Cross tren istasyonu gibi taşıma projeleri ile tanınıyorlar. Londra, Melbourne, Sydney ve New York’ta da ofisleri bulunuyor. Grimshaw Architects’in, internet sitesinde VKV Çağdaş Sanat Müzesi ile ilgili şu açıklamaları görüyoruz. Yeni müze projesi; Vakfın vizyonu olan giderek büyüyen Koç koleksiyonunu mümkün olan en geniş kitleye ulaştırmak ve bu eserleri, çağdaş sanatçıların, ulusal, bölgesel ve uluslararası bağlamında sergilemek üzerine kurulmuş ve planlanmış. İstanbul en hareketli bölgelerinden birinde konumlanacak müze için Grimshaw Architects, bu canlı kamusal alanın bir uzantısı olan, iç ve dış mekanlar arasındaki sınırların flulaştığı ve gelip geçen yayaların müzenin sürekli bir aktivite ve sürpriz ile zenginleştirilen kamusal alanlarının cazibesine kapılacağı bir bina tasarlayacak. Ayrıca geleneksel Osmanlı mimarisinin mozaik çinili formlarından ilham alınarak tasarlanan müzenin, şehir için bir “simge bina” olacağı konusunda da iddialılar.
Grimshaw liderliğindeki müze projesinde Thornton Thomasetti, Max Fordham, Neill Woodger Acoustics, aydınlatma uzmanı Jason Bruges gibi multi-disipliner bir ekip görev alıyor ve binanın sivil bir simge, ziyaretçiler için cazip, çalışabilecek bir alan olmasının yanı sıra eserlerin konservasyonu, korunması ve restore edilmesi işlevlerini yerine getirmesini de amaçlıyorlar. Grimshaw tasarımında, kağıt üzerine işler, resimler, video, medya enstalasyonları gibi koleksiyonun zengin çeşitliliği ve ziyaretçi alanlarına entegre olan performans ve müzik sanatları etkinlikleri de özellikle dikkate alınmış.

Vehbi Koç Vakfı
İstanbul’un sanat yaşamında çok önemli bir yere sahip olan Koç Holding, kültürel faaliyetlerini Vehbi Koç Vakfı adı altında 1969 yılından bu yana devam ettiriyor. Türkiye’nin ilk özel müzesi Sadberk Hanım Müzesi; Suna ve İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü (AKMED) ve Kaleiçi Müzesi; Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (VEKAM); Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi (ANAMED); Vehbi Koç Vakfı Ford Otosan Gölcük Kültür ve Sosyal Yaşam Merkezi Vehbi Koç Vakfı’nın önemli kültür girişimleri. Metropolitan Müzesi’nde Koç Ailesi Osmanlı Sanat Galerileri açılması için, 10 milyon dolar kaynak aktaran aile, Dünya Anıtlar Vakfı tarafından her yıl dünya kültür mirasına katkı yapanlara verilen Hadrian Ödülü’nü de almıştı.
Vakfın desteklediği ana projeler ise şöyle sıralanabilir:
2014-2034: Venedik Bienali Türkiye Pavyonu Sponsorluğu (21 farklı destekçi ile birlikte)
2013: İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali Sponsorluğu
2007-2016: İstanbul Bienali Ana Sponsorluğu (Koç Holding ile birlikte)
2011: Metropolitan Müzesi’nde Koç Ailesi Osmanlı Sanat Galerileri
2010: Uluslararası Sevgi Gönül Bizans Araştırmaları Sempozyumu
2008-2013: Tanas Berlin Türk Çağdaş Sanatlar Galerisi
2006-2013: Türkiye’de Güncel Sanat Sergi ve Monografi Dizisi - Yapı ve Kredi Kültür ve Sanat Yayınları
1973: Atatürk Kitaplığı

