12 Mayıs 2016 Perşembe

YEŞİM AKDENİZ: CLUB DYSTOPIA

Yeşim Akdeniz, 'Adventures in the Anthroppocene' series - Last Dance in Taksim, 2016, oil on canvas, 145 x 170 cm // 'Anthropocene Maceraları' serisinden - Taksim'de Son Dans

Club Dystopia is a fictitious club imagined by the artist populated by re-creations of now demolished buildings typical of the early Republic of Turkey, buildings whose architecture reflected the idealism of the newly founded nation state. Club Dystopia is Yeşim Akdeniz’s second exhibition with Pi Artworks. Exhibition runs between 13 May and 25 June 2016.
She had previously exhibited with foundations such as MAK Museum (Vienna, 2013), Guggenheim Gallery (Los Angeles, 2013) and Stedeljik Museum (Amsterdam, 2004).

Images of deformed, often unpopulated buildings isolated from their original contexts, are central elements within Akdeniz’s recent paintings. Those within her Club Dystopia are public buildings built with the aim of modernizing society in 1930's Turkey, and helping it adopt to a new lifestyle defined as ‘ideal’. Within the club we encounter Taksim Municipality Casino, Çubuk Dam Casino, Ankara Exhibition House, and the factory buildings that used to populate various parts of Istanbul. Those buildings, now demolished or converted to different purposes, reflect the influence of Soviet architecture both in their aesthetic and their symbolic attempt at ‘social engineering’. They are the silent representatives of an in-between interpretation of modernism, and have been the victims of the constant desire to erase the past and imposing the new. A mentality similar to that which led to their construction.


Yeşim Akdeniz, 'Adventures in the Anthropecene' series - Entertainment in Çubuk Dam, 2016, oil on canvas, 120 x 140 cm // 'Anthropocene Maceraları' serisinden - Çubuk Barajı Eğlenceleri
In these paintings, we can see the desire to affect human-life and pass on ideology through architectural objects. In these recent works Akdeniz is inspired by the Object Oriented Ontology* (OOO) doctrine (especially Timothy Morton’s texts) as well as the Anthropocene, which refers to an era the world is believed to have entered characterised by global geological and ecological changes created of human activities. Based on these ideas, Akdeniz points out how nature is reshaped and transformed by the human hand.

The buildings and objects that came together in her interior and outdoor depictions have an aura. In the artist’s compositions, they escape from human control and start their own life cycle and dialogues.

In the work titled 'Adventures in the Anthropocene' series - Last Dance in Taksim, there’s a dancing woman, the only human figure that can be seen in the series. This work recalls Taksim Municipality Casino, which does not exist anymore. At the same time it raises contemporary concerns about the district’s current chaotic situation.

* Object Oriented Ontology: The doctrine defends that human should not be considered to have a privileged position among the non-human objects.

YEŞİM AKDENİZ
Yeşim Akdeniz, b. 1978. Major exhibitions include The Secret Life Of My Coffee Table (solo), Pi Artworks London, UK (2015); Those Opposing and Those Sympathizing (solo), Dirimart, Istanbul, Turkey (2014); Le Peintre de la Modern, Galerie Jochen Hempel, Leipzig, Germany (2013); Wir Drei, Guggenheim Gallery, Los Angeles, USA (2013); Signs Taken in Wonder, Museum für Angewandtekunst, Vienna, Austria (2013); A Dream Within a Dream (solo), PAK Kunstverein, Hamburg, Germany (2011); and Confessions of Dangerous Minds, Saatchi Gallery, London, UK (2011). Major collections holding her work include Deutsche Bank Collection, Germany; De Nederlandsche Bank Collection, Germany; Fries Museum, The Netherlands; and De Ateliers, The Netherlands.

Yeşim Akdeniz: Club Dystopia
Pi Artworks Istanbul
info@piartworks.com
İstiklal Cad. Mısır Apartmanı 163/4 Beyoğlu
13 May - 25 June 2016
Private view: 12 May, Thursday, 18:30 - 20:30
10.00 - 19.00 (Except Sunday)


Yeşim Akdeniz, 'Adventures in the Anthropocene' series - Ankara, 2016, oil on canvas, 80 x 100 cm // 'Anthropocene Maceraları' serisinden - Ankara
YEŞİM AKDENİZ: KULÜP DİSTOPYA
Yeşim Akdeniz 2015 yılında Pi Artworks Londra'da açtığı The Secret Life Of My Coffee Table başlıklı sergisinden sonra, Pi Artworks İstanbul için Kulüp Distopya'yı kurguluyor. Sergi 13 Mayıs - 25 Haziran 2016 tarihleri arasında gezilebilir. Yapıtları daha önce MAK Museum (Viyana, 2013), Guggenheim Gallery (Los Angeles, 2013) ve Stedeljik Musuem (Amsterdam, 2004) gibi kurumlarda sergilenen sanatçı, bu gerçeküstü kulüpte, erken dönem Cumhuriyet mimarisinin ulus devlet kurma ülküsünü yansıtan ancak bugüne ulaşmayan örneklerini, kendi resim dünyasında yeniden yaratıyor.

Deforme edilmiş, orijinal bağlamlarından soyutlanmış mekan görüntülerine Yeşim Akdeniz'in son dönem pratiğinde sıkça rastlanır. Sanatçının gerçeküstü kompozisyonlarına bu kez, 1930'larda modernizmi Türkiye halkının yaşamına sokmak, onlara ideal bir hayat tarzı benimsetmek amacıyla inşa edilen kamusal binalar giriyor. Bu bağlamda Taksim Belediye Gazinosu, Çubuk Gazinosu, Ankara Sergi Evi, İstanbul'un çeşitli yerlerindeki fabrika binaları, Akdeniz'in resim evreninde çeşitli göndermeler ve hikayelerle çıkıyor izleyicinin karşısına. Ya yıkılan ya da dönüştürülerek farklı amaçlar için kullanılan, bazı yönleriyle Sovyet estetiğini yansıtan bu binalar, bir bakıma toplum mühendisliğinin de sembolleri. Arada kalmış bir modernlik anlayışının sessiz temsilcileri olan bu yapılar, kendilerini inşa eden zihniyetin devamında, eskiyi silerek yeniyi dayatma isteğinin kurbanı oldular.

İnsan yapımı unsurların, çevreyi dolduran inorganik objelerin hatta ideolojilerin, insan hayatını yönlendirici gücü Akdeniz'in son dönem çalışmalarında işlediği bir olgu. Son serisinde bu fikri erken dönem Cumhuriyet mimarisiyle ilişkilendiren sanatçı temelde, Object Oriented Ontology* (OOO) öğretisi (özellikle Timothy Morton'un metinleri) ve dünyanın insan etkisiyle girdiği yeni ekolojik dönem Anthropocene'ye** dair teorilerden ilham alıyor. Bunlardan hareketle Akdeniz, insan faktörüyle şekillenen çevrenin dünyayı dönüştürmenin yanı sıra, belleği manipüle etmedeki etkisine de işaret ediyor. Diğer taraftan tüm bu elemanların, binaların, objelerin iç ve dış mekan betimlemelerinde bir araya getirilmesinin yarattığı bir aura var. Akdeniz'in kompozisyonlarında onlar, insan elinden kurtulup kendi yaşam döngülerini ve diyaloglarını başlatıyorlar. Varlığın akıldışı yaklaşımlarını, dünyadaki nesneler arasındaki alışılmadık bağlantı ve dalgaları görünür kılıyorlar.

Bu seride insan figürüne nadir rastlanıyor. Sanatçının 'Anthropocene Maceraları' serisi - Taksim'de Son Dans isimli yapıtında, dans eden bir kadın görünüyor. Bu iş hem bugün artık yerinde olmayan Taksim Belediye Gazinosu'na ve buranın yapıldığı dönemki modernleşme ve yeni bir yaşam tarzını yerleştirme girişimine gönderme yaparken, aynı zamanda semtin bugün yaşanan şiddet eylemleriyle değişen yapısını gündeme getiriyor.

*Object Oriented Ontology: İnsanın, insan dışı objelere göre ayrıcalıklı konumda sayılmaması gerektiğini savunan öğreti.
**Anthropocene: İnsan eylemlerinin yarattığı küresel etkilerle, dünyanın jeolojik yapısı ve ekolojisinin geri dönüşü olmayan bir biçimde  değişmesi sonucunda girildiğine inanılan yeni çağ.

