21 Şubat 2017 Salı

VICTOR VASARELY TÜRKİYE RETROSPEKTİFİ

Viktor Vasarely.

Arkas Holding, ünlü sanatçı Victor Vasarely’nin geniş çaplı bir retrospektif sergisini 1 Şubat 2017 – 31 Mart 2017 tarihleri arasında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi’nde sanatseverlerle buluşturuyor. Çağdaş sanatın en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilen Victor Vasarely (1906-1997), özellikle Op Art olarak bilinen modern sanat akımının kurucusu olarak, hem Avrupa’da hem de Amerika’da çok ünlü bir isim.

Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas’ın girişimleriyle, uluslararası sanat kurumlarının işbirliğiyle gerçekleştirilen bu sergi, çağdaş sanata kattıkları ve Op Art akımının kurucusu olmasının yanı sıra kurduğu müzeleriyle de adından söz ettiren Victor Vasarely’yi Türkiye’deki sanatseverlere daha yakından tanıtmayı hedefliyor. Sanatçının hayranlık uyandıran çalışmalarının sunulduğu serginin küratörü, sanatçının torunu ve aynı zamanda Vasarely Vakfı’nın direktörü olan Pierre Vasarely.



Viktor Vasarely.

Victor Vasarely Retrospektifi sergisi, sanatçının farklı sanat dönemlerine ait elliden fazla resim, heykel, tasarım ve duvar halısı çalışmalarından oluşuyor. Bu kapsamlı sergi, Güney Fransa’daki Aix en Provence kentinde bulunan Victor Vasarely Vakfı,  Peç, Victor Vasarely Müzesi, Budapeşte Güzel Sanatlar Müzesi, Renault Kurumsal Koleksiyonu ve Arkas Holding Koleksiyonu katkılarıyla gerçekleştiriliyor. Serginin bir başka özelliği de Arkas Koleksiyonu’nda bulunan 13 adet büyük boyutlu çalışmanın da ilk defa sergileniyor olması. Bu eserler İstanbul’da sergilendikten sonra İzmir’de de sanatseverlerle buluşacak.

Victor Vasarely 1906 yılında Macaristan’ın Pécs (Peç) şehrinde doğdu. 1929’de Budapeşte’de Bauhaus etkisinde eğitim veren Mühely Akademisi’nde eğitim aldı. 1930 yılında eşi Claire Spinner ile Paris’e göç eden sanatçı grafik tasarımcısı olarak çalıştı. 1944 yılında, Denise René’nin galerisinde açılan ilk kişisel sergisiyle Paris’in saygın sanat ortamına girdi. Vasarely burada geometrik kökenli soyut resimleriyle kısa zamanda büyük ilgi çekti. 1955 yılında Sarı Manifesto’yu yayınlayan sanatçı, Avrupa’da hızla yayılacak olan Op Art akımın kuruculuğunu üstlenerek ardı ardına önemli çalışmalar gerçekleştirdi. Op Art, pozitif ve negatif formların birbiriyle farklı bir biçimlendirme metoduyla ilişkiye girip, tuval yüzeyinde hareket olgusunu ortaya çıkartan bir akımdır. Vasarely, izleyicileri daha ilk bakışta etkisi altına alan ve göz yanılsamalarıyla ilgi çeken bu akımın öncüsü olan bir dünya sanatçısı olarak değerlendiriliyor. Çünkü Vasarely’nin deneysel çalışmaları, 20. yüzyıl sanatında, Pop Art’tan Minimal Art’a uzanan bir çizgide, ardıllarını etkileyen derin izler bırakmıştır.


Viktor Vasarely, Fotoğraf: Ümmühan Kazanç.
Vasarely’nin İstanbul’daki retrospektif sergisinde sanatseverler, sanatçıya uluslararası bir tanınmışlık kazandıran 1950 ve 1960 yıllarına ait ikonik çalışmalarının yanı sıra, onun sanat hayatında önemli bir yeri olan afiş ve üç boyutlu çalışmalarını, duvar halılarını ve mimari tasarımlarını da görme şansını bulacaklar.
Giriş ücretsizdir.

Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi

Adres: Meclis-i Mebusan Cad. No:2 İstanbul


Viktor Vasarely, Fotoğraf: Ümmühan Kazanç.

Viktor Vasarely, Fotoğraf: Ümmühan Kazanç.

15 Şubat 2017 Çarşamba

TİMURTAŞ ONAN “TIMELESS” EXHIBITION AT GALLERY ARK

Timurtaş Onan.
Gallery ARK hosts a photo exhibition for the first time between February 11th and March 5th, 2017. The exhibition which is composed of black and white editions on the collection paper of Hahnemuhle Fine Art Baryta, restricted with 10 edition, takes its visitors on a magic Istanbul excursion. Timurtaş Onan brings the roads we always walk,  the sea we  look at for a moment stopping , above all our people on  together with the photographs , products of  a master’s eyes.

