13 Kasım 2023 Pazartesi

Frida Kahlo: “gündüzlerinin ve gecelerinin cellâdı”

Frida Kahlo’nun maymun ile oto-portresi, 1945, (© Collection Museo Dolores Olmedo, Xochimilco, México). Frida Kahlo Autorretrato con changuito (Self-Portrait with Small Monkey), 1945, © Collection Museo Dolores Olmedo, Xochimilco, México.


Frida Kahlo olarak anılan Meksikalı ünlü ressam Magdalena Carmen Frida Kahlo Calderon, (6 Temmuz 1907-13 Temmuz 1954)’un çalışmaları 18 Nisan 2010’a kadar Belçika-Brüksel Bozar Güzel Sanatlar Merkezinde yer alıyor. Frida Kahlo, hassas sağlığı, Meksika Komünist Partisi ile ilişkileri ve Ressam Diego Rivera ile çalkantılı evliliğinin yanı sıra sembolizm ve hür irade ile yoğrulmuş iç gözlemsel oto portreleri ile tanınıyor.

Metin: Ümmühan Kazanç


Frida Kahlo Coyoacán’daki evinin bahçesinde, 1952, (Fotoğraf: Berenice Kolko,© Banco de México, Diego Rivera and Frida Kahlo Müzesi). Frida Kahlo in her garden at Coyoacán, 1952, Photograph: Berenice Kolko, © Banco de México. Fideicomiso Museos Diego Rivera y Frida Kahlo.


Sergide Kahlo’nun tüm dönemlerine ait eserlerin yanı sıra yaşamı ve 20. yüzyılın başlarında Meksiko’daki canlı ve güçlü kültürel atmosfere de bir bakış sunuluyor. Bu sergi ile Meksiko Şehri Dolores Olmeda Müzesi ve özel koleksiyonlardan bir araya getirilen resimler, suluboyalar, çizimler, fotoğraflar ve kişisel mektuplar da görülebilir. 2007 yılında Kahlo ve Rivera çiftinin müze-evi Casa Azul’un yeniden açılmasıyla ortaya çıkan 28 bin yeni belge, 300 kıyafet, 5.800 fotoğraf, çizim ve oyma baskılardan bir kısmı da ilk kez burada sergileniyor.


Frida Kahlo, “Kırık Kolon”, 1944, masonit üzerine yağlıboya, 39.8x30.5 cm., (© Collection Museo Dolores Olmedo, Xochimilco, México). Frida Kahlo, La columna rota (The Broken Column), 1944, Oil on masonite, 39.8 x 30.5 cm., © Collection Museo Dolores Olmedo, Xochimilco, México.


Frida Kahlo, 1907’de Meksiko şehrinin güneyindeki Coyoacan’da, Macar Yahudisi fotoğrafçı Wilhelm Kahlo ve Kızılderili asıllı Matilde Calderon Gonzales’in dört kızından üçüncüsü olarak dünyaya geldi. 6 Temmuz 1907 günü doğmuş olmasına rağmen, kendisi doğum tarihini, Meksika devriminin gerçekleştiği 7 Temmuz 1910 günü olarak ilan eder, yaşamının modern Meksika’nın doğuşuyla başlamış olmasını ister. Altı yaşındayken geçirdiği çocuk felcinin sonucu olarak bir bacağı özürlü kalmış, kendisine “Tahta Bacak Frida” denmişti.


Frida Kahlo, “Otobüs”, 1929, (© Colección Museo Dolores Olmedo, Xochimilco, México). Frida Kahlo, El camión (The Bus), 1929, © Colección Museo Dolores Olmedo, Xochimilco, México.

 

Frida Kahlo, evde kız kardeşlerinin yanında bir erkek çocuğu gibi büyümüştü. Belki de geçirdiği çocuk felci hastalığının bıraktığı etkiler nedeniyle Frida, tıp eğitimi almaya karar verdi. Meksiko şehrinde Ulusal Hazırlık Okulunun Tıp Eğitimi bölümüne yazıldı. Daha önce sadece erkek öğrencilerin kabul edildiği Meksika’da prestijli bir adı olan okulun hazırlık sınıfına ilk kabul edilen kız öğrencilerden biri olmuştu. Fakat kaza nedeniyle Frida’yı gelecekte iyi bir doktor yapacak gibi görünen okul eğitimi üçüncü yılında bitecekti. Bu süre içinde Frida Kahlo’nun insan anatomisini öğrenme şansı oldu. Bu yıllarda Frida, sadece tıp eğitimi değil az da olsa resim eğitimi de alır ve bu iki konudaki bilgisi Frida’yı meslek sahibi yapmasa da hayatı boyunca işine yarar. Okulda, sanat, edebiyat, felsefe gibi alanlara da yöneldi. 19 yaşında geçirdiği bir trafik kazası ise bütün hayatını değiştirdi.


Frida Kahlo, “Ebem ve Ben”, 1937, (© Colección Museo Dolores Olmedo, Xochimilco, México). Frida Kahlo, Mi nana y yo (My nurse and I), 1937, © Colección Museo Dolores Olmedo, Xochimilco, México.