YEŞİM AKDENİZ
Yeşim Akdeniz, d. 1978. Başlıca sergileri arasında The Secret Life Of My Coffee Table (kişisel), Pi Artworks Londra, İngiltere (2015); Muhalifler ve Sempatizanlar (kişisel), Dirimart, İstanbul, Türkiye (2014); Le Peintre de la Modern, Galerie Jochen Hempel, Leipzig, Almanya (2013); Wir Drei, Guggenheim Gallery, Los Angeles, ABD (2013); Signs Taken In Wonder, Museum für Angewandtekunst, Viyana, Avusturya (2013); A Dream Within A Dream (kişisel), PAK Kunstverein, Hamburg, Almanya (2011); ve Confessions Of Dangerous Minds, Saatchi Gallery, Londra, İngiltere (2011) bulunur. Akdeniz'in yapıtları Deutsche Bank (Almanya), Nederlandsche Bank (Almanya), Fries Museum (Hollanda) ve De Atelier (Hollanda) gibi kurumsal koleksiyonlara dahil edilmiştir.

Yeşim Akdeniz: Kulüp Distopya
Pi Artworks İstanbul
info@piartworks.com
İstiklal Cad. Mısır Apartmanı 163/4 Beyoğlu
13 Mayıs - 25 Haziran 2016
Ön gösterim: 12 Mayıs Perşembe, 18:30 - 20:30
10.00 - 19.00 (Pazar günleri hariç)

ESRA CARUS: “HİÇ KİMSENİN SUÇU; KÖTÜLÜĞÜN SIRADANLIĞI”

Esra Carus, Romeo & Juliet, 2016, Kağıt kesme, kolaj //
 Cardboard cutting, collage, 75 x 192 x 4 cm.
Esra Carus’un, 11 Haziran 2016’ tarihine kadar Kuad Galeri’de devam eden kişisel sergisi kağıt, karton ve porselenden 3 boyutlu ve desen yapıtlarıyla Shakespeare’in 400. Yılı (23 Nisan 1616) kutlamalarına bir katkı sunuyor ve Shakespeare’in evrenselleşmiş anlatı altyapısını kullanarak, güncel siyasal, toplumsal, kültürel gelişmelere ilişkin metaforlar oluşturuyor.

Shakespeare‘in "Hamlet", "Macbeth", "Othello", "Romeo ve Juliet", "King Lear" oyunlarından karakterler seçerek, bu karakterlerin günümüzdeki anlamları üstüne odaklanan Carus, bu karakterlerin çoklu anlamları ve simgeledikleri kavramları kullanarak ikinci bir göndermeyle Hannah Arendt’in "Kötülüğün Sıradanlığı"na doğru bir yolculuğa çıkarıyor izleyiciyi. Sergide izlenen Kentauros, Satir, Medusa, deniz kızı gibi mitolojik karakterler ve keçi, yılan, karga, baykuş, yarasa, kedi gibi ikilemli hayvanlar insanın yaşadığı zaman ve mekan içinde doğa ve toplumsal sistemler arasındaki ilişkileri anlamak ve sorunları çözebilmek için kullandığı çoklu bir imgelem. Mitoloji Antik çağlardan başlayarak, sanatçıların başvurduğu bir büyük-anlatı kaynağı; Modernizmde ise örneğin Picasso’da, Post-modernizmde de "Yeni Ekspresyonist" akım içinde izlediğimiz türleriyle…


Esra Carus, Hamlet, 2016, Kağıt kesme, kolaj // Cardboard cutting, collage, 160 x 120 x 4 cm.
Mitolojinin 20.yy’daki yorumcusu Roland Barth’a göre Mitolojik anlatılar şifrelerdir ve insanın yaşadığı doğal ve fiziki koşullar konusunda gerçekmiş gibi özellikler ve değerler içerir; oysa bu içerikler insan zihninin ürünüdür ve her dönemin koşullarına göre değişir. Mitolojik öyküler kurgu olduğu için anlatanın görüşlerini, düşüncelerini, öngörülerini yansıtır. Tıpkı bu sergide Esra Carus’un ürettiği figürler ve bu figürler arasında kurguladığı ilişkilerin bize önerdiği yorumlar gibi.

Carus, sergisi dolayısıyla yaptığı açıklamada, içinde yaşadığımız küresel siyasal-ekonomik-kültürel krizlerin, savaşların, terörün ve insan kıyımının yarattığı kötülüğü işaret ediyor: “Kötülük kavramının üzerinde durmamın nedeni, hem duygusal hem fiziksel olarak, insan kaynaklı, küresel bir önlenemez felaket durumunun etkisi altında olduğumuz gerçeğidir” diyor.


Esra Carus, Hiç Kimsenin Suçu // Nobody's Fault, 2016, Kağıt kesme, kolaj //
Cardboard cutting, collage, 83 x 58 x 4 cm.
Sergide yer alan yapıtlar Esra Carus’un ustalıkla kullandığı iki malzemeden oluşuyor: Kağıt ve kağıt etkisi veren porselen. Kağıt sanatsal ifade için birincil bir malzemedir; sanatçılar düşünce ve kavramlarını önce kağıt üstünde oluşturur; Carus bu birincil işlevi daha da öteye taşıyarak kağıdın esnekliğini kullanarak ve kağıt veya karton kesme tekniğiyle üçboyutlu imgeler oluşturuyor. Porselende de kağıdın yarattığı o sade ama etkileyici sonuca incelikle ulaşıyor.

Kuad Gallery
Süleyman Seba Caddesi No: 52 Akaretler
34357 Beşiktaş Istanbul
+90 212 227 00 08
www.kuadgallery.com
info@kuadgallery.com
Facebook Etkinlik Sayfası:

YOUNG GULFREGION PHOTOGRAPHERS EMBARK ON CREATIVE JOURNEY ACROSS TURKEY

Tyma Hazem, “New Age Cargo”.
Art Jameel and The Crossway Foundation are pleased to announce the start of the Jameel Journey to Turkey, the latest in a series of collaborative initiatives to give young artists from the Gulf region the opportunity to work and travel across international borders. On May 12, 2016, six young photographers from Saudi Arabia, UAE, Kuwait and Bahrain embark on an elevenday trip to Turkey, during which they will meet and collaborate with local photographers and arts initiatives in Istanbul, Cappadocia and Ankara. The six participants are the previous winners of Art Jameel Photography Award.

Conceptual artist and photographer Orhan Cem Çetin will give the participants a private lecture and join a review of their individual portfolios. Çetin has been an important and innovative figure in photography from Turkey since the late 1980s, and today lectures at Bahçeşehir University and Galata Academy of Photography, alongside his practice as an artist and critic. In Istanbul, the six photographers will visit the studio of Ali Taptık, one of the most exciting figures in the current generation of Turkish artistphotographers, with a long list of international group and solo exhibitions, publications and residencies to his name.


Marwan Haredy, “Valid Deconstruction”.
They will also hear talks from prominent photographers, artists and curators such as Sevim Sancaktar, Zeynep Beler, Beril Gür, Özge Ersoy and Bikem Ekberzade at cultural institutions including Istanbul Modern and Collector Space. Istanbul’s picturesque Princes’ Islands will provide the backdrop for a day of exploration and photography with members of Geniş Açı Project Office (GAPO). The young photographers will then travel to Cappadocia, where the unique volcanic landscape will provide ample inspiration, not least during a sunrise hot air balloon trip and visits to the famous Göreme Open Air Museum and Rose Valley.

The Journey ends in Ankara, where the group will take part in a special threeday publication workshop at Ka Atölyesi, a venue dedicated to helping photographers develop their practice. As well as documenting their time in Turkey, the publication they produce will explore this year’s theme of “Migration ”. Throughout the Jameel Journey To Turkey, participants will be guided by the visual artist Merve Ünsal, this year’s Project Mentor. She said: “We are interpreting migration both as a mode of being for the contemporary citizen of the world and as a politically and socially charged condition that defines the MENAT region. Through this theme, we are going to look at the post Ottoman heritage of Turkey as new identities were forged over the course of the 20th century and consider how these identities continue to evolve today. While the artist lectures will focus on the theme through looking at specific bodies of work that deal with migration, walks through the cities will be guided by this theme in mind, looking at new and old neighbourhoods through shifting urban dynamics."