The exhibition curator, Erhan Şermet, summarizes the exhibition entitled “Timeless“ as follows; “Timurtaş Onan's photos walk us around the city, we go through gaps, jammings, intersections, fractures and stackings of the city. But in his photographs we are independent of time, time clears away when we are after what can not be accounted, it becomes light, emotion, wind, cloud again  getting  rid of being a consumable material. Time gets rid of being a raw material of schedules, turns into a volatile, impalpable   humanistic scale. With Ahmet Hamdi Tanpınar's beautiful expression, it turns into the reality of incomprehensible, which “we are neither inside nor completely outside of’. Now we can talk about people and life again…”

After Timurtaş Onan's photographs began to stick in your minds as concrete evidences of a 'timeless' journey , you will see that  the magic of the city we live in is not limited to  photographic frames.


Timurtaş Onan.

Galeri ARK
Cemil Topuzlu Caddesi Kaya Apt. No:49 Göztepe
İstanbul
(0216) 369 4900

TİMURTAŞ ONAN – Photographer and Director
Timurtas Onan was born and brought up in Istanbul. Becoming involved in photography in 1980 he has worked as a professional  photographer for the past 25 years. Through this period he has participated in, organised and attended many photographic events, taking part in and holding exhibitions of his work both at home in Turkey and abroad and also acting as a jury
member for national and international photographic competitions.

Timurtas Onan has received over 40 national and international awards including Unesco and Unep and has frequently been invited to symposiums and related activities at  many institutions and universities. His work has involved international photographic projects,  the
creation of documentary films on socially relevant  issues and he is particularly well known for his distinctive projects on Istanbul.
His work as an artist can be seen in many public and private collections in Turkey and abroad. At the present time he is holding photo workshops; curating various exhibitions, and working on new photographic projects.


Timurtaş Onan.

Solo Exhibitions
2014 “Abandoned“ İstanbul Photographer’s gallery”
2014 “Paris” Bursa Fotofest
2014 “Beyoğlu Neoclassic” Atelierhaus im Anscharpark - Kiel / Germany
2014 “Abandoned“ İstanbul Merhart Galeri
2013 İstanbul “City of Light and Shadows”  Place Guillaume, Luxembourg
2010 “Beyoğlu Neoclassic” Museum für Kunst und Kulturgeschichte
2009 “Snow in beyoğlu” Beyoğlu Municipality Art Gallery
2009 “İstanbul Blues” Od'A Ouvroir'd Art Gallery
2007 “Nights on Beyoğlu” Brünsbüttel Stadt Gallery, Germany
2007 “Nights on Beyoğlu”  Athens Month of Photography - Artower Clio Gallery, Athens
2006 “Eternal Image” - Ankara Contemporary Art gallery
2006 “Eternal Image” - İfsak Exhibition Hall
2006 “Nights on Beyoğlu”  - French Cultural Center, İstanbul

2003 “Kaleiçi Satılık” İstanbul Fotoğraf Evi


Timurtaş Onan.
TİMURTAŞ ONAN “ZAMANSIZ” SERGİSİYLE GALERİ ARK’TA
Galeri ARK, 11 Şubat – 5 Mart 2017 tarihleri arasında Timurtaş Onan’ın ‘Zamansız’ adlı fotoğraf fotoğraf sergisine ev sahipliği yapıyor. Sınırlı sayı 10 edisyon olarak, Hahnemuhle Fine Art Baryta koleksiyon kağıdına siyah-beyaz baskılardan oluşan sergi, ziyaretçilerini büyülü bir İstanbul gezintisine çıkarıyor. Timurtaş Onan, her daim yürüdüğümüz yolları, durup bir anlığına baktığımız denizi, martıları, sokakları ve her şeyden öte insanlarımızı, usta bir gözün ürünü fotoğraflarla bizlerle buluşturuyor. 

Sergi küratörü Erhan Şermet ‘Zamansız’ adlı fotoğraf sergisini şöyle özetliyor: s“Timurtaş Onan’ın fotoğrafları bizi şehrin mekanlarında gezdiriyor, boşluğun, sıkışmanın, kesişmelerin, kırılmaların ve yığılmaların içinden geçiyoruz. Ama zamandan azadeyiz, muhasebesi yapılamayacak olanın ardından giderken zaman dağılıyor, bir sarf maddesi olmaktan kurtulup yeniden ışık, duygu, rüzgar, bulut oluyor. Zaman çizelgelerin hammaddesi olmaktan kurtuluyor, uçucu ele gelmez insani ölçeğine dönüyor. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın güzel ifadesiyle ‘Ne içinde, ne de büsbütün dışında’ olabileceğimiz kavranamaz gerçekliğine dönüyor. Öyleyse yeniden insanlardan ve hayattan bahsedebiliriz artık…”

Timurtaş Onan’ın fotoğraflarının, ‘zamansız’ bir yolculuğun somut delilleri olarak zihinlerinizde yer etmeye başlamasının ardından, yaşadığımız şehrin büyüsünün fotoğraf çerçeveleri ile sınırlı olmadığını göreceksiniz.