17 Eylül 1925’te okuldan eve dönerken bindiği otobüsün tramvayla çarpışması sonucu çok kişinin öldüğü kazada, trenin demir çubuklarından birisi Frida’nın sol kalçasından girip leğen kemiğinden çıkar. Kazadan sonra tüm hayatını korseler, hastaneler ve doktorlar arasında geçiren sanatçı; omurgası ve sağ bacağında dinmeyen bir acıyla yaşadı, 32 kez ameliyat edildi. Frida Kahlo, kaza sonrasında yıllarca süren yatak istirahatı sırasında ailesinin armağan ettiği boya takımıyla resim yapmaya başladı. Yatakta sıkılmasın diye tam üstüne bir ayna yerleştirilmişti. Kendini sürekli bu aynadan görüyordu ve ünlü portrelerini yapmaya bu sıralarda başladı.


Frida Kahlo, “Birkaç Küçük Kesik”, 1935, (© Colección Museo Dolores Olmedo, Xochimilco, México). Frida Kahlo, Unos cuantos piquetitos (A Few Small Nips), 1935, © Colección Museo Dolores Olmedo, Xochimilco, México.



1927 yılı sonunda yürümeye başlayan Kahlo, bu dönemde sanat ve politika çevreleri ile yakınlaşmaya başladı. Kübalı önder Julio Antonio Mella ve fotoğraf sanatçısı Tina Modotti ile tanışıp yakın arkadaş oldu. Birlikte, dönemin sanatçılarının davetlerine, sosyalistlerin tartışmalarına katılmaya başladılar. Kahlo, 1929’da Meksika Komünist Partisi’ne üye oldu.

Resim çizmeye devam eden Kahlo aynı dönemde bir gün, Meksikalı Michelangelo olarak anılan ünlü ressam Diego Rivera’yı görmeye gitti. İki sanatçı, 21 Ağustos 1929’da evlendiler. Kahlo, 1930’da eşiyle beraber Amerika’ya gitti ve 1933’te Rivera aldığı duvar resmi siparişlerini bitirinceye kadar orada yaşadılar.

    

                            Frida Kahlo , “Retrato de Luther Burbank (Portrait of Luther Burbank)”, 1932 © Colección Museo Dolores Olmedo, Xochimilco, México. Frida Kahlo, Retrato de Luther Burbank (Portrait of Luther Burbank), 1932, © Colección Museo Dolores Olmedo, Xochimilco, México.


Frida ile Rivera’nın fırtınalı bir evlilik hayatı oldu. Sağlık sorunları nedeniyle bir çocuğunu aldıran ve artarda iki düşük yapan Frida, eşinin sadakatsizlikleri nedeniyle 1939 yılında ayrıldı ama bir yıl sonra yeniden evlendiler ve Frida’nın çocukluğunu geçirdiği dışı kobalt mavisi ile boyalı olduğu için “Mavi Ev” olarak bilinen eve yerleştiler.

Sık sık sağlığı bozulan Frida, dayanılmaz acılarla başa çıkmak için bütün gücüyle resim yapmış, yalnız ülkesinde değil, Amerika ve Fransa’da sergiler açtı. 1938’de New York’ta açtığı sergi ona büyük ün getirdi, 1939’daki Paris sergisi ile övgüler topladı. 1943’de “La Esmeralda” adlı yeni bir sanat okulunda öğretim üyeliğine başlayan Frida, sağlık durumunun kötüleşmesine rağmen ders vermeyi sürdürdü; 1950’de omurgasındaki sorunlar nedeniyle hastaneye kaldırıldı ve dokuz ay hastanede kaldı. 1953 yılı Nisan ayında Meksiko’da bir kişisel sergi açtı; Temmuz ayında sağ bacağı kesildi. Frida Kahlo, 13 Temmuz 1954’te, akciğer embolisi teşhisiyle son nefesini verdiğinde; arkasında bıraktığı son tablosu; Yaşasın Yaşam isimli bir natürmorttu.


            Frida Kahlo babasının portresini yapıyor, 1951, Fotoğraf: Gisèle Freund, © Banco de México, Diego Rivera and Frida Kahlo Müzesi). Frida Kahlo painting the portrait of her father, 1951, Photograph: Gisèle Freund © Banco de México. Fideicomiso Museos Diego Rivera y Frida Kahlo.


Frida Kahlo’nun 143 resim yapmıştır. Resimlerinin 55 tanesi oto-portrelerden oluşur. Yaşamının büyük bir bölümünü yatakta başının üstünde duran, “gündüzlerinin ve gecelerinin cellâdı” olarak tanımladığı bir aynaya bakarak geçirdiği için sürekli oto-portre çizmiştir. “Oto-portrelerimi çiziyorum çünkü en iyi tanıdığım kişi benim” diyerek bu çalışmaları ile ilgili görüşlerini dile getirir. Resimlerindeki ustalık, Pablo Picasso’ya bile “Biz onun gibi insan yüzleri çizmeyi bilmiyoruz” dedirtmiştir. Frida’nın resimleri sürrealist olarak değerlendirilse de o surrealizmi reddetti. Resimleri aslında acı ve kesin gerçekliği yansıtıyordu. Frida’nın resimlerinde Meksika kültürü ve devrimci ulusal kimlik tuvale aktarılmıştı. Frida Kahlo yaşarken ünlü olmuş, resimlerinin çoğunu satmış nadir ressamlardan biriydi.