Imogen Ware, Managing Director of the Crossway Foundation, said: “Exploring a new place with new peers can be a very formative experience, both personally and professionally. We hope that bringing together likeminded practitioners in this unique context will have a genuine impact on the participants' photographic practice. “Migration” is a topic of urgent and unprecedented importance for the world, and for Turkey in particular, but it can also be applied on a personal level to each of our participants who have a broad range of nationalities and backgrounds; a mix that will no doubt contribute to the group's interpretation of this theme. "


Mohammed Shibli.
The six participants were selected from a 15personshortlist of promising young photographers who applied to the Art Jameel Photography Award. They are: Akram Al Almoudi, 31, Saudi Arabia; Marwan Haredy, 20, UAE; Mohammed Shibli, 25, Saudi Arabia; Rawan Alhusaini, 26, Bahrain; Farah Salem , 24, Kuwait; and Tyma Hezam, 20, Saudi Arabia.

Fady Jameel, President of Community Jameel International, said: “Artists who were part of our previous Journeys to Brazil, Japan, Spain, Saudi Arabia and the UK have gone on to not
only exhibit their work and contribute to important publications, but launch their own businesses and initiatives. I’m excited to see how this trip will unlock the potential of this
year’s participants .”

Follow the hashtag #JOURNEYTOTURKEY2016 for updates.

ART JAMEEL
Art Jameel, one of Community Jameel’s Initiatives, fosters and promotes contemporary art and creative entrepreneurship across the MENAT region. In partnership with arts organizations worldwide, Art Jameel is developing two arts centres and cultural exchange programmes to encourage networking and knowledge sharing.
Art Jameel is the founding partner of Edge of Arabia, The Crossway Foundation, Jeddah Art Week, and The Archive. In partnership with the Victoria and Albert Museum in London, it awards the biannual Jameel Prize for contemporary art and design inspired by Islamic traditions. Additional projects include: Art Jameel Photography Award; Jeddah Sculpture Museum, a public park established in collaboration with Jeddah Municipality; Jameel Arts Education at schools; the House of Traditional Arts in Jeddah and the Art Jameel Programme for Traditional Arts and Crafts in Fustat, Cairo, both developed in partnership with the Prince’s School of Traditional Arts in London.
 Community Jameel was established in 2003 to promote positive social change, and has been undertaking this through the establishment of longterm partnerships with international
institutions, and the creation of initiatives in the fields of Job Creation, Global Poverty Alleviation, Arts & Culture, Education & Training, Health & Social, and Food & Water Security. More information on Community Jameel’s considerable set of initiatives can be
found online at www.cjameel.org


Rawan Al Husaini.
ART JAMEEL PHOTOGRAPHY AWARD
Art Jameel, one of Community Jameel’s Initiatives, fosters and promotes contemporary art.
The Art Jameel Photography Award (AJPA) i s one of Art Jameel’s initiatives. AJPA’s mission is to discover emerging talents, develop their skills and exhibit exceptional photographs. Furthermore, it promotes the art of photography and the achievements of the finest photographers to a diverse audience. www.ajpa.artjameel.org

CROSSWAY FOUNDATION
The Crossway Foundation is a UKbased charitable foundation delivering arts and education initiatives for young people in the Middle East and the UK. The Foundation focuses on delivering international creative journeys for young people, as well as running a public programme that is free and open to all. The Crossway Foundation has been delivering lifechanging journeys since 2007, working with young artists in Egypt, Jordan, Kuwait, Lebanon, Oman, Saudi Arabia, Qatar, United Arab Emirates, Pakistan and Malaysia. www.crosswayfoundation.org

FURTHER INFO
www.artjameel.aljci.org | www.ajpa.artjameel.org | www.crosswayfoundation.org
Facebook: Art_Jameel | Crossway Foundation
Instagram: @ Art_Jameel | @CrosswayUK

Twitter: @ Art_Jameel | @CrosswayUK #JOURNEYTOTURKEY2016 | #AJPA



Farah Salem.
KÖRFEZ ÜLKELERİNDEN GENÇ FOTOĞRAFÇILAR TÜRKİYE’YE YOLCULUĞA ÇIKIYOR
Art Jameel ve Crossway Foundation, ortak projeleri olan ve Körfez Bölgesi’nden genç fotoğrafçılara uluslararası platformda çalışma ve seyahat etme şansı tanıyan “Türkiye’ye Yolculuk” (Jameel Journey to Turkey) programını sunuyor. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Bahreyn’den katılacak olan 6 genç fotoğrafçı; 12 Mayıs 2016 tarihinde başlayacak ve 11 gün boyunca sürecek Türkiye seyahatlerinde, İstanbul, Kapadokya ve Ankara’yı ziyaret ederek ve bu şehirlerdeki yerel fotoğrafçılar ve sanat kuruluşlarıyla ortak çalışmalar gerçekleştirecek. Programa dahil olan fotoğrafçılar, aynı zamanda Art Jameel Fotoğraf Ödülü’nün sahipleri.

Fotoğrafçılar, İstanbul ziyaretleri sırasında kavramsal sanatçı ve fotoğrafçı Orhan Cem Çetin tarafından, kendileri için özel olarak düzenlenen bir konferansa katılacak ve sanatçının yönlendirmeleri doğrultusunda kişisel portfolyolarını sunma şansını elde edecekler. 1980’lerin sonlarından itibaren fotoğraf alanında Türkiye’nin öncü isimlerinden biri olan Çetin, sanatçı ve eleştirmen kimliğinin yanı sıra, Bahçeşehir Üniversitesi ve Galata Fotoğraf Akademisi’nde eğitim veriyor. Fotoğrafçılar, İstanbul’da birçok uluslararası karma ve kişisel sergi ve yayınlarının yanı sıra, sanatçı programlarında yer almış olan, günümüzün önemli sanatçı ve fotoğrafçılarından Ali Taptık’ın stüdyosunu da ziyaret edecekler.

Bununla birlikte, Sevim Sancaktar, Zeynep Beler, Beril Gür, Özge Ersoy ve Bikem Ekberzade gibi önemli fotoğrafçı, sanatçı ve küratörler tarafından, İstanbul Modern ve Collectorspace bünyesinde gerçekleştirilen konuşmalara katılma fırsatını yakalayacaklar. Genç fotoğrafçılar, ayrıca İstanbul Prenses Adaları’nda, Geniş Açı Proje Ofisi (GAPO) katılımıyla günübirlik fotoğraf ve keşif turuna çıkacaklar. İstanbul’un ardından Kapadokya’da devam edecek olan program dahilinde genç fotoğrafçılar, özellikle gün doğumunda balonla gerçekleştirilecekleri tur, Göreme Açık Hava Müzesi ve Gül Vadisi’ne yapacakları geziler sayesinde bölgenin benzersiz manzarasından ilham alma fırsatını yakalayacaklar. Yolculuğun son durağı olan Ankara’da, fotoğrafçıların pratiklerini geliştirmelerine katkı sağlamayı amaçlayan Ka Atölyesi’nde, üç günlük bir basım atölyesine katılacaklar. Bu süreçte fotoğrafçılar, Türkiye’deki yolculuklarını belgelemenin yanı sıra, bu seneki programın teması olan “Göç” konusunu işleyen bir yayın hazırlayacaklar.


Akram Al-Amoudi.
Katılımcılara, Türkiye’de oldukları süre boyunca, Proje Danışmanlığı rolü ile sanatçı Merve Ünsal rehberlik edecek. Ünsal, programın teması hakkında yorumda bulundu: “Göç konusunu hem günümüz dünya vatandaşları için bir var olma şekli, hem de MENAT  (Ortadoğu, Kuzey Afrika, Türkiye) bölgesini tanımlamak için kullanılan politik ve sosyal bir durum olarak algılıyoruz. Bu tema aracılığıyla, Türkiye’nin Osmanlı sonrası dönemine ait mirasını, 20. yüzyıl süresince yeni kimliklerin ortaya çıkma süreçleri ve bunların günümüzde hala nasıl şekillendikleri göz önünde bulundurarak araştıracağız. Sanatçı konuşmaları göç temasını farklı yönleriyle ele alan işlere yoğunlaşırken, şehirlerde gerçekleştireceğimiz yürüyüşler de eski ve yeni mahalleleri bu tema çerçevesinde ve değişen kent dinamikleri ışığında inceleyecek.”

Crossway Foundation Yönetici Direktörü Imogen Ware programla ilgili olarak “Aynı işi yapan yeni tanıştığın insanlarla birlikte, yeni yerler keşfetmek hem kişisel hem profesyonel anlamda fark yaratan bir tecrübe olabilir. Umarız, benzer bakış açılarına sahip kişileri bu özgün ortamda bir araya getirerek, tüm katılımcıların fotoğraf pratiklerine olumlu katkı sağlayabiliriz: Türkiye’de gerçekleşecek program süresince - altı fotoğrafçı yerel sanatçılar, sanat kuruluşları ve fotoğraf kolektifleri ile birlikte çalışarak “göç” temasını tartışacak. Bu konu, dünyada ve özellikle Türkiye’de acil olarak ele alınması gereken son derece önemli bir başlık olmakla beraber, birden fazla ülkeye mensup olup farklı yerlerde yaşamış olan katılımcıların kendi kişisel deneyimlerini de kapsayacak nitelikte; bu da katılımcıların konu hakkındaki görüşlerini şüphesiz etkileyecektir” şeklinde konuştu.