Vehbi Koç Vakfı ve Çağdaş Sanat
Vehbi Koç Vakfı Çağdaş Sanat Koleksiyonu (2007+): Vakfın 2007 yılında kendi çağdaş sanat koleksiyonunu oluşturmaya başlamasıyla Vehbi Koç Vakfı Çağdaş Sanat Koleksiyonu (2007+) bölümü kuruldu ve böylece Vakfın kültür alanındaki çalışmaları yeni bir boyut kazandı.
Yapı Kredi Yayıncılık’tan “Türkiye’de Çağdaş Sanat” monografi serileri (2007-2011): Vehbi Koç Vakfı, varoluş amacı sanat ve kültürü daha geniş bir izleyici kitlesine ulaştırmak olan Yapı Kredi Kültür Faaliyetleri, Sanat ve Yayıncılık yayınevinden, “Türkiye’de Çağdaş Sanat” monografi serilerinin yayınlanmasını sağladı. Seriler, uluslararası düzeyde tanınmış Türk sanatçılarının kapsamlı monograflarını bir araya getiren 12 kitaptan oluşuyor. Serilerin editörlüğü René Block, danışmanlığı ise Melih Fereli tarafından yapıldı. Kitaplar hem Türkçe hem de İngilizce dillerine yayına sunuldu ve 150’si numaralı ve imzalı olmak üzere yalnızca 1.800 adet basıldı ve her biri sanatçıların ofset baskı sanat eserleriyle sarılı olarak satışa sunuldu.
ARTER - Sanat İçin Alan: 2010 yılının Mayıs ayında René Block küratörlüğünde VKV Çağdaş Sanat Koleksiyonu’ndan oluşturulan, Türkiye’den ve dünyadan 87 sanatçının 160’ı aşkın eserinin yer aldığı “Starter” başlıklı sergiyle açılan ARTER’in İstiklal Caddesi’ndeki binasında dört katta toplam 900 metrekareye yakın sergi alanı yer alıyor. ARTER’in yürüttüğü programlar, çağdaş sanat eserlerinin üretimini teşvik etmek, sanat uygulamaları için bir görünürlük platformu oluşturmak, küratörlüğü VKV Çağdaş Sanat Koleksiyonu üzerinden yapılan sergiler hazırlamak ve uluslararası kuruluşlarla birlikte ortak prodüksiyonlar gerçekleştirmek amacını taşıyor. ARTER, finansman, sergi, tanıtım ve yayınların yanı sıra eğitim faaliyetlerinin desteklenmesi açısından, sanatçılara yeni eserlerin oluşturulması için sürdürülebilir bir altyapı sunuyor. Vehbi Koç Vakfı’nın kurmayı hedeflediği müze kompleksi için bir hazırlık, araştırma ve laboratuvar ortamı sağlayan ARTER, dünyanın önde gelen çağdaş sanatçılarının çalışmalarını İstanbullu sanatseverlerle tanıştırıyor.

Ömer Koç
Şu anda Koç Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve VKV Yönetim Kurulu Üyesi görevlerini yürüten Ömer Koç’un, çok önemli şahsi sanat koleksiyonları da bulunuyor. Osmanlı tarihi üzerine dünyanın en büyük kitap koleksiyonuna sahip Koç, 1980’li yıllardan bu yana kitap biriktiriyor. Belli başlı Batı dillerinde yazılmış Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili kitaplardan oluşan koleksiyonda, seyahatnameler, genel tarihler ve izlenimler bulunuyor. En eski tarihli kitap ise 1493 yılına ait. Osmanlı İmparatorluğu konulu koleksiyonunu otograf belgeler, fotoğraflar, belgeler, desen, suluboya ve resimlerle zenginleştirmiş.
Ömer Koç’un ayrıca 20. yüzyıl mobilyaları, İznik eserler, 18. ve 19. yüzyıl Kütahya eserler ve tabii ki Türk ve dünya çağdaş sanatına ait çok önemli çalışmalar bulunuyor. Ayrıca Melling, Castellan, Preaulx, Cassas ve Hilair gibi İstanbul’a gelmiş 18. yüzyıl Fransız sanatçılarının eserleri de koleksiyonda oldukça önemli bir yere sahip. 19. yüzyıl ustalarından Fausto Zonaro, Amadeo Preziosi, Frederick Lewis, Edward Lear, Sir Frank Brangwyn, Georg Emanuel Opiz, Antoine de Favray’in eserleri de koleksiyonda bulunuyor. Ömer Koç’un koleksiyonunun en önemli özelliği eserlerin sistemli, düzenli ve özenli olarak bir şekilde bir araya getirilmiş olması.

Erol Akyavaş, “Green Echo”, 1991,
tuval üzerine karışık teknik,
150 x 127 cm, Polimeks koleksiyonu.
POLİMEKS’TEN ESKİŞEHİR’E MODERN SANATLAR MÜZESİ
Polimeks, ortak geçmişleri çocukluk yıllarına uzanan üç yakın dostun mimari ve mühendislik tecrübelerini tasarım, uygulama ve kurumsal yönetimde bir araya getirmesiyle kuruldu. Adı yurtdışı ve yurtiçinde gerçekleştirdiği etkileyici projelerle birlikte anılan Polimeks, sanatsal çizgileriyle öne çıkan anıtsal kamu yapılarından ticari komplekslere, hastane ve arıtma tesisi gibi teknik işlevi yoğun projelerden konut sitelerine kadar uzanan geniş bir portföyün sahibi. Polimeks’in kurucularından Erol Tabanca’nın ismi aynı zamanda sanat koleksiyonerliği ile birlikte anılıyor. Şimdi de Eskişehir’de açacağı modern sanat müzesi ile gündeme oturdu. Müze ile ilgili sorularımızı Polimeks Sanat Koordinatörü Defne Casaretto yanıtladı.