Not: Yazı ilk olarak Artam Global Art & Design Dergisinin 118. sayısında yayınlanmıştır.

Kaynakça:

www.fridakahlo.com

http://www.fridakahlofans.com

www.sagusad.org/sayfa/fridakahlo (Derleyen Serkan Sarı).

www.fbuch.com/fridaby.htm

7 Kasım 2023 Salı

Nil Yalter, Venedik Bienali Altın Aslan Ödülü’ne Layık Görüldü

    Nil Yalter, 'Topak Ev', 1973, Enstalasyon. VKV Koleksiyonu. Görsel kredisi: La Verriere, Fondation d'Hermes, 2015. Fotoğraf: Isabelle Arthuis.

Nil Yalter, ‘Topak Ev’, 1973, Installation. VKV Collection. Image credit: La Verriere, Fondation d'Hermes, 2015. Photo: Isabelle Arthuis.


Nil Yalter, Adriano Pedrosa'nın küratörlüğünde gerçekleşecek 60. Venedik Bienali'nde Altın Aslan Yaşam Boyu Başarı ödülüne layık görüldü. Karar, 60. Uluslararası Sanat Sergisi Küratörü Adriano Pedrosa’nın tavsiyesi üzerine Roberto Cicutto başkanlığındaki La Biennale Yönetim Kurulu tarafından onaylandı. Altın Aslan yaşam boyu başarı ödülü, bienalin açılış töreni 20 Nisan 2024 günü La Biennale di Venezia’nın merkezi olan Ca’ Giustinian’da sanatçılara takdim edilecek. Venedik Bienali'nin 60. edisyonu, Adriano Pedrosa’nın küratörlüğünde ‘Stranieri Ovunque | Foreigners Everywhere’ başlığı altında 24 Kasım 2024 tarihine kadar izlenebilecek. Nil Yalter’in, ikonik ‘Topak Ev’ ile ‘Şu Gurbetlik Zor Zanaat Zor’ isimli enstalasyonları, Giardini Merkez Pavyonu’nun ilk odasında sergilenecek.

Nil Yalter Kimdir?

Fransız feminist sanat akımının ve video sanatının 1970’lerdeki öncü temsilcilerinden olan Nil Yalter (d.1938, Kahire) lise öğrenimini İstanbul Amerikan Robert Kolej’de tamamladı. Bu dönemde dans, tiyatro ve resimle kendini ifade eden Nil Yalter pantomim yapmaya başladı ve yürüyerek gittiği Hindistan yolculuğunda da bunu sürdürdü. Sanatçı 1965’te Paris’e taşındı 1960’ların sonundaki Fransız karşıt kültür ve devrimci siyasal akımlarında etkin bir şekilde yer aldı. 70’lerden itibaren ürettiği video, performans ve yerleştirme çalışmalarında hem bu toplumsal hareketlerin hem de etnoloji biliminin etkisi, sanatçıya özgü çoğul bir estetik içerisinde gözlemlenir. Ayrıca ilk resimlerinden günümüze, ürettiği tualler ve dijital çalışmalarında genel olarak soyut sanatın, özellikle de Rus Konstrüktivizm akımının etkilerini görmek mümkündür. Nil Yalter’in eserlerinde tüm bu etkilerin ve kişisel olan ile politiğin iç içe geçtiği, hatta yer yer otobiyografik sayılabilecek bir üslup söz konusudur. Sanatçı, Galerist'te 2011'de '20.yy / 21.yy' isimli, ve 2018'de 'Karakum' isimli iki sergi gerçekleştirdi. Aynı zamanda MoMA (New York), Los Angeles Museum of Contemporary Art, National Museum of Women in the Arts (Washington, DC), Museum of Modern Art PS1 galerisi, Contemporary Art Center (Vancouver, Kanada), Musée d’Art Moderne de la Ville de Paris, Hessel Museum of Art (New York), Nil Yalter’in eserlerinin sergilendiği müzeler arasındadır. Sanatçının eserleri Tate Modern, İstanbul Modern, Centre Pompidou, Fonds National d’Art, Museum Ludwig, IMMA gibi müzelerin daimi koleksiyonlarında yer almaktadır. Galerist, Yalter'in 2013 yılında Galerist tarafından monografi yayını gerçekleşmiştir.


Nil Yalter, ‘Topak Ev’, 1973, Enstalasyon. VKV Koleksiyonu. Fotoğraf: Mayotte Magnus Levinska.

Nil Yalter, ‘Topak Ev’, 1973, Installation. VKV Collection. Photo: Mayotte Magnus Levinska.


NİL YALTER: VENICE BIENNIAL GOLDEN LION AWARD

Nil Yalter recieved Golden Lions for Lifetime Achievement award ot the 60th Venice Biennial curated by Adriano Pedrosa. Paris-based Turkish artist Nil Yalter is awarded the Golden Lions for Lifetime Achievement of the 60th International Art Exhibition of La Biennale di Venezia titled 'Stranieri Ovunque | Foreigners Everywhere'. The decision was approved by La Biennale’s Board of Directors chaired by Roberto Cicutto, upon recommendation of Adriano Pedrosa, Curator of the 60th International Art Exhibition. The awards ceremony and inauguration of the 60th Exhibition will be held on Saturday April 20th, 2024 at Ca’ Giustinian, the headquarters of La Biennale di Venezia. Yalter will showcase a new reconfiguration of her innovative installation 'Exile is a Hard Job' in conjunction with her iconic 'Topak Ev' work, placed in the first room of the Central Pavilion at the Giardini.

