bir ömürlük misafir sergi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bir ömürlük misafir sergi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Nisan 2022 Salı

HASAN BASRİ İNAN “BİR ÖMÜRLÜK MİSAFİR” SERGİSİYLE İZMİR’DE

Hasan Basri İnan, "Bir Ömürlük Misafir'', 2021, tuval üzerine yağlıboya ve akrilik, Çap: 110 cm.


Ressam Hasan Basri İnan’ın kişisel sergisi Karaca Kültür Merkezi’nde açılıyor. Genç ressamın, “Bir Ömürlük Misafir” adını verdiği kişisel sergisi Karaca Kültür Merkezi’nde 13 Nisan - 30 Nisan tarihleri arasında görülebilir.

Röportaj: Ümmühan Kazanç

 

Hasan Basri İnan, "Bir Ömürlük Misafir'', 2021, tuval üzerine yağlıboya ve akrilik, Çap: 150 cm.


Sevgili Hasan Basri İnan, kişisel sergin ile İzmirli sanatseverlerle buluşuyorsun. Heyecanlı olmalısın. Tebrik ederiz. “Bir Ömürlük Misafir” adını verdiğin serginde izleyiciler nasıl bir sergi izleyecek? Serginin konseptini senden dinleyebilir miyiz?

Her serginin ayrı bir heyecanı olduğu gibi, bu serginin de heyecanı bir başka tabii ki, çünkü İzmir’deki ilk kişisel sergim. Yeni bir konseptle sanatseverlerin karşısına çıkıyorum. Önceki resimlerime aşina olan insanlar ufakta olsa konseptteki değişikliğin farkına varacaklardır. Bunu şundan dolayı söylüyorum. İki sene önce Ankara Soyut Galerisi’ndeki “Derviş” temalı kişisel sergim sanatseverler tarafından büyük ilgi görmüştü. Bu sergide de aynı heyecanı yaşamak istiyorum. Sergide yer alan on altı eser, yaklaşık 1,5 yıl gibi uzun bir sürede tamamlandı. “Bir Ömürlük Misafir” ismini kullanmamdaki asıl sebeplerden birisi de evinizin duvarına asacağınız bir eser, size ve ailenize bir ömür misafir olacak. Belki daha sonraki yıllarda sizdeki eser, bir başka ailenin misafiri olacak. Bu süre belki uzun, belki kısa… Ama o hep misafir olarak ağırlanacak. Türk Kültürünün önemli bir özelliği ise, misafirperver olmasıdır. Gelen misafir en iyi şekilde ağırlanır, el üstünde tutulur… Bunun gibi daha pek çok özellik sayılabilir. Serginin ismi de buradan gelmektedir.

Sergide kimi zaman hüzünlü bir kız çocuğu, kimi zaman masum bir portre, kimi zaman ise elinde tuttuğu kedinin vermiş olduğu bir tebessümle bakan çocuk ile karşı karşıya kalacaksınız. Zaman zaman Anadolu’dan bir çoban portresi, belki fotoğraf çekilmekten rahatsız olmuş, tahta bir atın üzerindeki çocuk portresi… Belki bir film sahnesi aklınıza gelecek… Birkaç adım sonra içinizi büyük değerlerin yanında hissetme mutluluğu saracaktır. Bunlar, Yunus Emre, Âşık Veysel ve Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk portrelerdir.

           

Hasan Basri İnan, "Bir Ömürlük Misafir'', 2022, tuval üzerine yağlıboya ve akrilik, 150x110 cm.

Portre çalışmalarında topluma mal olmuş ancak hakkında görsel verinin bulunmadığı kişiliklere bir anlamda suret inşa ediyorsun. Bu bağlamda portre tekniğin hakkında bilgi alabilir miyiz? Portreler siyah beyaz ama arka plan renkli.

Sergide, eser - izleyici bir bütün haline gelecek. Eser içerisinde yer alan imgeler, bir zamanlar yaşanmış ve yaşantı kesitlerinden anlık görüntü alınarak resmedilmiştir. İmgenin her parçası, kendi içinde bir içeriği taşımayı amaçlamıştır. Yapıtın içerisinde yer alan imge, izleyici ile göz göze gelmesi ve izleyiciyi uzun bir yolculuğa sürüklemesi, bu yolculukta izleyicinin belleğindeki bazı anıları kısa süreliğine hatırlanmasını sağlayacaktır. Bu çekilen bir fotoğraf ya da bir nakkaş duyarlılığında işlenen arka plan…

Bu portreler üzerinde açığa çıkan eskiye olan yakınlık, siyah-beyaz fotoğrafların yağlıboyaya geçişinin ön zeminini hazırlamaktadır. Portre’nin, “Fotoğrafik Görüntü” temsili üzerinden hazırlanan ve onları geleneksel çini ve kilim motifleriyle destekleyen yeni anlam arayışlarını da beraberinde getirmektedir. Fotoğrafik görüntünün içinde yer alan imge, onu yansıtan zaman algısını anlaşılabilecek bir biçimde somutlanmıştır. Resmedilen figürün siyah-beyaz olması, geçmiş zamanlardan bir felsefeyi uzak zamanlardaki köklerinden günümüze taşırken, kimi zaman resimlenen anonim portreler, kimi zaman aşina olduğumuzu sandığımız bir dervişin, kimi zamansa saraylı bir hanımefendinin tasviri olarak betimlenmektedir. Eserlerde arka planın renkli oluşu ise, dönemin insanının ne zorluklar çekerek o kökboyaları ile yaptığı yünden ilmiklenmiş ipleri görmezden gelemezdim. Onu dokuyan ellerin emeği ve gözlerin nuru ilk günkü renkleri ile ruhumuzu bütün güzellikleriyle demlemektedir.