Galeri ARK
Cemil Topuzlu Caddesi Kaya Apt. No:49 Göztepe
İstanbul
(0216) 369 4900

TİMURTAŞ ONAN: FOTOĞRAFÇI VE YÖNETMEN
İstanbul’da doğdu. Fotoğraf çalışmalarına 1980 yılında başladı. 25 yıldır profesyonel olarak  çalışıyor. Bugüne kadar yurtiçi ve yurtdışında birçok etkinliğe katıldı, sergiler açtı. Ulusal ve uluslararası yarışmalarda jüri üyesi olarak yer aldı. Unesco ve Unep dahil kırkın üzerinde ulusal ve uluslararası ödülü bulunmaktadır. Bir çok kurum ve üniversitede sempozyum ve etkinliklere davet edildi, projeler gerçekleştirdi. Sosyal konularda belgesel filmler çekti. İstanbul’u konu alan farklı projeleri ile tanınmaktadır. Sanatçının eserleri Türkiye ve yurt dışında kurum ve özel koleksiyonlarda yer almaktadır. Bu günlerde fotoğraf atölyeleri gerçekleştirmekte, çeşitli sergilerin kürasyonunu yapmakta ve yeni fotoğraf projeleri üzerinde çalışmaktadır.

Seçme Kişisel Sergiler
2014 “Terkedilmiş“ İstanbul Fotoğraf Galerisi”
2014 “Paris” Bursa Fotofest
2014 “Beyoğlu Neoklasik” Atelierhaus im Anscharpark - Kiel / Almanya
2014 “Terkedilmiş“ İstanbul Merhart Galeri
2013 Işık ve Gölgeler Şehri İstanbul Place Guillaume, Luxembourg
2010 “Beyoğlu Neoklasik” Dortmund Kültür ve Sanat Tarihi Müzesi
2009 “Beyoğlu’nda Kar” Beyoğlu Belediyesi Sanat Galerisi
2009 “İstanbul Blues” Fransa'da Türkiye Mevsimi Kapsamında
Od'A Ouvroir'd Art Galeri, İstanbul, 2009
2007 “Beyoğlu Geceleri” Brünsbüttel Stadt Gallery, Almanya
2007 “Beyoğlu Geceleri” Athens Month of Photography / Artower Clio Gallery, Atina
2006 “Sonsuz Görüntüler” Ankara Çağdaş Sanatlar Galerisi
2006 “Sonsuz Görüntüler” İfsak Sergi Salonu
2006 “Beyoğlu Geceleri “ Fransız Kültür Merkezi, İstanbul
2003 “Kaleiçi Satılık” İstanbul Fotoğraf Evi
2003 “Kaleiçi Satılık” Çağdaş Sanat ve Kültürel Miras Uluslararası Etkinliği, Antalya Kaleiçi duvarlarında enstalasyon.
1996 “Değişmeyen Yönleriyle İstanbul” 12. İstanbul Fotoğraf Günleri, Devlet Güzel Sanatlar Galerisi



14 Şubat 2017 Salı

“KAYGAN”

Melik İskender.
“Kaygan” konseptli karma sergi, 16 Şubat – 22 Mart tarihleri arasında Sainte Pulchérie Lisesi'nin atölye, sergi ve konferans mekanı Od'A-Ouvroir d'Art’ta sanatseverlerle buluşuyor. Yedi çağdaş sanatçıyı bir araya getiren “Kaygan” Karma Sergisi’ne Bedri Baykam, Bubi, İsmet Doğan, Gürbüz Doğan Ekşioğlu, Sibel Erkan, Melik İskender ve Mehmet Kavukçu katılıyor. Sergi, Sainte Pulchérie Lisesi'nin Beyoğlu’ndaki sanat galerisi Od'A-Ouvroir d'Art’ta 22 Mart 2017 tarihine kadar ziyarete açık olacak. Serginin katalog sponsorluğu Kişisel Gelişim Online, katalog grafik tasarım sponsorluğu ise Serkan İskender tarafından üstlenildi.

Sergiye adını veren “Kaygan”; sözde ahlaki biçimde dünyayı iyileştirmek için kullanılan ayrıcalıklı bir alandır. ‘Kaygan’ kelimesinin kelime anlamlarından bazıları; ıslak veya düz olduğundan kaydırıcı özelliği bulunur, güvenilmez, kayan, zor anlaşılır, akılda kalıcı olmayan, hatırlaması zor şeklinde ifade ediliyor.