ABOUT NİL YALTER

A pioneer in the French feminist art movement of the 1970s, Nil Yalter (b. 1938, Cairo) was educated at Robert College, the prestigious American secondary educational institution in Istanbul. While she was engaged in dance, theatre and painting during this time, she also practiced pantomime and travelled by foot to India as a pantomime artist. Yalter has lived in Paris since 1965. She participated in the French counterculture and revolutionary political movement of the late 1960s, immersing herself in the debates around gender, migrant workers from Turkey, and other issues of the time. These social movements and ethnographic science have influenced the artist’s videos, performances and installations from the 1970s in the form of an idiosyncratic, pluralistic aesthetics. The influence of abstract traditions, especially that of Russian constructivism can be observed in her paintings and digital works since her early years. Nil Yalter’s works reflect a style that blends together all these influences along with autobiographical elements where the personal and the political intertwine. Nil Yalter previously exhibited at Galerist in 2011 titled ' 20th Century / 21st Century', and in 2018 titled 'Karakum'. Additionally, Nil Yalter’s works have been exhibited at institutions such as MoMA (New York), Los Angeles Museum of Contemporary Art, National Museum of Women in the Arts (Washington, DC), Museum of Modern Art PS1 Gallery, Contemporary Art Center (Vancouver, Canada), Musée d’Art Moderne de la Ville de Paris and Hessel Museum of Art (New York). Her works are in the permanent collections of Tate Modern, Istanbul Modern, Centre Pompidou, Fonds National d’Art Contemporain, Museum Ludwig, and IMMA among others. Galerist has also published a monograph of Yalter in 2013.

1 Kasım 2023 Çarşamba

Horasan, “Up and Down” İsimli Sergisiyle Belçika’da

                                                                        Horasan, Mees-Van de Wiele Galeri’de.


Çağdaş Türk Sanatı deyince akla ilk gelen sanatçılarımızdan biri olan Horasan, bu defa Belçika’nın Gent şehrinde kişisel bir sergi açtı. Gent’in kalbinde yer alan Mees-Van de Wiele Galeri’deki “Up and Down” isimli sergi 28 Ekim – 3 Aralık 2023 tarihleri arasında izlenebilir.

Horasan, ağırlıklı olarak figüratif resimler yapsa da hepimizin bildiği gibi çok yönlü bir sanatçı. Heykel, baskı resim, video, fotoğraf ve kitap illüstrasyonları sanatçının kariyerinde çok önemli bir yere sahip.


Horasan, Mees-Van de Wiele Galeri’deki sergisinde.


Horasan, Mees-Van de Wiele Galeri’deki “Up and Down” sergisindeki çalışmalarıyla ilgili şu açıklamayı yapıyor: “İnsan her şeyin geçici olduğu bir hayat yaşar. İçinde bulundukları zamanın geçmeyeceğini, bitmeyeceğini düşünürler. Bir önceki sergimde sanatçının bu belirsizlik içerisinde kendince zamanı durdurmaya çalıştığını, bir bakıma kendi gözleriyle gördüklerini kaydetmeye çalıştığını anlatmıştım. Her sanatçı kendi gerçekliğini bir başka bir gerçekliğe yani ürüne dönüştürmeye çalışır. Yaşadığım coğrafya birden fazla değişkene gebe ve zaman aralıkları çok da uzun değil. Olaylar ve karakterler de benim için ilham kaynağı. Bu verileri desenler halinde biriktiriyorum. Bir nevi hafıza deposu gibi. Anlar, iletişim biçimleri, karşılaşmalar, ruh halleri ve mekânlar farklı biçim ve duygularda birleşiyor. Burada anların değişken halleri resmimin oluşumunu belirliyor. Ne iyi ne de kötü var. Bu anların kesişme noktalarında karanlıkla aydınlığı görmeye çalışan bir göz sadece.”

Horasan’ın sergisinde başarılar diliyoruz.

 

                                Horasan’ın, Mees-Van de Wiele Galeri’deki “Up and Down” sergisinden görünüm.


Bilgi İçin:

Mees-Van De Wiele Galerie

Kouter 22, 9000 Gent Belgium

Keizersplein 35, 9300 Aalst Belgium

Enquiries@mees-vandewiele.com

+32 (0)485 24 55 16




31 Ekim 2023 Salı

Inez Froehlich: Lost Places and the Beauty of the Moment

Inez Froehlich primarily produces abstract, large-format and textured paintings in acrylic. The focus in all works is on creating a tension between color and texture, between seeing and feeling, between emergence and decay.

Interview by Ummuhan Kazanc

 

                                                                                Inez Froehlich.


Dear Inez Froehlich, we are delighted to have your works featured in my blog. We would like to get to know you better. I think your relationship with art started at a very young age. Can we learn about the transition process to professional art life? How did the table replace the easel, as you mentioned in your resume?

I grew up in the former GDR. The years after reunification were a time of new beginnings and reorientation for many people. That was also the case for me. After my university studies, I first worked as a graduate engineer in various companies. But I lacked the freedom, the creativity, and the opportunity to implement my own ideas. That was the decisive point to go my own way. And so it happened that art became the center of my life.