Hasan Basri İnan, "Bir Ömürlük Misafir'', 2022, tuval üzerine yağlıboya ve akrilik, 150x110 cm.


Üzerinde çalışacağın portreleri nasıl seçiyorsun? Belli kriterlerin var mı?

Portreleri seçmek resim yapmaktan daha zor desem inanır mısınız? Beni her zaman ön tasarım/taslak/eskiz aşaması zorlamıştır. Çünkü bununla ilgi çok fazla fotoğraf arşivlerine ve koleksiyon fotoğraflarına bakıyorum. Dikkati mi çeken bir portre gördüğüm zaman ona uzun uzun bakıyorum. O fotoğraf ile bir bağ kurmaya çalışıyorum. Bazen saatlerce o fotoğrafı elime alıp ona bakıyorum. Bu süre içerisinde yapacağım resim ile fotoğraf arasında bir iletişim kuramazsam, fotoğrafı kaldırıyorum. Bu süreç bazen bir haftayı bulabiliyor.

Portreleri seçerken en çok kişinin ifadesi, duruşu, yanında bulundurduğu nesnesi, dönemin kıyafetleri ve döneme ait arka plan, kriterlere uyduğu zaman resmin alt yapı sürecini biraz daha hızlandırmış oluyor. Taşlar yerine oturduğunda işim biraz daha hafiflemiş ve keyifli bir sürecin başlangıcına ilk adımı atmış oluyorum. Şunu da atlamamak lazım, bazen seçtiğim portre bütün kriterleri eksiksiz tamamlasa da, plastik anlamda beni tatmin etmiyorsa o portreye bir takım imgeler ekliyorum. Bu bazen üzerindeki takılar olabiliyor, bazen kıyafetin tasarımını değiştiriyorum. Kendimce yorumlamalarda bulunuyorum. Fotoğraf belirleme kriteri bu şekilde gerçekleşiyor.

 

Hasan Basri İnan, "Bir Ömürlük Misafir'', 2022, tuval üzerine yağlıboya ve akrilik, 150x110 cm.


Foto-gerçekçi bir tarzda çalışıyorsun. Foto-gerçekçi resim senin için ne anlam ifade ediyor?

Foto-gerçekçi resimler oldum olası hem dikkatimi çekmişti. Özellikle oryantalist resimlere büyük hayranlık duyuyorum. O dönemde yaşamayı ve o dönemin etkilerini resimlerimde görmeyi çok isterdim. İlerleyen süreçlerde bununla ilgi çok derin fikirlerin yer alacağı bambaşka bir konsept ile sanatseverlerin karşısına çıkacağım. Şimdilik bu kadar tüyo verebilirim. Özellikle günümüzde foto-gerçekçi resimler yapan genç sanatçı arkadaşlarım var. Onları da hayranlıkla takip ediyorum. Bu süreç gerçekten de sabır gerektiriyor. Çünkü üzerinde çalışmaya başladığımız zaman onu bitirmek için değil de onu plastik anlamda en güzel hale getirmek için çabalarız. Şu da bir gerçek, foto-gerçekçi resimlerin ne kadar çok hayranı varsa o kadar çokta sevmeyeni var. Bu bence zevk meselesi. Kimi insan soyut resim severken, kimi de gerçekçi resimlerden hoşlanır. İzleyici, ona yakın olan, onunla bağ kuran eseri izler.

Foto-gerçekçi resimlere ilk, “acaba yapabilir miyim?” diyerek başladım. Çok fazla sanatçı paleti inceledim. Kullandıkları renkleri, fırçaların numaralarını, kıl boyutu, tuval bezinin dokusu gibi önemli detayları inceledim. Deneyip gördükten sonra kendimi bu şekilde geliştirdim. İlk etapta zor gibi gelse de o işi sevdikten sonra zorluk ortadan kalkıyor ve üretim süreci bu şekilde ilerliyor.

Aslında lisans ve yüksek lisans eğitimini seramik üzerine yaptın. Resme geçiş nasıl oldu, yoksa derinlerde bir yerde hep resim aşkı mı vardı?