Gürbüz Doğan Ekşioğlu.
Hiçleştirilmiş bir zamandır “Kaygan”
İnsan kendi iradesiyle kurtuluşa kavuşacaktır. Her şey bilinçle anlam kazanır, bilincin en temel anlamı ise farkındalıktır. Kayıtsız kalmadığımız halde kayıtsız gibi yapılsa da kayıtsızlığın farkındalığı onu çekici kılar. Çünkü tutku yerine hiçbir şeyi koyamazsınız. Özgür düşünmek ise zihinsel özgürlük anlamına gelmez. Düşünme yetimiz buna uygun olmayabilir. Hiçliğin hükümsüzlüğünün olduğu yerde eleştirel bir yargı söz konusu değildir. Sanal bir tiyatronun büyük gösterisine katılmış oyuncunun, yüksek sesle ağzından çıkan kelimelere sığınmış ve endişeli şekilde titreyen bir çocuğun solgun ve şaşkın, korkmuş ve terden sırılsıklam olmuş meraklı bir psikopat yüzü gibi Sisifos’un sahnesindeyiz. Bir taraftan savaşırken diğer taraftan ürememizi emreden kurumsal sistemlerin mantığı da kaygandır.
Sonsuz mutluluğa nasıl ulaşılabilir? Bir şekilde zirveye ulaşıncaya kadar sürekli kayarak mı? Mantıksal düzene karşı mantık dışı yeni bir düzen, tüm değerlerin içi boşaltılarak anlamları değiştirilmiş, hiçleştirilmiş bir zamandır ‘Kaygan’.


Sibel Erkan.
Her şey bilinçle kurtuluşa kavuşacaktır
Serginin küratorü Melik İskender de serginin ana teması “Bilinç” ve güncel yaşamı şu sözlerle değerlendiriyor: “Dış dünyayı algılayıp olayların farkına varmaya bilinç deniliyorsa, her şey bilinçle anlam kazanır.  Özgür düşünmek zihinsel özgürlük anlamına gelmez. Hiçbir olayla karşılaşmayan bir insanın davranışında da hiçbir şey olmaz ve öylece saatlerce durabilir. Bu durumda, bilinç yönlendirilebilen bir şeydir. Sözde ahlaki bir şekilde dünyayı iyileştirmek için kullanılan kelimeler kalıcı olmayan, hatırlaması zor olan şeyler olarak kalmaktadır.  Mantıksal düzene karşı mantık dışı yeni bir düzeni solurken zamanın kendisi hiçtir. Hiçliğin, hükümsüzlüğü olduğu yerde eleştirel bir yargı da söz konusu olmayacağına göre her şey bilinçle kurtuluşa kavuşacaktır.”

Od'A-Ouvroir d'Art

Sainte Pulchérie Lisesi'nin atölye, buluşma, sergi ve konferans mekanı Od'A-Ouvroir d'Art, İstanbul'un kalbi Beyoğlu semtinde yer almaktadır. Farklı disiplinlerin buluştuğu bir nevi deneysel laboratuvar olan Od'A-Ouvroir d'Art, Bubi, Bedri Baykam, Devrim Erbil, Charles Vess, Dany, Ludovic Debeurme, Diana Page gibi Türk, Fransız ve dünyanın çeşitli ülkelerinden sanatçıların eserlerine ev sahipliği yapmıştır. Her bir proje çağdaş dünyayı sorgulamak ve tüm biçimlerde yaratıcılığı destelemek için bir fırsattır.


Od'A-Ouvroir d'Art/Sainte Pulchérie Fransız Lisesi
Çukurluçeşme Sok. No: 7
Küçükparmakkapı

BEYOĞLU-İSTANBUL


Bedri Baykam, “Mustafa Kemal ve Nazım”, 2015, Tuval Üzerine Karışık Teknik, 146,5 x 204,5 cm.


Bubi, “Hayat Ağacı”, 2013, Karışık Teknik, y. 130 cm.

İsmet Doğan, “Güve “, 2012, Autos Serisi, C-Print, 190x156 cm.

Mehmet Kavukçu, “Şiddeti Düşünmek”, Ocak 2014.

7 Şubat 2017 Salı

HALİL AKDENİZ “İMGENİN İZİNDE” SERGİSİYLE KARE SANAT’TA

Halil Akdeniz, “Kültür İmleri”, 2015, Tuval üzerine akrilik- karışık teknik, 240 x 400 cm.
Kare Sanat, 9 Şubat -19 Mart 2017 tarihlerinde çağdaş sanatımızın önemli ismi Halil Akdeniz’in ‘İmgenin İzinde’ adlı sergisine yer veriyor. Açılış: 9 Şubat Perşembe 18.00- 20.00.