6 katılımcı, Art Jamel Fotoğraf Ödülü’ne başvuran, 15 umut vadeden genç fotoğrafçının oluşturduğu bir aday listesi arasından seçildi. Türkiye’ye Yolculuk programına katılmaya hak kazanan isimler şu şekilde: Akram Al Almoudi, 31, Suudi Arabistan, Marwan Haredy, 20, Birleşik Arap Emirlikleri, Rawan Alhusaini, 26, Bahreyn, Mohammed Shibli, 25, Suudi Arabistan, Farah Salem, Kuveyt, ve Tyma Hezam, 20, Suudi Arabistan. Jameel Uluslararası Komite Başkanı Fady Jameel, program hakkında açıklamada bulundu: “Geçtiğimiz yıllarda da Brezilya, Japonya, İspanya, Suudi Arabistan ve İngiltere’de gerçekleştirilen programlara katılmış olan sanatçılar seyahatlerinin ardından kendi sergilerini düzenlemenin ve önemli yayınlarda yer almanın yanı sıra kendi işlerini ve insiyatiflerini de kurdular. Bu yılki gezinin, katılımcılara potansiyellerini keşfetmeleri için ne yönde öncülük edeceğini görmek için sabırsızlanıyorum.”

Gelişmeler için #JOURNEYTOTURKEY2016 hashtag’ini takip edebilirsiniz.

ART JAMEEL
Community Jameel’in inisiyatiflerinden biri olan Art Jameel, MENAT (Ortadoğu, Kuzey Afrika, Türkiye) bölgesinde güncel sanatı ve yaratıcı girişimciliği desteklemeyi amaçlıyor. Dünya çapında farklı sanat organizasyonlarıyla iş birliği içinde çalışan Art Jameel, bilgi paylaşımı ve gerekli bağlantıların kurulmasını teşvik etmek için sanat merkezleri ve kültürel değişim programları üzerinde çalışıyor.
Art Jameel, Edge of Arabia, The Crossway Foundation, Jeddah Art Week ve The Archive’ın kurucu ortağı. Art Jameel, Londra’daki Victoria and Albert Museum ile işbirliği içinde, iki yılda bir gerçekleştirdiği Jameel Ödülü ile İslam geleneklerinden esinlenerek üretilen güncel sanat ve tasarım işlerini ödüllendiriyor. Buna ek olarak gerçekleştirdikleri projeler arasında: Art Jameel Fotoğraf Ödülleri; Cidde Heykel Müzesi; Cidde Belediyesi ile ortak olarak kurdukları halka açık bir park; okullarda verilen Jameel Sanat Eğitimi; Cidde’de Geleneksel Sanatlar Evi ve Londra’da Prince’s School of Traditional Arts ile ortaklaşa sürdürülen Fustat ve Kahire’de (Mısır) gerçekleştirilen Art Jameel Geleneksel Sanat ve Zanaatlar Programı yer alıyor. Community Jameel, 2003 yılında toplumsal gelişime olumlu katkı sağlamak amacıyla kuruldu ve bu doğrultuda uluslararası kurumlarla gerçekleştirdiği uzun vadeli ortaklıklar ve İş İstihdamı, Küresel Yoksullukla Mücadele, Kültür ve Sanat, Eğitim ve Öğretme, Sağlık ve Sosyal Konular ve Yiyecek ve Su Güvenliği üzerine kurduğu inisiyatifler ile çalışmalarına devam ediyor. Community Jameel’in geniş inisiyatif yelpazesi hakkında daha fazla bilgiye www.cjameel.org adresinden ulaşabilirsiniz.

ART JAMEEL FOTOĞRAF ÖDÜLÜ
Art Jameel Fotoğraf Ödülü (AJPA) bir Art Jameel inisiyatifidir. AJPA’nın görevi, yeni ortaya çıkan yetenekleri keşfetmek, onların becerilerini geliştirmek ve benzersiz fotoğraflar ortaya koymaktır. Bununla birlikte, bu ödül fotoğraf sanatının tanıtılmasını ve iyi fotoğrafçıların başarılarının çeşitli mecralarda görünürlüğünün artmasını amaçlıyor. www.ajpa.artjameel.org

CROSSWAY.FOUNDATION
İngiltere bazlı The Crossway Foundation, İngiltere ve Orta Doğu’daki gençler için sanat ve eğitim alanlarında farklı inisiyatifler geliştiren bir vakıf. Kurum, gençler için yaratıcı uluslararası seyahatler düzenlememenin yanı sıra halkın katılımına açık, ücretsiz kamu programını sürdürmek üzerine çalışıyor. The Crossway Foundation, 2007 yılından beri hayat değiştiren seyahatler gerçekleştirmeye ve Mısır, Kuveyt, Lübnan, Umman, Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Pakistan ve Malezya’dan sanatçılarla çalışmaya devam ediyor. www.crossway-foundation.org

BİLGİ İÇİN
www.artjameel.aljci.org | www.ajpa.artjameel.org | www.crossway-foundation.org
Facebook: Art_Jameel | Crossway Foundation
Instagram: @Art_Jameel | @CrosswayUK
Twitter: @Art_Jameel | @CrosswayUK #JOURNEYTOTURKEY2016 | #AJPA

5 Mayıs 2016 Perşembe

“BURADAN NEREYE?”


İstanbul Bilgi Üniversitesi, santralistanbul Enerji Müzesi 6-21 Mayıs tarihleri arasında altı sanatçı kolektifinin katıldığı “Buradan Nereye?” başlıklı etkinliğe ev sahipliği yapıyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi Sanat ve Kültür Yönetimi Programı, Derya Yücel koordinatörlüğündeki ART 311-312 kapsamında gerçekleşecek olan “Buradan Nereye?” İstanbul, Ankara ve Mardin’den katılan sanatçı inisiyatiflerinin üretimleri dışında, performanslar, atölye çalışmaları ve söyleşileri de içeren bir etkinlik olarak, santralistanbul Enerji Müzesi’nde 6 Mayıs’ta başlıyor.
Ha Za Vu Zu’nun 6 Mayıs’ta gerçekleştireceği performansıyla başlayacak olan proje, kolektif ifadelerin paylaşılması, sanat, hayat, gündelik ve güncel konular üzerine anlam arayışı, hafıza kaydı gibi konular etrafında Halı Atölyesi (Gülçin Aksoy), Ha Za Vu Zu, Pelesiyer, Videoist, Yaygara ve Yoğunluk’un katılımıyla gerçekleşecek.

Halı Atölyesi, “90’lardan Beri HALI’dayız” başlığı ile bir kurum içerisinde açık alan olma özelliğini vurgulamaktadır. Kimi zaman ortak eylemler, kimi zaman da kişisel işler sunularak ortak öğrenim-üretim mekanı olmaya dair süreç paylaşılacaktır.

Ha Za Vu Zu’nun açılı performanslarının yanı sıra sergide bir videosu gösterimde olacak. 'Git! Kayan bir yıldız yakala!' adlı projelerinden bir kesit; ‘Transformatör’.

Zaman Dışı Dokumalar | Mardin’de ziyaret edilebilir bir sanat belleği olarak yönünü belirleyen Videoist, çağdaş sanat ortamının büyük metropollerde odaklanan piyasa odaklı merkezi zaman ve mekan anlayışının dışında bilgi odaklı bir zaman ve mekan algısı kurgulamaya çalışmaktadır. Enerji Müzesi olarak tanımlanan santralistanbul’da "Buradan Nereye?" başlığı altında yer alacak "Zaman Dışı Dokumalar" seçkisi bir izleğin ve sürecin yol haritasını ve örüntüsünü bu süreçte Videoist Mardin’de yer almış video sanatı örnekleri ile vermeye çalışmaktadır.   


Seçkide yer alan sanatçılar ve yapıtları:
Melih Apa-Heykelin Varlığı, Emre Aşılıoğlu-İsimsiz, Fikret Atay-Paris Köyü, Mehmet Ali Boran-Sınırın Önünde, Canan Budak-Medet, Remzi Sever-Kestirme, Mehmet Çimen-Alt Üst, Barış Seyitvan-Geri Dönüş, Uğur Orhan-Kusurlu Geçiş, Şefik Özcan-Persona. Aynı zamanda Videoist’in kutucuları Ferhat Satıcı ve Hülya Özdemir’in ortak bir çalışması da mekanda görülebilecek.