Ü.E.-Sevgili Defne Casaretto, Müze için neden Eskişehir seçildi? Önümüzdeki yıllarda açılması planlanan özel müzeler ile ilgili yazımızda Polimeks’in Sanat Koordinatörü olarak, sanat camiası için çok önemli olan bu projeyi sizden dinleyebilir miyiz?
D.C.-Eskişehir, bugün Anadolu kentlerimiz içinde en çok öne çıkan şehirlerimizden birisi. Bilim, kültür ve sanatın ön plana alındığı, iki büyük üniversitesi ile genç nüfusun en yoğun yaşadığı şehirlerden birisi. Üstelik şehir -son zamanlarda daha çok dikkat çekse de- hep sanatın içindeydi. Sergi, tiyatro, konser, sinema Eskişehir’in geçmişinden günümüze hep önemlidir ve hep yoğun yaşar bu şehirde. Anadolu Üniversitesi sinema-tv bölümü ve güzel sanatlar fakültesi kendi alanlarına çok değerli isimler kazandırmıştır. Sorunuza gelince bizim Eskişehir ile duygusal ve güçlü bir bağımız var. Sayın Erol Tabanca Eskişehirli bir iş adamı. Bu kentin içinden çıkmış birisi olarak, doğup büyüdüğü şehre olan sevgisini sanat sevgisi ile birleştirerek güzel bir proje hayata geçirmek istedi. Eskişehir Büyük Şehir Belediyesinin bize önerdiği iki ayrı alandan birisinde konumlanacak müzemiz için proje çalışmalarımız devam ediyor. Bir koleksiyoner olarak Erol Bey’in en önemsediği şeylerden birisi sanatın paylaşılabilir olması. Bu sebeple toplumsal projeleri çok çok önemsiyoruz ve koleksiyonumuzu bu anlamda özellikle izlenebilir kılmak istiyoruz. Eskişehir Müzemiz şehrin eksiğini giderirken mevcut olan sanat yapısını güçlendirmek için hedeflediğimiz bir projemiz.

Ü.E.-Sayın Erol Tabanca’nın tüm sanat koleksiyonu mu yoksa sadece bir bölümü mü müzede sergilenecek?
D.C.-Müze’de yer alacak koleksiyon üzerinde çalışmalarımız sürüyor. Genel anlamda koleksiyonumuz; farklı dönemlere ait eserlerin yer aldığı, belirli projeler gözetilerek oluşturulmuş ve içinde Erol Bey’in özellikle ilgilendiği niş alanları olan geniş bir koleksiyon. Ancak planlanan müzemizde tamamını sergilemek gibi bir düşüncemiz yok. Müze ayrı olarak düşündüğümüz bir yapı ve bu anlamda biz onun yapısına uygun olacak eserler üzerinde çalışıyoruz.

Ü.E.-Koleksiyonu dönemler içinde incelersek, hangi dönemler ve sanatçılar temsil edilecek?
D.C.-Net olarak söyleyebilirim ki Eskişehir’e hedeflediğimiz müzemiz “Modern Sanatlar Müzesi” olacak. Dolayısıyla da koleksiyonumuzun kapsamı bu doğrultuda ilerleyecek. Modern Türk Sanatını yansıtan bir kronoloji izlemek istiyoruz. 

Ü.E.-Koleksiyonu geliştirmeye ve alımlar yapmaya devam ediyorsunuz. Türk sanatçıların yanı sıra uluslararası sanatçıların eserleri de bulunacak mı?
D.C.-Şu an öncelikli hedefimiz Müze için Modern Türkiye Sanatı üzerine odaklanmak. Ancak dediğim gibi sürdürülebilir ve doğru bir yapı ile gereken ölçülerde genişlemek hedefimiz.

Ü.E.-Polimeks Sanat Koordinatörü olarak, koleksiyonun düzenlenmesi ve geliştirilmesi için nasıl çalışmalar yapıyorsunuz? Sanat alımlarını nereden yapmayı tercih ediyorsunuz?
D.C.-Koleksiyonu olabildiğince beğenilerimiz doğrultusunda genişletmeye ve bunu yaparken de tabii ki sanat tarihinin önemli vurgularını dikkate alarak hareket etmeye çalışıyoruz. Sanatçılarımızla bir araya gelmeye, galerilerimizle diyaloglar kurmaya dikkat ediyoruz ve bunu çok önemsiyoruz. Yurtdışı alımlarımız yavaş ama doğru kanallar üzerinden ilerliyor. Açıkçası bu anlamda acelemiz de yok. Koleksiyonumuza dahil ettiğimiz her eseri severek ve uzun takipler neticesinde alıyoruz.