Geçenlerde ilkokul birinci sınıf defterimi karıştırırken şuna denk geldim; Resim yap, Resim yap ve yine Resim yap… Bunu sayfalarca yazdığımı fark ettim. Demek ki bilinçaltımda bu şekilde yer edindi. İlkokul dönemimde babamın bana yaptığı resimler hep güzel gelirdi. Ondan kaynaklı bende resim yapmaya başladım. İlkokul ve ortaokulda yaptığım resimler öğretmenlerim tarafından hep sınıf panosuna ya da okulun panosuna asılırdı. Böyle olunca ben daha çok resim yapmaya başladım ve resim yaptıkça da mutlu oluyordum. Ortaokuldayken sınıf öğretmenimiz bizlere, “ileride hangi mesleği yapmak istiyorsunuz” konulu bir kompozisyon yazmamızı istemişti. Ben oraya iki şey yazmıştım. İlki futbolcu olmak, ikincisi ressam olmaktı… Dokuz yıl amatör olarak bazı kulüplerde futbol oynadım. Daha sonra futbolu bırakıp resme yöneldim. Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü’nü kazandım. Bu sırada yolum Ahmet Yeşil ile kesişti. Bu benim dönüm noktam oldu diyebilirim. Ahmet Yeşil’in benim üzerimde tarif edilemeyecek kadar emeği vardır. Desteğini benden hiç esirgememiştir… Ne kadar resim bölümüne geçmeyi istesemde sürekli önüme engeller çıkıyordu. Buda beni daha çok hırslandırmıştı. Üniversitede seramik eğitimi alırken diğer yandan evimin odasında resim yarışmalarına hazırlanıyordum. Katıldığım ilk resim yarışmasında Ahmet hocamın bana verdiği tuvale resim yapmıştım ve o resimle de ödül almıştım. Bunun bendeki yeri çok özeldir. Hala o resmi saklarım. Ne kadar satın almak isteyen kişiler olduysa, kimseye veremedim. Bazı şeylerin manevi değeri, maddi değerden daha ağırdır. Bir sonraki yıl yine bir resim yarışmasına katılmıştım. Yine tuvalimi Ahmet hocam vermişti. Ve yine ondan da ödül almıştım. O resimde hala bende duruyor. Keşke her insanın hayatına böyle derinden dokunan ve o kişiyi özel hissettiren birisi olsa diyorum. Ahmet Yeşil ile beraber yurtiçi-yurtdışı sergilere, sempozyumlara gidiyoruz. Bizleri oradaki sanat ortamıyla tanıştırıyor. Şunu çok rahat bir şekilde söyleyebilirim ki, bana göre Ahmet Yeşil kendi döneminin en büyük sanatçısıdır! Ben de böyle bir ustanın yanında yer aldığımdan dolayı çok onur duyuyorum.

 

Hasan Basri İnan, "Aşık Veysel'', 2021, tuval üzerine yağlıboya ve akrilik, 150x110 cm.


Son olarak gelecek ile ilgili planlarını öğrenebilir miyiz? Seramik ve resim sanatını bir araya getiren çalışmalar görür müyüz sonraki sergilerinde?

Gelecekle ilgili hayal etmesi bile çok güzel, keyif veren planlarım var. Şu kadarını söyleyebilirim ki bu hayallerin gerçekleşmesi için çok çalışıyorum ve bu disiplini sürekli hale getirmek için çaba sarf ediyorum. Benden beklentisi olan çok fazla tanıdığım insan var. Hem onların beklentilerini hem de kendi hayallerimi gerçekleştirmek sadece benim çabalarımla olacak bir şey. En büyük hayalim sanat tarihine mâl olabilmek.

Seramiğin bendeki yeri çok özel, ona anlam yüklemek, onunla çalışmak çok keyif veriyor. Ara vermemdeki başlıca nedenlerden biriside, bir seramik/porselen fırınımın olmaması. Kendi çabalarımla bir fırın inşa ettiysem de orijinali gibi verim alamadım. Yaptığım fırının birazda tehlikeli olması bu süreci yavaşlattı. Fakat en kısa sürede bir yanda seramik, diğer yanda resim yaparak sanatseverlerin karşısına çıkacağım. Seramik form ve yüzeylerine resimsel anlatımlar ve imgeleri aktardığım yeni anlam arayışları da beraberinde gelecektir.


Hasan Basri İnan.

Hasan Basri İnan kimdir?

1992 yılında Malatya’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Mersin’de tamamladı. 2011 yılında Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'ne dereceyle giren sanatçı, 2015 yılında Seramik Bölüm birincisi ve Güzel Sanatlar Fakülte ikincisi olarak mezun oldu. 2015 yılında Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü, Seramik Bölümü, Yüksek Lisans Programını birincilik ile kazandı. 2011 yılından beri, Ressam Ahmet YEŞİL’in rehberliğinde çalışmalarını sürdürmeye devam etmekte ve bu eğitim süreci, Ahmet Yeşil’in yol göstericiliği ile ilerlemektedir. Şu ana kadar 7 kişisel, 60’dan fazla karma sergi, 10’dan fazla ulusal ve uluslararası jürili sergiler, Workshoplar, Sempozyumlar ve Çeşitli Etkinliklerde yer alan İnan’ın, 5 Ulusal, 5 Uluslararası ödülü bulunmaktadır. Almanya, Fransa, İngiltere, Portekiz ve İspanya’da da karma sergilere katılan sanatçı 2016 yılından bu yana çalışmalarını Mersin’deki atölyesinde sürdürmekte.