BİLGİ İÇİN:
Adres - Kazım Karabekir Cad. No: 2, Eyüp/Istanbul
İstanbul Bilgi Üniversitesi santralistanbul Kampüsü'ne çeşitli noktalardan ücretsiz ulaşım sağlanmaktadır.
Facebook: /ART311312   

http://www.facebook.com/istanbulbilgiuniversitesi

KİLİS SCHOOL PROJECT SUPPORT EXHIBITION

Elvan Alpay, “Biophilia Series - Untitled”, 2014, mixed media on canvas, 110x130 cm.
Contemporary Istanbul and Aralık Foundation, with the endorsement of Turkey’s Ministry of National Education, have collaborated in an arts initiative to support a school project for Kilis’ and Syrian children in Turkey. Organized to raise funds for the project, an extensive exhibition will host 59 leading contemporary artists. It takes place from 12–13 May at the Sofa Hotel in Istanbul. All funds from sales of the exhibited works will go towards the financial support of the project.

Currently, the 24,000 Syrian refugees who reside in Kilis were forced to leave their countries due to civil war and most of them are under 18. There are existing projects in the region that provide for their physical and social needs, but limited physical space and opportunities for school buildings in the area pose a considerable hindrance to the children’s ability to obtain an extensive and quality education. The school planned to be built in the region will have 18 classes and is scheduled to be completed in time for the start of the 2016–2017 semester. The main idea behind the development is to inspire a socially responsible project guided by art and its unifying power.


Rabia Güreli and co-founder of Aralık Foundation Elif Dürüst with contributing artists.
List of contributing artists: Ahmet Doğu İpek, Ahmet Elhan, Ahmet Güneştekin, Alev Ermiş Mavitan, Ali Bilge Akkaya, Ali Elmacı, Ali İbrahim Öcal, Ali Kotan, Ani Çelik Arevyan, Aras Seddigh, Ardan Özmenoğlu, Ayşegül Süter, Azade Köker, Bahadır Baruter, Bihrat Mavitan, Burcu Perçin, Burçak Bingöl, Burçin Başar, Cenk Akaltun, Candaş Şişman, Cenk Akaltun, Ebru Uygun, Ekrem Yalçındağ, Ela Cindoruk, Elvan Alpay, Emin Mete Erdoğan, Erkut Terliksiz, Erol Eskici, Guido Casaretto, Gülay Semercioğlu, Günnur Özsoy, Hale Tenger, İrfan Önürmen, İsmail Acar, Joana Kohen, Kemal Seyhan, Leyla Gediz, Melek Mazıcı, Meltem Işık, Mike Berg, Mithat Şen, Murat Germen, Murat Morova, Murat Palta, Murathan Özbek, Nazan Pak, Nejat Satı, Nermin Er, Nihat Kemankaşlı, Seçkin Pirim, Serdar Arat, Serkan Adın, Seda Hepsev, Şükran Moral, Tan Mavitan, Yağız Özgen, Yılmaz Aysan.


Gülay Semercioğlu, “Green Apple”.

About Contemporary Istanbul
Considered the leading international art fair in Turkey, Contemporary Istanbul brings both local and international focus to the dynamic art scene in Turkey's vibrant metropolis every year. A creative hub of activity throughout history, Istanbul is incredibly unique and completely different to any other major world capital. For the past 10 years, Contemporary Istanbul has provided a platform to showcase local work alongside international art. It has become synonymous with delivering artistic excellence and diversity as international and regional interest in the art fair continues to grow. Contemporary Istanbul prides itself on bringing together top galleries, artists and collectors, not only from Turkey, the Caucasus, the Black Sea and the Middle East, but also from Europe, America and Asia, providing a truly international forum for art lovers to explore the riches of the world’s art.

FURTHER INFO

http://contemporaryistanbul.com/tr/projeler/kilis-projesi.htm


Murat Germen, “Vibration of Resistance”, 2013.
KİLİS OKUL PROJESİ DESTEK SERGİSİ
12 - 13 Mayıs 2016

Contemporary Istanbul ve Aralık Derneği tarafından Milli Eğitim Bakanlığı desteği ile 2016-2017 eğitim yılının başında hayata geçirilmesi planlanan ilkokul projesine finansman sağlamak için düzenlenen destek sergisi 12-13 Mayıs'ta The Sofa Hotel'de gerçekleştirilecek. Kilisli ve Suriyeli çocukların eğitim süreçlerini sağlıklı bir şekilde sürdürebilmelerini amaçlayan projeye maddi destek sağlaması hedeflenen sergi kapsamında çağdaş sanat alanında öne çıkan 59 sanatçının eserleri sergilenecek.


Bahadır Baruter, “Untitled-xxvii”.
Eserlerin satışından elde edilecek gelirin tamamının okul binasının yapımına destek olması amacıyla kullanılacağı sergide yer alan sanatçılar: Ahmet Doğu İpek, Ahmet Elhan, Ahmet Güneştekin, Alev Ermiş Mavitan, Ali Bilge Akkaya, Ali Elmacı, Ali İbrahim Öcal, Ali Kotan, Ani Çelik Arevyan, Aras Seddigh, Ardan Özmenoğlu, Ayşe Gül Süter, Azade Köker, Bahadır Baruter, Bihrat Mavitan, Burcu Perçin, Burçak Bingöl, Burçin Başar, Buğra Erol, Candaş Şişman, Cenk Akaltun, Ebru Uygun, Ekrem Yalçındağ, Ela Cindoruk, Elvan Alpay, Emin Mete Erdoğan, Erkut Terliksiz, Erol Eskici, Guido Casaretto, Gül Kozacıoğlu, Gülay Semercioğlu, Günnur Özsoy, Hale Tenger, İrfan Önürmen, İsmail Acar, Joana Kohen, Kemal Seyhan, Leyla Gediz, Melek Mazıcı, Meltem Işık, Mike Berg, Mithat Şen, Murat Germen, Murat Morova, Murat Palta, Murathan Özbek, Mustafa Horasan, Nazan Pak, Nejat Satı, Nermin Er, Nihat Kemankaşlı, Seçkin Pirim, Serdar Arat, Serkan Adın, Seda Hepsev, Şükran Moral, Tan Mavitan, Yağız Özgen, Yılmaz Aysan, Yusuf Sevinçli.

Sergi 11:00 - 19:00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.

Eser satışıyla ilgili daha fazla bilgi almak için:
Yasemin Keskintepe | Contemporary Istanbul
yasemin@ci.com.tr
T. +90 212 244 71 71 / 140

28 Nisan 2016 Perşembe

PROF. DR. HALİL AKDENİZ: “BEN TÜRK SANATINDAN ÇIKTIM”