2 Ocak 2015 Cuma

Hasan Basri İNAN ve Yeliz SAĞLAM İKİ GENÇ SERAMİK SANATÇISI ADAYININ DİKKAT ÇEKEN SERGİSİ

Yeliz Sağlam
Hasan Basri İnan








“KARACA’DAN ANILAR VE İZLER”
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın galeri salonuna yayılan “Karaca’dan Anılar ve İzler” isimli seramik sergisi, 14 Ocak 2015 tarihine kadar sanatseverlerin ziyaretine açık kalacak. Hasan Basri İNAN ve Yeliz SAĞLAM’ın seramik eserlerinde yer alan imgeler, birbirlerinden farklı şekillerde, farklı konular ve konumlarda sunuluyor.

Hasan Basri İnan
Hasan Basri İNAN eserleri ile ilgili şu açıklamayı yapıyor: “Seramiklerimde, kilin doğasına ve geleneğine saygılı olmanın yanı sıra, eski - yeni formlara, malzemeye ve alışılagelmemiş yeni tekniklere de yer vermekteyim. Bu formlara ve yüzeylere aktardığım imgeler, bir zamanlar yaşadığım, yaşantımdan kesitlere yer verdiğim mekanlar, kişiler ve o mekanlarda bulunan çitler yer almaktadır. Bu öğelerin izleyiciyle göz göze gelmesi ve izleyiciyi uzun bir yolculuğa sürüklemesi; bu yolculuğun O’nun belleğindeki bazı anıların kısa bir süreliğine tekrarlanmasına neden olmaktadır!
Çalışmalarım, biçimi ve biçimin arkasındaki içeriği ile bütünleşmiş bir yapıdadır. Biçimin her parçası, her öğesi kendi içinde bir içeriği taşımak için bütünleştirilmiştir, parçalanamaz, öğeler eksiltilemez. ‘Çit’ de bu öğelerden bir tanesidir ve dolayısıyla inşa edilen biçim ile beraber şekillendirilmelidir, plastik bir öğe olarak düşünülmelidir. Formun içinde yer alan ‘çit’, kimi zaman onu inşa eden kişiyi temsil edip, kimi zamanda ‘terk-edilişini’ gösterip bir ‘çit’ olarak yerini almaktadır.
Hasan Basri İnan
Alman düşünürü Schiller bir sanat objesinde olması gerekenleri şöyle sıralar:
-Sanat eserinde insanlık adına bir takım değerler olmalıdır; insanı insan olarak kabul etmeli ve bir değeri, etik ya da felsefi değerlerden birini taşımalıdır.
-Biçim olarak duyularımızda kalıcı iz bırakmalı; yapıtın haz uyandırabilmesi için, biçimiyle alıcıyı etkilemesi gerekir. Alıcı, mutlaka duyuları aracılığıyla estetik obje ile ilişki kurmak zorundadır.
-Yapıt içeriğiyle düşünme gücümüzü harekete geçirmeli; yapıtı yaşatan mesaj, alıcının kafa gücünü zorlamalı ve harekete geçirmelidir. Ancak bu yolla sanat eseri alıcının kafasında biçimlenir ve canlı kalabilir.
Bende eserlerimi yaparken bunlara dikkat etmeye çalışıyorum…”
Hasan Basri İnan
Hasan Basri İNAN, Seramik sanatı ile ilgili şu önemli detayları da anlatıyor: “Plastik sanatların tüm öğelerini bünyesinde içeren bir resim ve heykel sanatı bileşimidir. Herbert Read; ‘Seramik sanatların hem en basitidir hem en zorudur; en basitidir çünkü en ilkelidir, en zorudur çünkü en soyutudur’ der. Gerçekten seramiği plastik sanatların tüm öğelerini bünyesinde içeren tek bir soyut forma indirgemek istediğimizde sanatların en zorudur. Bugün seramik sanatı çağın koşullarıyla ve düşünce yapısıyla yeniden biçimlenmekte ve plastik sanatlar içinde kendi kimliğini oluşturmakta ve kazanmaktadır. Kısacası, seramiklerimde yer yer formu deforme ederek ve formun işlevselliğini dışlayarak, biçime yeni görsel plastik bir içerik kazandıran çalışmalar ortaya koymaktayım. Bu durum Klasik-Modern Sentezci yönelime dayanmaktadır.”