Bu sergide Halil Akdeniz sanatının soyuttan kavramsala, kavramsaldan kavram ötesine uzanan yolculuğunun son iki yılda ürettiği, bu günü ve geleceği işaret eden işlerinden bir seçki sunuluyor.
Sanatçının 1970’li yıllarda ortaya çıkmaya başlayan imgelerle düşünme ve imgeler üzerinden düşünme ve araştırma mantığı, zaman içinde sanatının farklı plastik ve kavramsal dönüşümler geçirmesine zemin hazırlamıştır. Kullandığı malzeme, tuval ve tuvaldışı açılımlar, hazırlanış biçimleri ve kullandığı özel boya teknikleri ile kendine özgü fantazi ve imge dünyası kurgulamaktadır. Akdeniz’in işlerinin süreç içindeki biçimsel ve anlamsal dönüşüm ve evrimini izleyenler, onun çalışmalarının artık belli bir döneme ya da akıma kategorize edilemeyeceğini görürler. Akdeniz’in “Kültür İmleri/Cultural Signs” adlı kitabının yazarı Prof. Rıfat Şahiner de sanatçının bu yönünü şu cümleler ile anlatıyor: “Halil Akdeniz’in sanatı kategorize edilmesi bir hayli güç görünen ve plastik kaygılarla kavramsal yapılaştırma prensiplerinin belli bir izleğe dayandığı evrimci bir çizgi izlemekte. Bu evrilme, anlamın ve biçimleme sorunlarının birbirini tetiklediği, simgelerin, imgelerin, göstergelerin sürekli devinerek yeni olasılıkları açığa çıkardığı özgün bir sanat anlayışını görünür kılıyor” (Rıfat Şahiner; Halil Akdeniz ve Kültür İmleri, Sunuş yazısı, Masa Yayınları, 2015, İstanbul).

Halil Akdeniz, “Kültür İmleri”, 2015, Tuval üzerine akrilik- karışık teknik, 240 x 600 cm.

Akdeniz’in kendi içinde yerine göre kavramsal, yerine göre pop yaklaşımlar içeren bu karmaşık yapılı çalışmaları, imge ve simgelerin yer değiştirerek yeni ve farklı göstergeler sunduğu, açılımları tam olarak belirlenip tanımı yapılamayan bir yöne doğru yol almaktadır.
Halil Akdeniz’in sanatının sanat izleyicisi tarafından iyi okunması ve anlaşılması ve izinin sürülmesi gerekmektedir, çünkü bu eserler izleyici ile ancak böyle iletişim kurabilir.


Halil Akdeniz, “Kültür İmleri”, 2012-2016,
Tuval üzerine Akrilik- karışık teknik, 172 x 47 cm.
HALİL AKDENİZ
1986’da Yardımcı Doçent, 1987’de Doçent, 1994’te Profesör olan Akdeniz; Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü (bugünkü Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi), Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. Ege, Dokuz Eylül ve Bilkent Üniversitelerinde Resim ve Güzel Sanatlar Bölümlerini kurdu. Bu üniversitelerde bölüm başkanlıkları, fakülte kurulu üyelikleri, üniversite senatosu ve üniversite yönetim kurulu üyeliklerine kadar çeşitli kademlerde görev aldı.
1996 - 2001 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Bonn ve Berlin Büyükelçiliği Kültür Müşavirliği görevlerinde bulundu. 2001 – 2005 yılları arasında Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. Türkiye’de ilk kez Sanat Bilimini kurarak, Anadolu Üniversitesi’nde (2003) ve Işık Üniversitesi’nde Sanat Kuramı ve Eleştiri Yüksek Lisans Programlarını (2008) ve Sanat Bilimi Doktora Programını açtı (2013). Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde 2007 – 2013 yılları arasında Görsel Sanatlar Bölüm Başkanlığı ve Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat Bilimi Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevlerinde bulundu ve halen aynı üniversitede öğretim üyesi olarak görevini sürdürmektedir.
Halil Akdeniz, ayrıca Çağdaş Türk Sanatı alanında eserleri ve araştırma yazılarıyla da tanınır. Akdeniz’in Türk sanatı ve sanatçılar üzerine yayınlanmış dört kitabı ve katalog yazıları, çok sayıda bilimsel yayın, araştırma, bildiri ve makaleleri ile birlikte hakkında yayınlanmış dört kitabı ve ayıca eserlerinin yer aldığı çok sayıda sanat kitabı ve katalog bulunmaktadır.


Halil Akdeniz, “Kültür İmleri”, 2012, Tuval üzerine akrilik- ağaç konstrüksiyon, 180 x 212 cm.


KARE SANAT
Abdi İpekçi Cad. Ada Apt. No:22/8 K:2 Nişantaşı / İstanbul
T: 0 212 240 44 48
www.kareartgallery.com

6 Şubat 2017 Pazartesi

YONCA KARAKAŞ: “ŞEYLERİN ANATOMİSİ”

Yonca Karakaş, “Peacock Family”, 110x115 cm.

Yonca Karakaş’ın ilk kişisel sergisi ‘Şeylerin Anatomisi’, insan zihninin zaman içindeki gelişim sürecine ve dayatılan dogmalara odaklanıyor. Karakaş, kullandığı objeler, kurguladığı mekanlar, yarattığı karakterlerle 'gerçeklik' algısını yeniden tariflendirdiği sergisiyle 21 Ocak – 25 Şubat tarihleri arasında Pg Art Gallery’de izleyiciyle buluşuyor.