Demokratik ülkelerde kimse kimsenin nasıl bir koleksiyon oluşturacağına karışamaz ve herhangi  bir müdahale ve yaptırımda da bulunamaz. En azından demokratik ve gelişmiş olarak kabul ettiğimiz ülkelerde bu kurumların işleyişi biçimi böyledir. Bir koleksiyonerin koleksiyonunu yabancı sanatçılar üzerine mi yoksa kendi ülkesinin sanatı üzerine yapılacağı konusunda herhangi bir yaptırım olamaz. Buna koleksiyonerler kendi özgür iradeleri ile karar verirler. Bunun dünyada tartışılmayacak örnekleri vardır. Örneğin, yakından bildiğim Köln’de Ludwig müzesinin sahibi Peter Ludwig, koleksiyonunu ağırlıklı olarak döneminin Amerikan Pop Sanatı üzerine yapmıştır. – Peter Ludwig, aynı zamanda koleksiyonerlik ve müzecilik konusunda dünyanın beş büyükleri ile ilgili yapılan bir araştırmada 1980’lerde en büyük beş koleksiyonerleri arasında yer alan dev bir koleksiyonerdir. Ve elindeki zengin koleksiyonu ile de Almanya’da olduğu kadar Almanya’nın dışında da değişik ülkelerde 9 müze açmıştır. Benim de Almanya’da Büyükelçilik Kültür Müşavirliği görevine başlar başlamaz ilk işim ve projem kendisiyle kontakt kurarak, Türkiye’de de bir çağdaş sanat müzesi açtırmaktı. Fakat görüşmelerimiz sırasında vefat etti ve projem yarım kaldı. Daha sonra da varisleri artık yurtdışında müze açma konusuna sıcak bakmadılar ve proje gerçekleşemedi. -  Almanya’nın ikinci büyük koleksiyoneri büyük inşaat sektörü sahibi Hans Grothe’dir. Grothe, Peter Ludwig’in aksine koleksiyonunu 1945 sonrası Alman sanatı ve sanatçıları üzerine oluşturmuştur. Ve Almanya’daki bir çok çağdaş sanat müzesinin sergi salonları, onun müzelere koleksiyonundan ödünç verdiği eserlerle dolup taşmaktadır.  Birbirine zıt yaklaşım içinde olan bu iki dev koleksiyonerin tavırları üzerine, ne Almanya’da bulunduğum öğrencilik yıllarımda, ne de daha sonraki görevli olduğum dönemlerde; onların niye yabancı sanatçılar ya da Alman sanatçıları üzerine koleksiyon yaptıkları konusunda herhangi bir tartışma yaşandığına tanık olmadım. Ülkemizde de DEMSA, Bozlu Art Project ve Koç Holding Sanat Koleksiyonu gibi farklı yaklaşımları ve perspektifleri olan zengin sanat koleksiyonları mevcuttur. Ve bu üç koleksiyonun da İstanbul’da kapsamlı birer müze kurma girişimleri olduğunu biliyoruz. Hatta geçtiğimiz günlerde Bozlu Art Project’in Şişli’deki tarihi Mongery binasında ağırlıklı olarak çağdaş Türk sanatından oluşan bir Sanat Müzesi açıldı. Yakında açılacak diğer iki koleksiyonun müze hazırlık çalışmalarının da devam ettiğini biliyoruz. Bütün bunlar ülkemizin kültür ve sanat ortamının zenginleşmesine, kültürel değerlerimize, sanatımıza ve sanatçılarımıza değerli destek ve saygı değer katkıları olacağı kanaatindeyim.


Ancak konu günümüzün polemik konusu olan her şeyin para odaklı kendi ülkesinin sanatını ve sanatçılarını küçümser bir tavırda ortaya çıkınca üzerinde durulması gereken çok nazik bir durum ortaya çıkmaktadır. Ülkelerin bugün uluslararası arenada kendi sanatçıları ve sanatları ile yarıştığı bir dünyada, kendi değerlerine, sanatına ve sanatçılarına sahip çıkma değer bilinci açısından üzerinde önemle durulması gereken bir konudur.  Kültür ve sanat, bugün ekonomilerin, ticaretin ve politikanın da lokomotifi haline gelmiştir. Ülkeler ekonomilerinin ve ticaretlerinin hatta politikalarının önünü, sahip oldukları kültürel değerleri ve çağdaş sanat eserleri prestiji ile açmaya çalışmaktadırlar. Kültür ve sanatla bütünleşmeyen parasal zenginlikler artık pek bir işe yaramamakta; merhum Sakıp Sabancı’nın deyimiyle “Bugün uluslararası camiada para herkeste var hatta bizden daha fazlasıyla, paranızın yanında eğer kültür sanat zenginliğine sahipseniz o camiada adam hesabına alınıyorsunuz”. Bu da kanımca herhalde söylemeye çalıştığımız şeyleri çok iyi özetliyor. Daha da özele inildiğinde bunun yolunun kendi sanatınızın ve sanatçılarınızın değerini küçümsemekten değil,  onların değerini yükseltmekten ve onlara destek vermekten geçtiğidir.

Söylemek istediklerimi dünyanın değişik ülkelerindeki gözlemlerim ve bizzat tanık olduğum bazı örneklerle özetleyip bitirmek istiyorum. Sanırım 1997 ya da 1998 yılı Avrupa’da gene bir ekonomik kriz dönemiydi;  Prof. Konrad Klapheck’i Akademideki atölyesinde ziyaretim sırasında bana:  “Ekonomik kriz Avrupa’nın ve Almanya’nın sanat ortamını çok etkiledi, piyasada yaprak kıpırdamıyor, sen Türkiye’den yeni döndün durum Türkiye’de nasıl diye sormuştu. Ben de Türkiye’nin o zamanlar henüz tam olarak sanat piyasası çarkı içinde olmadığından, alış verişlerin gene eski usul geleneksel ilişkiler bağlamında sürdüğünü,  sanatçının, amatör de olsa -  sosyal çevredeki konumu ve ilişkileri iyi ise açılışlarında sokaklara kadar taşan çiçek buketleriyle dolduğu, eserlerinin nerdeyse tamamına yakınının kırmızıyla etiketlenerek satılabildiği, bunu yanında profesyonel bir sanatçının hatta çok iyi bir sanatçı da olsa, sergisinin satışsız kapanabildiği gibi biraz bizim sanat ortamımızın durumundan söz ederken dedi ki; “geçenlerde Almanya’da yaşayan bir Japon sanatçı Düsseldorf’ta bir sergi açtı ve krize rağmen sergide 19 eseri satıldı” dedi. Ben de kendimi tutamayarak Herr Profesör hani yaprak kıpırdamıyor demiştiniz” dedim. Hemen akasından ama satın alanların hepsi Japon iş adamlarıydı dedi. Bu örnek, sanırım bizdeki bugüne ilişkin kendi kültür ve sanatına sahip çıkma bilinci açısından söylemek istediklerimizi fazlasıyla ifade ediyor. 


Ben de Almanya’daki görevim sırasında Almanya’da yaşayan genç Türk sanatçıları ilgili bir dizi sanat etkinlikleri, sergiler düzenledim. Davetliler arasında hep Almanya’da yaşayan Türk İş adamlarımızı da davet ettim. Ama maalesef ellerinize sağlığın ötesinde bir satış desteğinin olduğu görülmedi. Bizden farklı olarak yine Uzak Doğu ülkesi olan Güney Kore’de gözlemlediğim diğer başka örnekler de var. Örneğin Başkent Seul’da kendi ülkelerinin insanlarının görebilmeleri, onların eğitim ve kültürel düzeylerine katkıda bulunmak üzere dünyanın başka ülkelerinden sergiler organize edip getirerek kendi halklarına sunmalarının yanı sıra yabancı ülkelerde yaşayan Koreli sanatçılara da çok geniş çaplı kataloglu sergiler düzenleyerek her türlü maddi ve manevi destek verdiklerini gözlemledim. Örneğin Seul’de çok büyük bir mekanda New York’ta yaşayan Koreli Sanatçılar sergisine rastladım, organizasyonu, tanıtımı ve kataloğu vb. her şeyiyle muhteşem bir sergiydi.  Yine aynı ülkede şahit olduğum bir başka örnek ise yine Seul’da bir Üniversiteyi ziyaretim sırasında Güzel Sanatlar Fakültelerinin mezuniyet sergileri vardı. Sergilerin bir öğrenci sergisi olmanın çok ötesinde profesyonel hazırlanmış bir sergi ve sergileme niteliği vardı. Buraya kadar yine de her şey güzel ve normal de beni şaşırtan şey, her yeni mezun olan sanatçı adayı, mezuniyetinin bitiminde açtığı ilk kişisel sergisinde eserlerinin tamamı ya da tamamına yakını satılıyormuş. Bunlar henüz piyasaya yeni atılan sanatçılar, hiçbir tanınmışlıkları yok, nasıl oluyor da eserleri satın alınıp- satılabiliyor diye sorduğumda aldığım yanıt; onların henüz meslek hayatlarının başlangıcında hem maddi hem de mesleki moral bakımından desteklenmesi gerektiği, Kore sanatının gelişmesi açısından buna ihtiyaç olduğu şeklindeydi. İki defa da Kore’de uluslararası Gwangju Bienali’nin açılışına davet edildim. Başka benzer özelliklerde olaylara orada da şahit oldum. Yine Japonya’da Tokyo’da da benzer olaylara, kendi ülkelerinin sanatına ve sanatçılarına destek bilinciyle yapılan organizasyonları oralarda da gözlemledim. Herhalde Batı’dan ve Uzakdoğu’dan verdiğim bu birkaç örnek bile bize bazı şeyleri yeterince açıklıyor diye düşünüyorum. Son olarak da şunu söyleyerek sözlerimi bitirmek istiyorum; tüm bu anlattıklarımın hepsi aslında  kendi kültür ve sanat değerlerine sahip çıkma bilinciyle ilgilidir. Her şey paraya ve kazanca odaklı düşünülemez ya da düşünülmemesi gerekir –böyle düşünenler için söylüyorum-  Parasını bu ülkeden kazanan iş adamlarımızın, koleksiyonerlerimizin, bu ülkenin sanatına sanatçısına, insanlarının eğitim, kültür ve sanatsal düzeylerinin gelişimine katkıda bulunma gibi sorumlulukları vardır, diye düşünüyorum.    