                                Inez Froehlich, “Ikaria”, 2022, acrylic on canvas, 120 x 150 cm.


Have you produced works in the field of Abstract Art since you started to be interested in art? How did the process of producing works in the field of Abstract Art develop?

Well, I was interested in many motifs. For a while, it was the landscapes that did it to me. Later it was cityscapes. It took a while until I discovered the abstractions for me.

The focus in all your works is on creating a tension between color and texture, between seeing and feeling, between emergence and decay. What can you tell about your approach to painting? Where do you get your inspiration?

I think, on the one hand, people regret that many things are ephemeral. Beautiful moments in life, ourselves, but also all that surrounds us. Time leaves its traces. On the other hand, the transience makes the value and in it also lies a certain magic. New things arise where old things go. These transitions are what inspire me.


                                Inez Froehlich, “Wild Sea”, 2022, acrylic on canvas, 160 x 80 cm.


Every art observer will have a different taste from your paintings and will catch a different detail. How is the relationship and reaction between your paintings and art audiences?

Very often collectors and art lovers give me the feedback that they see the work in ever new facets. The structures and the color combinations I have chosen leave room for maneuver in the contemplation. And of course, just the strong textures interact with the light. Shades are created depending on the incidence of light, so that each work also allows a visual journey of discovery.


                                Inez Froehlich, “Midsummer”, 2022, acrylic on canvas, 120 x 80 cm.


What can you say about these multi-layers in your works? How do you get the layers in your paintings?

First I work with different structural materials on the canvas. I prefer free forms and wait for the random changes during the drying process. Then I decide whether I stay in one color spectrum and a monochrome painting is created or whether I combine different shades. The finished work is created by applying colors in several steps with different spatulas and squeegees, let dry, partially remove again and add a new layer.

I really loved the blurring, watering down of your paintings. These techniques offer a very effective look. Can we get some more detailed information about these secrets of yours?

Metallic colors are also used in many of my works. So I use, for example, gold pigments. In conjunction with the acrylic paints arise area in the paintings, which appear very vivid due to the reflection of light.


                                Inez Froehlich, “Disturbances”, 2022, acrylic on canvas, 120 x 80 cm.


Finally, what are your plans for future in terms of art? Are you considering a solo exhibition?

I have no exhibitions planned for this year. I am working on some bigger projects for different clients and also want to spend some more time with the family. I love very much to work in the studio, but it is also necessary to relax, meet family and friends, to get new thoughts, new inspirations for further work.

 

                                                                                    Inez Froehlich.


A detail from the works of Inez Froehlich.


Inez Froehlich, “Sunny Afternoon”, 2022, acrylic on canvas, 120 x 120 cm.





30 Ekim 2023 Pazartesi

Abdi İbrahim İş Kulesi: Sanat eserleriyle yaşayan çağdaş bir yapı

2007 yılında “Yılın Mimarı” unvanını layık görülen Dante O. Benini, Türkiye’nin en büyük ecza şirketlerinden Abdi İbrahim İş Kulesi için endüstrinin dilini konuşan, sanat eserleri ile yaşayan bir yapı inşa etti.

 Yazı: Ümmühan Kazanç


Konferans salonunda Erol Akyavaş’ın (1932-1999) 1982 tarihli “Kuşatma” adlı tablosu bulunuyor. 


Dünyanın en büyük 100 ilaç şirketinden biri olan Abdi İbrahim, 1912 yılında İstanbul Küçükmustafapaşa’da başlayan iş yaşamına, Maslak’ta yer alan Ar-Ge ve ofis binalarında, devam ediyor. Dinamik iş hayatının rüzgar gibi geçtiği binaların mimarı 59 yaşındaki Dante O. Benini. Abdi İbrahim, Dante Benini’nin mimarlığını üstlendiği, İstanbul Bahçeşehir’de 2000 yılında faaliyete geçen en son teknolojiyle donatılmış tesisiyle çağın öncülüğünü yapıyor. İtalyan mimarın elinden çıkan fabrika, minimalist yaklaşımın bütün özelliklerini taşıyor. 45 bin metrekare alana kurulan ve en son üretim teknolojileri donatılmış olan tesis Avrupa’da örnek olarak gösteriliyor. Dante Benini imzasını taşıyan diğer Abdi İbrahim projeleri ise, akıllı bina tanımına uyan özelliklere sahip Ar-Ge binası ile Maslak’taki merkez yönetim binası. Dante Benini, aralarında Abdi İbrahim tesislerinin de bulunduğu başarılı çalışmalarından dolayı, İtalya’da “Yılın Mimarı” seçildi. Benini unvanını kazandığında hayalinin, doğduğu yer olan Milano’da yaşayanlara daha yaşanılır bir şehri geri vermek olduğunu söylemişti. Benini’nin binalarının duygusu da yaşanılabilir bir iş yaşamı.


Restoran katındaki dinlenme alanındaki duvarlarda Seçkin Pirim’in 2009 yılına tarihlenen “Fabrika Disiplini” adlı rölyefi yer alıyor.


Dante Benini Abdi İbrahim İş Kulesi’ndeki ofisleri tasarlaması için davet edildiğinde, şirketin Araştırma ve Geliştirme Merkezi’ni avangart underground stili ile oluşturmaya karar vermiş. Mimar bu şekilde şehir plancısı ve tasarımcı olarak 1970’lerin ortalarından beri yaptığı başarılı çalışmalara bir yenisini ekler.