John Locke’a göre insan zihni dünyaya ‘tabula rasa’ yani boş bir levha olarak gelir. Zamanla öğrenilen bilgi bu levha üzerine işlenir. Aslında edinilen her bilgi zihnin tüm özgürlüğünü elinden alır. Özgür zihin zamanla belirli dogmalara sahip olarak özgürlüğünü tamamen yitirir ve bu yitiriliş sürecini hiçbir zaman kavrayamaz. Varoluş çabası içerisinde olan insanın en büyük sorunu, zamanla etrafını kuşatacak olan bu birçok duvardan habersiz yola çıkmasıdır. Ne yazık ki yolun sonunda evrensel tek bir zihin yapısı ile karşı karşıya kalmıştır.


Yonca Karakaş, “Pale Blue Dot”, 110 cm.


Ataları tarafından nesillere aktarılan her türlü bilgi ve hikaye bugünün ve geleceğin yol göstericisi halinde. Tüm bu gerçekliğe sarılıp sınırlı hayatını buna göre şekillendiren varlık, idealar dünyasında şeylere verdiği anlam sayesinde öz'e yani asıl gerçekliğe ulaşamıyor, idealarla oyalanıyor. Sanatçı çalışmalarında genel olarak var olan evrenin hikayelerini alternatif evrenlerde gösteriyor, bunu yaparken de tarih, din, psikoloji üzerinden ilerlemeye çalışıyor.

İzleyicinin ''gerçeklik'' algısını kullandığı objeler, mekan, durum ve karakterler ile değiştirerek yepyeni bir evren yaratıyor. Çerçeve içinde etler, şekerden haçlar, dev ıstakozlar, donut'tan kolyeler, kusursuz tenler, göz temasıdan kaçınan android ve soğuk karakterler ve klonlama…

Karakaş ilk kişisel sergisi ‘Şeylerin Anatomisi’nde "şey" kelimesine şekil veriyor.

Şey: Duyularla kavranabilen cisimler, cansız varlık, nesne, madde, eşya. Felsefede; düşünen bilincin konusu olabilen, gerçekte var olmayıpta yalnızca düşünülmüş olan herşey. Bilinçten yoksun varlık.

"Şey" etrafında bulunan diğer imgelerle birlikte hareket ederken kendi anlamını yaratıyor. Herhangi bir cümle içeresinde düşününce cümlenin diğer kelimeleri ile birlikte onunla ilgili belirli bazı fikirler edinebiliyoruz ama tek başına iken tamamen belirsiz. Burada belirsizlikle birlikte tuhaf bir çekiciliğe de sahip bilinmeyeni işaret ederken kullanıldığında bile, paradoksal olarak yine kendine işaret ediyor. Kelimeler içeresinde joker gibi onu her yere koyabilir her yere sığdırabilir her şekle sokabilirsiz.

‘Fotoğraf çekerken büyük anlamlar oluşturabilecek miyim, bugün de mesaj verebilecek miyim? gibi bir duruma kendimi sokmaktansa içimden gelen her şeyi deniyorum. Sıkıştırılmış bir gerçeklik içinde yaşamaya çalıştığımız bu evrende hiçbir mesaj verme kaygısı içinde olmadan dilediğini yapabilme özgürlüğü; yaptığım işte bana ait içinde özgürce hareket edebileceğim bugünün bilgisinden ve normlarından uzak alternatif bir alan oluşturuyor.’


Yonca Karakaş, “Oxygen”, 101x110 cm.

YONCA KARAKAŞ

1982, Diyarbakır doğumlu sanatçı Yıldız Teknik Üniversitesi, Sanat Tasarım Fakültesi’nde Fotoğraf ve Video Bölümü’nde eğitimini tamamladı. Çalışmalarında genel olarak gerçeklik olarak gördüğümüz her şeyin ‘şeyler’ arasında kurduğumuz zamansal ve uzamsal ilişkiler olduğunu yansıtmaya çalışır. Çünkü kurduğumuz tüm bu anlamlar onların kendi öz halleri değil, bizim deneyimsel alışkanlıklarımızla ilgilidir. Yani varlıklar arasındaki bağıntıların bilgisini edinemez, sadece kendimizce anlamlar yükleyebiliriz... Tüm serilerinde genel olarak iyi olanın tümüyle tekin olmadığını, pastel tonların içeresinde kurguladığı şüpheli durumlarla bir şekilde güzel başlayan bir rüyanın kabusa dönüştüğü o anı hissettirmeye çalışır.

Pg Art Gallery
Çukurcuma Cad. No. 40/1 Firüzağa, Beyoğlu
İstanbul / TÜRKİYE
(0090) 212 252 80 00
info@pgartgallery.com

25 Ocak 2017 Çarşamba

MONET EXHIBITION AT FONDATION BEYELER

Claude Monet, “The Customhouse”, 1882, Oil on canvas, 61 x 75 cm, Harvard Art Museums/Fogg Museum, Bequest of Annie Swan Coburn, 1934, Photo: Imaging Department © President and Fellows of Harvard College.
January 22 – May 28, 2017
To mark its twentieth anniversary, the Fondation Beyeler is presenting one of the most important and best-loved artists: Claude Monet. The exhibition will be a celebration of light and color, illustrating the great French painter’s development from Impressionism to his famous paintings of water-lilies. It will feature his Mediterranean landscapes, wild Atlantic coastal scenes, different stretches of the Seine, meadows with wild flowers, haystacks, water lilies, cathedrals, and bridges shrouded in fog. In his paintings, Monet experimented with changing light and color effects in the course of a day and in different seasons. He succeeded in evoking magical moods through reflections and shadows.