26 Nisan 2016 Salı

COURT AND COSMOS: THE GREAT AGE OF THE SELJUQS EXHIBITION AT NEW YORK METROPOLITAN MUSEUM OF ART

Bowl with Epigraphic Band and Signs of the Zodiac, Iran, Kashan, early 13th century, Stonepaste; glazed in opaque white, luster-painted,  H. 4-1/2 in. (11.3 cm); Diam. 7-1/4 in. (18.5 cm),  The Ashmolean Museum, Oxford.  Presented by Sir, Alan Barlow, 1956. (EA1956.58),  Image: ©Ashmolean Museum, University of Oxford.

One of the most productive periods in the history of the region from Iran to Anatolia (in modern Turkey) corresponds to the rule of the Seljuqs and their immediate successors, from 1038 to 1307. The Seljuqs were a Turkic dynasty of Central Asian nomadic origin that established a vast, but relatively short-lived, empire in West Asia (present-day Turkmenistan, Iran, Iraq, Syria, and Turkey). Under Seljuq rule, the exchange and synthesis of diverse traditions —including Turkmen, Perso-Arabo-Islamic, Byzantine, Armenian, Crusader, and other Christian cultures— accompanied economic prosperity, advances in science and
technology, and a great flowering of culture within the realm. Opening April 27 and runs till July 26 at New York’s Metropolitan Museum of Art, the landmark international loan exhibition Court and Cosmos: The Great Age of the Seljuqs features spectacular works of art created in the 11th through 13th century from Turkmenistan to the Mediterranean. The exhibition is made possible by the NoRuz at The Met Fund and the Iranian-American Community.


Robe, Iran, 11th–12th century, 
Silk; weft-faced compound twill, 
L. 48-7/8 in. (124 cm), 
The Sarikhani Collection (I.TXT.1021).

Approximately 270 objects—including ceramics, glass, stucco, works on paper, woodwork, textiles, and metalwork—from American, European, and Middle Eastern public and private collections are shown. Many of the institutions have never lent works from their collections before. Among the highlights are a dozen important loans from Turkmenistan—the exhibition marks the first time that Turkmenistan as an independent country has permitted an extended loan of a group of historical objects to a museum in the United States.

Under the Great Seljuqs of Iran, the middle class prospered, spurring arts patronage, technological advancements, and a market for luxury goods. In contrast, in Anatolia, Syria, and the Jazira (northwestern Iraq, northeastern Syria, and southeastern Turkey)—which were controlled by the Seljuq successor dynasties (Rum Seljuqs, Artuqids, and Zangids)—art was produced under royal patronage, and Islamic iconography was introduced to a predominantly Christian area. Furthermore, a number of artists had immigrated to the region from Iran in response to the Mongol conquest in 1220. Because patrons, consumers, and artists came from diverse cultural, religious, and artistic backgrounds, distinctive arts were produced and flourished in the western parts of the Seljuq realm.

Exhibition Overview
Arranged thematically, the exhibition opens with a display of artifacts that name the Seljuq sultans and members of the ruling elite. In Central Asia and Iran, inscriptions appeared on coins and architecture. Stucco reliefs representing royal guards, amirs, and courtiers serve to evoke the courts of the Great Seljuq rulers whose names did not appear on objects. In Anatolia, Syria, and the Jazira, names of Seljuq successor rulers and images appeared on a range of objects. Here, the famous 12th-century cloisonné dish bearing the name of Rukn al-Dawla Dawud, a leader of the Artuqids, is featured.


Plate of Rukn al-Dawla Dawud, Anatolia or Caucasus, first half of the 12th century (1114–44), Copper; gilded, cloisonné and champlevé enamel, H. 2 in. (5.1 cm); Diam. 10-5/8 in. (27 cm), Tiroler Landesmuseum Ferdinandeum, Innsbruck (K 1036), Image: © Tiroler Landesmuseen.
In the second section, the courtly environment and activities associated with the sultans and their courtiers appear on stucco reliefs, ceramics, metalwork, and other media. While depictions of the Seljuq elite on these works were not intended as actual portraits, the distinctive Central Asian facial type was a standard of beauty under Seljuq rule. The earliest extant manuscript of the Shahnama (Book of Kings) -the Persian national epic- created in Anatolia in 1217 is a highlight of this section. Additionally, the remarkable Blacas ewer, with its myriad details of life connected to the court, is prominently exhibited. The three centuries under Seljuq rule were also a period of inventions; and the many advances in science, medicine, and technology were reflected in the manuscripts, scientific instruments, and medical implements of the time. Pages from the early 13thcentury illustrated manuscript The Book of Knowledge of Ingenious Mechanical Devices feature some of the fanciful inventions of the Muslim polymath and creative genius Ibn al-Razzaz al-Jazari, whose inventions ranged from clocks and water wheels to automata (robots). Also noteworthy is an early Islamic astrolabe. (Among the many things that could be determined by means of this complex navigational instrument was the direction of Mecca, and hence the direction of prayer.) Also on view is an intricate pharmacy box with separate compartments for musk, camphor, and other ingredients typical of the medieval pharmacopoeia.

Seljuq art abounds with depictions of real, mythological, and hybrid animals on objects large and small. Animal combat was a favorite theme in Iranian art. The double-headed eagle was adopted as the standard of the Seljuq successor states in Anatolia and the Jazira. Harpies (composite creatures having the body of a bird and the face of a human) and sphinxes (beasts with the body of a lion, face of a human, and occasionally the wings of a bird) appear frequently. The exquisite Vaso Vescovali —a lidded bowl engraved and inlaid with silver and decorated with complex astrological imagery— features eight personifications of planets on the lid along with the 12 signs of the zodiac and their associated planets on the base, within a profusion of other ornamentation.


"Design for the Automata of the Slave Girl, Serving a Glass of Wine”, folio from a Kitab fi ma'rifat al-hiyal al-handasiyya (Book of the Knowledge of Ingenious Mechanical Devices) by al-Jazari Author: Badi al-Zaman ibn al-Razzaz al-Jazari, (1136–1206), Scribe and artist: Farrukh b. 'Abd al-Latif al-Katib al-Yaquti al-Mawlawi, Syria or Iraq, dated A.H. 715/A.D. 1315, Ink, opaque watercolor, and gold on paper, 12-1/4 x 8-1/2 in. (31 x 21.5 cm), The al-Sabah Collection, Dar al-Athar al-lslamiyyah, Kuwait (LNS 17 MS).

The Seljuqs actively promoted Sunni Islam throughout their territory, building madrasas and mosques, and sponsoring the production of Qur’ans and other religious texts. A number of rare and beautifully ornamented examples of the book arts from the time of the Seljuqs are on view. In Syria, the Jazira, and Anatolia —where the majority of the local population, including some of the ruling elite, was Christian— artifacts bearing Christian iconography continued to be made. And a ritual vessel from Georgia, with a Hebrew inscription, attests to the presence of Jewish populations as well. The same artists often served various religious communities. Hence, the styles and artistic traditions of one group merged with those of another.

The sixth and final section of the exhibition focuses on the funerary arts. A variety of tomb markers, cenotaphs, funerary furniture, and patterned textiles discovered in Seljuq tombs are shown. In a proper Muslim burial, the deceased is wrapped in two or three sheets of plain white cloth; the presence of expensive textiles in a funerary context indicates that popular customs and official practice differed significantly.


Astrolabe, Muhammad b. Abi-l-Qasim b. Bakran al-Najjar al-Isfahani al-Salihani, Iran, Isfahan, dated A.H. 496/A.D. 1102–03, Brass, 7-1/4 in. (18.3 cm); Diam. 4-3/4 in. (12.2 cm), Museo Galileo: Institute and Museum of the History of, Science, Florence (1105), Image: Museo Galileo, Florence. Photograph by Franca, Principe.
The exhibition is organized by Sheila R. Canby, the Patti Cadby Birch Curator in Charge, Department of Islamic Art; Deniz Beyazit, Assistant Curator; and Martina Rugiadi, Assistant Curator. Exhibition design is by Katharina Weistroffer, Exhibition Designer; graphics are by Mortimer Lebigre, Graphic Designer; and lighting is by Clint Ross Coller and Richard Lichte, Lighting Design Managers, all of The Met’s Design Department. Video production is by Christopher Noey, General Manager of Creative Production, and media installation is by Paul Caro, Senior Manager of Media Production and Technology Services, in The Met’s Digital Department.

