ATATÜRK İÇİN ERTUĞRUL YATI’NIN DEKORASYONU
1903’te, Sultan II. Abdülhamit tarafından İngiltere tezgahlarına ısmarlanan bu yata, Osmanlı Hanedanı’nın kurucusu Osman Gazi’nin babası Ertuğrul Bey’in adı verilir. Ertuğrul, Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda, yurda gelişinin 15. yılında kadrodan çıkartılarak bir kenara bağlandıysa da 1924’te, Cumhuriyet’in 2. yılında Cumhurbaşkanlığı Yatı olarak yeniden ele alınır. İstanbul’dan Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak üzere, 1919’da Samsun’a gitmek üzere ayrılan Mustafa Kemal Atatürk, İstanbul’a ancak sekiz yıl sonra 1 Temmuz 1927 günü Ertuğrul yatının güvertesinde geri döner. Atatürk Ankara’dan trenle İzmit’e gelir, orada Ertuğrul’a biner. Atatürk bu ziyaretinde İstanbul’da üç ay kalır. İstanbul’da kaldığı süre içinde Moda Deniz Kulübü’nü ziyaret eder. Deniz şenliklerini ve yarışları seyretmek için Ertuğrul yatı ile Moda Koyu’na gider. İlerleyen yıllar içinde, Ertuğrul, Cumhurbaşkanlık devlet yatı olarak, ülkemizi ziyaret eden yabancı hükümdar ile devlet başkanlarının ağırlanmasında ev sahipliği yapmayı sürdürür.
Zehra Müfit Saner de tahminen 1927 yılında Atatürk için Ertuğrul yatının tüm dekorasyonunu yapar. Hayatta en çok gurur duyduğu çalışmalarından biridir. Melih Başar ile söyleşisinde şu önemli cümleyi de görüyoruz. “Hayatta sizi en çok heyecanlandıran nedir” sorusuna şu cevabı verir Zehra Müfit Saner: “Memleketimi üstün ve güzel görmek”.
ZEHRA MÜFİT SANER’İN ESERLERİ
1-ÇOCUKLUK VE GENÇLİK YILLARINDA YAPTIĞI MAKETLER
a-Çankaya’da bağda yaptığı “Bahçe” maketi, nerede olduğu bilinmiyor.
b-Kız Öğretmen Okulu’nda yaptığı “Köy” maketi, bir Bakanlığa hediye edilmiş ve eğer hala duruyorsa, bir bakanlık veya genel müdürlükte vitrin içinde olabilir.
2-YAĞLIBOYA VE KARAKALEM RESİM ÇALIŞMALARI
a-Celile Hanım’ın boya kalemi ile Portresi: İzmir’de torunu Tahir Kenan Egene’de bulunuyor.
b-Enterior-Natürmort (Oda-Divan-Ud): Mübeccel Hanım’dan kızı Niyal Hanıma geçmiş, Niyal Hanım’ın vefatından sonra yok olmuş.
c-Ahmet Müfit Saner’in Portresi: Mübeccel Hanım’ın kızı Niyal Hanım’ın emanetinde iken ölümü ile yok olmuş. Komşu Yılmaz Uslu, portrenin kendisine hediye edildiğini söylüyor ancak göstermiyormuş. Diğer çalışmaları, torunu Niyal Hanım’ın ölümünden sonra yakın arkadaşı Gülay Abut tarafından alınmış olabilir.
d-Yanaşma Haver’in yağlıboya Portesi: Zehra Müfit Saner’in kendi evinde asılıymış. Daha sonra oğlu Ferit Saner’den, Ferit Saner’in son eşi ve oğlu Ahmet Müfit Saner’in annesi Beril Işık Hanım’a kaldığı tahmin ediliyor.
e-Yanaşma Şayan’ın yağlıboya Portesi: Mübeccel Hanım’dan Niyal Hanım’a kaldığı tahmin ediliyor.
3-BEBEKLER
1-Esas koleksiyonu bir vitrin içinde Mübeccel Bayramveli’deydi. Onun ölümü ile kızı Niyal Hanım’a geçti. Niyal Hanım kendi ölümünden birkaç yıl önce Melahat Hanım’ın oğlu Ahmet Omayer’e; “Ben o bebekleri sattım” demiş, ancak söylediği satış fiyatı son derece düşük.
