sergi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sergi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Aralık 2021 Cuma

TEMÜR KÖRAN: “GÖÇ”

Temür Köran.


Çağdaş Türk figür resminin en güçlü isimlerinden Temür Köran’ın Mayıs 2017 tarihinde Evin Sanat Galerisi’nde düzenlendiği “Göç” isimli 20. kişisel sergisi için ArtUnlimited dergisinin web sitesi için gerçekleştirdiğimiz röportajı arşivde bulunması amacıyla bloğumda da yayınlıyorum.

Köran’ın cesur renk kullanımının öne çıktığı tuvallerinde desen ve yaratıcılık, ritim duygusunu harekete geçirirken çok katmanlı bir görsellik oluşturuyor. Sanat tarihinden referanslar içeren resimlerine, renk katmanlarıyla örülmüş soyutlamalar eşlik ediyor.

RÖPORTAJ: ÜMMÜHAN KAZANÇ

Sayın Temür Köran, ‘Göç’ bugüne kadar çoğumuz için tarih kitaplarında okuduğumuz ya da belgesellerde izlediğimiz, bir grubun ya da toplumun zorunlu nedenlerden dolayı anavatanını terk etmesi olarak bildiğimiz bir olguydu. Oysa son iki üç yıldır bir insanlık dramı tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleşiyor. Özellikle Türkiye sınırları içinde, denizlerinde akıl almaz olaylara şahit oluyoruz. Siz bir sanatçı olarak hangi noktada ve açıdan ‘Göç’ olayını tuvallerinize aktarmaya karar verdiniz?

Göç meselesine insan ekseninden baktım tabii ki. Göç, insanlık tarihi kadar eski. Fakat bugün bizim yaşadığımız, yakın komşumuzun başına gelen ve son iki üç yıldır etkilendiğim göçten bahsediyorum. Tabii ki çok hoş olmayan bir durum. Geçmiş ile gelecek arasında sıkışıp kalmak, gerçekten insanının kaderinin elinde olmadan değişmesi, bir bakıma çaresizlik ve hele de aileniz, çocuklarınız varsa onlara karşı kendinizi yetersiz hissetmeniz, insanın başına gelebilecek en kötü durumlardan biri. Fakat biz iç politikada güncel sorunlarla uğraşırken ya da kendi derdimize düştüğümüz için bu dramı yavaş yavaş fark etmeye başladık. Ben, Aylan bebeğin cansız bedenini sahilde gördüğümde ekranın karşısında hüngür hüngür ağladım. Bana ne oldu da beni neremden yakaladı? Sanki elmas pençeli bir kartalın böğrümü tutup öyle kala kalmam gibi bir şey oldu. Kendimi hem suçlu hem de bu yaşanan trajedinin bir parçası gibi hissettim. Neyi yapıp neyi yapamayacağımı da bilen birisiyim. Hiçbir zaman göçmen bürosunda gidip pratikte neler yapabileceğime dair bir adımım olmadı ama bu konuda duygularımı ifade edebileceğim en azından alanım var. Bu beni tetikledi. Başlangıç Aylan Bebeğin dramıydı. Sanırım bu olay 2015 yılında oldu. O yıl Tüyap Sanat Fuarı vardı ve mültecilerle ilgili ilk eserimi orada sergiledim. ‘Mülteciler’ isimli triptik çalışmam ‘Göç’ konusunun siyasi ayağı. Biliyorsunuz mülteciler hukuki haklarını 1951 Cenevre anlaşması ile kazanıyorlar.


Temür Köran, “İsimsiz”, 2017, tuval üzerine yağlıboya, 120x140 cm.


Sergi kataloğunda ‘Göç’ konusuna bakışınızı şöyle açıklıyorsunuz: ‘Göç, sizi ait olduğunuz topraklardan zorunlu olarak kopartıp yeni coğrafyalara sürüklemekle kalmaz, aynı zamanda geçmiş ve gelecek arasında (bir nevi arafta) tutmaya mahkûm eder.’ Sanırım bu cümleler serginizin ana fikrini de ortaya koyuyor. Bu bağlamda bu sergide yer alan eserlerinizi nasıl tanımlarsınız?

Bizim 1960’lı yıllarda Almanya’ya işçi göçümüz var. Bu insanlar oraya belli bir amaç ve hedefle gittiler. Bir beklentileri vardı. Oysa buradaki göç, tamamen bilinmezliğe açılan bir yol. Bıraktığın bir geçmişin var ve bilmediğin bir geleceğe doğru gidiyorsun. ‘Ne olacağım?’ sorusu gerçekten çok önemli. Bu bilinmezlik beni en çok rahatsız eden tarafı. Göç konusunda bir uzman değilim ama bunu ancak görsel olarak anlatabilirim. Benim ifade biçimim böyle. Bunu kelimelerle belki bir şair, bir yazar çok daha iyi anlatabilir.

O zaman sizin görsel ifade gücünüz üzerinden devam edelim…

Bundan önceki sergim ‘Seyir’de de ‘yolculuk’ teması vardı. Ondan önce ‘Göçebe Bellek’ sergim vardı. Aslında ben yıllar içerisinde bu kavram ve temalar etrafında pervane oluyormuşum.  Seyirdeki maksat, belli bir yerden bir yere belli bir amaç ile gidersin. Belli bir hedefiniz vardır. Ama burada öyle değil. Resimlerimde bugüne kadar konu hiçbir zaman resmin önüne geçmemiştir. Hep plastik meseleler ve resmin bize söylediği şeylerin açık yapıt halinde olması durumu yani belli bir duyguyu katı gerçekliği ile değil, tem tersi o resme her bakan izleyicinin kafasında yarattıklarıdır. İlk defa bu sergimde temayı biraz ön planda tuttum. Belki de serginin cazibesi buradan geliyor. Konuyu bir tarafa bırakıp resimler üzerinden konuşursak, biz akademide ağır bir eğitim aldık. Mezun olduktan sonra ‘acaba ben resimlerimden figürü çekersem hala resim yapabilir miyim?’ sorusunu sormaya başladım. Ben ne zaman resim yapsam hemen klasik bir figür ile başlardım. Sonra figürü çıkarınca enteresan bir şey oldu. Bu sefer Doğu sanatına bakmaya başladım. Orada da özellikle Matrakçı Nasuh ve Levni üzerinde yoğunlaştım. Ve onların peyzaj anlayışı ve figürü ele alışları tamamen Batı’dan farklı. Kompozisyonları hiyerarşik. Figürlerin sınıflarına göre boyutlarını belirlediklerini fark ettim. Yani hiyerarşik bir perspektif kullanıyorlar. Yüzey renkle çözümleniyor. Bu renk meselesi, doğa motifleri, masalsı hayvan figürleri beni akademin o Caravaggio anlayışından bir süreliğine uzak tuttu. Ve bir sentez peşindeydim. Bu bir modaydı aslında. Figür olarak kendime oluşturduğum ‘leit motif’ yani gündelik eşyalardan yaptığım gazoz kapakları, tava, tencere, plastik bardaklardan oluşturduğum motifti bu. Motifi model resimlerimde kullanmaya başladım. Böylece yüzey ve klasik derinlik anlayışını aynı kompozisyon içinde kullanmaya başladım. Arka planı da Doğu anlamında bir peyzaj boyuyordu. Sonra bir süreliğine Amerika’ya gittim, atölyem Seattle’daydı. Döndükten sonra çok ilginç bir şey oldu. Kompozisyon oluştururken bu modeli tekrarlamaya geçtim. Tıpkı minyatürlerdeki gibi bazılarının proporsiyonları büyük, bazılarının küçük tuttum. Buradaki yöntem hiyerarşik perspektifi kullanmak oldu.1994-96 yıllarına tarihlenen bu ikilemler beni çok deneysel bir yola doğru itmeye başladı. Aynı ölçüde iki tuvali yan yana koyup, eş zamanda sol taraftaki tuvale sürdüğüm darbeyi, rengi, izi sağ tarafta da aynı noktaya sürüyordum. Ve resimleri eş zamanda bitiriyordum. Aslında bir resim yapıyorum ama iki tane çıkıyor. Bu fikirde yine şunu anladım; aynısı yine olmuyor. Bir su damlası bile bir diğer su damlası ile aynı değildir. Ve bu sefer doğada bir şeyin iki defa olmadığını düşünmeye başlıyorsun. Aynı model buzdolabınız bile olsa imgesel farklar vardır. Yüzey ve üç boyutluluk meselesini bir karşıtlık olarak görmeye başladım resimlerimde, hala renk yok. Renk kullanmıyorum. 2001 yılında, Mehmet Ergüven kitabımı yazarken bana ‘renk kullanmaktan çekiniyorsun galiba’ dedi. O zaman haddim değil diye düşünürken, bu cümle renk cesaretimin başlangıç tarihi oldu. Figürü iki defa koymaya başladım. Psikolojik bir durum oluştu. Edebiyatçılarımızdan biri bana şunu söyledi; ‘Biz Türk şiirinde ikilemler kullanırız’ dedi. Serin serin Kapalıçarşı, burcu burcu kokar gibi örnekler. Ama bunun karşılığı Türk resminde yok, oysa senin resimlerinde olduğunu fark ettim dedi. Aslında sezgisel olarak bir şeyleri yapıyorsunuz. Sanırım resimle yaşamak böyle bir şey. Resim yapmasam bile atölye atmosferinin içinde olmak bana yine çalışıyormuşum hissi veriyor. Ben aslında çalışmaya devam ediyorum. Her düşündüğünüzü resme koyamıyorsunuz, bir süzgeçten geçiriyorsunuz. Resim bittiği zaman problem bitmiyor. Ve o problem bir sonraki resme taşınıyor. O problemler bitmediği sürece resim sürüyor. Bu sürekliliği korumak gerekiyor.