Abdi İbrahim Şirketinin Maslak’taki kule binasının ön cephesi büyük oranda tel örgü ağdan oluşuyor. 940 metrekare mimari ağ güneş ışığını geri yansıtıyor. Ağ, estetik zarafeti dışında şirket merkezinin tamamen camdan oluşan yüksek ön cephesini güneş ışığından koruyor. Bina paslanmaz çelik ve camdan oluşuyor.


Üst kat ile birleşen Yönetim Kurulu Başkanı’nın dinlenme bölümü, bir isketeleti andıran modüler destek üniteleri ile oluşturulmuş. Duvarda Burhan Doğançay’ın 1974 tarihli “Bullish Breakthrough” adlı çalışması görülüyor.
 

Binanın mimarisi ve dekorasyonu hafiflik duygusu yaratıyor; aynalar ve katlar arasındaki şeffaflıklar ise mekanın içinde görsel ve düşünsel bir rahatlık sağlıyor. İçeride üretilen düşüncelerin buluştukları duvarlar değil, sanat eserleri. Çok sayıda ve umulmadık yerlerde heykel, resim, nesne ve video çalışmaları bulunuyor. Türkiye’nin önemli sanat koleksiyonerleri arasında yer alan Abdi İbrahim Yönetim Kurulu Başkanı Nezih Barut’un Türk ve dünya sanatının çok özel örneklerini barındıran koleksiyonunun bir bölümü de bu iş kulesinde sergileniyor. Sanat eserlerinin yerleştirilmesi Dante Benini’nin sıra dışı dekorasyon anlayışı ile bağlantılı. Örneğin bekleme odasında Michael Berg’in bir çalışması, karşılıklı koridor duvarlarında ise Mithat Şen’in iki çalışması bulunuyor. Bu koridorun sonunda, geri planda Seyhun Topuz’a ait bir eser bulunuyor. 

Benini, bu ofisleri düzenlerken dekorasyonun sadece göz ile ilişkisini değil aynı zamanda çalışanların ve üretimin yapıldığı zaman müşterilerin sağlığının nasıl etkileneceğinin de sorumluluğunu yüklenir.


Odanın tavanında yer alan dikdörtgen aydınlatmanın zemindeki karşılığı siyah bir halı. Halının üzerinde bulunan dört parçadan oluşan cam sehpanın etrafında farklı stillerde koltuklar bulunuyor. Tam karşımızda açılan yarı saydam kapılardan Selma Gürbüz’e ait iki adet heykel yer alıyor. Mekanda ritim ile derinleşen bir simetri hakim. Karşılıklı duvarlarda Selma Gürbüz’e ait iki tablo bulunuyor. Tüm dekoratif öğeler eksiksiz bir şekilde birbirini tamamlıyor.


Binanın içindeki merdivenler, çelik örgülerin ön cephede yarattıkları ritmi binanın içine taşıyor; aynalar ve cam bölmeler de yansımalarla çeliğin gücünü ve yansımaların büyülü etkisini arttırıyor. Renk ve farklılık sanat eserlerinde ve çalışanların yaratıcı düşüncelerinde varlığını hissettiriyor. Binanın genelinde İtalyan yapımı mobilya ve aksesuarlar kullanılmış. Mobilyalar, katı ve ciddi ofis mobilyaları olmaktan çok uzak, dinamik ve minimal çizgileri olan rahat gruplar.


Asansörden konferans odalarına çıkan koridorda yarı şeffaf Omnidecor sırlı kapılar bulunuyor. Burada da Mehmet Güleryüz, Gilbert&George imzalı tablolar bulunuyor.

Benini, İtalya’da başladığı ve 68 öğrenci olayları nedeniyle ara verdiği eğitimini 32 yaşında Brezilya’da tamamlamış. Carlo Scarpa (1906-1978) ve Oscar Niemeyer (1907)’in öğrencisi Dante O. Benini dünya çapında Frank O. Ghery, Richard Meier, Arup ve Daniel Libeskind’in de aralarında olduğu isimlerle işbirliği yaparak projeler üretiyor. Ünlü mimar, çalışmalarını halen Londra ve Milano’da 26 bin metrekare alan üzerine kurulu stüdyosunda yürütüyor. 1997 yılında Dante O. Benini Partners Architects’i kuran mimar halen Luca Gonzo Senior ile birlikte ortağı olduğu büronun yönetim kurulu başkanlığını sürdürüyor. DOBP Milano’daki merkez ofisinin yanı sıra Londra ve İstanbul’daki bürolarında mimari tasarım, kentsel tasarım, iç mekan tasarımı, yat tasarımı, ürün tasarımı konularında hizmet veriyor. Benini, 2009 yılında İtalyan ulusal ödülü In-Arch/Ance Prize’a, 2010 yılında eski Olivetti Ico Centrale fabrikasının restorasyonu için, EIRE Social Housing Award’a SMS-Social Main Street için layık görüldü.

Not: Yazı, ilk kez Artam Global Art&Design Dergisi’nin 11. Sayısında yayınlandı.