Claude Monet was a great pioneer, who found the key to the secret garden of modern painting, and opened everyone’s eyes to a new way of seeing the world. The exhibition will show 62 paintings from leading museums in Europe, the USA and Japan, including
the Musée d’Orsay, Paris; the Metropolitan Museum, New York; the Museum of Modern Art, New York; the Museum of Fine Art, Boston and the Tate, London. 15 paintings from various private collections that are seen extremely rarely and that have not been shown in the context of a Monet exhibition for many years will be special highlights of the show.


Claude Monet, “The Terrace at Vétheuil”, 1881, Oil on canvas, 81 x 65 cm, Private Collection, Photo: Robert Bayer.

In the year of its 20th birthday, the Fondation Beyeler is devoting an exhibition to Claude Monet, one of the most important artists in its collection. Selected aspects of Monet’s oeuvre will be presented in a distilled overview. By concentrating on his work between 1880 and the beginning of the 20th century, with a forward gaze to his late paintings, the show will reveal a fresh and sometimes unexpected facet of the pictorial magician, who still influences our visual experiencing of nature and landscape today.

The leitmotif of the “Monet” exhibition will be light, shadow, and reflection as well as the constantly evolving way in which Monet treated them. It will be a celebration of light and colors. Monet’s famed pictorial worlds - his Mediterranean landscapes, wild Atlantic coastal scenes, various locations places along the course of the River Seine, his flower meadows, haystacks, cathedrals and fog-shrouded bridges - are the exhibition’s focal points. In his paintings, Monet experimented with the changing play of light and colors in the course of the day and the seasons. He conjured up magical moods through reflections and shade. Claude Monet was a great pioneer in the field of art, finding the key to the secret garden of modern painting and opening everyone’s eyes to a new way of seeing the world.


Claude Monet, “In the Norvégienne”, 1887, Oil on canvas, 97,5 x 130,5 cm, Musée d’Orsay, Paris, legacy ofPrincesse Edmond de Polignac, 1947, Photo: © RMN-Grand Palais (Musée d’Orsay) / Hervé Lewandowski.

LIGHT, SHADOW AND REFLECTION
Following the death of his wife in 1879, Monet embarked on a phase of reorientation. His time as a pioneer of Impressionism was over; while by no means generally acknowledged as an artist, he was beginning to become more independent financially thanks to the help of his dealer, as is documented by his frequent journeys. Through them, he was, for example, first able to concern himself with Mediterranean light, which provided new impulses for his paintings. His art became more personal, moving away from a strictly Impressionist style.
Above all, however, Monet seems to have increasingly turned painting itself into the theme of his paintings. His comment, as passed down by his stepson Jean Hoschedé, that, for him, the motif was of secondary importance to what happened between him and the motif, should be seen in this light. Monet’s reflections on paintings should be interpreted in two ways. The repetition of his motifs through reflections, which reach their zenith and conclusion in his paintings of the reflections in his water-lily ponds, can also be seen as a continuous reflecting on the potential of painting, which is conveyed through the representation and repetition of a motif on a canvas.

Claude Monet, “Water-Lilies”, 1916–1919, Oil on canvas, 200 x 180 cm, Fondation Beyeler, Riehen / Basel, Beyeler Collection, Photo: Robert Bayer, The restoration of this art work is supported by the, BNP Paribas Swiss Fondation.
Monet’s representations of shade are another way in which he represented the potential of painting. They are both the imitation and the reverse side of the motif, and their abstract form gives the painting a structure that seems to question the mere copying of the motif. This led to the situation in which Wassily Kandinsky, on the occasion of his famous encounter with Monet’s painting of a haystack seen against the light (Kunsthaus Zurich and in the exhibition), did not recognize the subject for what it was: the painting itself had taken on far greater meaning that the representation of a traditional motif.


Theodore Robinson, “Portrait of Monet”,
c. 1888–90, Cyanotype, 24 x 16,8 cm,
Terra Foundation for American Art, Chicago,
gift of Mr. Ira Spanierman,
1985, Photo: © Terra Foundation for American Art,
Chicago / Art Ressource, NY.
MONET’S PICTORIAL WORLDS
The exhibition is a journey through Monet’s pictorial worlds. It is arranged according to different themes. The large first room in the exhibition is devoted to Monet’s numerous and diverse representations of the River Seine. One of the most notable exhibits is his rarely shown portrait of his partner and subsequent wife Alice Hoschedé, sitting in the garden in Vetheuil directly on the Seine.