                            Temür Köran, “İsimsiz”, 2017, kâğıt üzerine karışık teknik, 70x50 cm.


Sürekli atölyede olma durumunuz da oldukça ilginç. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?

Orada mutluyum. Arkadaşlarım geliyor. Bir tek markete gidiyorum. Sosyal olma durumum çok fazla yok. Bu özellikle son zamanlarda böyle oldu. Belki de günümüzün sosyal ve politik çalkantılarından dolayı, artık eskisi gibi dışarı çıkmak da çok keyif vermiyor. Gündüz de çıkmıyorum, çıkınca gidecek bir yerim yok zaten. Atölye dışına çıkarsam şehir dışına tatile gidiyorum. Desen defterim her zaman yanımda tabii ki. Ya da İstanbul’da arkadaşlarımın atölyelerini ziyaret ederim. Bakın yine atölye… Bayılıyorum atölyelerin dağınıklığına, arkadaşlarımın boyalı ellerine, yarım resimleri izlemeye. Kedilerim ve bir de tavşanım var. Hayatım işte bu.

Burcu Pelvanoğlu’nun sergi kataloğu için kaleme aldığı yazıda şu cümleleri okuyoruz: ‘Sanat yaşamı boyunca temsilden ya da daha doğru bir deyişle temsilin ajitasyonundan kaçınan Temür Köran, bu sergisinde yer alan resimlerinde göçe neden olan, göç anı ve göçten/göçenlerden arda kalanları bize gösteriyor. Bu resimlerinde sanatçı, bir yandan küresel ölçekte yaşanan travmayı konu ediniyor ancak diğer yandan temsilin tuzağına düşmemek adına konuya bakışında sezgisel bir yöntem belirliyor. Bu yöntem, sanat tarihinde Barok sanatçıların kullandığı yöntemin ta kendisi… Bu noktada 17. yüzyılın önemli düşünürü Leibniz’i anımsamakta fayda bulunmakta.’ Barok kurgulama konusunda neler söyleyebilirsiniz?

Giovanni Battista Tiepolo hayranıyım. Gericault’nun “Medusa’nın Salı” eserini hatırlatması hoş bir şey. Göç olayındaki trajediyi, dramı bir Rönesans sanatçısı gibi anlatamazsınız. Ancak bir taşkınlık, coşkunluk ve anakronik olma durumuyla tanımlayabilirim. Bu sergiyi de böyle hayal ettim. Ve buradaki dayanağım tabii ki Barok dönem olabilirdi. Zaten normal şartlarda da ben Barok ışıktan yararlanıyorum. Rakursi’yi görmeye başladım bu sergide, alttan yukarıya doğru. Ve bunun sebebi de teknede göç eden bir aileyi, insanları düşünün. Orada devasa bir gökyüzü ve devasa bir deniz var. Aslında küçük bir ceviz kabuğunun içinde sallanıp duruyorsunuz. Tabi bu bir durağanlığı değil, bir hareketi getirir. Bunu empati kurarak yapıyorsunuz. Ve mekanı böyle düşündükten sonra, o Beethoven’in müziği gibi, kalabalıkların, insanların vızıltısı, çırpınışları, o görkemin, o fanusun içinde düşünüyorsunuz. Bu coşkuyu ancak bir Barok sanatçısı çok iyi yapabilirdi. Ben bu resimleri yaparken Rus bestecileri dinledim. İşte bütün bunlar bu resimlerin ortaya çıkmasına sebeptir.

Tuval resmine başlamadan önce desen çalışıyor musunuz?

Çok fazla görsel not alıyorum. Tuvalin kompozisyonunu kurma aşamasındayken önce küçük küçük kareler halinde defterime ve sonra silüetler çiziyorum. Sonra ara tonları koyuyorum. Kompozisyon içine yerleştireceğim elemanları tek tek desen haline getirip tuvale taşımaya başlıyorum.


Temür Köran, “İsimsiz”, 2017, tuval üzerine yağlıboya, 100x120 cm.


Serginin ismi ‘Göç’ çok hızlı ipucu veriyor gibi görünse de resimlerinizdeki ‘Figürler’ sadece bu olguyu anlatmıyor izleyiciye. Sizin sanatınızı özel kılan ve çok katmanlı okumalara imkan sağlayan bu resimsel kurgunuz konusunda ne söylemek istersiniz?

Acıyı resmetmek benim pek işlediğim bir tema olmadı. Hep uzak durdum. Seattle’da bir ressam arkadaşım vardı. Bir gün bana şöyle söyledi: ‘Ben hayatta neye sahip olmak istiyorsam onun resmini yapıyorum.’ Ben de bizde de Hıdırellez diye bir gelenek vardır, taşlardan dilediğin şeyin resmi yaparsın toprağa dedim. Bir de öğrenciyken toplumbilimci Claude Lévi-Strauss’un bir yazısını okumuştum. Kendisi, Avustralya’ya yerlilerin yaşadığı bir kabileyi ziyarete gider. O dönemde çok iyi fotoğraf makineleri olmadığı için, yerlilerin kullandığı nesneleri, eşyaları, hayvanları not defterine çiziyor. Ayrılmak üzereyken şef; ‘gidiyorsun da hayvanlarınızı nereye götürüyorsun’ der. Hayır, hayvanları götürmüyorum diyor Lévi-Strauss. ‘Ama defterinize çizdiniz ya diyor’ şef. Çünkü şef’e göre hayvanlarının görüntüsü ile hayvanların kendisi aynı anlama gelmektedir. Çok primitif bir yaklaşım ama bu bir büyü aslında. Mağara resimleri de büyüydü. Onlar entelektüel amaçla yapılmış değil. Mutlaka bir amacı vardı ama sanatsal bir kaygı taşıdığını düşünmüyorum. Seattle’lı ressam arkadaşımın söylediklerinden sonra bazı taşlar yerine oturdu. Atölyenin bir büyüsü var. O büyü bozulduğu zaman gerçekten bir sürü şey yıkılıyor. O bizim fildişi kulemiz, oradaki her şey aslında senin için kutsal. Nesneler ile ilişki kuruyorsun, akabinde canlılar ve hayvanlarla da çok iyi ilişkin oluyor. Kendinle barışık oluyorsun. İnsanı besleyen, geliştiren bir şey resim yapmak. Resim yapmanın şöyle bir yönü daha var. Zaman içinde, tüm resimsel dönemlerinize baktığınızda, kendi ruhsal gelişiminizi izliyorsunuz. Sev ya da sevme, bunlar sizsiniz.

Desenin sizin sanatınızda çok özel bir yere sahip olduğu ve desenle, coşkulu renklerin adeta birbiriyle ahenk içinde hareket ettiği çağdaş sanat tarihçilerimiz tarafından çoktan kabul görmüş, sanat izleyicileri tarafından da özel bir yere oturtulmuştur. Renkçi figüratif sanat anlayışınızı bir de sizden dinleyebilir miyiz?