Yeliz Sağlam
Yeliz SAĞLAM ise seramik çalışmalarını şu sözlerle anlatıyor: “Çalışmalarımda tarihte ve günümüzde toplumların yaşam biçimlerinin, kültürlerin belirleyicisi olan seramik ürünler artık günlük kullanım eşyaları olmaktan çok sanatsal değerleriyle daha çok karşımıza çıkmaktadır. Tutku, özveri, sabır ve sevgiyle kilin sanatçının elinde hayat bulmasıyla başlar bu hikaye… Adeta bir çocuğun annesinden beklediği şefkat gibidir beklediği ilgi… Tasarım süreci sancılı bir süreçtir. Formun biçiminin, izleyiciye aktardığı anlamın, en sade haliyle vurgulanması gerektiğini düşünüyorum. Seramiklerim de bazen yalnızca teknik çalışmakla beraber, bunun yanı sıra toplumsal sorunlar, çevremdeki insanların ruh halleri, yaşantımda etkilendiğim olaylar tasarımlarıma yansımaktadır. Özellikle Türk toplumunda kadınların hak etmedikleri muamelelere maruz kalmaları ve bir kadın olarak kendi dünyamda yaşadığım toplumsal baskılardan da etkilenmekteyim tasarımlarımda… Benim için en önemlisi de özgün olabilmektir bu süreçte…
Sanatın doğaya ve insanlığa ait olduğunu düşüncesindeyim. Onun için yaptığım birçok işimde imzam bulunmamaktadır. Sanatın yaşaması ve yaşatılması için sanatta seramiğin hak ettiği yeri bulabilmesi için yalnızca bir aracıyım ben ve sanata değer verilmeyen bir toplumda bu düşünce her ne kadar Don Kişot’luk gibi görünse de sanat hiçbir dönemde kolay olmamıştır. Sanat aşktır, çoğu zaman mantık kurallarının dışındadır. Bu düşünceyle bir cümle ile sonlandıracağım bu yazımı… ‘Sanat için aşk, aşk için sanat’.”.
Yeliz Sağlam

Yeliz Sağlam

BİLGİ İÇİN:
 
HASAN BASRİ İNAN ÖZGEÇMİŞ
1992 yılında Malatya’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Mersin’de tamamladı. 2011 yılında Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesine dereceyle girdi ve hala eğitimi devam ediyor. Seramik dışında, resim ve heykel ile uğraşıyor. Ressam Ahmet YEŞİL’den resim eğitimi almaya devam ediyor. 2013 ve 2014’te Türkiye Seramik Dergisinde çalışmaları yer aldı. Türkiye Seramik Derneği üyesidir.

Kişisel Sergiler
2014 Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Seramik Sergisi
2014 Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Seramik Sergisi

Karma Sergiler
2012 Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, 3 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Resim Sergisi
2012 Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Temel Sanat Eğitimi Resim Sergisi
2013 Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi 3 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Resim Sergisi
2013 Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Sergisi
2014 Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Sergisi
2014 Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Mimarlık Fakültesi Öğrenci Sergisi
2014 Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Sergisi
2014 Mersin Barış Meydanında “3-5” Seramik Sergisi.
2014 Ankara Galeri Soyut “Küçük Şeyler-17” Resim ve Seramik Sergisi
2014 Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Seramik Sergisi.
2015 İstanbul Terakki Vakfı Sanat Galerisi “Küçük Şeyler-18” Resim ve Seramik Sergisi
 
Ödüller
2012 Türkiye Jokey Kulübü 9. Resim Yarışmasında Sergileme
2013 Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümünün Düzenlediği “Çılgın Çaydanlık Yarışmasında” Jüri Özel ödülü
2014 SERES’14 III. Uluslararası Cam ve Seramik Sergisi
2014 SERES’14, “-40x40x40 Genç Bakış” Uluslararası Seramik ve Cam Sergisi
Hasan Basri İnan
Hasan Basri İnan

Hasan Basri İnan

YELİZ SAĞLAM ÖZGEÇMİŞ
1984 yılında Mersin’de doğdu. Lise öğrenimini Özel Eğitim Koleji’nde tamamladı. 2000-2001 yılında Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümünü birincilikle kazandı. 2002 yılında babasının kaybından sonra, ailesine destek olmak amacıyla eğitimini bırakıp ticarete atıldı. 7 seneyi aşkın ticaret hayatından sonra 2011 yılında sanat eğitimine kaldığı yerden devam etme kararı aldı. 2013 yılında Akademi ada Uluslararası çalıştayında heykel ve seramik dalında karma sergiye katıldı. 2013 Eskişehir Pişmiş Toprak Sempozyumu ve 2014 Olimpos Uluslararası Sanat Çalıştayında asistanlık yaptı. Pek çok karma sergiye katıldı.
Yeliz Sağlam, Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü’nde lisans eğitimine devam etmektedir.