Restoran katındaki dinlenme alanındaki duvarlarda Seçkin Pirim’in 2009 yılına tarihlenen “Fabrika Disiplini” adlı rölyefi yer alıyor.

Abdi İbrahim Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Nezih Barut’un ofisinin konferans bölümünde yer alan Tony Gragg’ın 2007 tarihli heykeli, Barut’un ofisindeki sanat eserlerinden sadece biri.


Abdi İbrahim İş Kulesi.


Benini’nin dekorasyon anlayışı integral-bütünsel. Bu anlayış Abdi İbrahim şirketinin hemen her bölümünde defalarca tekrarlandığı gibi büyük pencerelerden görülebilen 360 derece şehir manzarasında da kendini gösteriyor. 

Nezih Barut’un Ofisi resmi olmayan konuşmaların da yapılabileceği bir yaşam alanı. Odanın duvarlarında Julian Opie’ye ait “Yayoi Relaxes in the Gardens”, “Ken Leaves Work Early”, “Yayoi Waits for a Friend” ve İsmet Doğan’a ait “Beden” adlı tablolar bulunuyor.  Odada bulunan başka önemli bir tablo 1994 tarihli Burhan Doğançay’a ait “Mitterand”.


Konferans salonunun bir diğer duvarında yine Erol Akyavaş’a ait bir tablo yer alıyor.











24 Ekim 2023 Salı

Füsun Onur Retrospektifi Museum Ludwig’de



Füsun Onur retrospektifi, Almanya’nın Köln kentinde yer alan Museum Ludwig’de Arter iş birliğiyle, Emre Baykal (Arter) ile Barbara Engelbach (Museum Ludwig) eş küratörlüğünde 16 Eylül’de açıldı ve 28 Ocak 2024 tarihine kadar izlenebilir. Onur’un birçok ülkede gerçekleşen uluslararası sergileri ve 2014 yılında Emre Baykal küratörlüğünde Arter’de açılan Aynadan İçeri başlıklı kapsamlı sergisinin ardından düzenlenen bu retrospektif, eserlerin topluca izlenebileceği ilk yurt dışı sergisi olma niteliği de taşıyor. Serginin önemli bir bölümünü Arter Koleksiyonu’ndan ödünç verilen eserler oluşturuyor. En eskisi Beyaz Kâğıt Üzerinde Alan Ayırmak (1965-1966) serisindeki çizimler olmak üzere Onur’un günümüze dek süren üretiminden seçilen doksanın üzerinde eseri buluşturan sergi, Türkiye’nin çağdaş sanat alanındaki öncü isimlerinden olan sanatçının kategorilerden uzak özgün üretimine, bu üretime eşlik eden temel uğraş ve sorularına, yapıtlarında yıllar içinde giderek zenginleşen malzeme çeşitliliğine ve işlerine eklediği anlatısal, kimi zaman da otobiyografik öğelere ışık tutmayı hedefliyor. 


Füsun Onur, Fotoğraf: Orhan Cem Çetin.



Onur’un 2021 yılında gerçekleşen 59. Venedik Bienali Türkiye Pavyonu için Bige Örer küratörlüğünde ürettiği “Evvel Zaman İçinde…” adlı yerleştirmesinin de yer aldığı retrospektifte, “Çiçekli Kontrpuan” (1982 [2023]), “Opus II Fantasia” (2001 [2023]), “Eski Eşyaların Düşü” (1985), “Zaman İkonları” (1990), “Bir Çocuğun Gözüyle Savaş” (1994), İm’in İm’i” (1987) gibi farklı dönemlerden yerleştirmeleri izleyiciyle buluşuyor. Ayrıca Onur’un bu sergi için özel olarak geliştirdiği “A Room with a Muse / Perili Oda” (2023) adlı yerleştirme de izlenebiliyor. Yerleştirmenin müziğinin bestesini ve icrasını ise sanatçının davetiyle birlikte çalıştığı Begüm Çalımlı üstleniyor. 


Füsun Onur, Enstalasyon Görseli.


Sergiye kapsamlı bir katalog da eşlik ediyor
 
Museum Ludwig’deki sergiyle bağlantılı olarak, eş küratörlerin sunuşlarının ve müzenin direktörü Yılmaz Dziewior’un önsözünün yer alacağı bir katalog yayımlanıyor. Aynı yayında Süreyya Evren ve Nilüfer Şaşmazer birer yazıyla Füsun Onur’un eserlerinin Türkiye sanat tarihindeki yerine ışık tutarken, Merve Çağlar’ın ise sanatçıyla yaptığı söyleşi yer alıyor. Onur’un 1970’lerden ‘90’lı yılların başına kadar kaleme aldığı estetik, eleştiri ve sanat politikası üzerine düşüncelerini yansıtan yazılardan seçilen on makalelik bir seçki de Türkçe, Almanca ve İngilizce olarak yeniden basılıyor. Tasarımını Esen Karol’un üstlendiği katalog, Almanca ve İngilizce olarak Köln’deki Verlag der Buchandlung Walther und Franz König yayınevi tarafından yayımlanıyor. Füsun Onur’un retrospektifi, Almanya Federal Devletler Kültür Vakfı’nın, KunststiftungNRW, REWE Group, Peter and Irene Ludwig Foundation, Gesellschaft für Moderne Kunstam Museum Ludwig ve Beatrix Lichtken Stiftung’un destekleriyle gerçekleşiyor. 