Renkçi figüratif tabii ki diyebiliriz. Evet, desen ve renk benim için çok önemli ama hala bu işi iyi yapamadığımı düşünürüm. Hala çok resim bakar, internetten ustaların işlerini incelerim. Renk konusu, Henri Matisse’in, Andre Derain ile birlikte kurduğu Fovizm okulunda gerçekleştirdikleri bir resim ve espas anlayışı. Onlar da aslında Doğu’ya bakmışlar. Demek ki ben aslında başlangıçta Doğu’ya bakarak renge bilmeden girmiş olmam tesadüf değil. Matisse örneğine bakarsak yüzey ile birlikte formu da kullandığını görürüz. Zaten Yüzyılın başında neredeyse her iki yıl da bir yeni sanat akımları türemeye başladı. Daha sonra Dadaistler geldi, iyi niyetliydiler. Marcel Duchamp zeki ve kuramsal bir adamdır. Tabulaşmış, klişeleşmiş yerleşik düşüncelerin birçoğunu yıktı. Ama ok yaydan bir kere çıkmıştı. Bir ressamın sanatçı olabilme ihtimali yüksektir ya da hiç yoktur. Bunu zaman belirleyecektir.

1960 Urfa, Siverek doğumlusunuz ve bir anlamda siz de birçok İstanbullu gibi taşradan büyük şehre göç etmiş birisiniz. Üstelik Siverekli bir ağanın ressam çocuğusunuz. Kısaca hayat hikayenize baktıktan sonra kendi yaşamınız üzerinden göç ve uyum konusunda neler söyleyebilirsiniz. İstanbul’a alışmanız kolay oldu mu?

Aslında ağa çocuğum değilim, toprak sahibi bir ailenin çocuğuyum. Feodal bir düzenin hiçbir zaman parçası olmak istemem. Ben ilkokulu bitirdikten sonra Şişli Koleji’nde yatılı okumam için ailem beni İstanbul’a gönderdi. 12 yaşından sonra yaşamım Osmanbey, Şişli çevresinde geçti.

Aslında çoğumuz taşralıyız ve bir anlamda göçebe sayılırız İstanbul’da. Siverek’teki yaşamınızı özlüyor musunuz ya da arafta olma hissi var mı?

Tabi ki çok özlüyorum. Siverek’teki yaşamım adeta Doğu masallarını andırır. Biz develerin ayaklarının altında saklambaç oynardık. Babamın hanı vardı ve o hanın için 40-50 tane deve olurdu. Ve taş sokaklar, taş evler, avlular, eyvanlar… Biz açık havada yaşıyorduk. Aslında kale gibi bir yapı vardı, aralarda dar sokaklar falan. Çocukluğumu çok iyi hatırlıyorum. Aslında ben oradayken de kendimi oraya ait hissetmezdim, çizgi roman okur, pop müzik dinlerdim. Folklorik yanım hiç yoktu.

                            Temür Köran, “İsimsiz”, 2016, tuval üzerine yağlıboya, 45x60 cm.


TEMÜR KÖRAN HAKKINDA

1986    Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Yüksek Resim Bölümü Devrim Erbil Atölyesi’nden mezun oldu.

1996    Mimar Sinan Üniversitesi’nde Sanatta Yeterlilik programını bitirdi.

KİŞİSEL SERGİLER

2012    "Seyir", Evin Sanat Galerisi, İstanbul

2010    "İçerisi ve Dışarısı", Evin Sanat Galerisi, İstanbul

1997-2008      Evin Sanat Galerisi, İstanbul

1996    Asmalımescit Sanat Galerisi, İstanbul

1996    Ekol Sanat Galerisi, İstanbul

1993    Teşvikiye Sanat Galerisi, İstanbul

1990    Beytem Sanat Galerisi, İstanbul

1989    Yonca Modern Sanat Galerisi, İstanbul

ÖDÜLLER  

1997    Türkiye Jokey Kulübü Resim Yrş., Mansiyon, İstanbul

1996    Adana Çimento Sanayi Resim Yrş, 2.lik Ödülü, Adana

1988    Turgut Pura Vakfı, Mansiyon, İzmir

1988    22. DYO Resim Yarışması, Başarı Ödülü, İzmir

1985    Tiglat Gal., Genç Sanatçılar Yrş., Mansiyon, İst

1985    İst. Ünv. Gençlik Yılı Rsm. Yrş., 1.lik Ödülü, İst

1985    1. Şeref Akdik Resim Yrş., MSU, 1.`lik Ödülü, İst


ONLINE SERGİLER        

03.04.2012      "Seyir" - Temür Köran - Evin Sanat Galerisi

06.05.2010      "İçerisi ve Dışarısı" - Temür Köran - Evin Sanat Galerisi

29.04.2008      Temür Köran Resim Sergisi - Evin Sanat Galerisi

26.12.2006      "Göçebe Bellek" - Temür Köran - Evin Sanat Galerisi

01.12.2005      Temür Köran Resim Sergisi - Evin Sanat Galerisi

20.04.2004      Temür Köran "Çeşitlemer" Sergisi - Evin Sanat Galerisi

27.03.2003      Temür Köran Resim Sergisi - Evin Sanat Galerisi

02.04.2002      Temür Köran Resim Sergisi - Evin Sanat Galerisi

24.05.2001      Temür Köran Resim Sergisi - Evin Sanat Galerisi

23.05.2000      Temür Köran Resim Sergisi - Evin Sanat Galerisi

06.05.1999      Temür Köran Resim Sergisi - Evin Sanat Galerisi

13 Aralık 2021 Pazartesi

YOU LIKE MY WORK HA?:

You Like My Work Ha?, Ardan Özmenoğlu Sanatçı Kitabı, Anna Laudel.


Ardan Özmenoğlu’nun 2008-2020 yılları arasındaki neon eserlerini bir arada topladığı “You Like My Work Ha?” başlıklı, 500 edisyonlu ve imzalı poster kitabı Anna Laudel tarafından yayımlandı. Eş zamanlı olarak Anna Laudel’de açılan, Özmenoğlu’nun eserlerinden oluşan özel seçki sergisi, 7 Ocak 2022’e kadar Anna Laudel’de ziyaret edilebiliyor.

Toplum, sanat ve hayat üzerine ürettiği kült neon işleriyle bilinen sanatçı Özmenoğlu, kendi dünyamızı tekrar keşfetmemizi ve yeniden düşünmemizi sağlıyor. Sanatçının poster kitabı olma özelliği taşıyan “You Like My Work Ha?”; sonsuz yaratıcılığı, basit ve karmaşık konuları eğlenceli bir şekilde sorma ve ele alma becerisi ile Ardan’ın neon ile ürettiği eserlerine doğru bir yolculuğa davet ediyor. Anna Laudel tarafından yayımlanan ve sadece 500 edisyon olarak basılan kitap, sanatçının her bir kitabı numaralayıp imzaladığı, tek ve biricik olan neon çalışmalarını posterleştirerek sanatseverle buluşmasını sağlıyor.


You Like My Work Ha?, Ardan Özmenoğlu Sanatçı Kitabı, Anna Laudel.


Her ana sayfası poster olarak tasarlanan ve koparılması pul koparma tekniğiyle birebir olan bu kitap, beğendiğiniz eseri kitaptan koparıp duvarınıza asma imkanı sağlıyor. Sayfalarını poster olarak kullanmaya olanak sağlayan, özel neon renk kapağı ve tasarımıyla dikkat çeken kitapta sanatçının 2008 yılında ürettiği, Cumaya gittim gelicem; 2013 yılında ürettiği, Anlayana; 2014 yılında ürettiği ve Türkiye güncel sanat piyasasının doğrudan eleştirisini yapan DOES EXIST; 2015 yılında ürettiği, Seni Sevmeyen Ölsün; 2017 yılında ürettiği Babam Sağolsun; 2019 yılında ürettiği, Bunu ben de yaparım gibi ikonik eserleri ve dahası yer alıyor. “You Like My Work Ha?” sanatçı kitabı Anna Laudel ve Patika Kitabevi’nden satın alınabilir.

Anna Laudel

Adres: Kazancı Yokuşu 45, Gümüşsuyu, Beyoğlu / İstanbul

You Like My Work Ha?, Ardan Özmenoğlu Sanatçı Kitabı, Anna Laudel.