Yeliz Sağlam.






29 Aralık 2014 Pazartesi

ŞEHNAZ BAC ADRİYATİK DENİZİNİN TAŞLARINA HAYAT VERİYOR

(© Sehnaz Bac, I sassi dell'Adriatico, 
Tüm Hakları Saklıdır, izinsiz kopyalanamaz). 
Şehnaz Bac, Adriyatik Denizi’nin sahillerinden topladığı taşlara, sıra dışı renk ve desen kompozisyonlarıyla adeta yeniden hayat veriyor. Kuşlar, balıklar, baykuşlar, mandala desenleri öyle bir pozitif enerji yayıyor ki, büyüsüne kapılmamak imkansız. 2015 yılına bu muhteşem sanat eserleriyle merhaba diyelim ve yeni yılımız hep bu güzel taşların enerjisi gibi hayat dolu olsun.

RÖPORTAJ: ÜMMÜHAN KAZANÇ

Ü.E.-Sevgili Şehnaz Bac, öncelikle röportaj teklifimi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Taş Boyama çalışmalarınızı tesadüfen internette gördüm ve o andan itibaren sosyal medyadan sizi takip ediyorum. Çalışmalarınız bana büyük mutluluk ve günümüzün popüler deyimiyle pozitif enerji veriyor. Öncelikle sizi tanıyalım ve taş boyama sanatıyla uğraşmaya nasıl başladığınızı öğrenelim?
S.B.-Merhaba, bana bu imkanı verdiğiniz için ben teşekkür ederim. İstanbul’da doğdum ve çocukluğum bu eşsiz şehirde geçti, kendimi bunun için çok şanslı sayarım hala. Lise yıllarından sonra ailemle İzmir’e taşındık ve burada Ege Üniversitesinde Arkeoloji eğitimimi tamamladım. Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, Restorasyon ana bilim dalındaki master eğitimimden sonra evlendim ve yine arkeolog olan eşimle uzun yıllar kazılarda, üniversitede arkeolojik çalışmalarım devam etti. Taş boyamaya bir buçuk yıl önce başladım. İkinci evliliğimle İtalya’ya gelişimden hemen sonra, bana uzun mücadelelere mal olan Lenf kanserine yakalandım. Uzun tedaviler sonucu hastalığı atlattığım dönemde taş boyama fikri aklıma düştü. Deniz kıyısında yaşamam, uzun sahil yürüyüşlerinde eve hep değişik taşlarla dönüyor olmam ve elbette renklerin bana verdiği iyileştirici etki birleşince, benim de taş boyama maceram başlamış oldu.

(© Sehnaz Bac, I sassi dell'Adriatico, Tüm Hakları Saklıdır, izinsiz kopyalanamaz). https://www.facebook.com/ISassiDelladriatico
Ü.E.-Taş Boyama sanatındaki başarınız doğal yetenek mi yoksa resim ya da grafik eğitimi aldınız mı?
S.B.-Renklerle uğraşmak, desen çizmek küçük yaşlardan beri hep hayatımın bir parçası olmuştur. Arkeoloji eğitimi alırken ve mesleğimi uygularken de en çok sevdiğim kısım küçük buluntuların çizim aşaması olmuştur. Grafik veya sanat eğitimi almadım, her zaman kendi iç sesime de güvenerek kendimi eğitmeyi, devamlı yeni bir şeyler öğrenmeyi seviyorum. Uzun yıllar suluboya desen çalışmaları ile uğraştım ve hala kendimi geliştirmek için devamlı çalışma halindeyim.

(© Sehnaz Bac, I sassi dell'Adriatico, 
Tüm Hakları Saklıdır, izinsiz kopyalanamaz). 
Ü.E.-Aslında sizinle meslektaşız. Siz de benim gibi arkeoloji eğitimi almışsınız ve kazı alanlarında bulunmuşsunuz. Taşlara olan ilginizin mesleğinizle ilişkisi olduğunu söyleyebilir miyiz?
S.B.-Arkeoloji, çok severek, seçerek eğitimini aldığım bir alan. Üniversite öğrenciliğimden, İtalya’ya yerleşene kadar geçen yıllarım hep arkeoloji ile doludur. Smyrna, Sardis, Ephesos, Magnesia, Klazomenai, Philadelphia, Metropolis gibi birçok yerli ve yabancı kazılarda ekip üyesi olarak çalışma şansına sahip oldum. Arkeoloji yıllarımda ilgi alanım daha çok seramik buluntulardı. Kim bilir belki genel anlamda Arkeologlar için söylenen taş toprakla uğraşan bir kişi olmam, beni de yıllar sonraki bu taş boyama sanatım için, bilinçaltında bir fikir olarak etkilemiştir.