A lavishly illustrated catalogue appropriate for scholars and general readers alike accompanies the exhibition. Published by The Metropolitan Museum of Art and distributed by Yale University Press, the book is available in The Met Store (hardcover,
$65). The catalogue is made possible by The Andrew W. Mellon Foundation, the Doris Duke
Fund for Publications, and the Marshall and Marilyn R. Wolf Foundation. An audio tour, part of The Met’s Audio Guide program, is available for rental ($7, $6 for Members, $5 for children under 12). The Audio Guide is supported by Bloomberg Philanthropies.
Education programs include Drop-In Drawing on April 15; a Family Afternoon on July 10; exhibition tours on May 11, May 31, June 15, June 25, July 8, and July 13; an Interdisciplinary Gallery Conversation on May 26; and a scholarly symposium on June 9–11. A two-part Sunday at The Met on May 15 will focus on science and art. Sheila Canby will moderate a discussion with Silke Ackermann, Director of the Museum of the History of Science at the University of Oxford, about astronomy and astrolabes, and Peter J. Lu, Research Associate in Applied Physics at the John A. Paulson School of Engineering and Applied Sciences, Harvard University, on applications of complex Islamic geometric patterns to physics, respectively. A performance of Feathers of Fire, a cinematic shadow play adaptation of a tale from the Shahnama by artist Hamid Rahmanian, will follow. These programs are free with Met admission.


Container in the Form of a Camel Carrying a Jar, Iran, probably Kashan, late 12th–early 13th century, Stonepaste; glazed in opaque white, luster-painted, H. 15-1/2 in. (39.5 cm); Depth 9-3/4 in. (24.9 cm), Nasser D. Khalili Collection of Islamic Art, London (POT 857), Image: Nour Foundation. Courtesy of the Khalili Family Trust.

A two-part Drawing Marathon on May 6–7 will be led by Peter Hristoff. Taking place in The Met’s galleries, the workshop will involve live models, props, and costumes ($140, advance
registration required; fee includes two-day Met admission and materials).

Peter Hristoff, a Met Artist-in-Residence through June 2016, has worked with Museum staff to develop public programs relevant to the exhibition. These include drawing sessions for various audiences, gallery conversations, and a collaboration between The Met’s high school interns and weavers in Turkey. Hristoff is a practicing artist and member of the faculty at New York’s School of Visual Arts. The residency is one of a series of programs that celebrate the vibrancy, diversity, and beauty of contemporary Islamic culture within the context of The Met’s collection. The symposium is made possible by Roshan Cultural Heritage Institute and the Soudavar Memorial Foundation. The Sunday at The Met program is made possible by the Doris Duke Foundation for Islamic Art. Feathers of Fire is made possible by Roshan Cultural Heritage Institute and The Mossavar-Rahmani Fund for Iranian Art. The Peter Hristoff Artist Residency and related programs are made possible by the Doris
Duke Foundation for Islamic Art. A projection of photographs of Seljuq architecture and landscapes by Henri Stierlin will be visible throughout the exhibition. Historical views of the domes of the Great Mosque at Isfahan—a UNESCO World Heritage Site—will be projected on the ceiling of one area.

FOR MORE INFO:
www.metmuseum.org

Facebook, Instagram, and Twitter via the hashtag #CourtandCosmos.


Mosaic-tile Panel with Inscription, Attributed to Muhammad al-Tusi, Anatolia, Konya, Karatay Madrasa, A.H. 649–51/A.D., 1251–53, Mosaic of polychrome-glazed cut tiles on stonepaste body, set into gypsum, 12-3/8 in x 66-1/8 in. (31.5 x 168 cm), The al-Sabah Collection, Dar al-Athar al-lslamiyyah, Kuwait (LNS 234 C).
SELÇUKLULARIN MUHTEŞEM ÇAĞI SERGİSİ NEW YORK METROPOLITAN MÜZESİ’NDE
İran'dan Anadolu'ya (Modern Türkiye'de) uzanan bölge tarihinin en verimli dönemlerinden biri, Selçuklular ve onlardan sonra yönetime geçen haleflerinin yaşadığı 1038-1307 yılları arasına denk gelir. Orta Asya göçebe kökenli bir Türk hanedanlığı olan Selçuklular, Batı Asya'da (günümüzde Türkmenistan, İran, Irak, Suriye ve Türkiye) geniş, ama nispeten kısa ömürlü bir imparatorluk kurmuşlardır. Selçuklu egemenliği altında, ticaret ve ekonomik refah eşliğinde çeşitli geleneklerin sentezi -Bizans Türkmen, Fars-Arap-İslam, Ermeni, Haçlı ve diğer Hıristiyan kültürleri de dahil olmak üzere- bilim ve teknolojideki gelişmeler ve ülke içinde büyük bir kültür çeşitliliği izlenir.

27 Nisan’da New York Metropolitan Müzesi’nde açılan ve 24 Temmuz 2016 tarihine kadar devam edecek olan  “Saltanat ve Düzen: Selçukluların Muhteşem Çağı” isimli sergide, Türkmenistan’dan Akdeniz’e kadar birçok uluslararası müzeden ödünç alınan, 11.-13. Yüzyıl arasına tarihlenen göz kamaştırıcı eserler görülebilir. Met Fonu NoRuz ve Iran-Amerikan Topluluğu’nun desteği ile düzenlenen serginin küratörleri arasında Met Müzesi’nde çalışan Bir Türk bayan olan Deniz Beyazıt da bulunuyor. Serginin düzenleme komitesinde Met Müzesi İslam Sanatı Bölümü Başkanı Sheila R. Canby, asistan küratör Deniz Beyazıt ve asistan küratör Martina Rugiadi yer alıyor.

Amerika, Avrupa ve Orta Doğu’daki kurum ve kişisel koleksiyonlardan seçilen –seramik, cam, sıva, kağıt, ahşap, tekstil ve maden işleri olmak üzere- yaklaşık 270 eser sergide yer alıyor. Sergide daha önce koleksiyonlarından hiçbir sergiye eser vermeyen kurumlardan da sanat eserleri ödünç alınmış. Özellikle Türkmenistan’dan bu sergi için özel olarak gönderilen eserler çok önemli. Bu sergiyi önemli kılan noktalardan biri de bağımsız bir ülke olarak Türkmenistan’ın ilk kez Amerika’daki bir sergiye tarihi eserler ödünç vermesi.


Qur'an, Copied by Muhammad b. Ahmad al-Jabali al-[...], Illuminated by 'Abd al-Rahman b. Muhammad al-Sufi, Iran or Iraq, ca. 1200, Ink, colors, and gold on paper, 15-3/8 x 13 in. (39 x 33 cm), Trustees of the Chester Beatty Library (Is. 1439), Image: ©The Trustees of the Chester Beatty Library, Dublin.
İran Büyük Selçukluları yönetiminde, orta sınıfın refah düzeyi yükseldi, sanat patronluğu, teknolojik gelişmeler ve lüks mallar pazarı teşvik edildi. Buna karşılık, Anadolu, Suriye ve Jazira (Kuzeybatı Irak, Kuzeydoğu Suriye ve Güneydoğu Türkiye) – Selçuklu sonrası hanedanları (Rum Selçukluları, Artuklular ve Zengiler) tarafından kontrol edilir- sanat saray himayesinde üretildi ve İslam ikonografisi ağırlıklı olarak Hıristiyan bölgelere tanıtıldı. Ayrıca, sanatçıların bir kısmı, 1220 yılındaki Moğol fethinden kaçarak İran'dan bölgeye göç etti. Patronlar, tüketiciler ve sanatçılar farklı kültür, din ve sanat kökeninden geldiği için, Selçuklu’nun batı bölgelerinde ayırt edici sanatlar üretildi ve gelişti.

Sergi tematik olarak düzenlenmiş ve altı bölümden oluşuyor. Sergi, Selçuklu padişahları ve yönetimde görev alan seçkin kişileri temsil eden eserlerle başlıyor. İkinci bölümde, saray çevresi ve sultanlar ve onların saray ile ilgili faaliyetlerini gösteren sıva kabartmalar, seramik, metal ve diğer malzemelerden üretilmiş eserler görülebilir. Serginin altıncı ve son bölümde ise mezar sanatları üzerinde duruluyor.

DETAYLI BİLGİ:
www.metmuseum.org
Facebook, Instagram, and Twitter via the hashtag #CourtandCosmos.