Ardan Özmenoğlu

1979 yılında Türkiye’de doğan Ardan Özmenoğlu, lisans ve yüksek lisans eğitimini, Bilkent Üniversitesi, Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi’nde tamamladı. Berkeley’deki Kala Art Enstitüsü’nde, Berlin’deki Ateliergemeinschaft Milchhof e.V.’de, Belçika’daki Frans Masereel Centrum’da, Viyana’daki Kulturkontakt Austria’da ve Murano-Venedik’teki Glasstress’te konuk sanatçı olarak bulundu. Son çalışmaları, cam, neon tüpler ve post-it notları gibi malzemeler kullanarak ürettiği mimariyi ve heykeli birleştiren mekana özgü serigrafi enstalasyonlarından oluşmaktadır. Baskı resim ve heykelin birleştiği bu arayüzde, üç boyutlu portreler ortaya çıkmaktadır. Sanatçının eserleri dünya çapında, Hort Collection NYC, Naked Heart Vakfı, Frankfurt Havaalanı Koleksiyonu, Osthaus Museum Hagen Koleksiyonu, Kala Art Institute Koleksiyonu, Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu, UniCredit Bank Sanat Koleksiyonu, Fondation Jan Michalski Koleksiyonu, Imoga Mundi (Benetton) Koleksiyonu ve İstanbul Modern Koleksiyonu gibi pek çok önemli koleksiyonda yer almaktadır.

3 Aralık 2021 Cuma

GALERİ SOYUT ANKARA’DAKİ İKİNCİ GALERİSİNİ ÇAYYOLU’NDA AÇIYOR

Ilgın Erdem, "Düş", 2011, tuval üzerine yağlıboya, 60x60 cm.


Ankara’nın kurumlaşmış galerilerinden Galeri Soyut, otuz bir yıllık geçmişiyle bu kez “Galeri Soyut Çayyolu” olarak ikinci bir sergileme alanıyla 4 Aralık 2021 tarihinde Başkentliler ile bir araya geliyor.

Üç katlı alanıyla daha geniş ve çağdaş bir yaklaşımla düzenlenen Galeri Soyut Çayyolu salonlarındaki açılış sergisi “Yeni Etki” adıyla çeşitliliği ile farklı disiplin ve biçemleri kucaklayıcı bir anlayışı benimsiyor. Açılışa özgü olarak düzenlenen sergi, her bakımdan karma bir özellik taşıyor. Sergilenen yapıtlarda teknik ve malzeme yönünden bir sınırlama yok. Resim (yağlıboya, akrilik, suluboya), seramik, cam, metal ve mermer heykellerin yanı sıra değişik malzemelerden oluşturulmuş çalışmalarla ziyaretçilere görsel bir şölen sunuluyor.

Sanatın, kültürel yaşamın ayrılmaz bir parçası olduğu gerçeğinden hareketle açılan Galeri Soyut Çayyolu, şehrin gereksinimlerine karşılık veriyor. Onur ve Mehmet Subaşı tarafından oluşturulan “Yeni Etki” sergisi, çok sayıda sanatçı ile izleyici arasında bir tür kucaklaşma ve aynı çatı altında buluşma imkânı sağlıyor.



Hasan Basri İnan, "Bir Ömürlük Misafir", 2021, tuval üzerine yağlıboya, 60x60 cm.


SANATÇILAR:

Adem BAŞPINAR, Ahmet Umur DENİZ, Ahmet YEŞİL, Ali Fatih KÜÇÜKOSMANOĞLU, Ali HERİSCHİ, Ayhan ÇETİN, Baran KAMİLOĞLU, Behzat Hasan FEYZULLAH, Binnur YÜCEBAŞ, Celal BİNZET, Derya YILDIZ, Duygu AYDOĞAN, Emrah EMİR, Engin KORKMAZ, Ercan AYÇİÇEK, Ertuğrul ATEŞ, Erol PELİOĞLU, Fevzi KARAKOÇ, Firdevsi FEYZULLAH, Gülveli KAYA, Habip AYDOĞDU, Hakan CİNGÖZ, Hakan ERASLAN, Halil COŞKUN, Hasan Basri İNAN, Hasan MİRZA, Hasan SAYGIN, Hatice ARAS, Hayati MİSMAN, Hikmet ÇETİNKAYA, Hülya Kandemir KANBER, Hüseyin FEYZULLAH, Ilgın ERDEM, Kadir ABLAK, Kadir ÖZTOPRAK, Kadir ŞİŞGİNOĞLU, Mehmet Ali DOĞAN, Murat TOLGA, Müslüm TEKE, Necmettin ÖZLÜ, Nurettin AKKAYA, Orçun İLTER, Orhan UMUT, Osman AKÇA, Peruze HAMURCU, Raşit ALTUN, Samed Arda SELİM, Selahattin AYDIN, Sema ÖCAL, Sertap YEĞİN, Talat AYHAN, Tamer DERİCAN, Tansel TÜRKDOĞAN, Tolga BOZTOPRAK, Zahit BÜYÜKİŞLEYEN, Adnan TURANİ, Mustafa AYAZ, Ergin İNAN, Devrim ERBİL, Yalçın GÖKÇEBAĞ, Nuri ABAÇ, Nuri İYEM

Heykel – Seramik – Cam

Asaf ERDEMLİ, Ayşe ERGÜNER, Azimet KARAMAN, Buğra Özer, Cemil GÜÇ, Demet KAYA, Elif AYDOĞDU AĞATEKİN, Emir ÖZKAYA, Hale Feriha HENDEKÇİGİL, Metin YURDANUR, Mine POYRAZ, Mustafa AĞATEKİN, Mustafa TUĞRUL, Ramazan TİLKİ, Selçuk YILMAZ, Ufuk AKBEY


Hasan Basri İnan, "Bir Ömürlük Misafir", 2021, tuval üzerine yağlıboya, 60x60 cm.


2 Aralık 2021 Perşembe

NEDRET SEKBAN “SEÇMELER” RESİM SERGİSİ GALERİ SELVİN NİŞANTAŞI’NDA

Nedret Sekban.


Nedret Sekban'ın “Seçmeler” isimli resim sergisini 15 Aralık - 14 Ocak tarihleri arasında Galeri Selvin’in Nişantaşı galerisinde görülebilir.

1953 yılında Trabzon’da doğan Nedret Sekban, 1977 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü, Neşet Günal Atölyesi’nden mezun oldu. 1979 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü’ne asistan olarak girdi. 1983 yılında aynı kurumda sanatta yeterlik diploması aldı. 1992 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde yardımcı doçent; 1995 yılında doçent oldu. 2001 yılında profesörlüğe yükseldi. 2017 yılında emekli oldu.

Nedret Sekban.


İlk kişisel sergisini 1987’de açan, figüratif bir ressam olan sanatçının resimlerinde en çok göze çarpan temalar; çingeneler, deniz, balıkçılar, dalgalar, demiryolu işçileri ve Karadeniz’e ait realist çerçevedeki gözlemleri yoğun olarak karşımıza çıkmaktadır.

Nedret Sekban’ın birbirlerinden çok farklı gibi gözüken deniz ve çingene temalarına olan saplantısı aslında onları tek bir nedene bağlı olarak seçtiğini bizlere şöyle açıklıyor: “Denetlenemezlik, benim denizlerimden başka önemli temam olan çingenelerde de vardır. Onların da tarih boyunca denetlenemeyen halleri insanda bir bağımsızlık duygusu uyandırıyor.”

Sekban, eserlerine konu olan söz konusu sıradan insanı bir fotoğraf karesinden alır gibi almamış, ona kendi yorumunu ve onda gördüğü içsel devinimi göz önünde bulundurarak yansıtmıştır. Sekban’ın eserlerinde yer alan özgün sanatsal yaratıcı ruh, işte bu aktarma sürecinde gizlidir.