Ü.E.-Sanatınızın baş malzemesi olan taşları Adriyatik sahilinden topluyorsunuz. Adriyatik Denizi’nin sizin için özel anlamı olsa gerek? Zaten facebook sayfanızın adı da “I sassi dell'Adriatico – Adriyatik Taşları”. Bu bir facebook sayfası ismimi yoksa artık Şehnaz Bac’ın ticari bir markası mı? Taş boyamalarınız sanırım bir internet sitesi üzerinden satışa sunuluyor.
S.B.-On üç yıldır İtalya’da Alba Adriatica adlı küçük bir sahil şehrinde yaşıyorum. Türkiye’deki Bodrum, Kuşadası gibi yazları turist dolu, eğlenceli, kışları sakin ve huzurlu bir şehir. Taş boyamalarımı sunma aşamasında elbette aklıma ilk ve tek gelen isim bana bu doğal güzellikleri sunan Adriyatik Denizi oldu. Adriyatik Taşları hem sayfamın ismi hem de elbette ticari ve tescilli markam. Taşlarımın her biri kendine has, başka eşi olmayan desenlere sahiptir ve bu desenler benim hayal gücümün eserleri olduğu için tescilli ve kopyalanmaya karsı korumalıdır. Yaklaşık bir yıldır Etsy sitesi üzerinden taşlarımın dünya genelinde satışı da yapılmaktadır. www.isassidelladriatico.etsy.com

(© Sehnaz Bac, I sassi dell'Adriatico, Tüm Hakları Saklıdır, izinsiz kopyalanamaz). https://www.facebook.com/ISassiDelladriatico
Ü.E.-Taşlarınızda özellikle baykuş, kelebek, kuş, balık gibi hayvan motiflerinin yanı sıra bitkisel dekorlar da görüyoruz. Sanırım baykuş kompozisyonlarınızın sizin için özel bir anlamı olsa gerek.
S.B.-Taşlarımın üzerindeki desenler benim doğadan esinlenerek yarattığım stilize çalışmalardır. Realistik çalışma yapmayı fotoğrafa benzettiğimden dolayı ve kendi hayal gücümü kısıtlayacağını bildiğimden, stilize çalışmayı tercih ediyorum. Benim yarattığım baykuş, kuş, kelebek, balık, çiçek gibi desenler doğada bir karşılığı olmayan, renkleri ve desenlemeleri tamamen kendi hayal gücümle yaratılmış olan figürlerdir. Bu tarz çalışmanın yaratıcılığı daha çok geliştirdiğine inanıyorum. Baykuş figürü ise, elbette benim için çok özel bir anlam taşıyor. Arkeolojide bilgeliğin simgesi olmasının yanı sıra İtalya’da baykuş uğur getirdiğine inanılan bir sembol. Hastalığım aşamasında birçok arkadaşım bana şans getirmesi için değişik baykuş figürleri hediye etmişlerdi. Belki iyileşmem, küçük baykuş koleksiyonumun bana şans getirdiğine inanmam, beni taş boyarken baykuş figürüne daha da yaklaştırdı.

(© Sehnaz Bac, I sassi dell'Adriatico, 
Tüm Hakları Saklıdır, izinsiz kopyalanamaz). 
Ü.E.-Taşları tek tek boyamakla kalmıyor, bu taşlarla muhteşem kompozisyonlar da oluşturuyorsunuz. Ağaç dalına tünemiş baykuşlar, grup halinde yüzen balıklar, küçük küçük balıkların bir araya gelmesiyle ortaya çıkan büyük balıklar… Gerçekten hepsi çok güzel, çok keyifli. Kompozisyonlarınız için ilham nereden geliyor? Sanırım doğa sizin için en büyük ilham kaynağı.
S.B.-Doğa sadece sanat için büyük bir ilham kaynağı değil, normal yaşamımız içerisinde de inanılmaz bir yeri olan unsur. Hepimiz yemyeşil bir alanda, rengarenk çiçekli tarlalarda, bir nehir kıyısında yaptığımız bir yürüyüşten sonra kendimizi daha iyi ve canlı hissederiz. Ben de taşlarımı boyarken ve boyadıktan sonra onları sunmaya hazırlanırken bu iyi olma halinden, bu canlılıktan çok etkileniyorum. Taşlarımı tek tek satmama rağmen onları sunmak için fotoğraflarken onlarla oynamak, yerlerini değiştirip yepyeni kompozisyonlar oluşturmak çok zevk aldığım bir uğraş. Bu kompozisyonlar tamamen o anda düşünerek oluşturduğum ve  sadece fotoğrafa yönelik olarak hazırlanıyor. Taşlarımı yapıştırarak tablolar oluşturmuyorum. Hem benim, hem de satın alacak kişilerin hayal dünyalarını sınırlandırmak istemiyorum.