The next room celebrates Monet’s representation of trees: a subtle tribute to Ernst Beyeler, who devoted an entire exhibition to the theme of trees in 1998. Inspired by colored Japanese woodcuts, Monet repeatedly returned to the motif of trees in different lights, their form, and the shade they cast. Trees often give his paintings a geometric structure, as is particularly obvious in his series. The luminous colors of the Mediterranean are conveyed by a group of canvases Monet painted in the 1880s. In a letter written at that time, he spoke of the “fairytale light” he had discovered in the South. In 1886 Monet wrote to Alice Hoschedé that he was “crazy about the sea”. A large section of the exhibition is devoted to the coasts of Normandy and the island Belle-Île as well as to the ever-changing light by the sea. It includes a fascinating sequence of different views of a customs official’s cottage on a cliff that lies in brilliant sunlight at times and in the shade at others. On closer examination, the shade seems to have been created out of myriad colors.

Monet’s paintings of early-morning views of the Seine radiate contemplative peace: the painted motif is repeated as a painted reflection in such a way that the distinction between painted reality and its painted reflection seems to disappear in the rising mist. The entire motif is repeated as a reflection. There is no longer any clear-cut differentiation between the top and bottom parts of the painting, which could equally well be hung upside down. In other words, the convention about how paintings ought to be viewed is abandoned and viewers are left to make their own decision. It is as if Monet sought to convey the constant flux (panta rhei) that is such a fundamental characteristic of nature, capturing not only the way light changes from night to day but also the constant merging of two water courses.


Claude Monet, “Rocks at Belle-Île, Port-Domois”, 1886, Oil on canvas, 81,3 x 64,8 cm, Cincinnati Art Museum, Fanny Bryce Lehmer Endowment, and The Edwin and Virginia Irwin Memorial, 1985, Photo: Bridgeman Images.
Monet loved London. He sought refuge in the city during the Franco-Prussian War of 1870/71. As a successful and already well known painter, he went back there at the turn of the century, painting famous views of Waterloo and Charing Cross Bridge as well as of the Houses of Parliament in different lights, particularly in the fog, which turns all forms into mysterious silhouettes. A tribute not only Monet’s famous hero/forerunner William Turner, but also to the world power of Great Britain with its Parliament and the bridges it built through trade.

Monet’s late work consists almost exclusively of paintings of his garden and the reflections in his waterlily ponds, of which the Beyeler Collection owns some outstanding examples. The exhibition’s last room contains a selection of paintings of Monet’s garden in Giverny.

FURTHER INFO
www.fondationbeyeler.ch
Fondation Beyeler, Beyeler Museum AG, Baselstrasse 77, CH-4125 Riehen, Switzerland

Fondation Beyeler opening hours: 10 am - 6 pm daily, Wednesdays until 8 pm


Claude Monet, “View of Bordighera”, 1884, Oil on canvas, 66 x 81,8 cm, The Armand Hammer Collection, Schenkung der Armand Hammer Foundation, Hammer Museum, Los Angeles.
MONET SERGİSİ FONDATION BEYELER’DE
22 Ocak – 28 Mayıs 2017

Avrupa’nın önemli müzelerinden İsviçre Basel’deki Fondation Beyeler, kuruluşunun 20 . yılında “MONET” sergisi düzenledi. Işık ve renk şöleni sunan sergide, Fransız ressamın İzlenimcilikten, ünlü nilüfer çiçekleri serisine doğru gelişimi de izlenebilecek. Akdeniz manzaraları, vahşi Atlantik kıyı görüntüleri, Seine nehrinin farklı kolları, kır çiçekleri, saman yığınları, nilüferler, katedraller ve sis içindeki köprüler sergide görülebilecek izlenimci temalardan bazıları. Monet resimlerinde, bir gün içinde ve farklı mevsimlerde değişen ve ışık ve renk etkilerini denemiştir. O, yansımalar ve gölgeler aracılığıyla, büyülü ruh çağrışımları yaratmada başarılı olmuştur.

Claude Monet, modern resmin gizli bahçesinin anahtarını bulan büyük bir öncü oldu ve herkesin dünyayı farklı açılardan görmesi için yeni bir yol gösterdi. Sergide Musée d’Orsay, Paris; the Metropolitan Museum, New York; the Museum of Modern Art, New York; the Museum of Fine Art, Boston and the Tate, London gibi Avrupa, Amerika ve Japonya’nın önemli müzelerinden bu sergi için ödünç alınan 62 eser görülebilir. Ayrıca daha önce Monet sergisinde yer almamış, özel koleksiyonlardan bu sergi için seçilen 15 eser de sergi de önemli bir yere sahip.

DETAYLI BİLGİ
www.fondationbeyeler.ch
Fondation Beyeler, Beyeler Museum AG, Baselstrasse 77, CH-4125 Riehen, Switzerland


Claude Monet, “Jean-Pierre Hoschedé and Michel Monet on the Banks of the Epte”, c. 1887–90, Oil on canvas, 76 x 96,5 cm, National Gallery of Canada, Ottawa, Gift of the Saidye Bronfman Foundation, 1995, Photo: © National Gallery of Canada.