 

Ödülleri:

Ahmet Andiçen Sanat Ödülleri Resim Yarışması, Birincilik Ödülü, İstanbul (1974)

Ahmet Andiçen Sanat Ödülleri Resim Yarışması, Birincilik Ödülü, İstanbul (1975)

10. DYO Resim Yarışması Ödülü, Ankara, İstanbul, İzmir (1976)

Kartal Kültür Şenlikleri Resim Yarışması Sergisi Birincilik Ödülü, İstanbul (1978) 

Cumhuriyet Senatosu Vakfı Atatürk Resim Yarışması, Mansiyon, TBMM, Ankara (1981)

Vakko Resim Yarışması, Mansiyon, İstanbul (1982)


Galeri Selvin

Abdi İpekçi Caddesi No:38 D:3, Nişantaşı İstanbul

Tel: 212.263 74 81

www.galeriselvin.com

29 Kasım 2021 Pazartesi

OMM’DAN YENİ SERGİ: "MAZİYE BAKMA MEVZU DERİN"

Mustafa Boğa, Extraneous Objects, Fine Art Baskı, 30x40 cm, Edisyon 2/5, 2017


OMM - Odunpazarı Modern Müze, “Maziye Bakma Mevzu Derin” isimli karma sergiyi 10 Aralık 2021 - 31 Mayıs 2022 tarihleri arasında sanatseverlerle buluşturmaya hazırlanıyor. OMM’un tüm katlarına yayılacak “Maziye Bakma Mevzu Derin” birey ve toplum arasındaki ilişkide bireye biçilen rollere, toplumsal normlara dayanan alışkanlıklara ve “öteki”yi tanımlama biçimlerine odaklanıyor.

 

Gözde İlkin, Muamma, Kumaş üzerine Karışık Medya, 147x250 cm, Fotoğraf: Ozan
Çakmak, 2014.


Odunpazarı Modern Müze 31 sanatçıyı bir araya getirdiği, “Maziye Bakma Mevzu Derin” adlı sergisinde kolektif belleğin bir parçası olarak varlığını sürdüren insanın varoluş mücadelesinde aidiyet, uyum ve meydan okuma kavramlarını inceliyor. Toplumsal normlara dayanan alışkanlıklara ve ötekiyi tanımlama biçimlerine odaklanan sergi, tabu, özgürlük ve ifade alanları gibi kavramları sosyal düzen ve bu düzenin ritüelleri üzerinden sorguluyor.

 

Nilbar Güreş, Başüstü TrabZONE serisinden, C-print, 150x100 cm, 2010


Kutuplaşan bir bireysellik anlayışının hakimiyet sürdüğü bu dönemde “ifade özgürlüğü nedir?” sorusuna da cevap arayan sergide yer alan eserler, geleneksel teknik ve imgeler üzerinden inşa edilen ortak bir paydada buluşuyor. Aidiyet, adaptasyon, kabul görmeme, meydan okuma gibi kaçınılmaz insan olma hallerini araştıran ve kutuplaşan ve çelişkili perspektiflerin yarattığı, kökleri geçmişe uzanan birey-toplum çatışmasını irdeleyen eserler, parça ile bütün, birey ile toplum arasındaki sistematik ilişkiyi anlatıyor. Zamanın derinliklerinde gezinirken kişisel ve kolektif bilinç arasında yeni bağlar keşfetme imkânı sunan seçki, izleyiciye kendisine verilen roller, belirlenen sınırlar ve alternatif hayatlar hakkında yeni fikirler veriyor, bu bağlamda içinde bulunduğu konum ve durumları yeni bir ışık altında tekrar düşünmeye davet ediyor.

 

Sinan Tuncay, Mahremi Umumi Gelin, Pigment Baskı, 80x56 cm, 5/7 + 2 AP, 2015



OMM Sergiler Direktörü Zeynep Birced, Maziye Bakma Mevzu Derin sergisine dair düşüncelerini "Maziye Bakma Mevzu Derin, 20. yy’da Türkiye’de yaşanan toplumsal, kültürel ve siyasal değişimlerin bireyin varoluş çabası üzerindeki etkisi ile beraber bahsi geçen sosyolojik yapıya içkin aidiyet sorunsalına yoğunlaşıyor.

 

Sergi bugünden geçmişe bakarken, birçoğu üretimine 2000'li yıllarda başlamış; kendi köklerine dönerek bu konuyu inceleyen genç sanatçıyı, Türkiye çağdaş sanatının önde gelen isimleri ile bir araya getiriyor. Bu bağlamda bir kanon görevi gören sergi, birbirine eklemlenerek bütünlüklü bir külliyatin parçalarını oluşturan eserleri “ben ve ben olmayan” mefhumu üzerinden okumaya olanak sağlıyor." şeklinde ifade ediyor.

 

10 Aralık 2021 tarihinde açılışı gerçekleşecek sergide yer alacak sanatçılar arasında Ali Elmacı, Antonio Cosentino, Aydan Murtezaoğlu, Bengisu Bayrak, Can İncekara, CANAN, Cansu Yıldıran, Damla Yalçın, Eda Çekil, Fatma Bucak, Gözde İlkin, Halil Altındere, Hasan Özgür Top, İhsan Oturmak, Kezban Arca Batıbeki, Manolya Çelikler, Memed Erdener, Mustafa Boğa, Nancy Atakan, Nilbar Güreş, Nur Koçak, Olgaç Bozalp, Pınar Yolaçan, Ramazan Can, Rehan Miskci, Sinan Tuncay, Şener Özmen, Şükran Moral, Zehra Çobanlı, Zeren Göktan ve Zeyno Pekünlü bulunuyor.  

 

OMM Hakkında

Dünyaca tanınan Japon mimarlık ofisi Kengo Kuma and Associates’ın (KKAA) imzasını taşıyan ve etkileyici tasarıma sahip 4,500 m²’lik müze alanıyla OMM, eğitim programları, seminerler, sanatçı buluşmaları, atölye çalışmaları ve dinamik sergi programıyla kültürel gelişimin artırılmasını ve gençlerin sanatsal birikiminin güçlenmesini hedefliyor. Polimeks Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve koleksiyoner Erol Tabanca tarafından Eskişehir’de kurulan ve 8 Eylül 2019 tarihinde kapılarını ziyaretçilerine açan OMM’da koleksiyon sergilerinin yanı sıra, farklı disiplinlerden çağdaş sanatın uluslararası isimleri evrensel bir bakışla süreli sergi programında yerini alıyor.

OMM’da gerçekleşen güncel sergi, etkinlik ve eğitim programlarını takip etmek için www.omm.art adresini ziyaret edebilirsiniz. Ziyaret saatleri, bilet fiyatları, rehberli turlar ve ulaşım hakkında detaylı bilgi için: https://www.omm.art/tr/ziyaret

 

omm.art | @ommxart

27 Nisan 2018 Cuma

MARTCH ART PROJECT’TEN İLK SERGİ “GECE NOTLARI”


Çınar Eslek.


Martch Art Project, 20 Mayıs 2018 tarihine kadar “Gece Notları/Night Notes” adlı karma sergiye ev sahipliği yapıyor. Martch Art Project'in ilk sergisi olan Gece Notları, Çınar Eslek, Fulya Çetin, Furkan Akhan, İlhan Sayın ve Sadık Arı'nın katılımıyla gerçekleşiyor. Sanatçılar, çizim video ve resim aracılığıyla gecenin barındırdığı farklı anlamları açımlayarak yorumluyorlar. Salt geceyi yorumlamaktan öte soluklaşan öznel alanları kendi bakış açılarıyla ifade ediyorlar.

Çünkü gece başkadır. Gece, günün belli bir zaman dilimini temsil etmez, Sadece güneşin etkisini yitirmesiyle gündüzün sona ermesi, yorgun bedenlerin işten eve dönmesi ve uykunun kollarında sönümlenmesi değildir. Zamanın ve mekanın hem ötesinde hem de içinde olan gece, saklı farklılıkların yaşandığı, algılanan dünyanın ötesinde görme biçimlerinin çeşitlendiği, perdelenmiş bağlantıların sorgulandığı, ahlaki ve siyasi baskılarının gözetim dışında olduğu bir uzamdır. Gündüzün kırılgan güvenceleri tekinsiz gecede yabancılaşmaya, rahatsızlık veren bir kaosa dönüşür.


Fulya Çetin.
Belki de bu yüzden gece bekçileri iktidarın gölgesidir. Gölgenin varlığını içimizde hissettirirler. Gece ayrımları kaldırır mı bilinmez ama gündüzleri gölge yanı başımızda yol alırken, geceleri kaybolur. Bu nedenle yalnızlık en çok geceye yakışır.

NOT: Sergi açık olduğu her gün 10.00- 19.00 arasında ziyaret edilebilir. Sadece cuma günleri, serginin adına uygun olarak gece saat 22.00'a kadar görülebilecektir.

İlhan Sayın.


Sadık Arı.