Füsun Onur, Enstalasyon Görseli.


Füsun Onur, bugün yarım asrı aşarak altmış yıla yaklaşan sanatsal üretiminin tamamını, doğup büyüdüğü ve hâlen yaşamakta olduğu İstanbul’daki Hayri Onur Yalısı’nda şekillendirmeyi sürdürüyor. Form, uzam, zaman ve bunlar arasındaki ilişkileri sıra dışı bir malzeme çeşitliliğiyle araştıran Onur, yapıtlarında gündelik, öyküsel ve otobiyografik öğelere yer veriyor. Mekân ve zaman, ışık ve gölge, ses ve sessizlik gibi kavramlara odaklanan sanatçının farklı dönemlerde ürettiği yapıtların önemli bir bölümü, bir Vehbi Koç Vakfı (VKV) kuruluşu olan Arter’de düzenlenen Aynadan İçeri (2014) başlıklı kapsamlı sergide bir araya getirilmiş, küratörlüğünü Emre Baykal’ın üstlendiği sergiye, Esen Karol’un tasarladığı bir kitap da eşlik etmişti. Füsun Onur’un 2011 yılında Arter Koleksiyonu’na eklenen “Opus II - Fantasia” (2001) adlı yerleştirmesi ise Emre Baykal küratörlüğünde yeni bir mekânsal düzenlemeyle Arter’deki galeri mekânına uyarlanarak 2021 yılında sergilenmişti. 


Enstalasyon Görseli, Fotoğraf: Rheinisches Bildarchiv Cologne/Vincent Quack.


Aynı zamanda, Füsun Onur ve 2022’de aramızdan ayrılan ablası İlhan Onur, doğup büyüdükleri ve sanatçının halen yaşamakta olduğu Kuzguncuk’taki Hayri Onur Yalısı’nı, ileride müze-ev olarak ziyarete açılması ve içeriğini Arter’in oluşturacağı misafir sanatçı programlarına ev sahipliği yapması arzusuyla Vehbi Koç Vakfı’na bağışlamıştı. Füsun Onur’un tüm sanatsal üretimine tanıklık eden yalının, iki kardeşin yaşam alanları olan giriş katı olduğu gibi korunurken, bir üst katının farklı disiplinlerden sanatçılar için bir misafir evine dönüştürülmesi planlanıyor. Sanatçının en alt kattaki atölyesi ise konuk sanatçıların kullanımına açık hale getirilecek. 


Füsun Onur, Evvel Zaman İçinde..., 59.Venedik Bienali Türkiye Pavyonu, Fotoğraf: Hadiye Cangökçe.



Füsun Onur kimdir?
 
Füsun Onur (d. 1938), 1956 yılında Üsküdar Amerikan Kız Lisesi’nden mezun olduktan sonra, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde Heykel Bölümü’nde ve Hadi Bara Atölyesi’nde eğitim aldı. Ardından 1960’ta Fulbright bursu kazanarak Maryland Institute College of Art’ta heykel bölümünde eğitimini tamamladı. İlk kişisel sergisini 1970’te Taksim Sanat Galerisi’nde gerçekleştiren sanatçı, daha sonra Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (1977), 1., 4., 12. ve 14. İstanbul Bienalleri (1987, 1995, 2011, 2015), Atatürk Kültür Merkezi (1990-1991), İstanbul Resim Heykel Müzesi (1992) ve Maçka Sanat Galerisi (1987, 1991, 1995, 2001, 2012, 2016) gibi çok sayıda mekânda sergi düzenledi. 2012 yılında dOCUMENTA’ya “İsimsiz” ve “Kargaların Dansı” isimli iki yerleştirmesiyle katıldı. Sanatçının kapsamlı kişisel sergisi “Aynadan İçeri”, 2014 yılında Arter’de Emre Baykal küratörlüğünde gerçekleşti. Onur, aralarında İsveç, Makedonya, Hollanda, Fransa ve Almanya’nın da bulunduğu birçok şehirde grup sergilerine katıldı. Eserleri Arter (İstanbul), Tate Modern (Londra), Van Abbemuseum (Eindhoven), Centre National des Arts Plastiques (Paris) ve MAK Vienna (Viyana) gibi pek çok uluslararası müzenin koleksiyonunda yer alıyor. Türkiye’de heykel ve yerleştirme alanlarının ilerlemesine ve yeni tartışmalarla zenginleşmesine katkı sağlayan önde gelen sanatçılardan biri olarak görülen Füsun Onur, İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor. 

Ayrıntılı bilgi için: 
www.galerinevistanbul.com 
info@galerinevistanbul


Füsun Onur, Enstalasyon Görseli.


Füsun Onur, Evvel Zaman İçinde..., 59.Venedik Bienali Türkiye Pavyonu, Fotoğraf: Hadiye Cangökçe.



Füsun Onur, Enstalasyon Görseli, Fotoğraf: Rheinisches Bildarchiv Cologne/Vincent Quack.




Füsun Onur.

Museum Ludwig’deki sergiyle bağlantılı olarak, eş küratörlerin sunuşlarının ve müzenin direktörü Yılmaz Dziewior’un önsözünün yer alacağı bir katalog yayımlanıyor.



Füsun Onur, Enstalasyon Görseli.