(© Sehnaz Bac, I sassi dell'Adriatico, 
Tüm Hakları Saklıdır, izinsiz kopyalanamaz). 
Ü.E.-Taşın formuna göre üzerine boyadığınız desen de o formla müthiş bir uyum içinde. Oval bir taş ise üzerinde bir yaprak resmi, yuvarlak bir taş ise üzerinde çiçek deseni gibi. Renkler de o kadar canlı ki. Simetri, geometri de sizin karakterinizin bir parçası gibi görünüyor. Özel hayatınızda da böylesine renkli ve düzenli birimisiniz?
S.B.-Simetriye önem verdiğim doğru, obsesson derecesinde olmasa da çok asimetrik her şey biraz rahatsız eder beni. Düzenli olmayı seviyorum, benim karakterime uygun olarak düzenli olmanın yaratıcılığı ve üreticiliği arttırdığına inanıyorum. Renkler ise hep enerjimi arttıran, yaşama gücü ve arzusu veren, hele hastalığım aşamasında beni iyileştiren, unsurlar olarak yer alıyor hayatımda. Taşlarım hakkında aldığım yorumların çoğunda da, bu renkleri görmenin insanları ne denli mutlu ettiğini, güne iyi başladıklarını, biraz olsun sıkıntılarını unuttuklarını okuyorum ve bu enerjiyi onlara da yansıtabilmiş olmaktan dolayı çok mutlu oluyorum.

(© Sehnaz Bac, I sassi dell'Adriatico, 
Tüm Hakları Saklıdır, izinsiz kopyalanamaz). 
Ü.E.-Eski çağlardan bu yana taşların enerjisi olduğuna inanılır, hatta günümüzde alternatif tıpta kullanılıyor, taş masajı çok popüler. Siz taşların bu pozitif enerjisinin üzerine, bir de renklerin büyüsünü ekliyorsunuz. Hiç kişisel sergi açtınız mı ya da açmayı düşünüyor musunuz?
S.B.-Taşların, değerli değersiz her birinin kendi enerjisi olduğuna inanıyorum. Özellikle hiç boyamadan, doğal taşlar üzerine mandala desenlerimi çizerken bu enerjiyi, avucumda tutup desenlediğim o taşın bana aktardığı canlılığı ve iç huzurunu hissediyorum. İtalya’da değişik şehirlerde taşlarımın sergileri oldu, Mayıs 2015’te İngiltere’de bir sergi projemiz var.

Ü.E.-Son olarak gelecek ile ilgili planlarınızı öğrenebilir miyiz? Türkiye’den bir sergi teklifi gelse kabul eder misiniz?
S.B.-Lenf kanserini yenip iyileştikten sonra çok fazla gelecek ile ilgili plan yapmadan yaşamayı sevmeye başladım. Böylelikle o anın tadını daha dolu dolu çıkarabiliyorsunuz. Elbette taşlarımla, renklerle yeni ve eski desenlerle dolu yaşantım, başka değişik çalışmalarla, fikirlerle de genişleyerek, güzelleşerek devam edecek. Elbette kendi ülkemde bir sergi açmak beni çok mutlu eder. Size ve okuyan herkese sağlıklı, mutlu ve başarılı 2015 yılı dileklerimi ve sevgilerimi yolluyorum.

DAHA FAZLA BİLGİ İÇİN

(© Sehnaz Bac, I sassi dell'Adriatico, Tüm Hakları Saklıdır, izinsiz kopyalanamaz).

(© Sehnaz Bac, I sassi dell'Adriatico, Tüm Hakları Saklıdır, izinsiz kopyalanamaz). https://www.facebook.com/ISassiDelladriatico

(© Sehnaz Bac, I sassi dell'Adriatico, Tüm Hakları Saklıdır, izinsiz kopyalanamaz). https://www.facebook.com/ISassiDelladriatico

(© Sehnaz Bac, I sassi dell'Adriatico, Tüm Hakları Saklıdır, izinsiz kopyalanamaz). https://www.facebook.com/ISassiDelladriatico

(© Sehnaz Bac, I sassi dell'Adriatico, Tüm Hakları Saklıdır, izinsiz kopyalanamaz). https://www.facebook.com/ISassiDelladriatico

(© Sehnaz Bac, I sassi dell'Adriatico, Tüm Hakları Saklıdır, izinsiz kopyalanamaz). https://www.facebook.com/ISassiDelladriatico