16 Nisan 2018 Pazartesi

AHMET YEŞİL REPRESENTS TURKEY AT NEW YORK ART EXPO FAIR

Ahmet Yeşil, “Sesler ve İzler – Sounds and Traces”, 2018, tuval üzerine yağlıboya (oil on canvas), 100x85 cm.


AHMET YEŞİL, represents Turkey with his solo exhibition at NEW YORK ART EXPO, will be held PIER 94, booth No. 706, between on 19-22 April 2018. So far, performs solo and group exhibitions, participating biennials and symposiums abroad, representing our country successfully at abroad, Ahmet Yeşil will offer a visual feast with a selection of recent works.

In addition Ahmet Yeşil’s solo exhibition runs unti 21 April, 2018 at Gallery Soyut, Ankara, Turkey and he is going to join group exhibition at Musee du Louvre Carrousel Artshopping runs between 25-27 May 2018.

However, on Ahmet Yeşil’s canvas, these objects are stripped off of their “binding” qualities and turn into tools that offer brand new interpretations in paintings, are images of the artist’s plastic language, and of expression. It’s not the ropes or strings that pull the onlookers into the world of art; it’s the poetic and individualistic compositions of blue, green, purple or red on canvas. Sometimes under the sea or above the waves, sometimes in a desolate forest or in a blue pregnant with shades of green. And this is what the artist wants - to create a deep dialogue between the onlooker and the pictorial image.


Ahmet Yeşil, “Sesler ve İzler – Sounds and Traces”, 2018, tuval üzerine yağlıboya (oil on canvas), 160x120 cm.

Ahmet Yeşil’s essay (Notes on a Rope on the Verge of Creation) is a manifesto of ropes and strings. He expresses himself as follows:

Turning into an artistic object through the rope’s identity as an object, the string’s rhythm creates a cosmos together with the rhythm of lice. As this cosmos turns into a plastic language, it adds a unique identity to my art as well. Each moment and emotion in life is an homage to the relationship between the rope’s rhythm and the rhythm of life, shaped by the artist’s intuition and vision. The colors and lights on rhythmic curls of the rope are the reflection of our values. I try to use the objective identity of the rope to express every aspect of life - social, societal, political, economic, ecological and personal -by turning it into the ultimate work of art with plastic and aesthetic values.

The rope and string, through which I adopted the language of the plastic, have stripped off of their objective definition and took over their own narrative.

Each phenomenon in my paintings have a signified in my life. After all, a language for which you cannot form a base is not your language at all. After creating your own plastic language in time, you start a search for technique through which you’ll express yourself. The moment you stop, you invade your own footprints. I haven’t had the luxury to put the time on hold to watch or observe the language of painting. The accumulation of your experiences is just an experiment to start anew. I don’t deny any of my experimentations and am open to the renewal forced upon me by plastic. The will for searching, awareness and reckoning form its own plastic renewal. In my recent works, the rope created its own transformation and power in plastic and image, without having to worry about anything but the painting itself. It’s plainer, more minimalistic. This is also an effort the solve the tension I have between me and life, painting and myself.


Ahmet Yeşil, “Sesler ve İzler – Sounds and Traces”, 2018, tuval üzerine yağlıboya (oil on canvas), 120x90 cm.

The reflection of the relationship, tension and effort to solve problems between painting and life on canvas, as Ahmet Yeşil mentions in his manifesto, doesn’t create a distance between the society and his art. His art is close to and relatable for everyone.
The perfect harmony of rhythm, balance, lyricism, lighting, shadow and bright colors (as if they’re meeting for the first time) in Ahmet Yeşil’s paintings enable onlookers from various cultures to immediately interact with the image. That’s why his pieces have been included in many personal and public collections in many countries, such as Turkey, Germany, the US, Canada, the Netherlands and the UK. The essay Tuvalde Oda Müziği (Chamber Music on Canvas, 2015) written by Celal Soycan for Ahmet Yeşil’s catalogue emphasizes the fact that the artist has adopted a plastic language that has been approved nationally and internationally. He’s opened 105 solo exhibitions, participated in 297 mixed and contest exhibitions, and received 24 awards.

Ahmet Yeşil doesn’t regard -isms or contemporary art movements as binding elements that limit his art to a certain category. Reflecting on and utilizing values that will enrich his art, he tries to form an individual way of expression. His brush strokes are one of a kind. Though he follows closely the fashion movements in the world and in Turkey, he clings to his own reality, developing his art as his brush portrays his longing, passions, excitement, emotions, ideas, pain and joy on the canvas. What needs to be emphasized is that he created an idiosyncratic visual language which can only be defined as “Ahmet Yeşil’s style”.

FURTHER INFO
ahmetyesil33@gmail.com


Ahmet Yeşil, “Dip Notlar 2 – Footnotes 2”,  2017, tuval üzerine yağlıboya (oil on canvas), 70x70.cm.


AHMET YEŞİL (1954, Mersin)
He lives and works in Mersin, Turkey.
1973-1985      He studied painting with painters Nuri Abaç, İlhan Çevik ve Ernür Tüzün.
2015-              Anadolu University Department of Sociology

In addition to private art collections in Turkey, he has paintings in important foreign collections mainly Germany, America, Canada, Netherlands, United Kingdom. Ahmet Yeşil, is a member of the Unicef International Association of Plastic Arts. So far he opened 105 personal exhibition, and joined 297 group and contest exhibitions. Received 24 awards in national and international contests.

SELECTED SOLO EXHIBITIONS IN TURKEY
2018    30 March - 21 April, Gallery Soyut, Ankara
2017    23 May – 14 June, F Art Gallery, Istanbul
2016    18 March - 7 April, Gallery Soyut, Ankara
2016    18 March - 7 April, Gallery Soyut, Ankara
2016    15 April - 5 May, MTSO Gallery, Mersin
2015    Ekol Art Gallery, Izmir
2014    Rh Art Gallery, Istanbul
2014    Gallery Soyut, Ankara
2012    Gallery Soyut, Ankara
2010    Gallery Soyut, Ankara
2006    Osmanlı Tersanesi, Bodrum
2006    Ege University A.K.M., Izmir
2006    Ege University Art Fair, Izmir
2005    Ilayda Art Gallery, Istanbul
2004    Galley Artist, Istanbul
2001    Aphrodia Art Gallery, Izmir
2001    CEY Art Gallery, Istanbul
2001    Görüntü Art Gallery, Adana
2000    Armoni Art Gallery, Ankara
1999    Kile Art Gallery, Istanbul
1998    Halkbank Art Gallery, Ankara
1997    Aphrodite Art Gallery, Izmir
1995    Kile Art Gallery, Istanbul
1995    Selvin Art Gallery, Ankara
1993    Kile Art Gallery, Istanbul
1990    Destek Reasürans Art Gallery, Istanbul

SELECTED PERSONAL EXHIBITIONS (ABROAD)
2016    April, Taipei 101 Art Gallery, Taiwan / China
2016    1-15 February, Athens Museum, Athens / Greece
2014    Ludwig Galerie Schloss, Oberhausen / Germany
2013    Georgain National Museum, Tbilisi / Georgia
2012    Survivors Mostra d'arte Contemporanea a Firenze, Florence / Italy
2011    Visual Touches Exhibition, New York / USA
2011    Galerie Tuillier, Paris / France
2011    Earth Gallery, New Jersey / USA
2011    Florence Bienniale, Florence / Italy
2011    Miami Art Fair, Solo Exhibition, Miami / USA
2005    Gallery Hittite, Toronto / Canada
2005    Herrenhof Mussbach Art Gallery, Neustadt / Germany
2004    Lahey Hause of Art Gallery, Holland
2003    Amsterdam Hause of Art Gallery, Holland
2003    Monreal / Canada

ART WORKS IN MUSEUMS AND CORPORATE COLLECTIONS
Presidency of the Republic of Turkey
Republic of Turkey Ministry of Culture
Republic of Turkey Ministry of Foreign Affairs
Republic of Turkey Ministry of Finance
Central Bank Republic of Turkey
Royal Collection of the United Kingdom
Kushimoto Turkish Memorial and Museum
D.Y.O. Education Foundation Museum
Ankara State Painting and Sculpture Museum
Municipality of Balıkesir Devrim Erbil Museum
Municipality of Körfez Museum
Eczacıbası Collection
Cumhuriyet Newspaper Museum
Uğur Mumcu Foundation
Hacettepe University Museum of Painting and Sculpture
Eskisehir University Museum of Contemporary Art
Tekel Collection
Akbank Collection
Vakıfbank Collection
Ziraat Bank Collection



Ahmet Yeşil, “Sesler ve İzler – Sounds and Traces”, 2018, tuval üzerine yağlıboya (oil on canvas), 180x130 cm.