2- Zehra Müfit Hanım’a ait bir takım kompozisyonlar bugün Ankara’da Rahmi Koç Müzesi’nde sergilenmektedir. 2009 yılında öğrencisi Nimet Demirbağ Sanlıman tarafından müzede bu eserler fotoğraflanmıştır. Eserler, Müzenin Esnaf Sokağı olarak bilinen vitrininde yer alıyor. Müze’nin verdiği bilgiye göre, 1930’lara tekabül eden kitre bebek sanatının başlangıcını bu vitrinde görmek mümkün. Türkiye’deki ilk kitre bebek sanatçısı Zehra Müfit Saner’dir ve Zehra Müfit Saner 1930’lu yıllarda kitre bebek yapmaya başlamış ve çocuk yaşlardayken Rahmi Bey ve ablası Semahat Hanım da Zehra Hanım’dan ders almışlar. Yer alan tüm figürler Zehra Hanım tarafından yapılmışken aldığı eğitimler neticesinde Rahmi Bey de henüz sekiz yaşındayken kadın figürünü, Semahat Hanım ise köpek figürünü yapmışlar.
3-Zehra Müfit Hoca’nın Mısır Pişiricisi, Kadın Tasvirleri gibi eserleri vardı. Bunların birkaçı (ufak çalışmalar) A. Ferit Saner Bey’in evinde bulunuyordu. Oğlu’na kalmıştır.
4-Ahmet Omayer’de iki adet Zehra Müfit figürü (Nasrettin Hoca ve Hoca) bulunmaktadır.
5-Rıza Omayer’de bir adet Zehra Müfit figürü (Namaz Kılan Nine) bulunmaktadır.
6-Uğur Belger’de bir adet Zehra Müfit (Eşeği ve Yaşlı Adam) figürü bulunmaktadır.
KAYNAKÇA
Uğur Belger’in Arşivi (Zehra Müfit Saner’in ağabeyi Müderriszade Nazım Bey’in torunu).
Nimet Demirbağ Sanlıman (öğrencisi) arşivi ve söyleşileri
Ali Nazım Belger; Uğur Belger; Rıza Omayer; Ahmet Omayer; Osmanlı Edebiyatının Son Divan Şairlerinden Müderriszade Nazım Bey’in (1873-1929) Düzenlenmemiş Divanı 7 Sır Defteri, Kültür Bakanlığı Sertifika No: 16613, Tibyan Yayıncılık, İzmir Şubat 2011, (ISBN: 978-9944-172-59-2)
Melih Başar (Röportaj), Sanatkar Zehra Müfit Saner, Aktüalite Dergisi.
Lütfi Kaleli, Bu Cumhuriyet Kolay Kurulmadı, Cumhuriyet Gazetesi, 4 Kasım 2005.
|
Zehra Müfit Saner bebeği, Oğlu Ahmet Ferit Saner Bey’in evinde bulunuyordu. (Fotoğraf: Nimet Sanlıman arşivi). |
EN SON ÖĞRENCİSİ NİMET DEMİRBAĞ SANLIMAN, HOCASI ZEHRA MÜFİT SANER’İ ANLATIYOR: “Hocam Zehra Müfit Saner, Türkiye’ye özgü el yapımı Belgesel Kitre Bebekçiliğinin yaratıcısıdır. Onun, benim hayatımdaki yeri çok kıymetli ve önemlidir.
1950 yılında bir tanıdığımızın evinde Onun bebeklerini gördüğümde içimde ne olduğunu bilemediğim ama hep aradığım şeyi bulmuş olmanın sevincini yaşadım. Hiç vakit kaybetmeden randevu alıp görüşmek ve beni öğrencisi olarak kabul edip edemeyeceğini öğrenmek üzere Kadıköy Kantarcı Semtindeki evine gittim. O gün yaşadığım heyecanı hiç unutmuyorum. Bahçe içinde, iki katlı güzel bir evde eşiyle yaşıyorlardı.