AHMET YEŞİL, NEW YORK ART EXPO FUARI’NDA TÜRKİYE’Yİ TEMSİL EDİYOR

AHMET YEŞİL, 19-22 Nisan 2018 tarihleri arasında PIER 94’de düzenlenecek NEW YORK ART EXPO fuarında 706 nolu stantta, kişisel sergisiyle Türkiye’yi temsil ediyor. Bugüne kadar yurtdışında gerçekleştirdiği kişisel ve karma sergiler, katıldığı sempozyum ve bienaller ile ülkemizi yurtdışında en çok temsil eden sanatçılar arasında yer alan Ahmet Yeşil, son dönem çalışmalarından oluşan bir seçkiyle, görsel bir şölen sunacak.

Ayrıca, Ahmet Yeşil’in kişisel sergisi 21 Nisan 2018 tarihini kadar Ankara Galeri Soyut’ta devam ediyor. 25-27 Mayıs 2018 tarihleri arasında ise Musee du Louvre Carrousel Artshopping’de karma bir etkinlikte yer alıyor.

Ahmet Yeşil’in tuvalinde, sözlük anlamının ötesinde plastik bir imge olarak yerleşen ip ve halat, maddi dünyadaki bağlayıcı rolünü tamamen kaybeder ve resim düzlemine yepyeni açılımlar sunar. İzleyiciler, ritmik bir akış yüklenen bu imgelere bırakır kendini ve sanatçının kendine has mavi, yeşil, mor ya da kırmızı renklerle tuval yüzeyinde yaratığı şiirsel kompozisyonların içine dalıverir. Denizin altında, dalgaların üzerinde, ıssız bir ormanda, bazen de yeşile gebe mavinin içinde buluverir kendini. Sanatçının istediği tam da budur: İzleyiciyi ve resimsel imge derin bir diyalog içindedir.

Ahmet Yeşil’in, “Yaratı Eşiğinde Halat Üzerine Notlar” isimli yazısı, ip ve halat manifestosudur. Sanatçı kendini şu şekilde ifade eder:

“Halatın nesnel kimliği üzerinden, sanatsal objeye dönüşen ip, halatın kendi ritminin yaşamın ritmiyle beraber yarattığı kozmos plastik bir dile dönüşürken, sanatıma da özgün bir kimlik kazandırıyor. Yaşamda da her anın, duygunun, sanatçının sezgisiyle, görme biçimiyle, halatın ritmik kıvrımlarıyla yaşamın ritmi arasındaki ilişkiye göndermelerdir. Halatın ritmik kıvrımları üzerine düşen, renk, ışık, açık koyu değerler bize ait olanın yansımalarıdır. Yaşama ait sosyal, toplumsal, siyasal ekonomik, ekolojik düzeylerin plastik dille anlatımıdır.
Resmimdeki her olgunun yaşamımda bir karşılığı vardır. Zaten altını dolduramadığınız bir dil size ait değildir. Zaman içinde plastik dilinizi oluşturduktan sonra, kendinizi keşfetmek üzere teknik arayışlara giriyorsunuz. Durduğunuz an kendi ayak izlerinizi işgal edersiniz. Resim dilini izlemek, seyretmek üzere zamanı beklemeye almak gibi bir lüksüm olmadı. Arkanızdaki birikim, yeniye başlamak üzere bir deneyden ibaret. Hiçbir deneyi inkar etmeden, plastiğin dayattığı yenilenmeye açığım. Arayış, bilinç, hesaplaşma iradesi kendi plastik açılımını getiriyor zaten. Son dönem çalışmalarımda ip, resim dışında hiçbir anlatım kaygısı aramadan, plastiğin ve imgenin kendi dönüşümünü ve gücünü kurdu. Daha yalın, daha minimal… Bu elbette benimle hayat, benimle resim ve benimle kendim arasında süren gerilime bir çözüm çabasıdır”.

Ahmet Yeşil’in Manifestosunda belirttiği resim ve hayat arasındaki ilişki, gerilim, çözüm bulma çabasının tuvale yansıması, toplum ile sanatı arasında bir uçurum yaratmaz. Onun sanatı herkese yakındır, herkes kendinden bir şeyler bulur. Ahmet Yeşil resmindeki ritm, denge, lirizm, ışık, gölge ve yeniden tanışıyormuşçasına öne çıkan canlı renklerin kusursuz uyumu birçok farklı kültürden izleyicinin, hızla resim ile ilişki kurmasını sağlar. Otuz yedi yıldır aktif olarak sanat yaşamının içinde olan Ahmet Yeşil, bugüne kadar 105 kişisel sergi açtı, 297 karma ve yarışma sergisine katıldı, 24 ödül aldı. Tam anlamıyla ‘nev-i şahsına münhasır’ olarak tanımlanabilecek bir fırçası vardır. Dünyadaki ve Türkiye’deki moda akımları çok yakından takip etse de o kendi gerçeğinden vazgeçmemiş, yıllar içinde fırça darbeleri ile tuvaline aktardığı özlemleri, tutkuları, heyecanları, duyguları, düşünceleri, acıları, mutlulukları onu nereye götürdüyse, sanatı da o bağlamda gelişmiş, bugünkü gücüne ulaşmıştır. Özellikle ve ısrarla belirtilmesi gereken nokta ise, dünyadaki hiçbir sanatçıyla karşılaştırılamayacak ve Ahmet Yeşil tarzı olarak anılan görsel bir dil yaratmış olmasıdır.

BİLGİ İÇİN:
ahmetyesil33@gmail.com



AHMET YEŞİL (1954, Mersin)
Mersin’de yaşıyor ve çalışıyor.
1973-1985      Ressam Nuri Abaç, İlhan Çevik ve Ernür Tüzün’den resim eğitimi aldı
2015                Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’ne devam ediyor

Türkiye’de birçok özel koleksiyonda yapıtları yer alan sanatçının, Almanya, Amerika, Kanada, Hollanda, İngiltere başta olmak üzere önemli yabancı koleksiyonlarda da eserleri bulunmaktadır. Ahmet Yeşil, Unicef Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği üyesidir; şimdiye kadar 105 kişisel sergi açtı, 297 karma ve yarışma sergisine katıldı. Ulusal ve uluslararası yarışmalarda 24 ödül aldı.

TÜRKİYE'DEKİ KİŞİSEL SERGİLERDEN SEÇKİLER
2017    23 Mayıs - 14 Haziran, F Sanat Galeri, İstanbul
2016    18 Mart - 7 Nisan, Galeri Soyut, Ankara
2016    15 Nisan - 5 Mayıs, MTSO Galerisi, Mersin
2015    Ekol Sanat Galerisi, İzmir
2014    Rh Sanat Galerisi, İstanbul
2014    Galeri Soyut, Ankara
2012    Galeri Soyut, Ankara
2010    Galeri Soyut, Ankara
2006    Osmanlı Tersanesi, Bodrum
2006    Ege Üniversitesi A.K.M., İzmir
2006    Ege Üniversitesi Sanat Fuarı, İzmir
2005    İlayda Sanat Galerisi, İstanbul
2004    Galeri Artist, İstanbul
2001    Aphrodias Sanat Galerisi, İzmir
2001    CEY Sanat Galerisi, İstanbul
2001    Görüntü Sanat Galerisi, Adana
2000    Armoni Sanat Galerisi, Ankara
1999    Kile Sanat Galerisi, İstanbul
1998    Halkbank Sanat Galerisi, Ankara
1997    Aphrodite Sanat Merkezi, İzmir
1995    Kile Sanat Galerisi, İstanbul
1995    Selvin Sanat Galerisi, Ankara
1993    Kile Sanat Galerisi, İstanbul
1990    Destek Reasürans Sanat Galerisi, İstanbul

YURT DIŞINDAKİ KİŞİSEL SERGİLERDEN SEÇKİLER
2016    Nisan, Taipei 101 Sanat Galerisi, Tayvan / Çin
2016    1-15 Şubat, Melina Kültür Merkezi, Atina / Yunanistan
2014    Ludwig Galerie Schloss, Oberhausen / Almanya
2013    Georgain National Museum, Tiflis / Gürcistan
2012    Survivors Mostra d'arte Contemporanea a Firenze, Floransa / İtalya
2011    Visual Touches Exhibition, New York / Amerika
2011    Galerie Tuillier, Paris / Fransa
2011    Earth Gallery, New Jersey / Amerika
2011    Floransa Bienali, Floransa / İtalya
2011    Miami Sanat Fuarı, Kişisel Sergi, Miami / Amerika
2005    Gallery Hittite, Toronto / Kanada
2005    Herrenhof Mussbach Sanat Galerisi, Neustadt / Almanya
2004    Lahey Hause of Art Gallery, Hollanda
2003    Amsterdam Hause of Art Gallery, Hollanda
2003    Monreal / Kanada

MÜZE VE KURUM KOLEKSİYONLARINDA BULUNAN ESERLER
T.C. Cumhurbaşkanlığı Koleksiyonu
T.C. Kültür Bakanlığı Koleksiyonu
T.C. Dışişleri Bakanlığı Koleksiyonu
T.C. Maliye Bakanlığı Koleksiyonu
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Koleksiyonu
İngiltere Kraliyet Koleksiyonu
Kushimoto Türk Müzesi
D.Y.O. Eğitim Vakfı Müzesi
Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi
Balıkesir Belediyesi Devrim Erbil Müzesi
Körfez Belediyesi Müzesi
Eczacıbaşı Koleksiyonu
Cumhuriyet Gazetesi Müzesi
Uğur Mumcu Vakfı
Hacettepe Üniversitesi Resim Heykel Müzesi
Eskişehir Üniversitesi Çağdaş Sanatlar Müzesi
Tekel Koleksiyonu
Akbank Koleksiyonu
Vakıfbank Koleksiyonu
Ziraat Bankası Koleksiyonu

YURT DIŞINDAKİ KARMA VE GRUP SERGİLERİNDEN SEÇKİLER
2015    Carrousel du Louvre Museum Salle le Nötre 99 rue S.N.B.A. Salon Paris / Fransa
2015    29 Ekim Cumhuriyet Sergisi, Berlin / Almanya
2015    24 Temmuz - 14 Ağustos, E. Arimany Art Gallery, Tarragon / İspanya
2015    3 - 28 Eylül, Mar Art Gallery, Barcelona / İspanya
2015    8 - 28 Ekim, Salduba Art Gallery, Zaragoza / İspanya
2015    11 Aralık 2015 - 7 Ocak 2016, Terraferma Art Gallery, Lleida / İspanya
2014    Carrousel du Louvre Museum Salle le Nötre 99 rue S.N.B.A. Salon Paris / Fransa
2014    29 Ekim, 90. Yıl… 90 Sanatçı…, Berlin / Almanya
2014    Külture Inside Gallery, Lüksemburg
2013    Carrousel du Louvre Museum Salle le Nötre 99 rue S.N.B.A. Salon Paris / Fransa
2012    Rosso Opportunita, Survivors, Firenze / İtalya
2012    Carrousel du Louvre Museum Salle le Nötre 99 rue S.N.B.A. Salon Paris / Fransa
2011    Carrousel du Louvre Museum Salle le Nötre 99 rue S.N.B.A. Salon Paris / Fransa
2011    Grand Palais Salon Sergisi, Paris / Fransa
2010    Gallery Daniel Besseiche, Paris / Fransa
2010    Grand Palais Salon Sergisi, Paris / Fransa
2009    VI. Euro-American Visual Arts Exhibition, Campeche / Meksika 2009     Zagreb / Sırbistan
2008    San Diego Üniversitesi Takas (Swap) Sergisi, San Diego / Amerika
2008    Carrousel du Louvre Museum Salle le Nötre 99 rue S.N.B.A. Salon Paris / Fransa 2008  1-12 Eylül, Plastic Arts International Festival, Monastir / Tunus
2007    Carrousel du Louvre Museum Salle le Nötre 99 rue S.N.B.A. Salon Paris / Fransa
2006    Marson de I’unesco Coloir X-XL Place de Fontenoy, Paris / Fransa
2006    Le centre Culturel Anatolie de Paris / Fransa

BİENAL, FUAR VE SEMPOZUMLARDAN (ÇALIŞTAY) SEÇKİLER
2015    Süleymenpaşa Belediyesi Resim Çalıştayı, Tekirdağ
2011    Portakal Çiçeği Sanat Kolonisi, Sapanca / Sakarya
2011    Floransa Bienali, Floransa / İtalya
2011    Miami Solo Expo International Art Center, Miami / Amerika
2009    VI. Euro-American Visual Arts Exhibition, Campeche / Meksika
2008    1-12 Eylül, Plastic Arts International Festival, Monastir / Tunus
2007    Contemporary Art and Life Galeri, İstanbul
2006    Ege Üniversitesi Sanat Fuarı, İzmir
2006    Bodrum Sanat Bienali (Suça İştirak) Bodrum
2006    Ankara Üniversitesi Resim Sempozyumu
2005    Tüyap Sanat Fuarı, Galeri Baraz / İstanbul
2005    Barış Derneği / İstanbul
2004    Arc-en-Ciel Paris Sanat Galerisi, Tüyap Sanat Fuarı, İstanbul
2003    Arc-en-Ciel Paris Sanat Galerisi, Tüyap Sanat Fuarı, İstanbul
2003    Ankara Sanat Fuarı, Nurol Sanat Galerisi
2003    Arc-en-Ciel Paris Sanat Galerisi, Tüyap Sanat Fuarı, İstanbul
2003    İstanbul Sanat Fuarı, Valör Sanat Galerisi
2001    XI. İstanbul Sanat Fuarı, CEY Sanat Galerisi, İstanbul
2001    3. ODTÜ Sanat Festivali, Ankara
1997    7. Uluslararası İstanbul Sanat Fuarı, İstanbul  
1996    6. Uluslararası İstanbul Sanat Fuarı, İstanbul

ÖDÜLLER
2015    Adana Kültür ve Sanat, Ressamlar Derneği Puduhepa Bilim Sanat Onur Ödülü / Adana
2014    “Mersin En’lerini Seçiyor” Anketi Sonucu En İyi Ressam Ödülü / İstanbul
2013    Ankara Gazi Rotary Kulübü Yılın Meslek Hizmet Ödülü / Ankara
2013    Mersin 1. Kültür Etkinliği Kent Hizmet Ödülü / Mersin
2012    Uluslararası Lions Kulüpler Birliği Melvin Jones Ödülü
2011    Louvre Müzesi, Carousel Salon Sergisi Delegasyon Ödülü, Gümüş Madalya / Paris-Fransa
2011    Mersin İ.S.K. Kent Onur Ödülü
2010    Ankara Sanat Kurulunun Yılın Resim Dalında Sanatçı Ödülü / Ankara
2009    Louvre Müzesi, Carousel Salon Sergisi Delegasyon Ödülü / Paris - Fransa
2004    3. Mersin Uluslararası Müzik Festivali Sanat Özel Ödülü
1997    2. Deniz Müzesi Komutanlığı Birincilik Ödülü
1996    1. Deniz Müzesi Komutanlığı Üçüncülük Ödülü
1995    Kayseri Valiliği Resim Yarışması Ödülü
1993    26. D.Y.O. Resim Yarışması Büyük Ödülü
1993    Kültür Bakanlığı 1. Kapadokya Resim Yarışması Mansiyon
1992    Adana Çimento Sanayi Resim Yarışması Mansiyon
1992    Tekel 6. Geleneksel Resim Yarışması Birincilik Ödülü
1992    Sanatçı Gözüyle Antalya Resim Yarışması Mansiyon
1991    Körfez Belediyesi Resim Yarışması Mansiyon
1990    T.P.A.O. Resim Yarışmasında 1.Mansiyon
1989    Ordu İl Resim Yarışmasında 1.Mansiyon
1985    Mersin Uluslararası Resim-Heykel-Seramik Yarışmasında Mansiyon
1983    Turgut Pura Yarışmasında Kültür Bakanlığı Ödülü
1982    Turgut Pura Yarışmasında İzmir Resim Heykel Müzesi Ödülü



Ahmet Yeşil, “Sesler ve İzler – Sounds and Traces”, 2018, tuval üzerine yağlıboya (oil on canvas), 100x85 cm.


Ahmet Yeşil, “Sesler ve İzler – Sounds and Traces”, 2018, tuval üzerine yağlıboya (oil on canvas), 120x90 cm.