Daha sonraki haftalarda olduğu gibi, onu kanepesine gömülmüş, ince çerçeveli gözlüğü gözünde, ak saçlı başı yaptığı işin üstüne eğilmiş, çalışırken buldum. Önündeki masanın üzerinde içinde aletlerinin, malzemelerinin, yeni başladığı bebeğin kolları, bacakları ve daha bir sürü teferruatın bulunduğu tezgah dikkatimi çekti. Beni güler yüzle buyur etti. Orada olduğumdan memnuniyet duyduğumu ifade eden sözler söyledikten sonra ‘yanıma otur, dikkatlice seyret, eğer hoşuna giderse haftaya malzemelerini alır, derse başlarsın, inşallah devamlı bir talebe olursun’ dedi. İleriki yıllarda sanırım Hocamın arzusunu yerine getirmiş oldum.
Onun ellerini hayranlıkla seyrederken içimde, yeni mezun olduğum Arnavutköy Amerikan Kız Koleji (Robert Koleji)’nde Amerikalı bir öğretmenimizin açtığı hobi kursunda öğrendiğimiz üç boyutlu insan figürlerini yaparken içimde hissettiğim coşkuyu yaşadım. Orada ne kadar kaldığımı hatırlamıyorum ama ayrılırken ‘Ben bu işi yapabilirim’ diye düşündüğümü çok iyi biliyorum.
Evimiz Cihangir’deydi. Yolda hep, bu kadar yaşlı birinin bu denli ince işi nasıl yapabildiğini şaşkınlıkla düşündüm. Fakat her hafta derse gittiğimde onu daha genç buluyordum, sohbet ettikçe sanatına, bilgisine, tecrübelerine ve yaşadığı hayat mücadelesine hayran kalıyordum.
Çağdaş ve yaratıcı kişiliğiyle etrafına enerji dağıtan hocamın yanından ayrıldığımda bir an evvel eve varıp çalışmaya başlamak için sabırsızlanıyordum. Zaman içinde sanki akran iki arkadaş gibi olmuştuk. Beraber sergilere, konferanslara gidiyorduk.
1955 yılında Spor Sergi Sarayında açılan Uluslararası Bebek Sergisi’ne katıldık. En çok ilgi gören ve beğenilen vitrinler bizimkilerdi. Aynı yılın sonunda Beyoğlu’ndaki Amerikan Haberler Merkezinde açtığım ilk kişisel sergimi gezerken, hocam da benim kadar heyecanlıydı. Bana; ‘Nimet, artık gözüm arkamda kalmayacak. Elimi sana veriyorum, benden sonra bu sanatı sen yaşatacaksın’ dedi.
Yıllardır Türkiye’de ve dünyada sergiler, söyleşiler, dia gösterileri, röportajlar, internet programları yaparak bu misyonu sürdürmekteyim. Ayrıca Halk Evleri Merkezlerinde, Derneklerde, evimde onlarca kişiye ders verdim. Fakat maalesef karşıma ‘devamlı bir talebe’ çıkmadı, üzgünüm.
Birkaç yıl sonra, bir sohbet esnasında Hocam birlikte bir atölye açmayı teklif etti. ‘Benim tecrübem, senin emeğin ile bunu yapabiliriz’ dedi. Fakat ben, ne iş ne de ticaret konusunda hiç bilgim ve deneyimim olmadığı için cesaret edemedim. Ama bu teklif, yıllar içinde bana cesaret gücü vermiş olacak ki 1960 yılında İstiklal Caddesi’ndeki Elif Bebek Atölyesini açtım. Zehra Müfit Saner 1956 yılında aramızdan ayrılmıştı. O yoktu ama ben onun dileğini yerine getirmiş olmaktan çok mutluydum.
Hobi olarak başladığım bu uğraşın bana bunca geniş ve renkli ufuklar açacağını ve bir bakıma hayatımı yönlendireceğini hiç düşünmemiştim. Hocam Zehra Müfit Saner’in benim hayatımdaki yeri çok kıymetli ve önemli demekte haklıyım değil mi?”
Ummuhan Hanım merhabalar, yazınızı ilgiyle okudum. Zehra Müfid Saner eşim Ahmed Müfid Saner'in babaannesi.Bizim de Doruk Saner isminde bir oğlumuz var. Ferid Saner'in torunu oluyor. Sevgi ve selamlarımla, Burcu Akar Saner
YanıtlaSil